şamil tayyar' ın ifadesidir.
ortaya böyle bir laf atılıyorsa bizzat sözün sahibi (bkz: şamil tayyar) kanıtlamak ile mükelleftir. aksi taktirde yargılanması gerekir.
15 temmuz günü kalkışılan askeri darbe sonucu gerçekleşen durumdur.
ülke zor bir dönemeçten geçmektedir. darbeye yeltenen asker kadrosunun yanında, o gün direnen, canı pahasına halkına silah doğrultmayan niceleri tasfiye kapsamında şuan tutuklu bulunmakta veya baskı altında bulunmaktadır. bu ayrımı iyi yapmak gerekir. ergenekon davasında yapılan hukuksal süreç takip edilmemelidir. halk tüm askerlere hain gözü ile bakarsa nice vatan evladı yok olup gidecek. şuan doğu ve güneydoğu başta olmak üzere pkk, ışıd gibi örgütlerle mücadele etmesi gereken askerlerimiz kışlalara ve lojmanlara hapsedilmiştir. hatta ve hatta birçok askeri üsse elektrik dahi verilmediği biliniyor. sözün kısası en azından siz kendi payınıza bunu tahlil ediniz ki kendi askerine düşman bir nesil meydana gelmesin.
edit: belirtmek isterim ki tsk şuan da rutin sınır devriyeleri dahi atamıyor. düşmana uçak kaldıramıyoruz. anlayacagınız askerin yeri kışlalar değil güvenliğin sağlanması gereken heryerdir.
darbe girişimi nedeni ile mit adına basın danışmanı açıklama yaptı fakat mevzu bahis kişi hakan fidan ile ilgili tek bir haber veya açıklama duymadık. kıllandığım durumdur.
video başına düşen reklam sayısına işaret eder.
bu durum kesinlikle ve kesinlikle insanlığın gördüğü en büyük zulümlerden biridir. bak kesin başka bilmiyorum ben, böylesi olmamıştır.
gece yarısı bir video ilişir gözüne izlenilmesi için ilginç bir başlık iliştirilmiştir baş ucuna, en saf duygularınla, karşılık beklemeksizin basarsın "play" butonuna. lakin bir sürpriz beklemektedir seni... ansızın başlar reklam, hemde ne başlama sanırsın bilgisayara 5+1 ses sistemi bağlamışlar, mübarek savaş borusu sanki. sesle birlikte oturduğun sandalyeden düşecek olursun hemen bilgisayarın sesini kısmaya yeltenirsin lakin iş işten geçmiştir, o an bilgisayarı yumruk manyağı yapmak gelir içinden...
normal zamanda bilgisayarın sesini duymak için neredeyse ekran ile bir olmak gerekirken nasıl oldu da böyle yüksek bir ses çıkması gerçekten ilginç. ama yetti artık...parayı basıp reklamı oynatmak kolay birde izleyenleri düşünün. reklam yapıyorum sanıyor herifler ben türkcell' e geçeyim diye düşünürken benzeri bir olaydan sonra geçmekten vazgeçtim yapmayın etmeyin.
son bir kaç yıldır kendimi alamadığım istektir. muhteşem bir tınısı var bu dilin. tek kelime anlamasam dahi sürekli farsça şarkılar dinliyorum çok ilginç bir çekiciliği var.
isteyenler şuna bir kulak verebilir:
iki gündür kafayı yememe neden olan saçma sapan bir uygulama. telefonun tarayıcısından internete girdiğim anda beni uygulama sayfasına yönlendiriyor. internete giremez oldum böyle sahtekarlık olamaz. lan belki indirince kurtulurum dedim ama yok yinede devam ediyor. bu sorunu yaşayan arkadaşlar şikayet etsin ben öyle yaptım.
kendi vatanımda, dedelerimin kanıyla sulanmış topraklarda kendini mülteci gibi hissetme anında akla gelen soru.
her dilden, dinden, ırktan ve milletten insanlara saygı duyulması gerektiğine inanan bir insanım lakin son zamanlarda oluşan suriyeli furyası yüzünden kendi vatanımızda sahipsiz kaldık. ağzını açan suriyeli diyor. iyi hoş da benim ülkemin cocukları, gençleri ne olacak? hadi sınavsız ünv. hakkı verilmesine bişey demedik de Suriyeli öğrencilere 1200 tl burs (bkz: suriyeli öğrenciye 1200 tl burs veren zihniyet) vermek ne demek? ulan cıldıracam... ben sadece devletin verdiği 300 tl kredi ile geçinen pırlanta gibi insanlar tanıdım, vatanına aşık insanlar.
oy verdik vermesine de pişman etmeyin adamı, bir daha verirsem namerdim dedirtmeyin.
altı yıldır tv izlemeyi tercih etmeyen biri olarak söylemeliyim ki benim gördüğüm reklamların( bir kaçı hariç) rezalet durumda. salak saçma, alakasız alakasız reklamlar yapılıyor. asıl sorun bu da değil. asıl sorun, bu tür reklamların izleyici kitlesinin algı seviyesine göre düzenleniyor olması. millet ne ara bu kadar gerizekalı oldu?
kendi düşüncesi ve hayat görüşü dışında kalan her şeye bok atma hastalığıdır. evet hastalıktır, hatta ve hatta çağımızın kanayan yarasıdır. filan partili, şu cemaatden, bu mezhepten... insanların adından önce gelir olmuş oy verdiği parti,takıldığı dernek yada mensubu olduğu ırk...
zenginlikler farklılıklardan doğar. mühim olan kokuşmuş ağızlar particilik, ırkçılık, mezhepcilik kusmasın.
insan kendisine yakışanı giyinmelidir. millet moda diye diye maymuna döndü. izlediği dizilerde ne görürse aynısından alan insanlar var.yapmayın yazık, özgün olun.
yazarlara "yeter artık" dedirten rastlantılardır. bir örnek ile açıklayayım:
otobüse her bindiğimde mutlaka ama mutlaka bağıra bağıra gülüp, muhabbet eden kimseler denk gelir. ilgili kişi veya kişiler yol boyu hiç susmazlar, adeta hayat enerjinizi sömürürler. bu durum sinir atakları geçirmeme neden olacak derecede can sıkar. evet sırf bu yüzden okula bile yürüyerek gitmeyi düşünüyorum.
iki yıldır başımın belada olduğu durumdur. bu süre içerisinde 2 kez hattım kapandı, her seferinde cep merkezine gidip kimlik fotokopimi verip sözleşme imzalamama rağmen. hadi anladık sözleşme nüsasını kaybettiniz kimlik fotokopinizi kaybettik nedir. ne yaptın kimlik fotokopimi, çaldırdını mı? kaybettim nedir arkadaş... işte koskoca vodafone bile türk halkına nasıl muamele çektiğinin göstergesi
nefret edilesi, iğrenilesi, sövülesi hatta ve hatta uçurulası yazar modeli.
herhangi bir başlıkta birkaç cümle ile güzel bir entry girebilecekken eleman yazmışta yazmış. bilmem kaç yılında bilmem ne olmuşta filan kişi şöyle demiş sonra böyle olmuş da... cümleler uzadıkça uzuyor. büyük kısmı copy-paste olan bu gibi entryler samimiyetten uzak duruyor. yapmayın şunu.
(bkz: sözlükten soğutan nedenler)
şecimler yaklaşırken selahattin demirtaş tarafından sıkça dile getirilen "barış" sözününden doğan merakla sorulan sorudur.
hadi barış icerisinde sırf hdp seçmeni olmadığı için kürtleri çatıdan atıp araba ile üzerinden geçelim, yok yok kardeşlik türküleri söyleyerek yollara mayın döşeyip patlatalım yada sırtımızı pyd ye dayayıp halay çekerek dağlara çıkalım sonra halkların kardeşliği adına nice anaları yavrusuz koyalım.
çoğu zaman düşünme yetisini sorgulatan ve "bir insan nasıl bu kadar iftiracı olabilir?" dedirten hareketlerdir.
akp seçmeni olmamanın (bakın chp seçmeni olmanın demedin) ileri görüşlülük olduğunu savunan, kendisi için "özgürlükcü, yenilikçi, adaletli" gibi tanımlar kullanırken bu ülkede tek partili seçim dönemini gözden kaçıran, muhalefet yapmak adına kurulan parti mensuplarını "vatana ihanet" kapsamında değerlendirildiği unutan kişilerin sergilediği ortak hareketlerdir.
çaresizliğin resmi tamda bu olsa gerek. okuduğumda gülesim geldi birkaç saniye sonra olayın farkına vardım sok olmuştum belkide buna gülebilmiş olsaydım kendimi affetmezdim.olduğum yerde dondum kaldım yumruk oturdu boğazıma ağlamaklı oldum."hayat" diye mırıldanıp yoluma devam ettim .
edit: daha önceki başlıkta internet sorunundan dolayı resim yüklenmemiştir.
boydak holding' in ceosu olan kişidir. fetö soruşturması kapsamında göz altına alınmıştır. boydak holding türkiye' de mobilya (bkz: istikbal) ve koblo (bkz: hes koblo) üretimi ve satışında önde gelir. boydak holding 'in tepe adamı memduh boydak olmasına rağmen söz sahibi şirketin kurucusu olan hacı boydak dır. kayseri hacılarlı olan yakın arkadaşım boydak ailesini yakından tanırdı. hacı boydak ile arkadaşımın dedesi cocukluk arkadaşıymış ve çok yakınlarmış. arkadaşım her fırsatta bu insaların çok iyi kalpli ve hayırsever olduğunu dile getirmiştir. arkadaşımın dediğine göre cemaat olayları çıkmadan önce bunlar sıkı birer cemaat sempatizanı iken olaylarlar patlak verdikten sonra çark etmişlerdir ve bu süre zarfında hükümetle ters düştükleri için denetim adı altında trilyonlarca ceza ödemişlerdir. daha sonra hacı boydak ve memduh boydak yakın çevresiyle yaptıkları konuşmalarda cemaate olan desteklerinden vazgeçtiklerini dile getirmişlerdir. durum böyle iken bizzat devlet eli ile böyle bir operasyon yapılması yanlıştır. bu tip olaylar cemaat adı altında bazı şirketlerin ve şahısların fişinin çekildiğini ve bundan nemalanan veya bu operasyonların yapılmasını sağlayan bir çıkar gurubunun varlığını akla getirmektedir. bahsi geçen holding yıllarca bu ülkede hizmet vermiş, sayısız öğrenciye burs vermiş, binlerce insana iş kapısı açmış, yüzlerce cami, okul, ve külliye yapmış, dünya çapında ihracat yapmış ve yapmakta olan bir holdingdir. şimdi asıl sorulması gereken soru;
benim görüşümde olmayan ölsün mantığı altında yapılan bu operasyon ve soruşturmalar ne kadar doğrudur?
müslüman coğrafyası olan ortadoğu yıllarca emperyalist güçlerin uğrak noktası olmuştur. müslümanlar tarihin her sahnesinde kukla rolünü üstlenmiş ve sömürülme mantığını sömürenden daha çok benimsemiş, kraldan çok kralcı olmuştur. müslümanlar hep ezilen tarafda yer almıştır. batının her oyununa gelen, egemenliklerine kast edip özgürlüklerini elinden alacak olan ve toplumlara enjekte edilen her doktrini kayıtsız şartsız benimsemiş adını "özgürlük "koymuştur. bu noktada " biad" mantığının etkilerini görüyoruz. "batıcılık" oynarken dinin yozlaştırılmasına ve yabancılaştırılmasına izin vermiştir
okuyan, araştıran, kritik yapan, üreten nesil yok oldukça kayboluyoruz ve adına "çağdaşlaşma" diyoruz...
1969 yılında merhum necmettin erbakan tarafından kurulmuş (bkz: milli nizam partisi)
ülke siyasetinde uzun yıllar varlığını korumuş, krıtik dönemlerde ülke yönetiminde bulunmuş, askeriye ve dış güçlerin hedefi konumuna gelmiş, d8 gibi dünya siyasetine etki yapacak girişimlerde bulunmuş, sayısız siyasetci yetiştirmiş, çokca kapatılıp (bkz: milli nizam, milli selamet, refah, fazilet) engellemeye çalışıldıkça her seferinde filizlenip yeniden doğmuş olan bu fikir nasıl olurda yok olma derecesine gelmiştir?
ünv okuduğum dönemlerde milli görüşün gençlik yapılanması olan "agd" eski adıyla " milli gençlik vakfı" içerisinde uzun yıllar yönetici düzeyinde görev yaptığım için söylüyorum; "özellikle yok olması istenmiş ve başarılmıştır".
bugün saat 18:00 itibariyle başbakanlık resmi konutunda yapılacak olan görüşme sonrası belli akibeti belli olacak koalisyondur. genel kanı bir anlaşla çıkmayacağı yönündedir. nedenlerine gelecek olursak :
chp yönetimi akp ile koalisyona sıcak baksada tabanı(ulusalcı kesim) bu ortaklığı istemiyor. "ulusalcı" diye tabir ettiğimiz kesimde yıllar yılı katlanarak artan rte nefreti söz konusu olduğundan ortaklık ihanet manasına gelecektir. fakat chp iktidar ortağı olmak için sınırlarını zorlayacaktır.
akp tarafında ise; davutoğlu ve kabinesi bu ortaklığa sıcak bakıyor.(bunu yapılan açıklamalardan anlayabiliriz.zira iki lider birbirine kur yapıyor adeta)(bkz: davutoğlu twitter üzerinden kılıçtaroğlu'nu takibe başlaması).lakin recep tayip erdoğan'nın chp karşıtı tavır sergilemesi(zira rte" koalisyon" kelimesini dahi telafuz etmemekte gayret gösteriyor)akp içerisinde büyük bir görüş farklığı sonucunu cıkarıyor.aynı zamanda "akp tabanı" diye tabir ettiğimiz muhafazakar kesim,"dinsiz" olarak nitelendirdikleri chp koalisyonunu istemiyor. kısacası akp, koalisyonu daha az isteyen taraf olacaktır.
milletce huyumuzdur hep işin olmazlarına bakarız. "koalisyon neden olmalı" başlığında inceleyecek olursak:
hükümette bir sol parti (bkz: chp) olunca ülkedeki solcu ve ulusalcı kesimin ılıman bir tavır takınmasını sağlıyacaktır.solcu kesimin durulmasıyla ülke iç huzurunu tehtit eden unsurlar daha net görülecektir. farklılıklar avantaja dönüştürülürse ülke için başarılı bir sentez birlik olabilir ve olmalıdır.
koalisyon olur yada olmaz bilemem ama ülke için bu iki parti arasında ortaklık şart. böyle karışık dönemlerde sandığa gidilmesi ülkeyi katliamlara ve iç savaşa sürüklemek anlamına gelecektir. parti liderlerinin kişisel sorunlarını bir kenara bırakıp, oy kaygısı olamadan, koltuk merakından kurtulup biz insanlar için bi'şeyler yaptığını hissetmeye ihtiyacımız var.
insanlar içgüdüsel olarak karşısındaki insanın duygularını sömürür, onlarla beslenir.
ikili ilişkilerde dahi birbirine hissedilen duygular ilişkinin ana besin kaynağıdır. eğer platonik değilse karşınızdaki insanın size hissettirdiği duygular sizi mutlu eder bu karşılıklı bi alış-veriş olarak devam eder.bir süre sonra artık önemli olan karşınızdaki kişi değil hissedilen duygular olmuştur.
bir başka şekilde ifade edersek;
en mutsuz olduğunuz anda dahi yakın bir arkadaşınızın mutsuzluğu sizin mutluluk kaynağınız olabilir. çünki o an beyininiz:" mutsuz olan birtek ben değilim" diye vücudunuzu motive eder.yani arkadaşınızın duyguları sömürüp ruhumuzu tatmin etmiş ve mutlu olmuşsunuzdur.
çıkarım: mutsuz insan hep iyi bir dinleyici olmuştur. beslenmeye ihtiyacı vardır.
hafta sonu için tatil planım var. balıkesir 'de yeni sayılırım sahili güzel, denizi temiz, sakin bir mekan arıyorum internette detaylı bir bilgi yok. bilgisi olan arkadaşlar aydınlatırsa sevinirim.
edit: genel kanı sarımsaklının güzel olduğu yönünde.emin olmadan gitmek istemiyorum.
edit2: yardımcı olanlara teşekkür ederim. şunu belirtmek isterim; şuan balıkesir merkezdeyim ve çok vaktim yok aynı zamanda ulaşımı kolay olan bir mekan arıyorum. özel arabam yok.