Şimdi uçsuz bucaksız ovalarda Adımlarımı saymadan
Geriye dönüp bakmadan
Usanmadan
bıkmadan
Deli taylar gibi koşmak istiyorum
Ve görüyorsun ki Aşkı beceremiyorum..
Güvendiğim, her şeyimi anlattığım insanların bambaşka birine dönüşmelerini görmeye katlanamıyorum. Bir insan nasıl olur da saf temiz görünüp içinde pislikler barındırır? Nasıl bir beceri bu? Kaç yüzünüz var sizin, aklım almıyor.
O son sahne bayağı acıklıydı yalnız. Arka fonda selda bağcan, suat'ın çocuklarının herbiri bir köşede çömelmiş ağlıyor falan. Sulu gözlü bir birey olarak dayanamadım tabii ki bende ağladım.
..
izmir çarşısında bir kadın
güpegündüz bir kadın
gecelerini bilen, iç çamaşırlarını bilmeyen
dudaklarını bilen, öpülmeyi bilmeyen
çocukları olan, ama çocukları olmayan
güpegündüz bir kadın
tabancasıyla üç yerinden vurulur
yaz düşer yaprak yaprak
kan donar söylene söylene
kırılmış sırça gibi dökülür yerlere yaşamak
bir minibüs milas' a kalkar
bir minibüs bir daha milas' a kalkar
çakılır durur
söylesene ne olur, konuşsana ne olur
kış nerdeydi o vakit kime sorulur
ısıt şu ekmeği avuçlarında
ufacık dünyanı ısıt ısıt
yoksulsun ya ölümün daha büyük
entarin sümbüllü basma
sümbüller binbir delik
eh neden acısındı artık sana
unutuldu acımak
unutuldu bir kış daha
..
Beş para etmez üniversiteler, beş para etmez bölümler açarsanız sonuç bu olur. Mezunların işsiz kaldığını bile bile halen bölüme öğrenci almak neyin nesidir. Kapatın gitsin. Geliştirsinler diyecem onu da yaptıkları yok zaten. gitgide daha da batıyoruz. Hakkımızda hayırlısı.
"Sus, kimseler duymasın,
Duymasın, ölürüm ha.
Aymışam yarı gece,
Seni bulmuşam sonra.
Seni, kaburgamın altın parçası.
Seni, dişlerinde elma kokusu.
Bir daha hangi ana doğurur bizi?"