tatsız tuzsuz bir şey ....
şimdi şöyle; gece yatağa uzanmış tv ye bakılıyor karın hafif acıkır gibi olmuştur. En yakında komodin üstünde duran yarım kalmış olan badem paketi alınır ve 2 şer 2 şer bademler yenir... tabi ilk başta bir şey anlaşılmaz fakat yedikçe bir tuhaflık olduğu anlaşılır. Önce bademle ele gelen karıncalar kabuk sanılır * sonra ağız kenarlarında ki hareketlenmeler bir sorun olduğunu uyarır, hemen kalkıp ışık yakılır (keşke yakmasaydım) ve korkunç sahne pakette bademden çok karınca üst baş ağız karınca *
yan etkisi var mı diye bakayım dedim yalnız değilmişim...
Bugün benim doğum günüm,
Hem sarhoşum hem yastayım,
Bir bar taburesi üstünde,
Babamın öldüğü yaştayım,
Bugün benim doğum günüm,
Kelimeler büyüyor ağzımda,
Bildiğim tüm hayatlar.
Napoléon, Rusya seferinde dayanılmaz kış koşullarına mı yenildi, yoksa işin içinde başka güçler de var mıydı?
Rusya 1812 sonbaharında başa çıkılmaz bir düşmanla karşı karşıyadır: Napoléon Bonaparte'ın Büyük Ordusu. Rus şehirleri Fransızlara birer birer teslim olmuş, imparatorluğun kalbi Moskova'yı kurtarmak ancak bir mucizeye kalmıştır. Bir grup üst rütbeli Rus asker, son çare olarak Opriçniki adı verilen, Hıristiyan Avrupa&'nın uzak köşelerinde efsane olmuş on iki savaşçının yardımına başvurur. Sadece geceleri ve yalnız başlarına savaşan çete, koca bir savaşın kaderini değiştirir. Ancak Yüzbaşı Aleksey, çetenin yolu üzerindeki ölüm haberlerinden şüphelenir. Asıl karabasanın henüz başlamadığını kısa sürede anlayacaktır.
Gerçek tarihî olaylar, sınırsız fantezi ve hiç eskimeyen halk hikâyeleri. Roman, esrarlı olayları, dehşet duygusunu ve tarihi inanılmaz bir ustalıkla birleştiriyor.
Fantasy Book Review
Tarihî romanla kara fantezinin kusursuz bir bileşimi, benzersiz bir gerilim.
Lisa Tuttle, The Times
insan olmayan varlıkların yarattığı dehşetin, insanların yarattığı dehşeti vurguladığı bir roman.
New York Times Book Review
"yıl 2010 halen kemal sunal a gülen zihniyet" diye başlık açıp yorum yapan kişinin zihniyetinden şüphelenme durumudur...
bu ülkede bırakın dünyada Kemal sunal filmlerindeki gibi izlendikçe izlenen başka filmler varmıdır acaba...
ayrıca kemal sunal filmlerinin neden bu kadar çok izlenildiği araştırılmaktadır ... bence çok samimi oldukları için tekrar tekrar izliyor e gülüyoruz...
The Times gazetesi başyazısında israil'in kanlı saldırısını eleştirirken Türkiye'ye de önemli bir soru yöneltti.
Güncelleme:04 Haziran 2010 18:09
iŞTE O YAZI
israil’in Gazze’ye giden filoya düzenlediği saldırı felaketti. Kötü düşünülmüş, beceriksizce uygulanmış ve tümüyle ters etki yaratan bir saldırıydı bu. israil sınırlarını savunma hakkına sahip, fakat aynı zamanda Ortadoğu’da medeni yönetimin feneri olmayı sürdürmek için vatandaşlarına ve dostlarına karşı sorumluluğu da var. Bu sorumluluğu yerine getiremediğinde sorun sadece onun sorunu olmuyor. israil’in dostları ona inanıyor, çünkü temsil ettiği ideallere inanıyorlar. israil pazartesi sabahı bu idealleri yerine getiremedi. Tıpkı Gazze ablukasının inatçılığının Hamas’ın kötücül yönetiminin hak ettiği incelemeden kaçmasına izin vermesi gibi, israil’in açık denizdeki acemi vahşiliği filodaki kişilerin kusursuz gibi görünmesine izin verdi.
Filoda gerçekten de, anneler ve bebekler, israil meclisinin üyeleri, iskoç insani yardım yanlıları, eski Britanya başbakanı Tony Blair’in baldızı ve Wallander’in isveçli yazarı da vardı. Fakat filo sadece en hastalıklı ironiyle ‘barış eylemcisi’ diye tanımlanabilecek başkalarını da içeriyordu. Görüntüler, komandoların linç kalabalağınca karşılandığını açıkça gösteriyor. ifadeler aynı zamanda, sarkıtılan ilk iplerin bağlandığını gösteriyor. Bu, bir helikopter için felaket sonuçlar doğurabilir. Gemideki bazılarının elinde batonlar, mancınıklar, gaz maskeleri ve bir gemi mutfağına ait olmayan büyük ve kavisli bıçaklar vardı. Bu tür şeylerin bir israil savaş helikopterine denk olmadığı açık, fakat insani yardımın standart kargosu olmadıkları da ortada. Gemilerdekileri birçok kişi için, trajik biçimde yanlış gitmiş bir insani yardım değildi bu. Korkunç derecede doğru giden, siyasi bir dikkat çekme yöntemiydi. Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın öfkesi anlaşılır. Fakat hükümetinin cevap vermesi gereken sorular var. Türkiye kanunu gayet iyi uygulayan olgun bir devlet. israil’de belgeleri olmadan tutulan eylemciler Türkiye’den de mi belgesiz olarak yola çıktı? Bıçaklar, sapanlar, gaz maskeleri ve kargonun hepsi Türkiye gümrüğünden çıktı mı? Kimse ilgilenmedi mi? Hatta endişelenmedi mi?
Filodaki gerçek barış eylemcileri de, Türk yardım kuruluşu iHH’yle ittifak yaptıkları için suçlamalarla karşılaşıyor olmalılar. Güçlü maddi destek alan, ateşli biçimde islamcı ve bizzat Hamas’a kabul edilemez derecede yakın duran bu kuruluş, gerçek bir yardım gönüllüsü için garip bir ortak. Bunların hiçbiri israil’in beceriksiz eylemlerini savunmak veya ölenlerin trajedisini basite indirgemek amacını taşımıyor. Fakat israil’in kötü adam olarak davranırken yaptığı en büyük hata, düşmanlarının kötü adam olarak resmedilemeyeceği bir ortam yaratmak oldu. Hakikat bundan çok farklı.
dokuma tezgâhlarında enine atılan iplik ya da atkı.
Atkı ipliğinden geçirilen argaç, sıkıştırılır ve üst iplik sırası ile alttaki yer değiştirir. Bu işlemle birlikte argaç, yerini bir yenisine bırakarak, ağızlığa yerleşir. Sıkıştırma işlemi, tefe adı verilen bir tablaya yerleştirilmiş tarakla yapılır.