acısız ve hayırlı olmasını sıklıkla dilediğim, hep aklımdan çıkarmaya çalıştığım fakat aksine sürekli hatırladığım, hatta durmadan akıma eldiği için hayattan keyif alamadığımı düşündüğüm, ahiret hayatına hazırlıksız olduğum için ayrıca korktuğum kaçınılmaz gerçektir. ama ne gariptir ki hayatın zorluklarıyla mücadele etmekten yorulduğu anda insanın dilediği, özlediğidir. allah hepimize hayırlı uzun ömür ve hayırlı bir son nasip etsin.
başlığı görünce içim sızladı da kalkıp onu artık kullanamayacağım için kaldırdığım kutuya bir baktım.
o çok farklıydı gerek görüntüsü gerekse yaşadıklarımı bana yaşatan insanlarla ve aslında hayata dair uzaktan yakından paylaşımım olan her insanla aramda bir köprü olması sebebiyle. kızgınlıklarım da var ona karşı,yok değil. mesela, hayatıma hiç girmemesi gereken bir insanı hayatıma soktu o. ama onun aracılığıyla aldığım güzel haberleri yok sayamam, onlar herşeyin üstünde. herşey için teşekkürler sevgili sony ericsson w710i.
bir de radyoloji teknikerlerini bu yasa kapsamında tam gün çalıştırmak istemeleri var tabi ve hata, çok büyük bir hata bu. avrupa birliği ülkelerinde radyolojik tanı yöntemleri en son ve en gerekli durumlarda başvurulan yöntemler olduğundan dolayı olabidiğince az exposure yapılmakta. bizde ise sevgili doktorlarımız hasta neresinin ağrıdığını söylerse orasının röntgenini çektirdikleri için radyoloji laboratuvarlarındaki şua miktarı tavan yapıyor. havalandırma deseniz allaha emanet! amaç avrupa birliği uyum sürecinde avrupadaki sağlık sistemini örnek alıp uygulamaksa eğer, bu kapsamda doktorlar da uyarılarak ya da günlük röntgen çekimi sayısına avrupa standartlarında bir sınırlama getirilerek tam gün çalıştırabilirler o insanları elbette. ama olabildiğince az şuaya maruz bırakmak suretiyle. aksi takdirde, bu ortamlarda çalışan insanların hayatını tehlikeye atmaktan başka bir şey olmaz bu ve bunun vebali ödenmez. ha tabi bu performansa göre ek ödeme yapılması durumundan sonra, zaten radyolojik tetkik istemekte son derece başarılı olan doktorlarımız bu başarılarını çok üst seviyelere taşıyacak olmanın haklı gururunu yaşayacaklardır..
programında seçmiş olduğu - the original - şarkılara kendisi de eşlik ederken, konuşurken içime işleyen o sesinin şarkı söylerken de ayrı bir güzel olduğu kanısına vardığım eğlenceli insan. hele ki o - boynuzlar yakıştı sana, hayırlı olur inşallah, güle güle kullanırsın, bakımını yaptırırsın - sözlerine sahip şarkıyı muhteşem yorumlaar kendisi.
boooşşşşşşş...iki kelimelik hakkım olsaydı çok boş diyecektim ama böyle yazınca sanki sonsuza uzanan bir cümle kurmuşum gibi oldu. ki bu boşluğu anlatmak gerçekten zor olurdu.
altın günü cinayetleri.
konusu şöyle; bir grup bağyan, kocalarının bütün gün işte olmasını fırsat bilerek altın günü yapmaya karar verirler. evinde toplandıkları bağyanlardan biri altın toplamaya girişmeden evvel kuyumcuyu arar ve -altının gramı kaç? diye sorar. kuyumcunun, orada bulunan bağyanlardan birinin kocası olduğunun ortaya çıkması ile birlikte dehşet verici olaylar birbirini izler.
bayram tatili için gelen öğrenci kardeşin okuduğu şehre geri dönmek zorunda kalması. yani onunla geçen günlerin bitmesi. tanrım, her defasında buna alışmak zorundayım, ne acı..
müşteri her zaman haklıdır. gezer, dener, giyer, çıkarır. ister alır ister almaz. kapından içeri giren her müşteriyi yolunacak kaz olarak görüp yolamayacağını anladığında çıkıp gitmesini beklemek yanlıştır. istersem bütün rafları tezgaha indirtip bir çöp almadan çıkıp giderim kardeşim, keyif benim değil mi alla alla.
http://www.trt.net.tr/Hab...dd-4c38-a334-2a1b0bf2847e
trt nin yepyeni ve başarılı olacağına inandığım dizisinde kendisini görmekten mutluluk duyduğumuz üstadtır. haa, üstad diyorum; şimdi değilse de olacaktır, eminim bundan.
kimi için cennet, kimi için cehennemdir o masa. sevdiğinse yanındaki senden mutlusu yoktur. ya değilse, ya istemeyerek oturduysan... işte o zaman kabusun olur. ama en korkunç olanı da sevdiğini başka biriyle oturuken görmektir o masada. allah kimselere yaşatmasın o anı.
ertesi gün korkunç görünmeyi göze almaktır. bu da o gün içinde karşılaşacağın yepyeni kısmetleri kaçırmak anlamına gelir. usulen iki damla gözyaşı dökmek yeterlidir, ki o kadarını da haketmez o sevgili aslında, öyle sabaha kadar salya sümük ağlamamak lazımdır. sabah olur, giyinir kuşanır, makyaj falan işte oooohhh, ne de olsa hayat devam ediyor.
an itibariyle bir yumurta kolisi üzerinde görüp, yurdum insanının kopyacılık üzerinden yaratıcılığını konuşturma sanatına şapka çıkartmama neden olmuş logodur. (bkz: http://www.seyvet.com/foto/26123)