endless
1253 (efendi)
birinci nesil yazar 10 takipçi 150.41 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    olric com

    1.
  1. pek şukela bir "edebi metinler" sitesi. *

    http://olric.com/

    şöyle tanımlamışlar kendilerini, "nedir" sorusuna cevaben:

    "Korkak ve meraklı birkaç çocuğun büyüklüğüyüz biz.

    "Ben ne yapacağım şimdi?" çaresizliğinin sadece çocuklukla müsemma olması rahatsız eder bizi. Bu çaresizlik, insan içindir, bu çaresizlik bir erdemdir zamanı gelince. Çocukluk bir ilk defa karşılaşmalar zinciridir, hayret ve hayranlık ve korku ve coşkunluk, mayasıdır bu zamanın. Gençliğe ve yetişkinliğe giderken çeşitli yollar çıkar insanın önüne:

    Gördüğü şeyleri öğrenmeye / kabullenmeye ve yordamı neyse ona göre davranıp keyfini gıcır tutmaya eğilimli kişilerin seçtiği bir yol vardır, evet. Hayatta kalacak kadar şey biriktirilmiştir çocuklukta çünkü. Misal, karşıdan karşıya nasıl geçileceği, nasıl okunup yazılacağı, ıspanağın nasıl pişirileceği, sigaranın zararı ile bol egzersizin yararı bilinmektedir.

    Hâlbuki dünya, o kadarcık değildir. Bazı insanlar için tüm bu birikenler yan yana geldiği hâlde bir türlü "dünya" etmemektedir. işte bizler, yani onlar, başka bir yol seçmişiz.

    "Ben" denen şeyi tanımayı, doğumu, ölümü, acıyı, sevinci sadece "atlatmayı" değil, esasen "anlamayı" dileyen kalplerimiz var. Ölmeden evvel mutlaka anlamamız gereken bazı şeyler var. Sevdiğimiz bir yazar / şair / yönetmen / müzisyen de bu yolda giden kişidir. Kitap / film ve şarkı ise onunla hiç edemediğimiz sohbetlerin yarısıdır; yarısı bizde. Okur olmak, bizce, "el veren" bir oyun arkadaşıyla tanışmak demektir.

    Bu site, bizim bazı cümleleri okuduğumuz zaman hissettiğimiz korku yüzünden, bir "bir şeyler yapma" girişimidir.

    "Ya birilerinin daha benim kadar ihtiyacı varsa bunu duymaya?"

    "Ya hiç haberdar olmasaydım?"

    Mesela biz, Tutunamayanlar ı okumamış, "Arizona Dream"i izlememiş yahut "Mad World"ün Gary Jules yorumunu dinlememiş olmak istemezdik.

    Bu yüzden, bir site yapmak ve kalbimizi hızlandıran şeyleri olası ihtiyaç sahiplerine sunmak istedik. Ayraçlar ve not kartları hazırlayıp istanbul un çeşitli yerlerinde oraya buraya dağıttık. Okumayı seven bazı çocukların bulunmayı tercih edeceği yerler tahmin etmeye çalıştık. ihtimal ki sen, sevgili misafir, başımızın üstüne bu vesileyle geldin. Birazdan gözlerin, bize türlü sırlar vermiş "söz"ün tezahürleri ile karşılaşacak, ne mutlu gözlerine. Birazdan belki de sayemizde senin için toprak yollar, belki ışıl ışıl asfaltlar, belki gidilecek uzak diyarlar belirecek, ne mutlu bize."
    2 ...
  2. derindekiler

    1.
  3. henüz buraya entry si girilmemiş olduğuna şaşırdığım; kıraçın yeni albümü. en son lise yıllarımda dinliyordum. bu albüm ile o yıllara dönecek miyim bakalım. evet albümdeki ilk dinlediğim parça: (bkz: dönemem)

    parça listesi ile şöyle imiş:

    01 - ağla (söz-müzik: kıraç)
    02 - nice yıllara (söz: edip emre - müzik: namık nagdaliyev)
    03 - sevgilim (söz-müzik: kıraç)
    04 - ayrılmam senden (söz-müzik: kıraç)
    05 - ne olur (söz-müzik: kıraç)
    06 - ayrılmayalım (söz-müzik: kıraç)
    07 - dönemem (söz-müzik: kıraç)
    08 - dön artık (söz: kıraç - müzik: namık nagdaliyev)
    09 - anne (söz: kıraç - müzik: hakan doba)
    10 - vazgeçemem (söz: kıraç - müzik: müfide inselel)

    dinleyelim bakalım, iddialı gibi..
    0 ...
  4. kıyıya vuran için sone

    1.
  5. belkienisbatur şiiri:

    Beni sev denizkızı, beni gözle, tanı,
    kurgula, kendine çevir ve aç, bir de
    beni ıslat, düğümlerimden çöz, bırak
    uzaklaşayım açıklara doğru, bana ulaş

    ve dokun, bana dik dalgaların verebileceği
    özgürlüğü ver, içine al, içinde tut ve sal,
    el değmemiş bir kıyı bulursam, kimsenin
    ayak basmadığı bir ada, döner seslenirim.

    Ben ve sen: Bir ten karmaşası kuralım,
    tuzundan kaskatı kesilsin dilim,
    hızımdan tutuş ve alevlerin ucundan uç,

    gece gökyüzünde bir anlığına ağalım,
    sessizliğimizden tiz bir boşluk kalsın:
    Beni sev deniz kızı, beni bağla, bağışla.
    0 ...
  6. attar la konuşma

    1.
  7. enis batur şeyi; şiiri:

    dîvanım dîvaneliklerle dolu
    diyordunuz, indim ağır ağır
    dimdik merdiveninden zamanın,
    bir ses verin bana, diledim,
    bir başlangıç sesi verin dedim
    ve dinledim: Bir tüy düşürün
    kanadınızdan bu ülkeye, başka
    ülkelere uçup gitsin ince usul
    kurduğunuz nakış, dediydiniz,
    bir tüy ki değdirsin şehirleri
    birbirilerine, açsın sesleri
    seslere bağlayan giz kilidini,
    dağıtsın anlama bürünmüş tüm
    anlamsızlıkları, sırrınız size
    kalsın, sizde kalmasın sakın,
    yaptığınız resimden artık sakının.

    Kan kokusu, demiştiniz yüzünüz
    yorgun hem dingin, işte bana verdiğiniz
    son ses, son anahtar, son korkusuzluk;
    söyledim ve hiçbir şey elde edemedim,
    doğru; sustum ve kazandıklarımı
    ayrı bir güneşe, ayrı bir geceye sakladım;
    doğru: Benden kopan tüyün savrulduğu
    ağır ağır çıktığım dimdik merdivenden
    aşağı doğru. Yıkılacak bütün şehirler,
    silinecek harflerim, parçalanacak taş
    tabletlere kazılmış yüzüm, simsiyah
    kalacak dîvane dîvanımın kâğıtları:
    Kavruk, okunaksız, boşlukta şimdiden
    külliyen külüm.
    0 ...
  8. kirkikindiler

    1.
  9. enis batur şiiri:

    "Bu sarı, tok tütünü senin için
    ayırdım: senin için soydum
    domatesin kabuğunu, senin için
    dildim, tuzladım."

    "Senin için perdaha çektim içimdeki
    hayvanı; gövdemi yaya, burguya
    aldım senin için. Bu koku, bu kor,
    bu gemsiz istek senin açlığın için."

    "Toprak suya doydu bu yıl, ben sana
    daha doyamadım," diye sürdürüyor
    kadın, içinden. "Yüzündeki gururlu
    umutsuzlukla içimdeki doludizgin
    kısrağa katıl."
    1 ...
  10. yaz fotoğrafları

    1.
  11. han bir kes kin şiiri:

    1

    sevgilim beni geçmiş yazlara sal
    ılık yaz akşamlarına
    denizin ve göğün ritmine sal
    dalganın ve günün beyazına.
    sen de kıyısında kal dalgaların
    gülümse.

    sevgilim beni geçmiş yazlara sal
    küçük ve kırık aşklara
    limanların plonje çekilmiş fotoğraflarına sal
    aylaz çiçeklerine evlerin, bakımsız sokaklarına.
    sen de bir ucunda kal balkonların
    gülümse.

    sevgilim beni geçmiş yazlara sal
    uzun mendireklere, akşamın alacasına
    yorgun dönülen pansiyon odalarına sal
    sen de kapı aralığında kal odaların
    gülümse,

    anı oluyor fotoğrafların.

    2

    ben senin için gökyüzü oldum
    fırtına oldum
    geldim ve gittim
    kanat çırpmazsan olmaz
    anlamadan deniz nedir,
    huzur mudur, durur mu öyle?
    kim bilir akşam nedir,
    yüzüm kavuşur mu?

    ben senin için kanlı ırmaklar oldum.

    yüzümün akşama kavuşması ol
    kanat ol, dinginim denizim ol
    fırtınada duranım ol
    tekrar ol
    tekrar ol,

    ellerini unutmadan
    ellerini hiçbir yerde unutmadan
    tekrar ol
    tekrar ol.

    3

    içimde büyüttüğüm acı
    tamamlandı
    çalsın şimdi valsler
    mumlar hüzün aksın
    hazırım
    eski bir konakta
    aklını yitiren kadının olmaya.

    içimde büyüttüğüm acı
    tamamlandı
    geçsin şimdi trenler
    raylardan gece damlasın yüzüme
    hazırım
    uzak bir şatoda geceleri dolaşan
    kadının olmaya.

    içimde büyüttüğüm acı
    tamamlandı
    geçsin şimdi aramızdan
    porselen sesleri ve kahya
    dışarıda yağmur gümüş ve barok yağsın
    hazırım.. rımm.. mm
    bu uzun masada, uzak
    kadının olmaya.

    içimde büyüttüğüm acı
    yanıltıyor.

    4

    yüzünün
    kuytuluklarında büyür kadının
    sorular
    tarifi ve tasnifi olmayacak
    aşklar giyinir
    öyle çıkar kış sokaklarına,

    dışarıda kar usulca söylenir.

    her sabah sayarak kendini
    acil ve itinalı aşklar biriktirir
    sevgilinin koynunda mavi bir deniz
    göklerinde kumral olacak kadar,

    dışarıda kar usulca söylenir.

    kışın
    kuytuluklarında büyük kadının
    sorular
    tarifi ve tasnifi olmayacak
    incelikler giyinir
    bir hattat edasıyla çıkar
    kış sokaklarına,

    dışarıda kar usulca söylenir
    içimde kirli
    kekeme çocuklar büyür.

    dışarda kar usulca söylenir
    içimde gidilmemiş parklar
    dedesi olmamış çocuklar üşür.

    suskunluğu ve dilsizliğinde
    büyür kadının sorular
    içimde yağmurlar boşaltan çocuklar
    elimden şeker
    yüzümden şaşkınlık düşürür.

    kendime de kırıldım az çok
    hayatımdan teğet geçen kadınlara
    olduğu kadar,

    dışarda kar...
    1 ...
  12. sahra ve serap

    1.
  13. kes bir han kin şiiri:


    çöle bütün iyiniyetimle girmiştim.
    çöle bütün iyiniyetimle ve aptalca girmiştim.
    ihanetin sarı ve sonsuz olduğunu
    çok sonra öğrendim.
    beni çölden geri getirdiklerinde
    uykumda pembe köpekler görüp
    gülümsüyordum.

    dışarıda aşklar ve anılar bıraktım
    içerde adımlarım kısa bakışlarım uzak kaldı.
    oysa ben soğuk ve sisi sokakta kol kola bıraktım.
    kırık havaları nasıl sevdimdi, sizinle tekrar kaşılaşsam
    ölürüm gibiydi, oysa her şey paranoya ve şizofreniydi.
    olmayacak geri dönüşleri, ayinleri size bıraktım.

    yüzümü ve anılarımı çıkaracak kadar güneşi yoktu
    yazların. ben sizi nasıl da ağır, nazlı ve dur bakalım
    sevdiydim. ben sizi sahrada yağmurları bekler gibi
    beklemedi miydim. bir gülün soluklanma vaktiydi, sonsuzdu,
    pembeydi. cam üstüne cam, oradaydım.
    beceriksizliğin kumral ve geçici mevsimleriydi,
    ben size görkemli ne varsa hepsini bıraktım
    ve kendi göğsünde büyüdüydü çocukluğum.

    yüzümü yok edecek aynayı buldunuz sonunda
    avutun beni, çoğaltın beni, sırrınız oldum.
    hep bir şiirin sonu gibi konuştum, her dize
    başka bir şiirden geldi, en son yanıtı buldum.

    oysa çocuktum, gün gümüştü, sahra sarıydı, belgesel
    bir aşktı, her şeyden benzim uçtuydu. çocuktum
    şaşkınlığımdan guatrımı yuttuydum,
    olurdu böyle şeyler, avuttunuzdu beni
    nerenize yerleştim.

    yüzümü ve anılarımı çıkaracak kadar güneşi yoktu
    yazların. ağır ve nazlı, ben sizi develer tellal değilken de
    sevdiydim.

    var ettinizdi beni
    hem de yok ettinizdi, bense bir çocuğun rüyasındaki
    kartopu kadar gerçek olmak mı istedim.
    şimdi durdurun beni, indirin beni tesellimden
    ey ruhum sen yola çık,
    ben aklımı eski bahçeye gömeceğim.
    bu yaylım ateşlerinde yıkanıp
    sana geri döneceğim.
    2 ...
  14. tüller ve silah

    1.
  15. birhan'ın ruhumuza doğrulttuğu silahlardan biri. bakarsın üzgün dönerim'den.

    önü denizle başlayan rüzgarlı bir kasabadaydık.
    sanki yıllardır oradaydık. her şey düzelecekti.
    orada doğmaya çabalayarak öldük.

    meleğim nehir kanatlarını uzaklıklarda yıka şimdi.

    soğuktu, ısınamıyorduk. bu kadar yakınken. aramızda
    yalnızca o hava boşluklarının dolaştığı odalardaydık.
    biriken bütün rüzgarlar işte orada, o deniz kasabasında
    o çok köpekli, çok rüzgarlı yerde patladı. ikimizi aynı
    gökyüzüne baktıran, neydi o, ışık söndü. sustum.
    sustum. sustum. sustum.
    bütün aşkların sonunda yaptığım gibi,
    konuşmak hiçbir şeyi, hiçbir şeye ulaştırmıyordu.
    biliyordum.

    rüzgarlar.. pansiyon.. teras
    blue cult.
    akşam yürüyüşleri. akşamın batısına
    meleğimin kanatlarını da oraya götürerek.
    metropollerin asi özlemi sonra
    ah benim kaçak sevgilim: istanbul
    fincanlarda yol görünmedi bana yaz boyunca.

    terin ter, gövdenin diğer gövdeyle buluştuğu yer.
    kaç sevişme hatırlıyorsun o günlerden. güç. zor.
    yitik hafızam: öksüz çocuğum benim
    kendini unutma olur mu?

    sustum. sustum. sustum. başkalrının ilgili yollarına
    adım atan ayaklarına susarak baktım. yanımdayken kalktın.
    gövdei gövdemin karşısına, sana ilgili gövdelerin
    yanına bıraktın. sustum. seni yabancı olduğun gövdelerin arasından çekip çıkaramıyordum.
    bunu yapmayacak kadar büyümüştüm. kendini yormanı
    sessizce izleyecek kadar büyümüştüm.

    meğer dalından düşecek kadar büyümüşüm.

    yaprağın ağaçsız kalışını
    ağacın çıplaklığını
    rüzgarın şiddetini ve rüzgarın
    onların her ikisine de ne yaptığını gördüm.

    meğer dalından düşecek kadar büyümüşüm.

    bu gece ay dörtte bir hilal olacak
    ben sana ne olmadığımı anlatacağım.
    düşen yaprakların sokaklara vuran gürültüsünü anlatacağım.
    yaprağa, ağacından düştükten çok kısa bir süre sonra
    ne olduğunu anlatacağım.
    senin elementlerin yollara çıkacak
    ellerin, gece ve keder.
    ve hala akan ne varsa senin iyiliğinden olacak.

    ..önü denizle başlayan rüzgarlı bir kasabadaydık.
    sanki yıllardır oradaydık. her şey düzelecekti.
    orada doğmaya çabalayarak öldük.

    şimdi beni unut sevgilim. tenimi ve alçaklıklarımı unut.
    beni kanadı kırık küçük bir yavru gibi bulduğun, çoktandır
    sanki birini beklediğin varmış gibi katladığın, o çöplükte
    bulduğun beni, baktığın, büyüttüğün beni unut.
    şimdi bu acıya ne benim kuş kadar yüreğim, ne senin anaç kalbin dayanır.
    sana son kez sarılıp uyuduğum o son gecede tüller ve
    silahlar gördüm düşümde.
    bugün ayrılığın ilk günü. hiçbir şeyi hiçbir şeye yoramayacak
    kadar kara bir kının içindeyim. kara bir kan içindeyim.
    tüller ve silah nedir bilmiyorum.

    yaşlı doğuda her şey mümkündür diyorlar:

    sonsuz sevgi, sonsuz bağlılık
    ani ışık, ani ayrılık.
    0 ...
  16. kışın bana yaptıkları

    1.
  17. keskin bir han şiiri:

    bir birhan keskin şiiri.*

    1

    seni bir boşluğa attım
    gövdemi başka gövdeler bilmeyecek artık
    boşluk sesi ol..
    hoşluk sesi ol..

    sonra dönüp üz beni.

    yüzüm yüzünü terk edeli kıştı.
    yeni yeni kıştı. kollarım kendi
    bacaklarımı sarmıştı. fotoğrafta görünmeyen
    ışıklar vardı. sandalyenin ucuna oturmuştum.
    gözlerim bacaklarıma dolanan kollarıma,
    sonra bacaklarıma, sonra daha uzağa, salondan
    da uzağa,
    o yok yere bakıyordun.

    seni boşluğa attım
    gitmek üzereydim kalktım
    boşluk sesi ol..
    hoşluk sesi ol..

    gözlerimdeki ay ışığı
    gözlerinin körlüğü içindi.

    2

    hadi benim umarsızım
    ben ölmek üzereyim
    yorgunluğum da öyle
    sabrımın son parçasını da yedim
    az önce.

    hadi benim suskunum
    geçtiğim yılları yaktım ardımda
    çocukluğumdan gelirken düştüğüm
    o keskin virajdan
    sürüklendiğim bu vakte dek
    sıkıca tuttuğum
    kırık dökük inançlarım bile
    ölmek üzere.

    hadi benim kırgınım
    kışın bana yaptıklarından,
    yazın beni öldüren yıldızlarından sonra
    yitirdiğim mevsimler değil,
    vaktim yok,
    baktığım yerleri yaktım
    içime ağladığım suları da içtim
    az önce.

    3

    seni şimdi bir yabancı gibi karşıma alıp
    sanki senden bahsetmiyormuşum gibi yapıp
    sanki benden bahsetmiyormuşum gibi
    hatta bir aşktan bahsetmiyormuşum gibi
    fırtınayı ve huzuru anlatacağım sana

    yılları ve yolları, limanları ve fırtınayı
    ve aşkın belki hiç adı geçmeyen kuzeyini
    aşkın bu kuzeyden nasıl düşürüldüğünü,
    artık sonsuza dek yitirdiğimizi
    büyünün bitişini,

    hiç gerekmeyen yıllarda huzur,
    çok gereken yıllarda da fırtına
    nasıl yaşanır onu anlatacağım.

    seni bir yabancı gibi karşıma alıp
    bunun dayanıklı bir şey olmadığını
    sürekli kılınmadığını, çünkü aşkın
    yapılan bir şey olmadığını,
    başlangıçta bir melek konduğunu
    sonunda bir kelebek öldüğünü,
    yani kısacık sürdüğünü, oysa hayatın
    bir korkular ve alışkanlıklar bütünü
    olduğunu,
    bütün bunları sana
    nasıl anlatacağım?

    4

    kalbim
    ölü mevsimler gibisin
    bir şeyin görünmeyen iyi yanları gibi
    ama bitti mevsim,
    bir başka yolcu yok sana
    fark etmez gibisin.

    kalbim
    demir masanın küfü,örtünün yırtığı
    camın kırığı, patlayan freni hayatımın
    kalbim, anla, bitti mevsim
    bir başka yolcu yok sana.
    4 ...
  18. cep meşkleri

    1.
  19. son derece şukela bir enü batü cep kitabı. klozette okumak için ideal. misal:

    "yolcu karanlıkta
    bir düşişçisine
    kaybolacak
    gibi görünecek
    karanlıktaN bu her şey
    yüzyılda bir
    cümle doğdu çünkü senin
    yeryüzünde
    kurulan anlamının
    her cümlenin tek doğru
    bir okuru olarak.. "
    1 ...
  20. bir yaprak çöpçüsü

    1.
  21. illa ki lale müldür şiiri: (selam göndermeler serisi'nden)

    sen ki safsın/bu yaprak çöpçüleri fırtınasında/
    elinde bi kaç pırasa/sarı yapraklarla kuru dallar arasında
    siz okuması olanbaylar/-açın okuyun/kitaplarda yazılı herşey
    ama kolay değil o kadar/bütün kodları geri bırakıp/şöyle
    bi nefes almak/hadi hadi itiraf edin/işleri iyi göstermeye
    çalışmak/ayakkabılarınız su geçirirken/kafayı yukarıda
    tutmak/bu sefer ama bu sefer tam 12den vurdunuz/yaprak
    çöpçüleri hakkında yaprak çöpçülerinden daha çok şey
    biliyorsunuz/ne dediniz şimdi n'olmuş/en baştan

    anlatsanıza /hiç kimse bişey demedi bana/inin artık o
    otobüsten inin diyorum/yalnız yürüyün biraz/bir yaprak

    çöpçüsü gibi/tükürün hayatın küçük tuzaklarına/hatalarınızı
    süpürün/kendi yaşamını ileriye aldı o/ve dönüp bakmadı
    bile size/sırayla önünden geçerken siz/gururla başarının
    sıcaklığıyla/ama bunu anlamıyor onlar/senden nefret
    ediyorlar/çünkü ağladıkları yere vuruyorsun onları/ve
    gülemiyorlar bile/bu kadar/hepsi bu/iyi geceler fukaralığa
    kuşanmış Fransisken keşişleri/selamlarım sizi/iyi geceler

    leonard cohen/iyi geceler lereler/lou reed, rimbaud,
    rousseau iyi geceler/iyi geceler trakli talking heads/iyi
    geceler, ingerborg/hölderlin, heidegger dubourg
    iyi geceler aziz/sana da Ramazan iyi geceler!/

    ...
    2 ...
  22. bir gün ki

    1.
  23. ne yapıp edip cansever şiiri..:

    Belirsiz olan ne? Ölülerden
    Boşalan yeri doldurur doğa
    Yansır beyaz hayvan kemikleri, taşıllar
    Yok oluşun içinde
    iri bir yengecin sırtı arasıra.

    Ben ki yengeçleri bilirim daha çok. Birini
    Yıllar var unutamadım
    Dönüp duruyordu bir taşın etrafında
    Sanki bir hırçınlıktan damıtılmış ya da bir sıkıntıdan
    Ve geçer gibiydi tekrar bir başka sıkıntıya
    Gömüldü kumlara iyice, şöyle bakındı
    Gördüm kendi büyüsüyle keserken kıskacını
    O gün bugündür anladım ağrıyı, taşıdım da.

    Büyüdür ölüm, külrengi harcıdır sonsuzluğun
    Bir vahşet gibi yaratılır orda umut
    Gerer kayalar kaburgalarını
    Katırtırnakları arasında
    Arabalar biter, atlar birikir
    Bir tanrı gelir belli belirsiz, ne kadarlık bir tanrıysa
    Büyüdür çünkü ölüm
    Külrengi harcıdır sonsuzluğun.

    Gerçi kurnazdır doğa, alımlıdır da
    Her gün biraz olsun geri verir aldıklarını
    Sızar kentlere, evlere, dölyataklarına
    Bir gün ki ölü bulmuştum kendimi, korkmuştum
    Öyle bir yok olma saatinde, bir kuytuda
    Sanırım boynumdaki bu yara izi ondan

    Kaplanır sabahları göğe uzatsam
    Geceden kalma bir yıldızla
    Buz rengi bir yıldızla. Ve uykum
    Yeni bitmiştir daha, üstelik
    Geri veriliyordur bana
    Düşlerimin o karmaşık mimarisi
    Dalgalar susmuştur çoktan, denizse gümüş sikkeler gibi harcanıyordur.
    Aşağıya yukarıya
    Yukardan aşağıya
    Nedense her başlangıçta bir acı vardır. Sabah
    Kuşatır bu acıyı önce
    Eskiyip gider sonra da

    `Ve yengeç batırır göğsünün ortasına kıskacını
    Tam göğsünün ortasına.` Artık
    Görüp göreceğiniz ölü bir yengeç kabartısıdır
    Her gümüş sikkenin üstündeki
    Yalnızca bir kabartma. Derken
    Kaskatı kesilir gök, fırlatıp atar bir kırlangıcı
    Ürperir yosunlar, deniz şakayıkları, batık gemiler
    Yaşlı balıkçılar sandallarında
    Kayalar, balık sürüleri ve fenerler
    Ve hayalet gemiler türer çıkarak kınlarından
    Yonulara döner tayfalar, çarşı
    Camlara, aynalara yapıştırılmış bitkiler
    Yoktur ki görünsün bir intihar anının gölgesi
    Ölü bir şeyin gölgesi yoktur ki
    Fışkırır kazılarından birbiri ardısıra yengeçler
    Sütunlar, kemerler, eski çağ mozaikleri üstünde
    Posta kurşunları üstünde, kandiller ve çanaklar
    Armalar, tapınaklar, yüzük taşları üstünde
    Ve yengeç ki onca dönüşten sonra geriye
    Yetişir kendi ölüm törenine yeniden
    Ve ölüm, o gözüpek savaşçı
    Bir yandan kendi büyüsüyle çizerken yazgısını
    Yazar bir kelimelik tarihini de.

    Belli ki bir yol bulmuştur yengeç
    Kumlardan değil, kendinden gidilen bir yol
    Ne var ki, rüzgar ileri olduğu için külden
    Ölümden önce geldiği içindir ki sezgi
    Duyar insan bu gereksiz yüzgeçleri
    iki gök arasında kımıldayan
    Tanımazsa da kendini bir başkasının düşü gibi.

    Üç kişiyle başka türlü konuşulur, bir kişiyle
    Kendini açıklar insan
    Bir vahşet gibi de olsa yaratılır orda umut
    Hızlı bir ibreye döner yürekse
    Yaşamını içerirken bir yandan
    işler ölümünü de.

    ( Edip Cansever )
    2 ...
  24. kül

    2.
  25. bir sürü bir sürü suret barındırır içinde, sigaranın milyonlarca d'ölü ağızlarına akıtıp, bıraktığı.. *
    3 ...
  26. bu bizim şarkımız olmasın

    1.
  27. "Her şey bir kere daha yanlış gibi"

    sen burda bekle kapılar da beklesin
    bi beş dakika
    bi beş dakka daha uyusam bu rüya bitecek
    saatler çalmasa bu satıcılar bu zil sussa
    her yarığı hayra yorsam her yarımlığı
    her yanımı hayra
    bu her şeyler gerçekten gerçek

    kendimi bildim bileli yani sözüngelişi
    bildim mi hiç kendimi bu gelişi gidişi
    gitmek dediysem hep odalara
    kaç kıymık kaç çentik kaç kaçmaktan yapılmış
    o eve kaç basamakla çıkılmış
    odalarda kaç gece ne güzel bekledim
    çok ayakkabı eskittim çok çanta

    bana bunu öğretseydin
    bana bunu öğretmedin
    deliklerde gözgöze gelmek ne demek
    kaç basamaklıdır gitmek kaç yatçaz kalkçaz
    geldiysen önce bunu
    geldiysen kapıyı üç defa

    yaramı örtmedim halka açık alanlarda
    havayla sürekli havayla ki hava aşktan sonra
    ellerimi hohlayıp ısıtmaya derinlerimi ortalığa
    içlerim çok üşüdü ççoçok üşşüyorum
    susmak bağışlamak değil alışmak da

    bu bilicilerin ayrılık sosyologların göç dediği
    kısmen öğrendiğimiz aslında çaktırmadan ezbere
    annelerin ben sana dedim dediği düzen belki gereği
    eğitim sistemimizden bu.. Devlet nerde peki
    ya sen sen misin yorma boşuna beni

    güneyliyim
    enliyim desem kafiye sanılacak
    bu kapıyı açsam aşk gülsem keyifli
    Allah'ın hakkı bir her kadın bir defa terk edilir
    bazı kapılar açılmamak içindir dışa kilitli
    dikkatim dağılıyor şu zile basıp basma

    ben kirazlardan küpe kulağıma
    sar sar sar makara / çöz çöz çöz makara
    ben hala her şimşek çaktığında
    sar sar sar makara / çöz çöz çöz makara
    pozlar veririm göğe.. hadi gülümse
    çok zorda kalınca kendime darılınca
    bu rüyayı anlatmama izin ver

    böyle büyük bir çukura iniyormuşum da
    çukurda su çukurda su
    su ferahlık ama su çukurda
    sen uzaktan bakarken bana

    çukurdayım çok çabuk kalkamıyorum
    çukurlarımdan terk ediliyorum
    objektif kalamıyorum

    eskiden buralarda evler yoktu bu çukurlar
    eskiden her şey eskiydi şimdi hayat çok kolay
    şimdi sen yoksun mesela hayat çok kolay
    eskiden bu aşk şiiri sayılabilirdi çok kolay
    artık uyumam lazım yarın mesai var

    şimdi bu merdivenlerden inişinin sesi
    telefonun cezbeden ertele tuşu sesi
    kilosu 1 YTL diye bağıran adam bu domates sesi
    asansörün yağlanmayan halatları
    çay kaşıklarının beynimi sinirlendiren sesi
    çocuğunu uyutamayan beceriksiz annenin
    uyumayan çocuğunun sesi
    şimdi bu her şey rüyaymış meğer ha'siktir sesi
    şimdi kornalar şimdi Allah belanı versin şimdi e mi
    içimdeki acaba sesi bu amin bu cümlemizin sesi
    telefonun cezbeden ertele tuşu sesi durdur sesi
    şimdi bu zil şimdi ekmek alcak mısınız şimdi nasıl yani
    ha'ssigara içmem lazım ha hepsi geçti mi

    bu bir rüyaysa ben rüyada rüya
    rüya bu ya bi'makara paso makara
    sar sar sar makara / çöz çöz çöz makara
    3 ...
  28. gül toplamak

    1.
  29. birhan keskin şiiri:

    içinden geçen çocukluğunu, gençliğini gördüm senin.
    Yüzünde yol açan can kuşunu, aşka dair cümleni.
    Ben gördüğümde bütün zamanlardaydın sen.

    Anladım bir kadına düşerse ışık nehirlere fısıldayandan,
    gecenin koynundan gül toplar, başka şey gelmez elinden.

    Sadece bunlar değil, sadece bunlar değil..
    Yokluğunda çınlayan boşluklardan mezunum.

    Çok şey hissediyorum senin için
    Ama bunlar değil senin istediğin.
    0 ...
  30. karganın savunması

    1.
  31. ahmet güntan şiiri:

    Ağacın kesik dalında tutunacak
    yer buldum. Ka. Oku unut oku
    unut kör tarihte kayboldum.

    Babam kır kargasıydı hakim bey.
    Başına şey gelmiş, sonra barışmış
    onunla.

    Ka. Korkmadan konduğu korkulukla
    kardeş kalıp kocamak isterdi,
    göç olmuş, olmuyor.

    Ka. Kılavuzu kaba korku olan
    Aile Türkçesini koruyamıyor.

    Herkes karga akşam karanlıkta.
    Ben görsem rengimi korkmuyorum,
    sabaha kalan beni heyecanlandıran.

    Şu uzun binaların tepesinde,
    bize hükmedenler yaşıyor. Ka.

    Kara kara kargalar, kararan kırlarda
    kanat kırdılar, karanlık kavgalara
    katılmadılar.

    Ben de bu Japonları hiç anlamadım,
    karanlık, koyu. Ka. Ama onlar için
    en güzeli ham meyvenin güzelliğiymiş,
    bu doğru, karga bok yemeden,
    erkenden.

    Zor bu kargalık, delikanlılık.
    Mahkemesi olmaz, 21. yüzyıla karşıyım
    ben sizin, büyük cehennem, birey
    yüzyılı.

    Ka. Gençtim, budalaydım,
    her denilene inandım, otuz yıl
    şehre göç şuradan kafilelerle.
    Ağzında peynirle konan kargayı
    gören var mı?

    Hadi leylekle tilki tamam, leylek
    hakikaten içemez yassı çanaktan,
    gagası doğuştan, şeklen imkansız,
    zaten göçten feleğini şaşırmış.

    Pekmezle yoğurdu karıştır al sana
    kargabeyni. Kılavuzum, karayım,
    budalayım.

    Afrika'yı gördüm, esas olay orada
    ağaçlardır, hayvanları boş ver. Ka.
    Koca fil ağacın yanında heybetsiz
    kaldı.

    Bir dilenci gördüm, kim onun
    hükümeti? Buna kargalar mı?
    Cinayet yüksek binalarda. Ka.
    1 ...
  32. izmihlal marşı

    1.
  33. fevkalade bir uğur polat şiiri imiş; iyi ki rastlaştık..:

    Gürültülü bir gülü Wittgenstein zannetmek mi
    Çapraz bir kadın'ı Yuhanna bilmek neden
    Zannediyor matematik işte kötürüm kimya
    Kar yağıyor diyelim kim üşüyecek bilmeden?
    Önce insan sonra sen bu ne kadar tedirgin
    Bana bak insana da surat asmak yaraşır
    Her şair bir kurbanı yontabilir bilirsin
    Ha ABD ha abd ne fark eder memeşim.
    iki kere çarpıldım diye iki kere anladım
    insan'ı anladım beyaz peynir ve barut
    Anladım insan'ı beyaz peynir çarpıldım
    Ben şairim sen şair böyle demişti tarot
    Her sokak lambasına babam diyerek bakma
    Lütfu çöl grekler sana minnet eder mi
    Hem senin mayanı bilir zannetme sakın
    Sen sokağa sap sokak sana, bitsin şiir sanatı
    Mademki 21. asırda simit yalamak günah
    Ben gidiyorum tarih sen gel benim arkamdan
    Dedim yine de derim ben şairim sen insan
    Ey beyaz peynir ey barut ey cinsel ve insan.
    Aç kalmak asra tekabül her ihtilal oyuncak
    Artık bol paçalı gençler hiç Sartre okumuyor
    Ne 'düzenbazmış' oldu günahsız evliyalar
    Hakkıdır Keynes'e tapan şirketlerin izmihlâl

    Şiir bitti! Geride kalan sadece şairler..
    0 ...
  34. bırak

    1.
  35. "Yolunu arayan bir yolculuksa çıkılacak olan, heybeni
    doldurmak değildir yapacağın. Olabildiğince boşalt heybeni : Ben'i.
    Sende ne çok fazla şey var şimdi. O yüzden gidemiyorsun
    belki. Tıklım tıklımsın sen; ellerin ana baba günü. Bırak,
    sıkı sıkı tutmadığında seni bırakıverecek sesleri.." *
    3 ...
  36. birucdort ikiolu

    1.
  37. her şey aşk olsun diye bir şiir imiş; yine küçük iskender tabii, yazmasam ölürdüm; yazdım, yine..:

    Vücudumun yüzde doksan dokuzusun; sular
    hayatı bırakmış sana geliyorlar dikine uzun.

    Büyük elbiseler dikiyorum: Ya sen giy ya da
    aşk durmasın boşlukta hepimizi korkutsun.

    Bu bir telaş kaydıdır, her an kirle silinebilir
    Bu, bir etin atıl yalın hali; kendi kendine
    rüzgârdan beton kesilmesi zarif kumun
    iyi bir tercümeyle sen oluyorum bütün
    bütün güzel graffiti lisanlarında,
    ben yalnız seni seviyorum yüzde doksan dokuz
    büyük bir omurga gibi ruhumda yokluğun
    büyümek belki sana, doğru meyve vermektir
    Bu, bir savaş taktiğidir, her an ölümle silinebilir
    tutku, en berbat yanı uygunsuzluğun.

    Zorunlu adres değişikliği:
    Ben yalnız seni seviyorum yüzde doksan dokuz
    kalan yüzde bir ise
    sadece Katliam, sadece Öfke
    sadece Mürekkep ve Zakkum

    ...
    1 ...
  38. besinci iblis

    1.
  39. tabi ki, illa ki küçük iskender'der..:

    yığıntı:

    beklemez; gece, sesin süsüdür beklemez
    örtülür başvuru aşkların
    feylesof sırlarıyla, rahvan giden ömr.

    söylemez; cinnet, bir serzeniş bahçesidir söylemez
    sökülür takılarak
    sökülür takılarak bütün kenarlarından şehr.

    'oybirliğiyle yalnızız'
    der
    demez
    kuşu
    birdenbire şaibe, birdenbire huşu;

    -söylemez; bu akşam birlikte uyuyalım
    - ama sonra birbirine nüfuz eder rüyalar
    - cereyana kapılır kalp, yalpalar
    - vücut: tunç yalım. uyuyalım. Beklemez;..
    0 ...
  40. bir sehirde kaybolmak

    1.
  41. *

    " edip? bu şehri adımlamak kaç yılını alır edip? yorulduğun yerde uyumak, acıktığın yerde yemek? ama bütün sokakları geçmek, ev ev, ışık ışık, ezbere bir takırtı tutturup sakin, edepli adımlamak tüm bulvarları? kimse sormasa nereye gidiyorsun, bir yere mi gidiyorsun sonra!. keder olmasa kaça patlar bu döngü, bu yollar boyu yolculuk.
    son uykuyu nerde çekersin, son bedeli kime ödersin, en çok sen bilmesen. yüzünde şehrin tırnak izleri, bir sokaktan diğerine aksan. ürpertsen yeryüzünün ipek mavisini. geçmiş uykulardan kalma bir yorganı havalandırsan. açılsan, esnesen uğurlu tarihinin önünde.
    ...
    söylemeye ne gerek, evini bıraksan hepsinden önce. evin, ancak sen dönmedikçe senin kalabilse. kapıyı boşluğa açacağın tutsa bir gün. bir apartman, bir evren, bir zaman boşluğuna. ve eli belinde huzursuz bir girdap gibi çıksan evinden edip? şehirle büyüyecek minik bir hortum kadar olsan önce. kaldırımlara serpilmiş çocuk bakışlarından başlasan, gazete parçalarını, bisiklet izlerini alsan içine. adım adım büyüsen, çukurlaşsan, tepeleşsen. yoruldukça, tir tir sokulsan otel odalarının beyazı eprimiş, sarısı kaşınmış çarşaflarına. uyuyamasan, uyunamasan.
    ...
    tekinsiz bir tüneldir bu şehir edip. hem de ne biçim bir tünel! aydınlık desen değil, karanlık desen bir sonu var sezebildiğin, ürperebildiğin. kapandıkça açılabildiğin, durdukça yürüyebildiğin, savaştıkça terk edemediğin öykülerinin şehri!
    ...
    bu şehri adımlamak kaç yılını alır edip, yorulduğun yerde uyumak, acıktığın yerde yemek? ama bütün sokakları geçmek, ev ev, ışık ışık... ezbere bir takırtı tutturup sakin, edepli adımlamak tüm bulvarları. sonra sağaltmak insanlığını, el sıkışmaya yeltenmek ömrünle. barışmadan yaşamayı göze almak.

    şu sinemadan başlasan diyelim edip, kaç yıl sonra bulurlar seni aynı afişin önünde? bulurlar mı seni? sen aynı afişi bulur musun bir adımda, edip?...
    edip? "
    *
    1 ...
  42. guzel bosluk

    1.
  43. onca kanamalı açık kalp ameliyatından ve atılan dikişlerden sonra enis akın ın plastik eldivenlerini çıkarıp masaya koyduğu yer..

    "bir göğüs boşluğunu ancak bir yürek doldurur"
    2 ...
  44. opunce gecmez

    1.
  45. ...

    yere yakınlaşmak arzusuyla sana suya göğe sarıldım

    sokaklardan kalkan sise geceye boşluğa yüzüme bir bak
    gelmiş
    ve buralarda kalmış
    bir at izi
    ayaklarım avunur avunmaz yüzüm yetinir yetinmez
    öpünce geçmez öpünce geçmez
    düşlerimdeki ülkeye uçup kaybolmadan önce
    kalbimi tut ve bırak tut ve bırak şimdi

    ...

    enis akın'ın, öpünce geçmez in içine alınmayıp doğrudan arka kapaktan yayımladığı dizelerdir. kalp masajı gibidir, suni teneffüs saatlerinde..
    1 ...
  46. hiç ama birini

    1.
  47. "yabancı,
    yerin bittiği yere gidiyorsun.
    geri dön!"

    sözleriyle başlayan ve ocak 1989 baskısı, edebiyat dostları kitaplarından çıkmış, bu kitapta dizgi hatası yokturla biten, artık sahaflarda bile bulmanın çok zor olduğu enis akın ın her yönüyle nadide kitabı.
    2 ...
  48. iceride biri var

    1.
  49. 'güvenli, belirlenmiş, tanımlı alandan ayağını çekme sen; bu seni korur, kendinden bile.

    gölgene çelme taktın, yere kapaklandın; sandın ki becerdin kendine bunu yapmayı. ne ki gölgen yerde sen dimdik ayaktasın. senden habersiz bir şeyler oluyor, sende bile.

    örtünüp saklanıyorsun diğerlerinden. ya örtünün içinde kendinden? maskenin arkasında hep ayna vardır.

    "neyse ki rüyaymış" diye rahatlıyorsun aslını gördüğünde kendinin. seni yöneten orada oysa.

    dilini veya sembolünü bilmediğin şeyi yok sayıyorsun korkundan. varlığın bilginin çengelinde kanıyor. ismini bilmediğinden acınla bile karşılaşmıyorsun.

    içeride biri var. o senin isimsiz halin, senden başka kimse seslenemez ona.

    dolunayı ısırmaya çalışan birini gördüğünde ona deli demeden niye rahatlamıyorsun ki? bilmediğin bir simge niye canını sıkıyor, bir sürüsü senin içinde gezeleyip dururken gece gündüz?

    henüz bilmemen gereken şeyleri öğrenmemiş olduğun zaman kendine ne kadar yakındın. zehirlenmemiş olduğunda hesapsızdın ve tekinsiz alanlarımızda ne güzel oyun oynardık.

    sen ve ben asıl ortaklığımızı saklıyoruz birbirimizden; orada yeni anlamalar dururken birbirimizi...' *
    1 ...
  50. tütün içmenin yararları

    1.
  51. ... "sindirimi kolaylaştırır; kritik anlarda kan basıncını denetler; uyumayı ve uyanmayı, hem uyardığı hem de uyuşturduğu için kolaylaştırır; yalnız insanlara, daha da yalnız kaldıkları durumlarda eşlik eder; uyarıcı niteliğini koruması, gövdemizde narkotik denge oluşmasını sağlar; mahmurlaşmayı, şapşallaşmayı, gereksiz heyecanı önler; yaratıcı gücümüze kıvam getirir. zehirli olmasının yararı ise, bir sürü boktan herife de bizim için zararlı olduğu ölçüde zararlı olmasıdır."

    (bkz: enis batur), (bkz: bu kalem bukalemun)
    3 ...
  52. bu kalem bukalemun

    1.
  53. 'Bu Kalem Bukalemun Enis Batur'un, düşle, gündüşleri, librettolar, kuruntular, oyunlar, romanlar, parçabaşı dikişler ve hurufî notlarından oluşuyor. Seksenbeş parçalık bu toplamda, fondaki müzik sürekli değişiyor.
    Bazen bir Miles Davis işitebilir, bazen bir sufî müziği ya da bir Erik Satie tınısına denk gelebilirsiniz. Ama önde gelen, esas olan hep bir yazı'yı yoklamaktır..'

    (bkz: nuh)

    "o gece, geç saatte evine döndüğünde, biraz olsun kendine gelebilmek için yüzünü yıkamak istedi. güç bela banyoya girip ışığı açtığında ortalık fır dönüyordu. musluğu açtı, cılız suyu avucunda toplayıp biriki kez yüzüne çarptı. birdenbire hızlandı su, musluğu çevirip gelen suyu azaltmaya çalıştıysa da, tersine, suyun akışını iyiden iyiye hızlandırdığını anladı. her iki yana da son yive kadar çevirdi musluğu, sonuç değişmedi ama: musluk, sarsılarak, çatlayacakmışcasına su saçmayı sürdürdü. kim inanırdı ki, son tufanın o lavabodan başlayacağına?.."

    (bkz: tütün içmenin yararları)

    gibi faideli metinler barındırır içinde, enistir, bat'urdur, iyi huyludur.
    1 ...
  54. i m so lonesome i could cry

    1.
  55. kimsessizliğini çoğaltan, kendiliğindenliğini çağıltan, kaybolmuşluğunu bulduran bir ada^m a göndermek istediğim şarkı..

    johnny cash & nick cave ..

    hear that lonesome whippoorwill?
    he sounds too blue to fly..
    the midnight train is whining low:
    i'm so lonesome i could cry..

    i've never seen a night so long,
    when time goes crawling by..
    the moon just went behind a cloud,
    to hide its face and cry..

    did you ever see a robin weep,
    when leaves begin to die?
    that means he's lost his will to live.
    i'm so lonesome i could cry..

    the silence of a falling star,
    lights up a purple sky..
    and as i wonder where you are..
    i'm so lonesome i could cry..

    "lights up a purple sky.." yani..
    1 ...
  56. bahari bekleyene

    1.
  57. turgut uyar şiiri:

    ben kışın güzelliğini söylerim ne gelirse dilime
    çünkü kış bir hazırlıktır soluğuma kıpkırmızı gülüme

    nice kırmızı ayaklar gelip geçti o gün katar katar
    kış günleri sözgelişi ben bir çöp bile almadım elime

    altı kız bir ay ışığı def çalıp şarkılar söylediler
    beri yanda ormanlar yanardı, ciğerpareler lime

    artık su uyur aşk uyanır mendilim kana boyanır
    bilirim bu baharda da herkes hasetlenir halime

    ve ellerim batık bir suda akar gözlerim her şeye bakar
    bahar bir gelsin yeter artık eksikse de bırak elleme

    su uyur düşman uyumaz suların dibi güllerde

    altı kız bir oğlan def çalıp şarkılar söylediler
    baktım birinin kara bir gecesi düşüvermiş mendilime

    şimdi elimde baston silah, başımda şapka öyle
    ağzımda kurşun hızında seçtiğim her kelime

    su. hiç kimse durmazsa her şey yürür, bu aşk demektir
    her şey kullanılmazsa dirim bir ihanettir ölüme

    sakiniz elimiz filan temiz baharı filan bekleriz
    fincanı tastan oyarlar içine bade mi koyarlar

    biz silah kuşanırız bize bir şey söyleme

    Turgut Uyar
    2 ...
  58. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük