az önce phyton'da işime yarayacak ilk programı yazdım, çocuk gibi mutluyum sözlük. herkes istediğini yapma fırsatını bulur umarım, bu hissi herkese diliyorum. iyi gecelerr
o başladığı cümleyi bitirene kadar vereceğiniz cevabı düşünüp üzerine "bu kadar ya yavaş konuşulmaz artık ***" şeklinde küfürler etmenize, hatta belki yepyeni küfürler üretmenize de zaman tanıyan kimselerdir.
tanım: anlatılan olası durumlarla kan donduran bir entrye sahip baştıktır.
her ne kadar bir köpeğin diğerine hiçbir şey yokken saldırması durumu çok olası gibi düşünülse de, iki köpek bir araya geldiğinde sizin dışarıda kalmanız ve ikisinin iletişim kurmasına izin vermeniz gerekmektedir.
yalnızca saldırmak amacıyla size doğru koşan bir -pitbull ya da herhangi bir ırk -köpek olması olasılığı çok azdır. köpekler de ortada bir dişi ya da sahiplenilecek bir başka obje söz konusu değilse durup dururken kavga etmezler. fakat sizin başka bir köpek sizin köpeğinize yaklaştığı zaman vereceğiniz herhangi bir duygusal/fiziksel tepki köpeğiniz tarafından hissedilir ve kavgayı başlatan şey de aslında bu olabilir.
başka bir köpek benimkine yaklaştığında dizlerinin bağı çözülen bir insan olarak bunun alışması zor bir şey olduğunu söylemek isterim. Buradaki en önemli konu köpeğinize ve kendinize güvenmek olacaktır. siz huzursuz hissederseniz köpeğiniz de bunu hissedecek ve sizi korumak için hareket edecektir.
not: köpeğiniz başka bir köpekle kavga ederken eğer diğer köpek saldırgan ise, köpeğinize komut vermenizi ve dur demenizi tavsiye etmem, zira sizin köpeğiniz duracak fakat diğeri durmayacak ve yine bir şekilde olan sizin minnoşunuza olacaktır. (bkz: zor yoldan öğrenmek)
bugün karşıdan karşıya geçmek için kırmızı ışıkta beklerken arkamdan gelen iki köpeğe "siz de bekleyin" dedim. ben geçene kadar oturup beklediler. Sonra hep birlikte karşıya geçtik.
kendi adıma konuşmak gerekirse geçen sürede kendi kendime konuşmada ustalaştım.
yalnızca durum bildirimleri yapmakla kalmayıp (örn. ayy kahve çok sıcakmış, ne biçim şarkı ya bu vb.) artık ismini mono-diyalog koyduğum kendi kendine çift taraflı şekilde konuşmayı da keşfetmiş bulunmaktayım. Kendi kendime bugüne kadar yaptıklarımdan on kat iyi espri yapıyor ve bu muazzam esprilere bir saat güldükten sonra yanımda kimse olmadığı - esprimi kimse duymadığı için hafif hüzünleniyorum.
bundan bir sonraki adım delirmek diyorlar ama, hayırlısı.
şunun da notunu düşmek isterim: eve bırakmak yalnızca şahsi aracıyla kadını kapısının önüne kadar götürmek değildir, birlikte daha fazla vakit geçirebilmek için otobüsle hatta yürüyerek bile olsa hanım kimseyi yaşadığı semte yaklaştırmaktır.
Tabii burada önemli olan bir diğer konu da, şahsi bir aracınız olmasa da sizinle o yolu yürümek için can atacak bir dişi kimse bulmaktır. hey gidi.
kalçanın ancak çatal kısmına kadar kapatan ve oturulduğu anda hayata tutunmaktan vazgeçen düşük pantolon modasının yanında şahsen benim hoşuma giden ve rahat bulduğum pantolon türünün moda olması durumudur. her şey hastasına güzeldir. beğenmeyenler de elbet olabilir.
gayet eğlenceli ve motive edici bir şarkı olmasına rağmen ne zaman natasha bedingfield- unwritten dinlesem ağlıyorum. salak mıyım neyim tövbeler olsun.
Seni istiyorum.
Yalnızca ikimize ait olacak küçük ve sıcak bir evimiz olsun istiyorum. Taşındığımız zaman yepyeni olan her şey yavaşça dökülmeye başladığında senin düzeltmek için çabalamanı ve her adımda sana destek olmayı istiyorum.
Sevdiğin bir işin olsun istiyorum. Sabahları işe gitmek için uyandığımızda günün ilk kahvesini seninle içmek, işe gitmeden önce seni sıcacık öpmek istiyorum. O öpücüğün, akşam eve gelmek için seni çağıran ses olmasını istiyorum.
Bana araba kullanmayı öğretmeni istiyorum. Beceremediğim zaman kızmanı, söylenmeni ama alındığım zaman benden daha çok üzülmeni istiyorum. Merak etme, birlikte bir yere gittiğimizde de, birlikte geçireceğimiz hayatta da sürücü koltuğunda sen olacaksın.
Elimi tutmanı istiyorum. Birlikte bir etkinliğe gittiğimiz zaman topuklu ayakkabılarımla dudaklarına yetişebilmeyi istiyorum. Spor ayakkabılarımla ya da evdeyken dudaklarına uzanmam için bana doğru eğil, ben de parmak uçlarıma basayım istiyorum.
Seninle pikniğe gitmek istiyorum. Köpeğimiz arabanın arka koltuğunda otursun, sen yüzünün % 60ını kapatan iğrenç gözlükleri defalarca aksini istememe rağmen tak, vitesle işin olmadığı zamanlarda elimi tut istiyorum. Camdan içeri giren rüzgar yüzüme vurduğu zaman, soluma bakıp seni görmek istiyorum.
Sen köpeğimizle oynarken, onunla koşup çocuklaşırken kendi kendime " Ne harika bir baba olur" diye düşünmek istiyorum. Çocuğumuz olsun istiyorum. Omzuna alıp gezdireceğin, bisiklet sürmeyi öğreteceğin, sevgilisi olduğu zaman sinirden delireceğin bir çocuğumuz olsun istiyorum.
Banyoya her girdiğimde diş fırçanı görmek istiyorum. Gece yatağa girmek üzereyken o aptal diş macununu ortasından sıktığın için seninle kavga etmek, sinirimi göğsünde uyurken atmak istiyorum.
Seninle bir hayat istiyorum. Her saniyesinin tadını çıkardığımız için insanları kızdıracak bir hayatımız olsun, geriye dönüp baktığımda sadece mutluluk duyayım istiyorum.
edit: geçmiş entrylerimi okurken karşıma bu çıktı, günün ilk kahvesini sevdiğim şarkılar eşliğinde tek başıma içiyor, topuklu giymekten nefret ediyorum. araba kullanmayı öğrendim, köpeğimle pikniğe kendim gidiyor, hayatın tadını tek başıma çıkarıyorum. gelmezsen gelme ***.