motorola, bilimsel bir konferans sırasında, ilginç bir hap geliştirdiğini duyurdu. bu hap, insanın karnındaki mide asidiyle etkileşime girince, 18 bitlik bir şifre oluşturuyor ve kablosuz bağlantı üzerinden pc'ye bağlı olan bir alıcıya ulaştırıyor. kimsenin duyup bilmeyeceği bir şifreye ihtiyacı olanlar için ilginç bir yöntem.
bu takıntılar tıp dilinde obsesyonlar olarak bilinir ve bir çok çeşidi mevcuttur. Kişinin aklına istemeden gelen düşünceler, hayâller veya dürtülerdir. Kişi bunların saçma olduğunu bilir, ama kafasından uzaklaştıramaz. Çocuklar bâzen bu takıntıların saçma olduğuna dâir ayrımı gerçekleştiremeyebilirler. Bu takıntılar gün içinde bir saatten fazla zaman alır. Kişinin soysal, akademik ve meslekî uyumunu bozar.
Sayma kompulsiyonları: Kişi yolda giderken araba plâkalarını okur ve sayar. Merdiven basamaklarını veya adımlarını sayar. Sohbet ederken aklından ikişer veya üçer atlayarak sayma ritüelleri gerçekleştirebilir. Bunları yapmazsa gerginlik duyar.
uzun zamandır toplumda yer etmiş bir paranoyadır hacker takıntısı. özellikle msn çıktığı yıllarda baş göstermiş bir paniktir. msn hesabı hackleyen çoluk çocuk tayfasından dolayı başlamıştır bu korku, taki şu anda yaşadığımız facebook'lu yıllara dek gelmştir. facebook'da yapılan ilginç paylaşımlardan bir örnek; "dikkat! bu yazıyı paylaşın ki herkes bilinçlensin. hackerler artık yeni bir yol bulmuşlar, sizin adınıza hesap açıp, arkadaşlarınızı ekliyorlar ve onlara her istediğini yaptırıyorlar." bunlar toplumda süregelen bir paranoyadır ki bu paranoyalara bir de "telefonuma virüs girdi! beni dinliyorlar." takıntısı eklendi.
Kuranda sünnet olmak diye bir şey geçmez. Tevratta sünnet olmak geçer. Allah dileseydi Kuranda da sünnet olmamızı belirtir, bizim dinimizin de bir mecburiyeti yapabilirdi. Yani isteyen sünnet olur, isteyen olmaz. Dinimizde ne sünnet olun diye bir izah vardır, ne de olmayın diye. Geleneksel islamın adetleri dinselleştirmesi ile sünnet dinselleşmiştir. Gerçi uydurmalarla dolu hadislerin içinde kadınların da sünnet olmasının gerekliliği vardır ama bu izah halka pek açıklanmamaktadır. Sünnet adeti öyle bir dinselleşmiştir ki, neredeyse bazılarınca, Allahın varlığına imandan sonra dinin ikinci şartı gibi algılanmıştır. Sağlığa yararlı olduğuna kanaat getiren sünnet olur, istemeyen olmaz. Sünnet dinimizin ne bir hükmüdür, ne de alameti farikasıdır.
Bir ağacın ekonomik değeri ne olabilir ki ? üstelik bu sözleri bir belediye başkanından duymak ne kadar acıdır. sonuçta ağaç satılmak için değildir. karl marx der ki; "kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser"