hiç kimsenin bahsetmemiş olduğuna şaşırdığım, vive la fête şarkısı. solisti bağırma işini dinlenebilir hale getirmiştir, saygı duyulasıdır. j'ai tué ma mèrein gazete ve boyalı sahnesinden hatırlayanlarınız hatırlar.
sözleri de şu şekilde:
Je veux être seul
reste-la, toi ta geule
je ne peux pas me calmer
laisse-moi tempêter
j'ai trop des tristes pensés
pour ça je veux crier
je ne suis pas contente
furieuse comme un enfant
c'est la manie
c'est la manie
je ne suis pas genée
j'ai un esprit troublé
donne-moi un peu de temps
ça passera par le vent
je veux être seul
reste-la, toi ta geule
je ne peux pas me calmer
laisse-moi tempêter
c'est la manie
c'est la manie
je veux être seul
reste-la, toi ta geule
je ne peux pas me calmer
laisse moi tempêter
sözlerine bakılmadan dinlendiği zaman, en marş gibi marş tanımını hakeden fransa milli marşı. ama sözlerle birleştiği zaman tam bir korku filmidir, orası ayrıdır.
birdy versiyonunun bon iver'inkinden kat kat güzel olduğu su götürmez bir gerçek olan enfes parça. insanı bütün gün ma-ma-may diye dolaştırma potansiyeli vardır.
bir suredir egitimini aldigim ve almanca bilmenin gercekten deliler gibi ise yaradigi dildir, daha ingilizce'nin bir hayrini görmus degilim. simdiye kadar gördugum kadariyla gramer almanca'nin neredeyse aynisi. g harfinin telaffuzu da en baslarda sikinti yaratsa da kisa surede alisiyorsunuz, zira kendisi nach kelimesindeki ch sesine cok yakin, belki de aynidir.
istanbul harbiye'de, notre dame de sion fransiz lisesinin yanindaki babil sokak'ta bulunan hollanda kultur merkezidir. boyle hollandaca* kurslari duzenlenir, hollanda gunu yapilir falan. her ne kadar bir institut francais, bir goethe institut olmasa da acilmasi hollanda-sever bunyeleri sevindirik eden kultur merkezidir. ayni zamanda lehce egitimi de vermektedir yanilmiyorsam.
ben de mustakbel bir ogrencisi olarak, hollandaca ogrenmeye basladiktan sonra ilerde egitimin kalitesinden de bahsederim.
amerika birlesik devletlerinin milli marsidir. 4 kita olmasina ragmen genellikle sadece ilk kitasi soylenir. abd marsi oldugunu bilmeseniz bile basindan sonuna kadar buram buram abd koktugunu hissettirir.
Alt alta bazi isimler yazmistir, herkes de okumayin sakin onlari diye kendini yirtmaktadir. Ben okudum, yarin editler vaziyeti bildiririm. tirstim sozluk.
Edit: uykulu halimle macera aramisim lan, bir halt oldugu yok. Simdi niye bundan korktum ki lan ben modundayim. Yani gece uykunuz varken okumanizi tavsiye etmiyorum.
bize quantumun cok iyi bir senarist olabildigini gosteren hikaye. bu olaylara az cok ilgili birisi olarak ozel mesajin capsini gormeden once gercekligine olasilik vermistim acikcasi. zaman gecirmek icin birebirdir ancak.
mother naturea tecavuz edilene kadar her seyi anladigim ama sonrasinda ipin koptugu, siyahla beyazin birbirine girdigi, anlasilmaz hale donen yapim. tam olarak film denilemeyecek, turu belirsiz ilginc bir sey. ancak midesi cabuk bulanan kisilerin uzak durmasi gerekir kanimca. konusu da galiba soyledir:
--spoiler--
tanri kendini oldurur, doga ana tanrinin cesediyle cinsel iliskiye girer ve doga ana hamile kalir. ortaya boyle hastalikli gibi garip ve aciz insanoglu cikar. sonra bir takim pelerinli kisiler tarafindan(eksi'de kapitalizm vs. oldugu iddia edilmis ancak bence orada ifade edilen seytandi) iskenceler gorur insanoglu. sonra bu pelerinliler doga anaya tecavuz eder. sonrasini anlamadim.
--spoiler--
farkli yorumlara cok acik bir filmdir. aslinda kesinlikle sozluge vs. bakilmadan izleyip, sonundaki yazilardan aslinda neyin ne oldugunu anlayip bastan tekrar izleyip kavramaniz gerekir, ancak bunu okuyorsaniz muhtemelen zaten cok gectir. iyi seyirler!
isvecli göteborgs markasinin biskuvisidir. rondo'ya benzer, icinde kremasi ustundeki aciklikta da ahududulu jole vardir. boyle hayran edecek kadar lezzetli olmasa da guzeldir, yenir. ikea'nin marketinde bulunabilir.
"hardcore vibes that i run things" cumlesinden ibaret global deejays sarkisidir. klibi guzel midir kotu mudur cozemedim. sarki sozu de anlamlilik konusunda duck sauce'un barbra streisandi ile olumune kapisir.
neredeyse anadilim gibi ingilizce ve yurtdisinda rahatlikla anlasabilecegim kadar almanca bilmeme ragmen tam olarak ogrenemedigim, bir suredir gelmisimi gecmisimi beceren dildir. ilk baslandiginda "ahaha kolaymis ya ben ogrenirim bunu :d" diyen bireyleri birkac ders sonra yildirabilir.
harflerin telaffuzu genellikle aynidir, ancak kuzey-guney lehceleri farkli olur. en basit orneginden, kuzeyde sj-sk harf gruplari $ olarak telaffuz edilirken guneyde almanca'daki ch sesi gibi, ancak biraz daha yumusak telaffuz edilir. isvec'in gelismis bolgeleri guneyde oldugu icin guney lehcesini ogrenmek mustakbel isvecce ogrencilerine yarar saglayabilir. r harfini bazilari ispanyolca konusur gibi bastirarak, bazilari da fransizca konusur gibi yutarak soyluyor, hangisi nerenin lehcesi onu anlayabilmis degilim ama ben bastirarak telaffuz ediyorum.
fiil cekimleri cok kolay. sadece bir cekim var ve butun oznelerde onu kullaniyorlar. ornegin "sevmek" anlamina gelen att älskar fiili jag älskar (seviyorum), du älskar (seviyorsun), han/hon älskar (seviyor) vs. seklinde cekimleniyor. gecmis zaman yapmak icin -de/-te eki getiriliyor, gelecek zaman yapmak icinse fiilin basina ska getirip fiilin sonundaki -r kaldiriliyor. bu kadar basit anlayacaginiz, ama problem su ki sadece fiiller basit.
cogul yapma kurallari almanca'daki gibi karmakarisik. kendine gore kurallari var elbette ama oturup ezberlemeye kalkarsaniz isin icinden cikamayabilirsiniz, en sagliklisi almanca ogrencilerine de tavsiye edildigi gibi kelimeleri artikelleri ve cogullariyla ezberlemek.
isimlerde ayrica artikel belasi var, evet. isvecce'deki artikeller ett ve en. mesela äpplet kelimesi belirli bir elmayi tanimlarken (the apple misali), ett äpple kelimesi herhangi bir elmayi tanimlar (an apple). ayni sekilde en artikeli de mjölken-en mjölk kivaminda isler.
cumle icinde kelimelerin sirasi ayni almanca'daki gibi, fiil illa ki ikinci pozisyonda olacak falan tarzi seyler.
grameri cok iyi sokseniz de konusulanlari anlamak en basta guc olur. cunku gercekten bazi kelimeler ve harfler var ki hic telaffuz edilmiyor veya yazildigiyla cok cok alakasiz telaffuz ediliyor.
iphone, ipad veya ipod touch kullanan arkadaslar itunes udaki lunds universitetetin hazirladigi temel isvecce kurslarini oneririm, onun yaninda app store'dan babbel'in isvecce vocabulary programini indirirseniz de feci faydasini gorursunuz, benden soylemesi.
takintili insanlarin uzak durmasi gereken olaydir. misal ben, bugun saatlerimi album kapagi bulmakla gecirmisimdir. ama estetik olarak mukemmel durur, is bittiginde "oh be degdi" dedirtir.
avusturya lisesi'nin* paskalya'ya yakın bir dönemde yaptığı kutlama şeysidir. artık içki satılmamasına rağmen avusturya yemekleri tadılabilir ve bit pazarından enteresan şeyler satın alınabilir. kitaplar da inanılmaz ucuza satılır (louis vuitton avrupa rehberini 9 lira gibi bir fiyata aldım ki piyasa değeri yanılmıyorsam 100 dolar civarı). her sene sabırla beklediğim etkinliklerdendir.
iyi bir programdır.
önce 60 lirayı yatırıyorsunuz, okulun sizi aday göstermesinden sonra genel kültür, zeka ve kişilik testlerinden oluşan ilk adımı geçmek üzere sınav merkezine gidiyorsunuz. şahsi düşünceme göre genel kültür testi mal olmayan her bireyin yapabileceği kolaylıkta, zeka testi zekadan ziyade dikkat istiyor ve kişilik testi inanılmaz derecede sıkıcı. bu kişilik zırvası 240 sorudan oluşuyor ve 60.sorudan sonra sorular kendini tekrarlıyor. atıyorum hem 14. hem 78. soruda "sakin biri olup olmadığınızı" sorduğunda çelişkili cevap verirseniz hoş olmaz.
bunu geçerseniz tekrar aynı sınav merkezine mülakat için gidersiniz. en başta sizi sınıflara alıp temel bilgilerinizin, gezilerinizin, ilgi alanlarınızın, 2 yıl içinde yaşadığınız bir iyi ve bir kötü olayın açıklamasının olduğu bir form doldurturlar. sonra sıraları yuvarlak şekline getirerek ortaya bir konu açıp tartışmanızı ve moderatör seçmenizi isterler. siz bu tartışma sırasındayken de 3 tane komisyon görevlisi(bunlar eski afs'lilerdir) sizi arkadan izler. sonra sıralama yapılır ve siz sıranıza göre tekli görüşmeler için içeri alınırsınız. bu tekli görüşmeler yaklaşık 45 dakika 1 saat arası sürer ve o süre zarfında ağzınızdan girip burnunuzdan çıkarlar, canınıza okurlar, sabrınızı ve davranışlarınızı test ederler. bazen mantıksız sorular da gelebilir(ailenin çocuğu eşcinsel size sarkıyo naparsınız sorusu tamamen bir şehir efsanesiymiş ben sormuştum. bunun üstüne bana cevaplattılar, orası ayrı). bu mülakat sonunda oraya ne amaçla gitmek istediğinizi, kim olduğunuzu hepsi gayet iyi anlarlar. çok az kişi geçer bu mülakatı, bu senekini 150 civarı kişi geçebilmişti ve toplam 25 civarında komisyon vardı. bu da yaklaşık 250 öğrenci yapar, zira komisyon başına 10 öğrenci düşüyor.
eğer bu lanet mülakatı da geçerseniz(ben geçemedim) ailenizle görüşüyorlar, orada karşılaşabileceğiniz zorlukları falan açıklıyorlar. sonra formlarınız geliyo falan, en sonunda bir sene sonra kendinizi başka bir ülkede buluyorsunuz. eğer yerleştirileceğiniz bir aile bulamazlarsa da gidemiyorsunuz. en acı verici olanıysa bu olsa gerek.
girmeyi düşünenlere sınav ve mülakat soruları hakkında yardımcı olabilirim. bence bu mülakatlar adil değil, zira benim komisyonumda çok ağır abi 3 kişi varken ve bunlardan geçmek çok zorken, yan komisyonda şeker gibi bir kadın sohbet kıvamında geçiriyordu görüşmeleri. (bkz: kedinin ulaşamadığı ciğere mundar demesi sorunsalı)