havanın rengini griye döndürmüştür. başka yerde ne kadar yağıyor bilmiyorum ama yaz ayındaki yağmuru ve makul derecede ki fırtınaya bayılıyorum. tatilciler post paylaşımlarıyla hava atamaz en azından.
ya da sanılması olarak da düzeltilebilecek başlık. elbette hem erkeğin hem kadının hayatında bir şeyler değişir evlenince ama başarı olarak adedilmesi ne kadar doğru bilmiyorum.
bana mı öyle geliyor bilmiyorum ama bunu söyleyen insanların hepsi değil evet ama bazıları ne yalanı sevmemesi, yalanı söylemeye aşık. hayatın içine girdikçe anlıyorsun bunu. iş hayatında olsun, dost hayatında, akraba hayatında olsun ağzın açık kalabiliyor insanların tutarsızlığına. sonra suçlusu da sen oluyorsun hatta. onun için sessiz sessiz izliyorsun bazen hayretler içinde. hayırlısı ne diyelim.
bir durum. ilginç bir şekilde, 28 yaşına gelen bir delikanlı da olsanız, ortam kötülüğünden sizi düşünen anneniz babanız varsa gönül rızası gerektiriyor. bunu anladım. bence fazla evhamlılar ama özellikle babam, en olmayacak şey olsun, aklına gelince dilinden çıkınca dediği çıkıyor enteresan şekilde. bu arada neden çekingen olduğumu da şimdi anladım. ailenizin kalbini de kırmadan kararlarda, söylemlerinizde net olmanız gerekiyor.
bir soru durumu. gençlik, şöyle bir şeydir. hata yaparsın yaparsın, savruk, düşüncesiz davranırsın biraz da. sonra düşünürsün. ulan ben ne yapıyorum diye. bunu dedikten sonra gençlik bitmeye başlar aslında. hüzünlenirsin. gençlik bitiyor diye değil. nasıl olacak bundan sonra ki işler, nasıl düzene girecek diye.
hep aynı hataya düşüyor olmam. malsın galiba deseler eyvallah derim. karamsarlık, her şeyi kafaya takmak. taktığını halledip, tekrar yine aynı şeyleri yaşamak. hep aynı anasını satayım.
normalleşme sürecinin ilk günü olan tarihtir. hayatın yeniden başlayacağına, reset atıldığına dair bir inanış var. bu inanış 15 güne unutulur. inşallah yeniden patlamaz. yeniden patlamaz dediğimde 2020'nin sonbaharına bakılması lazım zaten. şimdi değil. hayırlısı.
bu benim galiba. şimdi bu bayram ziyaret yok diye buruk mu geçiyor, yoksa iyi bir şey mi aslında bilmiyorum ama benim en sevdiğim şey bayram kahvaltıları. çekirdek aileyle yaptıktan sonra ziyarete gidip, bayram sofrasına yine denk gelince hep birlikte güzel oluyordu o toplantılar. hayatın koşuşturmasını bir süre unutuyorduk. biraz da gelenek ile ilgili galiba. nerede o eski bayramlar klasiğinde ki amaç bu. bayramı bayram gibi yaşamasak, nereden bileceğiz ki böyle bir şeyi. sevmeyi veya sevmemeyi. iyi bayramlar. herkese.
zengin aile, evladının bir problemi olduğunda çocuğunu avrupaya gönderir kafasını dağıtsın da gelsin diye. fakir aile ise, aile taraflarından birinin köyüne gönderir, anneanne babaanne dedeye falan. köy hayatını görsün de okuyabilsin, serseri olmasın falan diye. belki verdiğim örnekler tam birbirine denk iki farklılığı göstermiyor ama böyle düşündüm.
birtakım şeylerdir. çok fazla iş hayatım olmamasına rağmen, ikinci iş hayatımın ilk aylarında hasbel kadar kurumsal bir yerde yuvarlak masa toplantısı vardı. düşünülen şey basit mantık " akşam olsa da eve gitsek" ama şöyle de bir şey var. üstlerden biri sizi takdir ediyorsa o toplantı hiç bitmesin istiyorsunuz. hayat takdir üzerine kurulu değil ama şu da gerçek. takdir, her insanın gönlünü okşuyor bir şekilde.
küçükte olsa kendini vizyonlu hissettiren birtakım şeylerdir. bunlardan biri bence, spordan sonra içilen taze sıkılmış meyve suyudur. ve bu sporu evde egzersizlerle yapıp, ardından duşa girip ve ardında odanıza çekilip yudumladığınız o meyve suyu. ekranda açtığınız herhangi bir program, oyun, söyleyişi. veya kendi başına çalışma alanınız. ha çok bir şey yaptığınızdan mı hayır. keyif veriyor işte.
" her gecenin bir sabahı vardır". sözü başlığıyla verilecek tavsiyelerdir. umudunu paraya bağlamamış ise tabii. paraya bağlayan insana ne söz söylesen boştur. maddi yardım yaparsan da ne söz söylesen " ağam paşam" oluverirsin. bu düzen maalesef böyle galiba. ama siz yine de boş verin. sevin sevilin şu hayatta. her şey gelip geçici nasıl olsa.
kadını kadın yapan özelliğidir. aşık olma sebebidir. yerine göre nasıl davranmasını gerektiğini bilir, her cümlesi her tavrı bir kalite kokar. yanına cazibesini de kattığında peşinden sürükler.
hayat amacı var mı yok mu ki illa ki olduğunu düşündüğüm başlık. benim demek istediğim ise bu amaç doğrultusunda ki başka şeylerle ilgilenmek. sevmek gibi mesela. sevince insan şarkı söyler ya, benim de aklıma şu geliyor nedense.
bahça duvarından aştım
sarmaşık güllere dolaştım
öptüm sevdim helalleştim
yanıyorum yanıyorum yanıyorum hele
mail oldum gonca güle
acem şalı ince bele.
yani işin özeti şu. ne yaşarsak yaşayalım, hayat birini sevince daha güzel.