sadece izmirlilerin değil, bütün dünyanın tanıması gereken şehir izmir.
yılmaz özdil'in yazısını paylaşmak en iyisi sanırım.
--spoiler--
şansımız varmış... birkaç kıta gezdik.
şunu iddiayla söyleyebilirim...
dünyanın hiçbir yerinde i̇zmir'deki kadar güzel batmaz güneş.
yine öyle bir vakit...
bitmeyen enerji, kavuniçi bir top olmuş, trajik bir yangının küllerinden yeniden doğan şehrin ufuk çizgisinde, körfeze usul usul iniyor.
rakının dibine vurma saati...
takvimler, 1923'ü gösteriyor.
adres, numara 248, kordon...
naim palas... i̇kinci kat...
cumbada oturuyor mustafa kemal.
sevmez fazla yemeği.
leblebi var yine önünde...
garson titriyor. çünkü çocuk, rum.
sesleniyor gazi, şefkatli bir ses tonuyla...
"vre dimitri" diyor, "gel bakayım."
çocuk, "buyur pasam" diyor, ş'lere dili dönmeyen, kırık dökük türkçesi'yle.
"sizin kosti" diyor...
i̇şgal sırasında i̇zmir'e gelen yunan kralı konstantin'i kastederek...
sizin kosti, geldi mi buraya?
geldi pasam...
oturdu mu bu masaya?
oturdu pasam.
güneş batarken rakı içti mi?
i̇çmedi pasam.
e o zaman sormadın mı çocuk, ne halt etmeye almış i̇zmir'i?
i̇şte böyle batar güneş orada.
nereye götürsem bilmem ki, nereleri gezdirsem, bugün sizi i̇zmir'de...
mustafa kemal bulvarı'na mı götürsem, alsancak'a mı? lozan meydanı'na mı, montrö meydanı'na mı? hasan tahsin'in ilk kurşunu attığı yerde dua mı etsek, zübeyde hanım'ın kabri başında rahmet mi okusak? anacığını emanet etmiş, adam gibi adam bu şehire... kız almış. "denizi kız, kızı deniz, sokakları hem kız hem deniz kokan" bu şehirden... evlenmiş. latife hanım'ın köşküne mi götürsem? 26 ağustos kapısından mı girsek fuara, kahramanlar kapısından mı? oradan girmiş süvariler i̇zmir'e... çok şehit vermişiz. i̇simleri meçhul. onun için kısaca kahramanlar demişiz, o semtin adına... i̇lk girdikleri noktada da, şehitler abidesi var... bu vatan için i̇zmir'de ilk düşenler... onların isimlerini biliyoruz... oraya mı gitsek acaba? i̇kinci tümen dördüncü alay'dan konyalı mehmet, akşehirli hakkı, avanoslu ahmet... şehitler abidesi deriz ama, ismi başkadır aslında... "vatan ve namus anıtı..." oraya mı gitsek? başlarında yüzbaşı şerafettin vardı. o caddenin şimdiki adı. oraya mı gitsek? fahrettin altay meydanı'na mı, yoksa cumhuriyet meydanı'na mı? "ordular ilk hedefiniz akdeniz'dir ileri" diyen heykele...
cadde mi gezsek... dumlupınar caddesi, şehitler, gaziler, vatan, i̇stiklal, i̇nönü, akıncılar, şehit fethi caddesi...
yoksa bulvar mı gezsek... gazi, fevzipaşa. mahalle desen... egemenlik mahallesi, kurtuluş, mehmet akif, millet, kubilay, sakarya, ülkü, i̇nönü, 19 mayıs, tınaztepe, kocatepe, duatepe, zafertepe, hürriyet mahallesi...
semt mi gezsek... çankaya da var, bayraklı da... hatay var kardeşim, hatay.
okul mu gezsek... atatürk lisesi, cumhuriyet lisesi, dokuz eylül üniversitesi, hakimiyet-i milliye, misak-ı milli, gazi ilkokulu...
atatürk stadı'nda altay'ı mı seyretsek, alsancak stadı'nda altınordu'yu mu?
sadece şehir değildir orası.
"milli mücadele müzesi" dir.
adım attığın her yerde gördüğün isimlerle.
bahçedir...
kanla sulanan, terle yeşeren.
i̇stanbul'daki gibi birinci ahmet çeşmesi falan yoktur orada... ankara'daki gibi cinnah caddesi, arjantin caddesi de bulamazsın pek...
recep tayyip erdoğan kavşağı'nı teklif etmez hiç kimse...
i̇şgal edildiği gün, bir ulusun kurtuluş savaşını başlatan... i̇şgali bittiği gün, o ulusun kurtuluş savaşını bitiren... dünyadaki tek şehirdir.
ve bugün, o gün...
9 eylül.
ne güzeldir bugün i̇zmir'de olmak.
ve ne zordur bugün i̇zmir'de olamamak.
kıymetini bilmek l
--spoiler--
zamanında abimi kıskandığım için sevgililerini öldürmeye çalışırdım.
evet evet. direk öldürmeye çalışırdım.
bahçeliydi yazlık evimiz. abimin sevgilisi sema gül suyunu çok severdi.(burdan belli mal olduğu)
bende gider gülleri bi çanak içerisinde toplardım. 2 3 damla lavanta kolanyasıyla püre haline getirirdim.
annem içerisine çiçek dışarısına bişi koymama izin vermeyeceği için kızı doğal yollardan öldürmeliydim.
zehirli olduğunu bildiğim zakkumlar ve palmiyeler vardı.
o zakkumları eldivenle kopardırdım. tırsıyodum ne var?
neyse uzatmadan bütün çiçekleri püre haline getirip üzerine su ekledim. 2 gün kavonozda güneşin altında beklettim.
ertesi gün hep beraber denize gittiğimizde abimle semayı denizde öpüşürken görmüştüm. hemen sinirle aldım kavonozu elime.
içine bide "boklu dereden" su koydum. çiçek kalıntılarını temizledim. sema ya götürdüm senin için yaptım iç dedim.
oda yüzüme baktı aval aval götü yemedi içmeyi.
abimi seviyosan içersin yoksa şuracıkta aaaaaa canım acıyooo bana tokat attı diye bağırmaya başlarım dedim.
mecbur içti.
kusar gibi oldu ama kusmadı.
yaptığım nadide karışıp onu öldürmeye yetmedi ama 15 gün boyunca ateşi 40dan aşağı düşmedi ve ishal oldu.
inci sözlük yazarlarını da derinden etkileyen:
inci yazarlarından bencokayriliklaryasadim amsilin ve kanatsiz melek adlı yazarlarının başlıklar açtığı olaydır.
istiklal denince aklıma chili geliyor.
ilk istanbula gidişimde korku içerisinde sığındığım, saatlerce oturup oradaki insanlarla sohbet ettiğim, bir dans hocasının işletmeciliğini yaptığı tarot cafe.
ama aklıma sorularda takılmıyor değil.
niye her dizinin en göz alıcı sahneleri istiklalde çekilir?