Eşyalarını toplayan kızdır,finali bitmiş büt'lerden alnının akıyla yırtmış evine giden kızdır,bu kız büyük ihtimalle evden dönmek için de bavul toplayacaktır ,hem bavul zaten toplamak içindir başka ne yapsaydı.
Biraz değiştim,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar;Değiştim,
Unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum,
Bir yanım kendimi kolluyor bir yanım seni
Ben benimle savaşıyorum, Seninle değil! ...
gönlüne gömdüklerinin toprağa gömdüklerinden fazla olduğunu ve her an o mezarlarla burun buruna olduğunu bildiğin halde yaşamaya çalıştığını anladığın andır..
''sevgilinin diyarı uzak olsa da,sevenin bağrında kendisine daha yakın kimsenin bulunmaması,araya engeller girdikçe sevgili için daha fazla yanıp yakılma ve perişan olma hâli...
gerçek sevginin beşerî boyutu...gölge gibi kendisinden ayrılmayan bir sevgili. baktığında onu gören,duyduğunda onu işitendir gerçek seven. sevileni düşündükçe mutlu,onu unuttukça düşkün''...
iskender pala
şarkı yada zımbırtı işte ne denilirse denilsin adamda ki özgüven sarsılmıyor bir türlü öyle ki;
çikita muzdaki hayvani açlık,
nane nane deki halka naneyi yutturma ,
ve son bomba şah damardaki biyolojik bilgiler (aort damarı vs.) kendimle barışmamı sağladı denebilir.
buradan yapımda ve yayında emeği geçen herkesi neyse ...
eski zamanlarda operatörler cimriyken henüz aşıkları ,öğrencileri düşünmez ve rekabet ortamı oluşmamış istediği gibi at koştururken masum insanların operatör sistemine bir baş kaldırışı,isyan edip alternatif çarelerden olan ,listenin şu şekilde uzayıp gittiği;
1 çağrı: nasılsın?
2 çağrı: iyiyim sen nasılsın?
3 çağrı: seni seviyorum
4 çağrı : yarın buluşalım mı?
5 çağrı: gece müsaitsen pederden telefonu araklayıp seni arayacağım
6 çağrı: müsaitim ama abim gelebilir kapatırsam yanlış anlama
7 çağrı: anlamam canım meraklanma
8 çağrı:neyse canım beni annem çağırıyor çağrı atma
9 çağrı :peki bende yatıyorum artık iyi geceler
....
olarak artık aşıkların merak düzeyine kalmış kılavuzdur ki sadece iki tane vardır kopyala yapıştır nerde o zamanlar bilgisayarın bile lüks sayıldığı zamanların en özgün ve ekonomik buluşudur.
(bkz: hey gidi günler)
tütüyor, birinin dumanı üstünde yağmur
gibi çöken siste, bana bu uykusuz
şehri niye bıraktın, göze alamadığım
bir şehrin yerine bütün şehirlerdesin,
gece değil istediğin hayli karanlık
bakışlı bir şehrin gözleriyle çarpışmak
hevesindesin! gözlerini anlıyorum henüz
bağışlayabileceği gözleriyle çarpışmadı kimsenin;
gözlerimizi uzaklıklar değil ki yalnız
göze alamadığımız yakınlıklar da acıtır,
ve gözleri ancak gözler bağışlayabilir,
öyle acıyor ki gözlerim kim bağışlayacak,
sis değil, uykusuzluk değil, iki uzak
şehir gibi ayrılıktan kavuşmuyor gözlerim:
biri hepimizle gözgöze gibi hala uykusuz,
biri sis içinde kirpiklerine kadar açık,
bu sessizliği kim bıraktıysa, göremiyorum
konuşkan gözlerinde tek sözcük bile,
gözlerimiz birbirine değmiyor gecenin iki şehrinde
kimsenin kimseye gözü değmiyorsa şiir niye?