coşkulu kol düğmeleri ve jilet gibi ütülü gömleğiyle, perwoll ile yıkanmış beymen pantolonu ile geleceği aydınlatan parlak siyah rugan ayakkabılarıyla mekana karizmatik ve kendinden emin tavırlarla girdikten sonra aklına bir şüphe düşer ve kız arkadaşına yönelerek;
+ "aşkım nakit durumun nedir, zengin misin?" der.
- "40 liram var, neden sordun ki?" yanıtını alır.
+ "kredi kartı geçmiyorsa falan, ne durumda'yız', diye sordum" der.
kız arkdaşının, "sorun değil, hallederiz" yanıtına, "bende de 9 lira var" diyebilme cürretini gösterir.
"hepimizin başına gelebilir" dediğinizi duyar gibiyim baylar, sakin olun. "çok başarılı" şirketlerin sahibi değilseniz, başınıza gelmez; müsterih olun.
yukarıda anlatılan olay gerçektir. söz konusu kız, yakınen tanıdığım bir arkdaşımdır. olay, Çengelköy Çınaraltı Çay Bahçesi'nde geçmektedir.
edit: mekanda kredi kartı geçmemektedir. söz konusu eleman, şirket sahibiyim biçiminde fors yapmanın peşine düşerken şirketin adresi dahi ortada yoktur. kredi kartını hala babasına ödetmekle birlikte ilişkinin birinci ayında kız arkadaşına "bu ay kredi kartım 1000 lira gelmiş, ne yapacağımı bilmiyorum, babam çok kızdı" demek gibi bir kafa yaşamaktadır.
beni bilenler bilir beyler, kimsenin ekonomik durumunu ağzıma sakız yapmam. bu konuda herkese eşit mesafedeyim. ancak bu kafayı affetmem, yani harbiden affetmem.
mum ışığında oturuyorsunuz, orta şekerli türk kahveniz, hafif müziğiniz ve sigaranız. biraz düşünmek, her insan için gerekli olan. bunu yapmaya çalışıyorsunuz. sakin, sessiz.
yaz mevsimi, haliyle pencereler açık.
apartman boşluğundan kulakları tırmalayan tenör geliyor. komşunuz zafer bey o kendine has stilini sahaya yansıtıyor, siz gülüyorsunuz. ciddiyet bozuluyor, sessizlik bozuluyor.
ve sessizliğiniz hakikaten fırtına öncesini yansıtmış oluyor. zira, asuman hanım dile geliyor:
"zafer bey, poponuza mukayyet olsanız apartman sakinleri için faydalı bir iş yapmış olursunuz."
şimdi şu olacak, elalemin osuruğundan bize ne? tabii bize ne amk. manyak mıyız lan biz? neyse.
gün itibarıyla youtube'da rastladığım röportajdır.
muhabir soruyor, fenomen yanıtlıyor. söz konusu fenomen çetrefilli ve dengesiz; uyumsuz ve tezat cevaplarıyla röportaja renk katmış. hem ne renk, adamlar 20 dakika röportaj yapmışlar, girmedikleri konu kalmamış.
demeçlere dikkat;
--spoiler--
muhabir: niye doğru kızı aramadın da sürekli farklı kızlarla vakit geçirdin?
fenomen: sürekli bi kıza güvenmek istedim. yani bi kız olduğu için kollamak yanında olmak istedim. onunla beraber dertlerimizi paylaşıp dertlerimizi beraber çözmek istedim ama kızlar beni yalnız bıraktılar. biri aldatır, ötekisi oyun oynar, ötekisi galbini gıraarr.
muhabir: aldatıldın mı yani? aldatılmak nasıl bi duygu?
fenomen: valla kimseye tavsiye etmem. aldatılanın hayatı da yıkılmış oluyo.
--spoiler--
--spoiler--
fenomen: ilk sevdiğimin adı gönüldü, gönlümü çaldı. o gönül konmuşdu bi kere gönle.
muhabir: ota mı kondu boka mı?
fenomen: ota gondu.
--spoiler--
adam olayı baya ciddiye almış, patlar bu adam ben diyorum.
istanbul'un maltepe ilçesinde, dillere destan pidesiyle nam salan, self servis yapan pide salonudur.
kıymalı pidesi bugüne değin yemiş olduğum en iyi kıymalı pidedir.
en güzelini sona saklıyorum; "kaşarlı pide". arkadaş bir pide bu kadar mı güzel yapılır? böyle ağzında eriyor insanın resmen. anlatırken bile canım çekiyor, adamlar işini harbiden çok sağlam yapıyor. pide severlere duyurulur, nirvanası için gidin bi deneyin.
bazıları harbiden hak eder ama yine de bu yola başvurmak sizin açınızdan sakıncalı sonuçlar doğurabilir.
--spoiler--
ben arabamı değiştireceğim, önümüzdeki eğitim yılı itibarıyla mercedes'e binmeyi planlıyorum. dolayısıyla siz, yaz okulunda beni yalnız bırakmayacaksınız. bu yüzden iyi ki varsınız.
--spoiler--
o sınıfta eğitim gören öğrencilerin, eğitimlerine destek olmak için ciddi derecede şartlarını zorlayan ailelerin ve o öğrencilerden bin bir umutla parlak bir gelecek bekleyen aile büyüklerinin, eşin dostun kırılan umutları da sırat köprüsünde senin sırtına binsin fıtratını siktiğimin karaktersiz pezevengi demeden edemez insan.
huyunu bilmiyor mudur nedir, en uyuz tiptir. en başta buna yer vermek gerek diye düşünüyorum. bir de kulaklığınızı yanınıza almayı unuttuysanız ve kullanılmış bir eşyayı (otobüsün vermiş olduğu kulaklık) kullanmamak gibi bir huyunuz varsa o yolculuk çile ile eş değer bir devinim geçirecektir. muavin bu adamı uyarma görevini kendisine veren yolcuları sakinleştirmek için gerilir ve en sonunda cesaretini toplayarak olay adama yönelir ve beklenen uyarıyı gerçekleştirir. bir kez şunu duymuşluğum var, "hocam gözümü dinlendiriyorum ben yahu ne uyuması"
gözünü dinlendiriyormuş, dürzüye bak ya, güldürmüştü ama kızamadım da adamcağıza.
teyzem candır. ona laf yok. kızını, oğlunu, torunlarını görmeye gidiyordur. onları bir an önce görebilmek için sabırsızlanıyordur. yahut yolculuk yapma fobisi vardır, hastalığı falan vardır ne bileyim yolculuk yapınca sırtı tutuluyordur. o yolculuk zulüm geliyordur. ellerinden öpüyoruz teyzemizin.
her boku bilir. kurduğu cümleler sizi hayrete düşürür. lan velede bak amına koyim dersiniz. sonra tespit sıçar ve mantıklıdır da. şaşkınlık sebebidir. bende tatlı bir anıya sahiptir ayrıca, çocuğun adını hatırlayamadım bak. eşek herif.
iki kadın vardır. sürekli konuşurlar. sülalelerine kadar bilirsiniz artık. hatta öyle bir hal alır ki durum, "ulan ayıp etmişler kadına" biçimi yorumlar bile yapacak raddeye gelirsiniz farkında olmadan. bütün yolcular, olaylara kulak misafiri olur.
suçu günahı yoktur. uzun yolculuklara biz bile katlanamıyoruz, küçücük bebek nasıl katlansın arkadaş.. ancak en çok zararı gören, yolcular değil, bu çocuğun annesidir. anne, "yolcuları rahatsız ediyoruz" duygusuyla gerilir, gerilir. kıyamaz çocuğuna ancak, insanlar daha fazla rahatsız olmasın diyerekten bağırması gerekir. içi burkulur belki. zordur vesselam.
ibneliğine yaptığını düşünürsünüz. ancak herif ihtiyaç molasından habersiz uyumuştur ve moladan sonra yapılan servise uyanarak, "ulan benim çişim gelmiş ya" diyen ve, "ne zaman mola vereceğiz" şeklinde kontrolsüz bir soru sorarak otobüstekileri "yuh be evladım" bakışlarıyla kendisine kitleyen gençtir. muavini uyarmalıdır, mola verildiğinde uyandırılmalıdır.
saat başı aynı şekilde karşınıza çıkar. yaklaştığını, heyecanlı bir halet-i ruhiyeye bürünerek belirtir. telaşlıdır, indiği yerde karşılamaya gelecek olan kişi her kimse, onu bulamayacak sanrısına kapılırcasına bir hali vardır. arada eşi dostu arar, "neee olsuun yaaa, yaşlılııık" biçiminde cevaplar verir. eleştirmiyoruz, sempatiklerdir. elleri öpülesi, neşe kaynağı büyüklerimizdir.
bk: "tabelasında twitter ve facebook logosu bulunan internet cafe"
bizleri çok memnun etmiş olan internet cafedir. youtube logosu olmayışı, tünelden bihaber oluşlarını gözler önüne sermektedir. allah razı olsun onlardan, biz de çocuklarla kara kara düşünüyorduk melih gökçek'in tweetlerini bulabileceğimiz bir internet kahveyi nereden bulabiliriz diye.
kullanıldığı takdirde, incir reçeli adlı filmin repliği olan "incir reçeli güzeldir" kalıbını pazara gönderecek, ters köşeye yatıracak; bir tokat gibi sürklase edebilecek olan kalıptır.
hem bunu bir sonuca bağlaması kolay olur, toplarsın abi sabahın ilk saatlerinde istiklalden, cihangirden 7-8 tane kafası güzel adamı, kurarsın masayı, yedirirsin sucuklu yumurtayı, olay film olur o kadar söylüyorum.
ayrıca daha doyurucu, bunu da belirtmekte fayda var. *
hayatın belli dönemlerinde, en iyi ağrı kesicidir kendileri. yedisinden yetmişine herkes, mutlaka bir kez ihtiyaç duyar bu arkadaşa. ihtiyacım var kendilerine, fakat uğramıyor benim hücrelerime. daha önemli durumlar için görevde olsagerek. derin bir nefes alabilmek, hayata anlık da olsa "dur" diyebilmek, ve bilinçaltının, o muhteşem cevherin, avantajı ile anı en yoğun haliyle huzura boğmak gerek.
bir yolculuktan çok, uzak kalmışlık duygusunu, hasret ve yalnızlığı bünyeyle bütünleştirir. çünkü o bavul kilometrelerce uzaktır ait olduğu yere ve içindeki o değişmeyen plastiğimsi koku bazen yaşanılan andan daha anlamlıdır. bavul boştur, taşımış olduğu eşyalar yine şahsa aitken başka bir şehirde, bir mecburiyetin eşiğinde farklı bir havayı tenefüs ederler. ve basit bir kokuyla gelinen bu akıl almaz nokta algı sisteminizin çöküşüyle sona erer, evet yalnızlık yine misafir olmuştur gecenize. ve belki de uzun bir süre, o artık sizden biridir.
sempatik bir halde söylendiği görülmüştür. şahıs bu cümlenin hemen akabinde bir fincan türk kahvesi daha tüketerek kronik oyununda ironik bir tablo oluştursa da başrol ineği olmayı sürdürmüştür. öpüyoruz gözlerinden.
sayfalara sığmayacak yaşanmışlıklar, genişletilmesi mümkün olmayacak kadar derin bir manayı taşıyan tek cümle, bazen bir şarkının kişiselliğe en yatkın ruh tahlili özeti tadındaki bir sözü olabileceği gibi, bazen yalnızca aynaya bakmaktır bir intiharın habercisi.
bir intiharın habercisi, bazen gecenin sessizliğidir. gecenin sessizliği bazen fırtınalar koparır senin iç çarpıklıklarında. bir intiharın habercisi, kişinin kendisidir.
"gecenin akışı bizi saat 7'ye kadar getirdi" tadında olur bu genelde. tabii saat 10'da yolculuk yapacaksanız ve bavulunuzu henüz hazırlamadıysanız, "1 saat uysam ne olur" lan acaba dememeniz gerekir. sonuç final dönemi sendromuna dönebilir. o değil de amına koyayım ben bu insomnianın arkadaş. geldi yine tipini siktiğim. çok üzülüyorum lan.
sigara paketinden alınan ilk sigarayla, pakette kalan son sigaranın içilirken insanda yarattığı ruh hali çözümlemesi, ve aralarındaki hissiyatın uçurumsal * farklılığıdır.
not: bitti sözlük, sigaram bitti. yine bitti. ve bu sefer öyle bir bitti ki, inanın ne ara bitti ben de anlamadım. bu işin geri dönüşü de çok acıdır bilirsiniz, dışarısı buz gibidir ve üşengeç adam çizginizden çıkmak, tabiri caizse bir çivi gibi hissedilir iliklerinizde.
fakat;
"zulanızda yedek bir sigara paketiniz varsa, gece kaldığı yerden devam ediyor demektir." *
almanlar çocuklarına para tutmayı öğretirler. parayı nasıl harcamaları gerektiğini öğretirler. nelere para harcanılacağını, kısacası parayı nasıl kullanacaklarını öğretirler.
türkler, para kazanmayı, daha çok kazanmayı öğretirler. nasıl para kazanılır, para kazanmak için neler yapmak gerekir benzeri soruların karşılığını verir türkler çocuklarına.
peki para kazanmak mı, para tutmak mı rahata eriştirir insanı?
neden arkadaşım? hiiç, neşemiz yerini bulsun. e peki neşeniz yerini niye buluyor, sen o hesabı ödemesen adamın neşesi mi kaçacak? ha belki beleşçidir onu bilemem, sen enayi misin peki? onu da bilemem. "para var harcıyoz" olur tabii bu sorunun cevabı.
fakat bir gerçek var ki, almanlar bugün paranın amına koyan bir toplum oluşturmuşken, bizler açlık sınırında insanların da var olduğu bir ülkede yaşıyoruz.
"ceterus paribus" (olayın maneviyatı bu değerlendirmenin dışındadır) ağaç yaşken eğilir ve ağacı iyi yöne doğrultmak gerekir. almanlar bu işi doğru yapıyorken biz malesef, yapamıyoruz.
not: avrupaya koşulsuz bağlı, dogmatik bir sempati duymuyorum. ama bazı şeyleri bizden çok daha iyi yaptıklarını kabul etmek gerekiyor. ve bence bir toplum kendini eleştiremiyorsa aynı zamanda geliştiremez de.
ek: aynı durum futbol sektöründe de mevcuttur. almanlar alt yapı oluştururlar, bölge karmaları vardır almanların. bizde bir tek kulüplerin vardır alt yapıları onlar da ne kadar işe yararsa artık. bizim vatandaşımızdan milli formalarında faydalanır ve para kazanırlar. biz de alkışlarız, bizim oyuncumuz dünyaya meydan okuyor diye. kimse kusura bakmasın, oyuncuyu kim yetiştiriyorsa, o oyuncu yetiştirenin oyuncusudur.
gizli gizli ağlamaktır.
bir aşkın küllerinden doğamamaktır.
çünkü hiç kül olamamaktır.
hiç bir şeye başlayamamaktır.
dolayısıyla sonuca ulaşamamaktır.
yarım, yetim, buruk kalmaktır.
gay lan bu geyiğine maruz kalmaktır.
fakat her şeye rağmen özel olmaktır.
farklı olmaktır.
okunabilen en uzun harf olmaktır.
bardağın dolu kısmını görebilmektir.
bu sözü duyunca arkanıza dönüp, "kim dedi lan bunu" biçiminde bakmayınız, rencide etmeyiniz. her söylem bir tercihtir sonuçta. ve her tercih de bir sınırlılıktan, imkan darlığından ortaya çıkar. şimdi bir çorba meselesinden felsefe yapmaya ne hacet, sonuçta öğrenci her yerde hakir görülüyor amına koyim.
yorumum da, bu eylemin cüzdan daralırken size ilaç gibi geleceği yönünde olacaktır, yıllardır test ediliyor ve noterin onayıyla sabitleniyor. denemesi 2-3 liraya mal olur, denemeyen pişman olur *.
ayrıca dostlar, aramaya inandım kısa yoldan kurtardım bakınızlarımızla ve mevcudiyetini koruyan aile salonumuzla çorbacımıza bekleriz diyerek selam ediyorum;