Sanırsın ki dünyayı degistireceksin.
Onun seni değiştireceğini bilmeden...
Aaa, bir de bir heyecan olur içinde. Böyle rüzgar esse heyecanlanirsin, bahar gelse, yağmur koksa, biri gözlerinin içine baksa, en sevdiğin şarkı çalsa...
Sonra hiçbiri olmuyor. Öyle ruhsuz hissiz kaliveriyorsun.
Evli olduğum halde sözlükte takılıyorum şu an misal. Bunu yapıp rahatlamasam, ya bu saatte başımı alıp gideceğim ki ülke sartlarinda hiç güvenli değil, ya da kendime zarar vereceğim.
Şurada oturmuş derdimi yaziyorum. Kocamı boynuzlamıyorum. Yapacak olsam burada yapmam zaten. Ergen yaşları geçeli yıllar oldu.
Ben suyla seyreltilmis kekik suyu içiyorum şu an. Mis gibi tavuk yemeği yapmistim, oğluma ve eşime kızdım diye yemedim. Açlıktan ölüyorum ama bu saatte yemeyeceğim.
Ne zaman dinlesem ağlarım. 7 yaşındaydım, duyunca ağlardım. Çünkü gönlüm, 40'ıma dayandım, hep kırık benim. Aldırmasın, artık kırılmasın diye neler ettim. Sonuç; Bu saatte gözü yaşlı entry giriyorum.
Oğlum beni sevmiyormuş.
Kocam da sevmiyor bir süredir.
Annem beni sevmeyi yeni yeni öğreniyor.
Kardeşim seviyor belki ama belli etmiyor.
Hiç arkadaşım yok.
Çok yalnızım.
Yine de boş ver gönlüm, biz aldırmayalım...
Bunu birkaç kere yapmıştım, bir tanesi damarlarımı bile sökmüştü, öyle bir vazgeçişti ama başarmıştım. Şimdi, yine o eşikte uçurumdan aşağı doğru bakıyorum ama gören yok. Umarım yine atladıktan sonra fark edilmem...
Hayat öğretti ki evlat da olsa anne de, en çılgın aşık da olsa en candan dost da... herkes kendi istediği kadar sever seni. Koşulsuz sevmek diye bir şey yok.
Oğlum benden nefret ediyor. 6 buçuk yaşında. Bugün, birbirimiz hakkında olumlu şeyler söyleyelim oyununda "Seninle ilgili bir şey bulamiyorum" dedi bana. Babasına "çok eğlenceli, beni eğlendiriyor" dedi. Babasıyla ilgili tanımına çok mutlu oldum ama benimle ilgili kısım... sanırım çok büyük bir üzüntü yaşıyorum. Halbuki ben çok iyi bir anne olacaktım. Berbat biriyim. Ağlamaktan uyuyamıyorum şu an.