ismini sol tarafta görmemle ne kadar özlediğimi farkettim kendisini.
bir bölümde muhittin boşat için şu şiiri yazmıştı:
muhittin, muhittin!
bizim takıma sen ne ettin, n'ettin??
görmedin mi topa eliyle vurdu brezilyalııı,
yani şüphe ediyor insan, yoksa aziz yıldırım sana aldı mı bir yalı?
hem de mobilyalı!
görmezden geldin kabak gibi smaçı!
beraberliğe bağladın hakkımız olan maçı.
kolay vermek tabi korneri, autu, taçı..
fakat, penaltıyı vermeyip, yoldurdun bana başı-saçı!
bu son şiirimdir sana, bir daha ki sefere,
hele bize bir yamuk yap, başlayacağım küfüre...
videoyu izlemedim, izlemek de istemiyorum. ama yaşadığınız ülkeyi gözünüzün önüne getirdiğinizde nasıl bir video olduğunu ve nasıl zihniyetlerin o videoda yer aldığını tahmin etmeniz zor olmuyor. olur da ileride orospu çocuğu nasıl olur dersem, açıp izlemeyi düşünüyorum. bugün bu adama tepki gösterdik, güzel. yarın başkasına tepki gösteririz, güzel. ama birer birer bireyleri düzeltmeye çalışmak yerine, yaptırımı olan yasalar olsa da böyle şeylere üzülmek durumunda kalmasak ya da ne bileyim hiçbir suçu olmayan o hayvanlar acı çekmese falan. böyle orospu çocukları da yeltenmese o caydırıcı yasalar yüzünden. bakın insan olmadıklarının, insani bir eylemde bulunamayacaklarının farkındayım. o yüzden yasalar diyorum. sizin gibilere kafam girsin.
güzel filmmiş, izledim ve onayladım. filmi izlerken insanın içi sıkılıyor, bunalıyor. başarılı bir dram filmi olmuş demek ki sonucunu çıkardım ben buradan. lakin kesişen yaşamlar gibi sıradan bir konu işlenmiş, öyle pek de farklı değil diğer örneklerinden. zaten kötü yanı burada. belli bir noktadan sonra filmi tahmin edebiliyorsunuz.
bunalım işareti falan değildir. insan zaman zaman yenilik ister fiziki olarak. saçını boyattığı zaman da bu yeniliği yakaladığını düşünür. lan ne çok seviyorsunuz bunalım işaretidir, şu işaretidir, ülkücü işaretidir vs demeyi. sokağa çıkın artık 10 insandan 8i hayatını tespit yaparak geçirir olmuş.
anne kişisi yemek hazırlar. tabaklara koyarken "anne o yeterli bana" demenize rağmen tabağa eklemeye devam eder. üstelik bunu sadece size değil babanıza ve kardeşinize de yapar. bir süre yedikten sonra sofradan kalkmaya yeltenirsiniz. "o bitmemiş ama, ben boşuna yemek yapıyorum bu evde." der sonra o eserin sahibi. işte o anda gözünüz döner. "öööeeeeh insanım ben insan. ayı mıyım ben, ayı mıyım hıaa !11!!1!" diye bağırmaya başlarsınız tüm caddeyi inleterek. ki o ana kadar aslında duruma sinirlendiğinizin de farkında değilsinizdir. öfke kontrolu seminerleri varsa katılmayı düşünüyorum.
bugün keşfettiğim ya da ilk kez yerken bugün dikkatle incelediğim lezzetli çubukçuklar. böyle yerken allahım sana geliyorum falan dedim, derim. kim ürettiyse ellerinden öpüyorum.
kanser olabileceği açıklandıktan sonra milletin bir garip hallere büründüğü adam. lan sanki kanser denen illeti adam buldu, şunları şunları yapmazsanız yakalanırsınız ehihi dedi, şimdi adamda kanser riski bulununca "doktor bey nabeeer?" diyen adamlarla doldu ortalık. o değil biri kanser olunca geçmiş olsun falan denir, bu garibime diyen de yok. herkes "beyler, ne yediğinizle alakası yokmuş, yumulun yemeklere!" şeklinde geziyor ortalıkta. çok ilginç bir yere doğru gidiyor insanlık.. 13 ağustos 2010 gecesi kıyamet kopacak..
neyse, acil şifalar kendisine.
(bkz: parselli beyler)
abartılmadığı sürece gayet eğlenceli olabiliyor. abartılmadığı derken, insan bazen isteyerek bulaşıyor buna bazen elinde olmadan. heh işte isteyerek bulaştıysanız, sınırınızı koyun. arada dur deyin kendinize.
her ergenusun başına gelmiştir bu. benimki de liseyi bitirdiğim, dershaneye devam ettiğim süreçte meydana geldi. dershane çıkışları ya da dershaneden önce her zaman takıldığımız bir restoran sağolsun. böyle bir adam var, biz her gün gidiyoruz ve ben her gün o adamı görüyorum. çok yakışıklı değil, çirkin hiç değil. sürekli ciddi bir ifade var suratında, güldüğünü hiç görmedim neredeyse. gözüme kestirdim ben bu adamı*. her hareketini izliyorum, ne yiyor, ne içiyor, ne okuyor. kimseye de söylemedim tabii, manyak mısın tanımadığın uzaktan gördüğün adamı mı seviyorsun demesinler diye. ama bir süre sonra salak bir gülümsemeyle bir hafta dolaştığımı söylediklerinde, doğal olarak anlattım. ben sandım ki bunlar beni durdurur, öyf ne uğraşıyorsun derler. hayır, öyle olmadı. adamın ne iş yaptığını*, adını, arabasının plakasını öğrenmeme yardım ettiler. bir süre sonra işlerin çığırından çıktığını farkettim. adamla göz göze geldiğimde ay bu şimdi niye baktı ki, o da beni mi seviyor kıvamında dolaşıyordum nerdeyse. ulan manyak adama bulduğun her fırsatta bakarsan adam da sana bakar tabii ne derdi var diye, yeni yeni idrak ettim bunu da*. dediğim gibi çılgına bağladım ben bir müddet sonra. "elmyra, konuşabilir miyiz?" diyen taliplerime, "ne münasebet bir ilişkim var benim." diyerek dolanıyorum. beyefendi herhangi bir gün oraya gelmezse, nerede bu lan diye sorular dolanıyor kafamda. neyse günlerden bir gün, yağmurlu bir cuma günü -tamam yağmurlu değildi ama kapalıydı hava- ben balkonda salınırken bunu gördüm. gördüm ama nasıl gördüm bir sor. yanında bir kadın, bunun elinden tutmuş yürüyorlar.. üzüldüm tabii. küfür edicektim tam içimden, oha dedim dur. manyak mısın lan? kendine gel. ve o gün bitirdim eğlencemi. o günden sonra gördüğümde de hiçbir şey hissetmedim. tek platonik aşkım da budur. eğlenceliydi lan.
insanı çıldırtan durumdur. yani mesela bundan 2 yıl önce vermem gereken kararı, kendimden emin olmadığımdan hala vermeye çalışıyor oluşum buna örnek olabilir. kendinizden emin olmazsınız, vereceğiniz kararın sorumluluğunu almaktan korkarsınız.
hem bedenen hem ruhen yorgun olunduğunda beyninizin uyuştuğunu hissedebilirsiniz. bunu hissedersiniz, sonra ölsem ne komik olur dersiniz. ama ölmek istediğinizden değil, hani öleceğinizi bilseniz bir tepkiniz olmaz. neyse geçiyor ama yorgunluk.
türkçe konusunda sıkıntı yaşayan moderasyon. sanırım ya okumayı bilmiyorlar ya da pek umurlarında değil yazılanların türkçede mantıklı bir şeyler anlatması. tabii sabır diliyorum cidden, durum böyleyse eğer.
yılların eskitemediği oyuncu işte bu kadın. de ki zaman kavramını nasıl çürütürsün, al işte bunla çürütürüm derim ben. teyzem olsa böyle severdim. en boğucu filmi bile oyunculuğuyla izlenir kılabilir meryl reyiz.
normal olabilen kızlardır abartmadıkları sürece. lakin tutup da ilişkisinde, sevgilisiyle konuşurken de küfür kullanıyorsa dünyanın en itici insanıdırlar. e yani sen sonra o ilişkide saygı bekle.
ayrıca küfür etmek için kasanları da vardır günlük hayatta, allah da onları kahretmesin. küfür edeceksen içinden gelmelidir, kaymalıdır dilinden. yapay küfüre hayır.
kesinlikle şerefsiz. bir gecemi feda ettim ondan kaçmak uğruna. mutfakta gördüm, mutfağın kapısını çektim kaçtım. sabaha kadar salonda oturdum, bir gözüm de koridorda tabii. sağolsun bir arkadaşım var, aradım. geldi, mutfağa girdi. önce bu kadar bulaşık mı olur deyip, bulaşıklarımı yıkadı çocuk. sonra da hamamböceğini kendisini izlerken yakalamış yerde, öldürmüş. şükürler olsun. en sevdiğim insan olabilir kendisi. yarın da evi ilaçlatıyorum bu adi böcek yüzünden. bir tane gördüysem, tek olduğu anlamına gelmez değil mi. ailesi ile gelmiş olabilir bence.
ayrıca böyle bir korku normal gelmiyor tabii de, kesin bir hikayesi vardır herkesin. benimki çocukluğuma dayanıyor mesela. soyları tükensin lütfen ya!
herhangi birinin yüz felci geçirmesinden farklı olmayacaktır. anlamıyorum, herkes yakışıklı bu sabri'nin annesi babası kimse allah affetsin türkiye'deki tek çirkin ürünü meydana getirmişler. vallahi olmamış. onlara puanım üç.