iki insanın arasında ya çok büyük bir tutku ya da ciddi bir mantık bağı yoksa yürümez. Bu iki durum birbirine zıt görünüyor ama böyle. Ortalama duygularla yürütülecek bir ilişki değil.
Artık başını önüne eğip düşünmesi gereken; toplumun genelinde karşılık, geçerlilik bulamayan, ciddi ciddi halka eğilme, topluma karışma sıkıntıları çeken partidir, partimdir.
Yerleşeli daha 1 ay olmasına rağmen beni kendine bağlayan şehirdir. Evde bilhassa büyük pencereli evlerde pencere kenarında oturmayı sevdiğim için ayazı ve griliği de beni hiç rahatsız etmiyor hatta o renk hoşuma gidiyor. Zaman ne gösterir bilinmez ama hayatımın geri kalanını burada geçireceğim gibi görünüyor. iyi geçinelim Ankara, birbirimize külfet olmayalım.
Kraldan çok kralcı olduğu için istiyor olabilir. Malum halk kendisine ait olmasa da zenginliği, şatafatı, güç gösterilerini, han, hamam sarayları seviyor. O esnada kendilerinin ne yaşadığı, nasıl fakirlikten geçtiği mühim değil. Yöneticisinin göz kamaştırıcı hayatı halkı, en azından bizim halkımızı her dönem cezbediyor. Malum Osmanlı denince de insanın zihninde altın varaklar canlanıyor, halkımız neden istemesin?
Lise çağımda tanıştığım incecik, yükte hafif ironide ağır Voltaire eseridir. Kitabın sonunda "bahçemizi yetiştirmeliyiz" cümlesinden bir nevi "çorbamıza bakalım hocam" anlamı çıkmaktadır. Ayrıca en azından benim için Voltaire'in mesajlarından sonra Leibniz'i merak etmeye araştırmaya iten geçiş yoludur. Velhasıl güzel kitap.