Dizi ve filmlerde ülkenin buyuk çoğunluğunu oluşturan "halk" tabakasına subliminal mesaj verilmektedir. Amaç zaten zor koşullarda yaşamını devam ettirmeye çalışan orta direklere "isyan etme, beterin beteri var, durumunu kabullen ve mutlu olmaya çalış" mesajı verilerek, bulundukları durumu sorgulamamalarını ve yukarının iradesini kabul etmesi sağlanır. Zannımca.
arkadaşların bir kısmı bakış açısı kazandırmış olaya, eyvallah.
Ama başardığım oranda objektif bakarak şu kanıya ulaşıyorum. Güzel ağabeyler attığın adımlar az benzesin birbirine, istikrar.
ya bulaşma siyasete ya da net bir tavır sergile safına kazık çak. Dünya genelinde "sanatçı" kimliğe sahip insanlar iktidara muhalif tavır sergilerler. Neden ? Eleştiri tutumunu göstermek iktidarda olan insanlarda bir takım korkulara sebep olur. Güce sahip olan daha kontrollü davranmaya çalışır. O koltuk adamın başını döndürürken "sanatçı" dürtüp uyarır, dikkatli ol diye.
Tamam kişisel bir tercihtir ve ya olası bir ticari hamledir ki ben bu ihtimalin üzerinde duruyorum daha çok. Ama o zaman dönüp bir bakarım karakter muhabbetine.
iyi bir edebiyat yapıyorsun, başarılı işlere imza atıyorsun ama yetmez. Örnek teşkil edecek bir pozisyondaysan kendi egonu ve menfaatlerini bir kaç defa gözden geçirmek zorundasın.
Şairdir, sosyologdur. Acıyı onu kalemi ifade eder bence.
Bazen şiirlerini okuyunca duru ve net bi anlam bulurum. o dakika "ulan oğlum bu başka şeyler de kast etmiştir, senin sefil beynin olayı çözemedi" derim.
Say say bitmeyecek zat-ı muhteremler vardır. Çok çoktur bu tarz insancıklar. Menfaat, çıkar ve ya bi ortamda kendi öz karakterine dönmekte üzerlerine yoktur bunların. Ben artık insanların yüzüne bakınca alınlarında bi yüzdelik dilimi görüyorum. Bu yüzdelik dilimi bana bu insanın ne kadar güvenilir olabileceğine işaret eder.
Karaktersizlikte sınır tanımayan, beyni sadece genelleme paikolojisini destekleyen, insanlıktan nasibini almamış, faşizanca bir ırkı ve milleti zan altında bırakabilecek hayasız açıklamalarda bulunan sevgisiz ve saygısız sözde yazar. Tetristeki uzun cubuk kadar işe yaramayan ey israf abidesi, editinde bile olmayan kalitene dikkat çektin. Başarılar.
Hele şimdi, en zayıf olduğum anlarda. Bi sürü yalan söyleyip üstesinden gelmeye çalıştığımda. Mücadele et, üstesinden gel. Sen meyve vermeyen bir ağaçsın ama olsun gölgen yeter.
Zamanında bir duruşun var, bi ideolojiden uzakta mevcut bir sorunun nasıl çözülebileceği üzerine tezler yazıp, fikir üretiyorsun. Anti tezi yıkıyorsun yorum ve analizlerinle sonraki konuşmaların mahalle kavgalarında "benim arkam sağlam, akıllı olun" tavrında diyaloğa dönüyor. Cümlelerinin kifayetsiz kaldığı yerde belaltı vurup, ses yükselterek hakimiyet kurmaya çalışıyorsun. Bir ideolijide emir-komuta hiyerarşisinde telkinleri kabul edip, ilkel roma döneminde "sahiplik" dönemlerini hatırlıyorsun.
Yapma! Bir duruşun olsun, boş konuşma. Çirkin siyaset yapma.
çoğu erkek "ulan sona doğru sevişiriz" ümidiyle oynamak ister. ama sonra şişe ona kaçar gibi acır içi, hayal kırıklıklarıyla kişisel tatmin amacıyla yalnızlığına koşar.
nitekim spora başlamak kolay ama devamlılık zordur. aslında zor değildir de spor yapan insanlar on gün içinde büyük farklar bekler ve hayal kırıklığına uğrar. bu yüzden bırakır.
beslenme.
ülkede beslenme modeli büyük oranda yanlıştır. öğünler, besin değerleri, zamanlama vs. vs.
oysa spor yapıyorsanız ilerleme ivmesini hızlandırmak adına sağlıklı ve dengeli beslenmek zorundasınız.
uyku düzeni.
metabolizmaya bir takım telkinlerde bulunuyorsunuz tamam güzel ama bunun yanında ona gelişimi ve dinlenmesi için zaman ayırmak zorundasınız. uyku kas kütlesinin daha sağlıklı ve verimli gelişimini sağlar.
"yalnızdır insan, hep kalabalıklara karışma telaşı bundandır. yalnız kalabalıklar, kalabalık yalnızlıklar oluşur şehir-şehir bölge-bölge. insan iki şeyi istemez. bir ölümü bir de ondan beter yalnızlığı ama ikisi de gelir başa bir yalnız yaşama sırasında."
insanoğluna bahşedilen en iyi özellik unutmaktır der eskiler. Nerde ? Hani ?
hoş hayvanlık benim, tamam unutmak, alışmaktır zamanla ama düşünce de virüs gibidir. kontrol edip bunu düşüneyim demezsin. hele ki "unutmalıyım" gibi mecburi bir duygu söz konusuysa penise yan başmışındır artık. ki şair, en çok kaçmak istediğin yerde bulursun kendini demiş. iyi de demiş hani.
dört sene oldu usta dört. bu aldatılma tarihim yani öncesinden bahsetmiyorum. sevgimden, fedakarlığımdan. hani seni sen yapan o kırmızı çizgilerin ve karakterinden bahsetmiyorum bırakıp onun peşinden gittiğin. ilişkiyi sırtlan ve hayatında geri kalan bütün değişkenleri batır ve heba et.
sorular vardır beyin duvarına vurmakta olan. bazen "aha sustu lan" dediğin olur ama diş ağrısına kullandığın sikimsonik bir ağrı kesici düşün. yine gelip bulacaktır seni uykunun başlayacağı bir anda.
sorular var üstad evet, cevabını bulamadığın. öğrendiğinde ne sike yarayacak bilmediğin. en basitinden "neden?" var. var oğlu var. şu sıra sana sadece yarım saatini ayırsın istersin, bir daha biraraya gelmek için değil senin kafanı siken sorular için. hiç olmadığı kadar dürüst, hiç olmadığı kadar anadan üryan konuşsun. son defa siksin ve hayalkırıklığına uğratsın seni. hiç önemi yok. ulan zaten bi kemik aynı yerden kaç kere kırılır ki? kaç defa?
tamam şairi yine dinleriz ne de olsa eyvallahımız var." bardak kırıldı diye su içmekten vazgeçer misin?" suyun tadı aynı değil be usta, sade yaşamın devamlılığı için o su.