Kusura bakmasın ama sıkıldığı halde bunu dile getiremeyip dinlemeye devam ediyorsa tam bir gerizekalı eziktir bunun iyi niyetler fılan ilgisi olamaz zaten. Ezikliğini iyi niyet atakları göstererek açıklıyorsa ayrıca komiktir de.
Çok sevdiğin ve dinlemekten hoslanmadıgın bir durumu anlatmaya devam eden arkadaş manipüle edilir ve muhabbet sıkılmadığınız noktaya getirilir. Şahsen ben öyle yapıyorum sevimli bir şekilde sabote ederim. Sonra zaten derdine olan ilgisi dağılır.
Zaten eziklerin sosyal becerisi de gelişmemiş olur. Yalakalık edenler de özünde hep ezik olur. Ne büyük tesadüf bütün bunlar.
4 yıl sonra bence. Her gün için bir gün vermek gerek.
Yeni birisini bulursanız 4 haftada da unutabilirsiniz. insan psikolojisi çok basit îşler fakat karmaşık görünür. Değişen şey sevginin nesnesidir, bugün çok aşık olduğunuz insanın yerine yarın başka bir insan geçer.
Değişmeyen şeyse 'arzular' dır.
Sevdiğin birisini özlediğinde burnuna o kişinin gelen kokusu gibi bi sey değildir mesela olmadıgı halde; yaşadıgı odanın çiş koktuğuna inanmak, kocanın yanık yemek koktuguna inanmak, kendisinden hoş olmayan kokular almak gibi şeyler.
Psikotik özellik gösterirse halüsinasyon kabul edilir.
Bağımlı olmadığım asla bırakamıycağım madde. istemediğim zaman asla içmem, içmeden de durabîlirim, benimki paket taşımayı sevmek sohbetle birlikte duman çıkarınca daha önemli görünüyor birden her şey.
Bırakmak zorunda kalacak kadar içmeseydiniz siz de bırakmak zorunda kalmazdınız.
Masumiyet diye devam eden filmin ilki. En çok kaderde ağlamıştım zaten ağlatan 3 5 filmden biri olmuştu benim için.
Aşık olan erkeklerden neden soğuduğumu farketmem kader i izlememle başladı. Vildan atasever in oynadıgı karakteri kendime çok yakın bulmuştum. Kendini bile bile uçurumun kenarına sürüklemek...
Akşam 8-10 arası. Ya ben akşam 8 e kafayı taktım ya da gerçekten bulantı veren bir zaman.
Kitap okuma alışkanlığını geceleri sürdürebildiğim için elime kitap alamıyorum, keşke eve erken girmeseydim eve girip akşam çıkmak bizde her zaman dikkat çekmiştir çok pişmanım keşke gelmeseydim. Offff çok sıkılıyorum.
Aşkın güçsüzlükle ilişkilendirilmesi sonucu oluşan durum olmalı heralde çok tuhaf çok psikopatça çok pislikçe ama elimde değil. Kültürel bir erkek figürü var kafamızda güçlü olacak her dediğini yapar mı bi erkek yapmaz, arada bir de sesini duyurtacak. Bilmem ne bilmem ne...
Varoluşun biseksüel olduğunu söyleyen varoluşçuların yanısıra fred un tüm erkekler homoseksüeldir görüşüyle birlikte aslında bütün erkeklerin bazı erkek vücudunu çekici bulması fakat bunun bilinçaltı bir keyif vermesi bilinç düzeyinde ise inkar edilmesini fazlaca olağan buluyorum.
Çingene algımı sabahattin ali nin değirmen kîtabıyla oluşturdum. Aynı ortamda denk gelemediğim için gözlemleme sansım da olmadı, sabahattin ali den ötürü onların korkmayan kaygısızca sevebilen insanlar oldugu yönünde bi algım var.
Bi mekanda spariş verildikten sonra garsonların sürekli aralarda spariş listesini çoğaltmak için dolaşmasından ve müşteri değerlendîrmesi yapmasından hiç hoşlanmadıgım için butik kafeleri, starbucks gibi garsonsuz yerleri tercih ediyorum. Çok rahat çok geniş çok sıcak çok net.
Bazen fakirlerin daha sık depresyona girdiğini gözlemlesem de hala net bi bulgu olmaması da söz konusu.
Parayla mutluluk olmaz klişesi bir yana depresyondan çıkarmak için çeşitli olanaklar sağlaması da kafa karıştırıcı. En basitinden iyi bir spor salonuna aktif üyelik parayı gerektirir ve o spor salonu sana bedensel dinamikliğin yanı sıra yeni bir arkadaş çevresi de sunar.
Acaba fakirlerin daha saplantılı dini inanca sahip olması onları depresyona girmekten alı mı koyuyor ?