Son zamanlarda kendimi, hayatı, insanları ve de düşünceleri fazlası ile sorguladığım bir süreç yaşıyorum. Bu süreçte yaklaşık 15-20 gün önce sözlükten izin alıp buradan kendimi soyutladım. Bunun nedenine geleceğim fakat önce kaseti biraz başa alalım.
Bu platforma ilk defa üye olduğumda(5 sene kadar önce) üniversitede 3. Yılımdı ve yine bir sorgulama dönemindeydim. Kurduğum arkadaşlıklarda samimiyete karşı güvensizlik duygusu barındırıyor ve uyku sorunları yaşıyordum. O zamanlar kendimi ifade edebilecek samimiyeti bulduğum bir arkadaşım olmadığı gibi duygularımı da içimde kendi kendine söndürmek istemiyordum. Onları paylaşmak ve yazarak ifade etmek için lakabımla ilgili bir nick seçip yazar olmaya karar verdim. Tabii buradaki çoğu yazarda olduğu gibi ekşi sözlükte yazar sırası bekleyemeyecek kadar sabırsızdım. 1 gün bile dolmadan yazar oldum.
ilk zamanlar her şey güzel işliyordu. Sözlüğe giriyor, uygun bir başlık bulup kuralları ihlal etmeden düşüncelerimi/duygularımı anlatıyor ve çıkış yapıyordum. Bir "yazar" değildim belki fakat asla kimseye de zarar verecek bir paylaşımda bulunmadım. Fakat bu hep böyle sürmedi. Yaklaşık 1 yıl kadar sonra "troll" kimliği adı altında benimle uğraşmaya başladılar. Bunun nedeni kimi zaman cinsiyetim, kimi zaman fazla oy alan entrym, kimi zaman nick altına girilen entrylerim, kimi zaman yanlış anlaşılan kelimelerim vs vs. ilk zamanlar önemsemedim. Fakat bir müddet sonra "neden?" diye düşünmeye başladım. Kimseyle bir münakaşam olmadığı gibi herkese sevgi ile yaklaşan bir mizacım var. insanları asla dini, siyasi, etnik, fanatik ideolojileri ile eleştirmediğim gibi bunu yapanlardan da hep uzak durdum. "Neden ben?" Diye düşünmeye başladım. Ve ne yazık ki bir cevap bulamayıp sözlükteki yazarlığıma son verdim.
5 yıl sonra manevi bir boşluk yaşadığım dönemde, kendimi oyalamak adına tekrar yazar olmaya karar verdim ve bu isteğim 5 saatte gerçekleşti. Buradan ikinci kez yine yazarlığımı onaylayan munlayt' a sevgiler.
Geri geldim fakat bu 5 yılda hayatımda çok şey değişti. Bu değişimin bir kısmı da dini anlamda radikal kararlar vermemi sağladı. Fakat ben bu değişimimi asla kimseye empoze etmeye çalışmadığım gibi paylaşmaktan da kaçınmadım. Zaten şurada yazıştığım birkaç yazar da bunu çok net bilir. Ve maalesef tam tersi bir tepki ile karşılaştım. insanlar nefretlerini o denli kolay dile getiriyordu ki, bu durum beni ürküttü.
Kimi tuttuğu takımı, kimi desteklediği partiyi, kimi dini inancını veyahut inançsızlığını, kimi cinsiyetini kullanarak bunu yapıyordu. Fakat neden? insana, diğer canlılara, duygulara, düşüncelere neden saygı duyulmadığı gibi tahammül de edilemiyor? Bu kişiler neden bu denli saldırgan tavırlarla iğrençleşerek kendi fikirlerini benimsetmeye çalışıyor? izin aldım ve reel hayattaki insanların da buradaki yazarlar olduğunu bilerek mukayese etmeye başladım. Kendi yaşadığım tecrübeler bir yana dursun, akşam 15 dk haber bülteni izlemenin bile gerçeği tokat gibi insanın yüzüne yerleştirdiğini gördüm. Burası toplumun bir yansıması, sadece anonim bir kimlik ile biraz daha "özgür" dile getiriliyor nefretler.
Benim insanlara azalan güvenim bu süreçte sıfırı zorlamaya yaklaştı. Ve maalesef burası bunu destekliyor. Birisiyle konuşurken "acaba dürüst mü?" "kim bilir nasıl bir psikopat?" gibi düşüncelere gark olmaya başladım. Burada okuduğumuz nefret söylemleri, iğrenç ithamlar bizi bir şeylere alıştırmaya başlıyor ve biz artık bunları normal olarak karşılıyoruz. Tabii bunu söylerken bu platforma ya da kurucularına bir ithamda bulunmuyorum. Çünkü amaçları bu değildi biliyorum.
Benim için gitme vakti geldi. Lütfen gerçekten samimi bir şekilde yazan ve benim gibi herkesi sevgi ile karşılayan yazarlar yukarıdaki yazılanları üstüne alınmasın. Zira yeni ve yeniden tanıdığım gerçekten yazarlar oldu. Onlara kucak dolusu sevgi, diğerlerine ise hem kendileri hem de çevrelerindekilerin iyiliği için akıl-fikir diliyorum.
Gülücük dolu bir hayat temennisi ve de sevgilerimle.
5 yıl üstüne geldiğim, gördüğüm ve şaşırdığım platform.
Burada iki çeşit insan bulunuyor.
Birincisi normal/gerçek hayatı dışında biri gibi davranan; söylemlerini-iğrenç sapkın düşüncelerini- troll adı altında dile getiren, burayı chat sitesi niyetine kullanan "basit" insanlar.
ikincisi ise olduğu karakterden ödün vermeyen; buradaki tüm saçmalıklara gözlerini yumup-kulaklarını tıkayan, sanal bir ortam olsa da reel bir topluluğa hitap ettiğini unutmayan insanlar.
Öneride bulunmak haddim değil fakat bir iki kelam edeceğim birinci tür yazarlara. Burayı ne kadar kininizi kustuğunuz, bastırılmış duygularınızı dile getirdiğiniz, saçma çarpık ilişkiler kurduğunuz, kendiniz çalıp kendiniz oynadığınız bir platform gibi kullansanız da bir gün unutulacaksınız. Bu yaptığınızın tamamen boş enerji kaybı/vakit israfı olduğu bilincine vardığınız zaman insanlarda "reel" kimliğiniz olmasa da bıraktığınız intiba değişmeyecek.
Kimlikler değişir, yüzler unutulur, hikayeler yer değiştirir. Fakat bir insan başka bir insanda bıraktığı iz kadar var olmuştur ve hep öyle anılır.
Dışarıda kimse bu kadar sahte değil. Sanırım Sizi zahiri dünyanızla başbaşa bırakıp kafa iznine çıkacağım. Duyuyorum, "defol git, bize ne?" diyorsunuz. Haklısınız.
Çocukların yaratıcılığına katkıda bulunan, yetişkinler için de bir hayli eğlenceli aktivitedir.
Miniğin parmak kasları bunu yapacak kadar gelişmemişse iş bölümü yapabilirsiniz. Siz kağıtlara şekil verirken o da oluşan şekilleri boyama kısmıyla ilgilenebilir.
Bir başkası gerçekleştirdiğinde vicdan yaptırıp üzen kendin gerçekleştirdiğinde ise aciz gibi hissettirip herkesten köşe bucak kaçmaya sebebiyet veren eylem.
hislerin yoğunluğu ile pozitif korelasyona sahiptir.
Her insan özünde biricik olsa da farklı bir sona sahip değil. Doğar, büyür ve ölür. Bu sebepten böyle günler bana gayet sıradan geldiği gibi bütün bir yıl içten bir "nasılsın?" sorusunu çok gören arkadaşların/akrabaların cıvık ve samimiyetsiz kutlamalarının tahammülü de zor gelir.
Bugün kuzenlerim arayıp Yarın adalara gidelim diye tutturdular. Sürpriz(!) kutlama yapacaklarını bildiğimden isteksizce kabul ettim. "Madem istemiyorsun niye kabul ediyorsun?" dediğinizi duyuyorum. Çünkü süslenip, fiyakalı fotoğraflar çektirip, daha sonra onları paylaşıp mutlu olacaklar. Yani benim doğum günüm bir başkasını mutlu edecek. Buna neden mani olayım? Tek sorun, bunun beni mutlu etmediğinin yıllardır farkına varamadılar.
Hiç Karşınızda bir insan konuşurken ona gülümseyip aslında onu duymadığınız oldu mu? işte doğum günlerimde sırf bu sebepten yanaklarımın acıdığını hissediyorum. Biliyorum, bu sahtecilik. Fakat kırmamak için kırılmayı tercih ederim. Klişe bir deyim vardır, 'kalabalık içinde yalnız olmak' diye. Doğum günlerimde Tam olarak bu klişenin öznesi olma şerefini yaşıyorum!
Dipnot: aşırı derecede subjektif bir entry oldu, mazur görün.
Başkasının kutsalına değer verip bir başkasınınkine değer vermeyen insanların düşüncesi.
Yazmayı en son isteyeceğim başlıklardan biri fakat tutamadım kendimi.
Bir dine değer vermek için onun ne kadar eski olduğunu baz almak bir yana dursun, "değer" kelimesinin anlamından sıyrılıp muhalif söylemlerde kullanılması ironik. Kaldı ki bunu hayvan haklarına saldırı olarak görenlerin çoğu evinde kedi-köpek besleyen insanlar. Tabii ki besleyin, bu çok güzel bir durum. Fakat o hayvanları ne ile besliyorsunuz? Kendiniz gibi vejeteryan mı yapıyorsunuz? Üstelik bitkilerin aktif hareket etmedikleri için birer canlı olduğunu da unutuyor gibisiniz.
Hiçbir şeye inanmıyorsanız ve böyle düşünüyorsanız durum daha vahim. Çünkü insanın doğasında hem etçil hem de otçul olduğu bir gerçek. Siz bir Aslanın Ceylanı avlayıp yemesine de bu denli karşı mısınız? Bu bağlamda ekolojik döngüye karşı olduğunuz aşikar.
Ateist, deist, nihilist, hümanist veya islam dışında bir dine mensup olabilirsiniz. Fakat lütfen hayatı siyaset haline getirip her şeye muhalif olmayı bir kenara itiniz. Bu enerjinizi insanlık adına, gerçek evrensel değerler için harcayınız. Zira hayat bu boş ideolojilerle uğraşmanıza vakit kalmayacak kadar zorluk sunacaktır size.
Geç kaldığı kişide keşfi namümkün olan insandır. Kaldı ki birilerine yetişmek için çabalamaz, yalnızlığı usulca kabullenir. Kimi zaman da bu kişi, yanlış insanı yanlış bir zamanda tanıma gafletine düştüğünden bir başka doğru insanı ıskalar.
Yanlış zaman
Yanlış insan
Tutunmak imkansız
Bıktım yamalı sevdalardan
Yanlış bahar
Kış güneşi
Yoruldum her bulduğumda
Kaybetmekten seni
Kıyamete kadar
Kapattım kalbimi
Tüm yalanlarla başbaşa bırakılmak. Hayatınızın en büyük tecrübesini acı bir şekilde Yaşamanıza vesile olduğu gibi geçmek bilmeyen duygusal bir yara bırakır.
Yazarların içlerinden öyle geldiği için, kime olduğunu kendileri de bilmeden, samimi bir biçimde ifade etmek istedikleri düşünceleri, duyguları veyahut davranışlardır.
Hayatım boyunca çokça haksızlığa uğramış biri olarak -bu kimi zaman ihanet, kimi zaman iftira, kimi zaman da yalan olarak zuhur etti- hiçbir zaman beddua etmedim. Herkese iyi niyetle yaklaştığım halde çoğunlukla tam tersi karşılık gördüm. Muhatabım olan kişi ne kadar kötü düşünceli, ne kadar fesat, ne kadar yalancı da olsa kin gütmedim. Tüm bunlara rağmen, bana kendimi kötü hissettiren, beni üzen kim varsa er ya da geç misliyle karşılığını aldı. Üstelik bu hakediş sahnesine her defasında bizzat şahit oldum.
Demem o ki, ilahi adalet var arkadaşlar. Sizin gücünüz yetmese de er ya da geç yerini/kişisini bulur.
inanç. Safi inanmaktan söz ediyorum. Neye olduğu mühim değil. Hiçbir şeye inanmayan insanların hayattan neyi umut edip yaşama sarıldıklarına anlam veremiyorum.
Hayat yeterince zor, somut ve soyut gerçekleriyle. insanın bu zorluklara katlanması için bir şeye inanıp ona sarılması lazım.
Sözlük yazarlarının kendilerini çekmiş olduğu ilk fotoğraflardır. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1724796/+
ilgili fotoğraf 2004 senesine aittir. Fotoğrafın öznesi olan kız çocuğunun neyi amaçladığı akıllarda cevaplanamayan bir soru olarak kalmıştır.
Sevgi duyduğunuz birini asla unutamazsınız. Oysa aşık olduğunuz kişiden zamanla nefret dahi edebilirsiniz.
Aşk ve sevgi arasındaki bu farklılığın sebebi saygıdır. Aşk ne kadar samimi bir duygu gibi görünse de kişiyi olaylara kör eder. Gözlerdeki perde kalktığında ise geride sizi bağlayıcı bir etken kalmadığı gibi hüznü bırakır. Sevgi ise saygı ile desteklendiği için bitmez, yitirilemez.
Bazı kelimesinin sözlük anlamının kapasitesini dolu dolu aşmış olduğu varsayılarak anlık duyguların pişmanlık yarattıktan sonra 'yokluğunu' fark etme durumu.
Bu durum ne kadar yokluk bildirse de yaşattığı tecrübe kayda değerdir ve sizi tedbirli olmaya sevk eder. sonraki olası durumlarda olaylara daha az yanıltıcı hislerle yaklaşmanızı sağlar.
Ömründen geçen yılların değil gözünden akan damlaların yarattığı bunalımdır.
ilgili kişi sürekli cevapsız sorularla karşı karşıyadır. Bu soruları çevresindekiler değil bilhassa kendisi sorar. Veremediği cevaplar ile kendini köşeye sıkıştırır. Böylelikle en azılı düşmanı olan kendisiyle tanışmış olur.