rivayete göre insaların ağacının olduğu, her insanın da bir yaprağı olduğu söylenir. ve bir insan öldüğün de yaprağı düşerken sizin yaprağınıza deyermiş. ve böylece o soğuk kısa süren titreme oluşurmuş.
evet vardır, maalesef bu tür düşüncelerin peşinden giden ahmaklar. hiç kimse kusura bakmasın, ama kolay değil o eşsiz güzelliklere tv de porno film izleyip, oruç tutmayıp, beynamaz gezip, ulaşmak. *
iyi günün de kötü gününde yanındaydım. hep sordular, alay ettiler, bıraksana ya şu takımı dediler. ben onlara her zaman yaşadığım olayı anlattım. şöyle bir hayal edin dedim. 3 yaşındasınız, ankara'nın keskin ayazında, bir pazar sabahı babanızla, a.gücü-trabzonspor maçını izliyorsunuz. tribünde eliniz üşümesine rağmen, küçüçük üzerinde karadeniz el ninosu yazan bayrağa sımsıkı tutunmuşsunuz. gözleriniz o an için gelecek bi gol için kilitlenmiş. dudaklarınızda çıkan tek kelime ise: hamiii gollll golll golll. diyerek cümlemi noktalayarak, karşım da soruyu soran kişinin donup kalması ve cevaplamak yerine konuyu değiştirmesiydi.
lakabı "papillon" olan henri charriere isimli mahkumun fransız guyane adalarının hapis olarak kullanılan en ıssız adası cayenne'den nasıl kaçtığını anlatan autobiografi. 1973'te steve mcqueen ve dustin hoffman'ın başrol aldıkları önemli bir film. kayda değer sahneleri arasında dalgaların geliş gedişini uzun inceledikten sonra bir hindistan cevizi torbasının ardından steve mcqueen'in okyanusa atlayışı. dustin hoffman'ın dürbün kalınlığındaki gözlükleri ile hayatını riske atmamayı ve orada elde ettiği yaşamla yetinmeyi seçmesi. etkileyici bir cüzam sahnesi ile beraber steve mcqueen'in canlandırdığı kahramanın zindanın en kötüsünde kapalı kaldığında kendini antreman yapmaya ve protein alma uğruna karafatma yemeye zorlama sahnesi unutulmaz.
kitabın yazılma öyküsü çok ilginçtir:
kitabın yazarı henri charriere hapisten çıktıktan sonra birgün kitapçıda çok satan kitaplar arasından hapishanede yaşadıklarını anlatan birinin kitabını görür ve bu kitabı okur.okuduktan sonra hayretler içinde kalan yazar kendi yaşadıklarını anlatan bir kitap yazsa çok daha fazla satacağını düşünerekten kitabını yazmaya başlar ve kitabı basıldıktan birkaç ay sonra gerçekten dediği olur. henri charriere 'in kitabı tüm dünyada çok büyük satış rekorları kırar. gerçekten de kitap çok kalın olmasına rağmen okunmaya başlandığında sürükleyiciliği ile elinizden düşüremeyeceğiniz bi parçanız oluyor.
yaşamanın anlamını değiştirmeye çalıştı. ama farkında değildi. yaşam onun bu hayattaki anlamını değiştirmişti. yalnızdı, yağmura susamış çöl kadar, yalnızdı dolunaydaki bozkurt kadar. *
halkla ilişkiler: yaşlı bir insana bir insan halkala ilişkilerde çalıştığını söylese direkt terbiyesize bak hiçte utanmadan halkla ilişkiye girdiğini söylüyor der...