anadolu lisesindeyseniz ingilizce dersleri gereksiz zordur. hayatınız boyunca kullanmayacağınız çeviri yaparken whom whose olur gibi saçmalıklardan sorarlar yazılılarda.
muhtemelen 19 yaşına geldiği zaman falan, bu torunum torbam, kestaneli bombam kalıbının ne kadar iğrenç, düşük, basit, alt tabakadan, mide bulandırıcı bir tamlama olduğunu anlayacak ve nick altlarından silecektir. ve şakalll, çakal, şaka gibi kelimeleri duyduğu zaman arkasına bakmadan kaçacaktır.
abartılmış bir balondur, ne zaman haberlerde görsem cem yılmaz kırdı geçirdi diyor. dinliyorum, ciddi manada komik değil, insanların niye güldüğünü bilmediğime yemin edebilirim.
ben herkesi doğum günümde unuturum.
en yakın arkadaşlarım, eğer o güne kadar bana ulaşmadılarsa unutulurlar. kafama koyduğumdan itibaren.
en yakın arkadaşlarmı, sevdiğim kişileri, belki aşık olduğum kişiyi doğum günümde kafamdan silerim ben.
elimden gelen her şeyi yaptığımı o gün farkederim.
o gün kendimi farkederim, ve sadece eşlik ettiğimi, kimseye sahip olamadığımı o gün anlarım ben. o gün attığım o mesajların ne kadar gereksiz insanlar uğruna olduğunu anlarım.
o gün geçti. ve ben artık ne kadar boşa çırpındığımı anladım bazı kişiler için.
aylar önceden yaptığım planların ne kadar sığ insanlar için olduğunu anladım o gün. kendimi kavradım bir yıl sonra yeniden, geçen yılki gibi, ve ondan öncekiler...
kimler akbaba, kimler yanımda, baktım, kimseyi göremedim. vicdan hesaplaşması, ya da her neyse.
hayır, kimseye kızmadım, küsmedim, üzülmedim. tarzım değil.
zaten sitem etmiyorum ki, bunların nedeni doğum günü beklentisi değil zaten. doğum günümde mesaj atmış biri de benim için bitmiş olabilir.
bu bir afyonun patlaması olayı. kafaya dank etmesi.
ve kendim için mutlu olmam gerektiğini bir kez daha anladım, sadece kendim.