yalan olduğu ortaya çıktı çıkacak olan duruma kılıf hazırlama çabasıdır. '' aman canııım yalan da, özür dileriz geçer gider'' beyanıdır aslında. yarında özür dileriz demiştik ahan da diliyoruz falan deyip biz dürüstüz efendiyiz diye ortalıkta ahkam keseceklerdir.
kurshaduktesi.
tanım gerekiyormuş tanımlayalım. herhangi bir şehre ya da ülkeye gideceksinizdir ve daha önce gitmişlerden ya da bir şekilde duymuşlardan yükselir o nida '' şuraya uğramadan, şunu yemeden gelme.'' en sevilen mekanlar. restoranlar, oteller, gezilmesi, kalınması uğranması gereken yerler. şehirlerin ve hatta ilçelerin en bilindik yerleri herkesçe malum da, geçilirken tesadüfen uğranmış, izbe, salaş, ve buna rağmen akıldan çıkmamış yerleri...
niğde'ye yolunuz düşerse niğde kalesini mutlaka görmelisiniz mesela. ve ankara simidi yemelisiniz sabahın alacakaranlığında açılmış bir fırından.
düzce'de güzeldere şelalesine gidilmeli, aydınpınar'da alabalık mutlaka yenmelidir.
kayseri'de erciyese çıkılmalıdır tabiiki ama yeni tren yolunda en az bir kere ve on dakikadan az olmamak kaydı ile yürünmelidir.
antalya'da ayyaş'a mutlaka uğranmalı, mümkünse dostlarla en az iki kadeh parlatılmalıdır.
konya'da mevlana medresesi mutlaka görülmeli ama büsan sanayi sitesine gidilip, esnaf restoran da bir mevlana pidesi, etli ekmek, ya da bıçak arası yenmelidir sodalı köpük köpük ayran eşliğinde. konya'nın en meşhur yerlerini o an unutacağınızdan adım gibi eminim.
trabzon'da her yer güzel ama havalimanının hemen karşısında kurulmuş olan lokanta da sınırsız çay eşliğinde bir kahvaltı edilmeden çıkılmamalıdır yola. aynı restorana akşamleyin uğranıp hamsi tava'da yenebilir, lahana sarması da mısır ekmeği eşliğinde...
ısparta küçükşehirdir ama eğridir gölünde enaz bir saat mola verilmelidir mesela, balık tutulmalıdır hatta. dalyan'a geçilmelidir sonra. şehrin en büyük otelinde değil de, lale pansiyonda kalınmalıdır ki pansiyon sahibi abla bergamutlu çay getirip sohbeti ile içinizi ısıtsın.
dafaiss uktesi
toplumun büyük kesiminin anlamını bilmediği kelimelerden bol miktarda kullanıp, karşıdakinin kafasını bir milyon etme eylemidir. konuşmanın içeriğini boşluğu ile kullanılan bilinmeyen kelime sayısı doğru orantılıdır.
örneğin: çok marjinal bir hareket olmakla beraber, oldukça fazla rizikosu olan, stabil sonuçlar doğurmayacak bir eylem bu.
kişi demek istiyor ki: abi değişik değişik işler çevirip canımı sıkma. bi köy olmaz bu tip hareketlerden.
beklenmeyen ya da merakla beklenen bir durumun gerçekleşmesi anında kalbin ritminin bozularak daha hızlı ve düzensiz atması sonucu anlık bir yoruluş geçirmesi olayıdır.
görüldüğü gibi her iki olayda da tepki aynıdır ve kalbin yerinden çıkma olasılığı aynı oranlar dahilindedir. psikolojik bir durum olmaktan çok fizyolojik bir durumdur yani.
arşivde tutulması gereken halil cibran kitabı. ara ara çıkarılıp okunur.
felsefe de, edebiyatta, şiirde, sanatta ve tasavvufta... aşk duyulabilecek ne kadar olgu varsa... kabuğu savunanlar aşkı gördüklerinden ibaret sanıp ona göre davranacaktır ve içlerine yerleştikçe aşkın alevi özünü kavrayıp yanacaklar.
arka kapağında şöyle tanıtılmış kitap:
--spoiler--
Aşk acısı mırıldanır; bilgi acısı konuşur; arzuların acısı fısıldar; fakirlik acısı yalvarır. Ancak ortada aşktan daha derin, bilgilerden daha şerefli, arzulardan daha güçlü ve fakirlikten daha acı bir üzüntü daha vardır. Ancak gözleri yıldızlar gibi parlak olan bu acı dilsizdir: hiç sesi çıkmaz
--spoiler--
herhangi bir konuda haklılık durumu yüksek olan bir şeyi anlatırken, arada yapılan yanlışları da geçerli ya da geçersiz sebepler göstererek haklı tepkiler gibi gösterme durumudur.
son hükümetin terörün çok canlar aldığını, çok ocaklar söndürdüğünü dile getirirken, araya terörist başının salıverilmesini kaktırması örnek verilebilir.
maddeleri tek tek ele alıp değerlendiren ve müstakilleştiren materyalist batı felfesinin aksine, doğayı ve içerdiklerini bir bütün olarak ele alıp hiç bir şeyin aidiyetinin hiç kimseye ait olmadığını benimsemiş düşünce sistemidir. materyalist dünyayı ve doğayı faydalanmak amacı ile istediği gibi çöplüğe çevirebileceğini düşünen batı dogmatizmi yerine, doğadan aldıklarını doğaya geri ödeme biçimi üzerine kurulu bu düşünce sistemi dünya'ya düzenli ve saygıdeğer bir yaşam biçimini getirmeyi amaçlamıştır.
doğu düşünce sisteminin öncüsü olarak çin ve hindistan örnek verilebilir. düşünce akımının asıl liderleri olarak; budha, tao, ve bunlardan da önce konfüçyüs gösterilebilir.
''evlenilecek kız, eğlenilecek kız'' söyleminin üzerine geliştirilmiş teori halindeki söz öbeğidir. ya bu söz erkek için de geçerli ise?
kadını kategorize eden erkek beynine karşı, kadınlar nasıl bir kategorileme sistemi geliştirmiş olabilirler acaba? bir kadına göre asla evlenilmeyecek erkek tipi var mıdır? kadınlar hangi erkek tiplerinden hoşlanmaz, hangilerinden uzak durmayı tercih ederler?
son zamanlarda televizyonlarda izlenme rekorları kıran bir yarışma programı var: güven bana!
yarışma programının formatı biraz farklı. günümüz normlarında en çok özlenen güvenmek olgusu ile en çok zaaf duyulan obje parayı bir araya getirmişler.
öncelikle daha önce hiç karşılaşılmamış biri ile bir araya geliniyor ve ortak hedef oluşturuluyor. hedef mümkün olan en yüksek meblağı kazanmak. hedefe varmak için yapılması gereken şey ise o hiç tanınmayan kişi ile bilgi, beceri ve deneyimleri karşılıklı olarak birleştirerek sorulansoruları doğru olarak yanıtlamak. daha sonra sorunun değeri kadar parayı ortak olarak bölüşülüyor. ama buraya kadar olan kısım işin en kolay tarafı... asıl zor olan bundan sonrası. soru bilindikten sonra o yola beraber çıkılan insanla yolları ayırıp araya mesafeler sokuluyor ve birden bire hayatınızın geri kalanında var olan insanların yanına yönlendiriliyor yarışmacılar. aile, sevenler, ve sevilenler... bir insanın alacağı kararda en önemli etkeni oluşturan bireyler yani... on saniye içinde her kafadan çıkan ayrı sesler. ve sonra yarışmacılar tekrar birbirlerine dönüyorlar. ve sunucudansesler yükseliyor. az önce görüşülmüş akrabaların kulaklarda çınlayan seslere birde sunucunun sesi ekleniyor. 3000 lira... 4000 lira...10000 lira... ortak olarak giriştiğiniz mücadelede yeniden o mücadeleye dönüp ortak savaşa devam etmek ya da şimdiye kadar beraber kazanılan parayı tek başına alıp karşıdakine iyi bir kazık atmak arasında gidip geliniyor...eğer mücadele sonuna kadar birlikte sürdürülebilinirse para ortak olarak paylaşılıyor... tabii sunucunun, aile efradının ve nefsin sesine kulak tıkanabilirse!
sunucunun verdiği subliminal mesaj ortada... şimdiye kadar beraber geldiğiniz bu yolda artık onu terkedip ortak olarak kazandığınız paraya sen tek başına konabilirsin... bak bunu yapman için sana daha çok para öneriyorum. hadi birbirinize kazık atın... ilk kazık atana en yüksek parayı veriyoruz. paylaşmak zorunda değilsin. sen o parayı tek başına alabilirsin. hadi ona kazık at!
yarışmanın topluma verdiği mesaj ise bambaşka bir konu: bakın herkes birbirine kazık atıyor. para en büyük nimettir. güvenmek mi? kime ve ne için. ne kadar kazık atarsanız o kadar kazanırsınız. hadi hepiniz birbirinize kazık atın. hadi hiç biriniz birbirinize asla güvenmeyin, karşıdaki size nasılsa kazık atacak... siz daha önce davranın...
bu illuminati denilen şey midir, yoksa amerikan oyunu mudur, ya da yahudi kurgusu mudur bilinmez... ''verilen mesaj bu gün bireyler birbirini satsın yarın öbür gün toplum olarak vatanı da satarsınız, hele bir satmaya alışında herşyinizi satın alırız sizler paraya tapmalısınız'' mesajı mıdır bilinmez.
ama bu yarışmada herşey kişinin kendi inisiyatifinde. ya o hiç tanınmayan kişiye güvenilir ortak bir kazanç sağlanır, ya da bir taraf güvendiği için hüsrana uğrar ve bir daha hiç bir şeye hiç bir şekilde güvenmez. bu yarışmanın toplum ahlakını nasıl etkileyeceği ise ayrı bir merak konusudur.
annem küçükken en çok hanselle grateli anlatırdı bana. masalın içinde kötü üvey anneler, yeni hatunu bulunca evlatlarını gözü görmeyen bir baba, görünüşleri çok güzel şekerden yapılma evlerin içinde yaşayan cadılar, onları sadece yemek için onları besleyen kötü insanlar, tüm bu zorluklara rağmen hayatta kalmak için hep çok akıllıca davranan, hep zeki ve güçlü olmak zorunda olan çocuklar vardı. sanırım o yüzden hiç bir zaman iyi niyetli saf ve masum biri olamadım. hanselle grateli dinledikten sonra diğer masallar da boş gelmeye başlamıştı zaten.
başlamadan önce belirtmek isterim ki aşağıda anlatılanlar tamamen yazarın hansel ve gratel gibi çocuk masalı olma özelliğinden çok korku filmi özelliği taşıyan bir masalı sevmesinden kaynaklanıyor olup, masal yazarlarının bunları düşünme olasılıkları yoktur. tüm iyi niyetleri ile uyku öncesi anlatılacak güzel masallar yazmaya çalışmış iyi niyetli insanlardır kendileri.
bu yazıyı okuduktan sonra kardeşlerinize, çocuklarınıza, yeğenlerinize masal anlatmak istemeyebilirsiniz. bu durum için şimdiden özür dilerim.
eveeettt başlıyoruz;
kırmızı başlıklı kız:
erkek üzerinde afrodizyak etkisi yaratan kırmızıyı kıyafet rengi olarak seçmesi bir yana, bir de anne sözü dinlemeyip düz yoldan gitmek yerine, ormanın içine sapmış seksapel ve asi kızıdır masalların. buda yetmezmiş gibi hiç muhatap olmaması gereken kurt ile muhatap olup aile yaşantısı ile ilgili bilgiler verir bu kurda ve yok yerden babaannesinin 70 inden sonra kurt tarafından yenmesine zemin hazırlamıştır. kısacası ağzı da gevşektir kızımızın.
günümüz kezban kızları kırımızı başlıklı kız masalını dinleyerek büyümüştür.
pamuk prenses ve yedi cüceler:
bu masalı fena halde erotik içerikli bir filme dönüştürebilirim ama ne de olsa 3-6 yaş arası çocuklara anlatıldı yüzyıllar boyu. bundan mütevvelid bir hatrı var o yüzden çok derinlere inmeyeceğim.
üvey anne elinde büyümesi nedeni ile yaptığı dengesizliklere bir nebze olsun anlayış gösterilebilse de pekte hanım hanımcık bir kız değildir efendim. hadi o ormana talihsizlik sonucu düştün anladık. yedi cüceler de seni sevdi korudu kolladı, bunları da anladık da... yedi erkeği bir kenara koyup da elin prensine kendini öptürmek nedir? şekilcidir efendim bu kız. kendisine saygı gösteren, sahiplenen, yedi erkekten (cüce olmaları erkek olduklarını gerçeğini değiştirmez)birini değil de neden prensi? demek kardeş değilmişsiniz. adamlar cüce diye pas vermemişsin işte bal gibi. hayır o da değil, o prens seni alıp saraya götürüyo falan ya evlenmeyecek seninle haberin olsun. neden olarak da ormanda yedi erkekle aynı evde yaşadın aylar boyunca sana güvenip seni kendime eş etmem diyecek.
günümüzün biscolata erkeklerine hayran kızları hep bu masalı dinleyen kızlardan çıkmıştır efendim.
kül kedisi:
masal dişileri içerisinde en tehlikelisi. gitmek istediği baloya gidebilmek için bal kabağından araba yapmak, farelerden uşak yapmak gibi her türlü dalavereyi çevirebilmiş hatundur. korkulur kendisinden. hırslıdır. ama belli etmez. amaçlarına ulaşabilmek için hiç çekinmeden iyi niyetli periyi bile kullanmıştır. tamam aile bi haksızlık etmiştir kızımızın çevirdiği dolaplarda hiç tekin değildir. o anne boşa sen gelmiyorsun küçük hanım dememiştir yani. daha önce yediği haltlardan dolayı cezalıdır. izin vermeyen ailenin arkasından gene de kendi bildiğini okuyup baloya gitmesine değinmiyorum bile... baloya geç kalması prensin tüm ilgisini üstüne seçme çabasıdır ki başarmıştır da. aygın baygın bakmalar, of geç kaldım eve gitmeliyim demeler, ayakkabıyı düşürmeler...
günümüzün anne ben bu gece mervelerde kalıcam kızları hep bu kül kedisi masallarını dinleyerek büyümüştür efendim. hatta aşkım hiç bir şey yapmayalım sadece sarılıp uyuyalımcı* kızların bir kısmı da bu gruptan çıkmış olabilirler. emin olamadım şimdi.
rapunzel:
bir kuleye hapsedilmiş olan bu kızımız sevgilisini internetten ya da telefonun tuşlarını rast gele tuşlayıp sapıklık etmiştir. oda değil sevgiliyi pencereden içeriye almak ne demek? niyetin iyi olsa o sevgiliyi kapıdan alırsın değil mi? üstelik o prens hep gece gelir. sabah gider(?)bir kule de iki kişi, biri erkek biri dişi? adamın saçlarından tırmanarak olimpiyat yarışlarına katılmasını sağlayacak azme sahip olmasının sırrı nedir? orada neler oluyor rapunzel(?)
günümüzün erkeğin evine gidip, yatağına uzanıp ama hiç bir şey yapmayalım sarılıp uyuyalım kızları hep bu masalı dinlemişlerdir efendim. hem kül kedisini hem rapunzeli dinleyerek büyüyen kız modelinden ise uzak durulması önemle tavsiye edilir.
polyanna:
yalancının tekidir. herkese ama canım o kadar da kafana takma gelir geçer bak şu noktadan bak aslında başına gelenler iyi bile olmuş deyip deyip milleti salak salak gülücüklere gark eden bu kız, kendi ayakları sakatlandığında hayata küsmüş. kaprisinden, trinbinden ortalık kıran geçirmiştir. iki yüzlüdür, yalancıdır, kalpazandır...
günümüzün her derdi dinleyen ah canıım kıyamam ben sana deyip zor günlerinde herşeyin hayırlısı be gülüm modeli insanları bu masalı dinleyerek büyümüş tiplerdir.
veeeeeeeeee geldik esas oğlana...
beyaz atlı prens:
her ne hikmetse masallarda dişilerin adları da hep değişir de bu beyaz atlı prens hiç değişmez. zengin züppesi, işi gücü olmayan ormanda beyaz atı ile fink atan bu hergelenin götürmediği masal kızı kalmamıştır. ormanda kırmızı başlıklı kızla kısa bir flört edip, ordan pamukprensese uğrar bir buse alır, akşama doğru saraya geri dönüp akşamki partiye hazırlanır. gece 12 ye kadar külkedisi ile takılır. bakar ki kül kedisinden hayır yok rapunzelin kuleye gidip gece orda kalır. her çiçekten bal almaya meyillidir kısacası. baba parası yer, bir iş tutmaz. kral baba arada ağırlığını koyar höytt şu sarayın işleri ile az ilgilen diye fırçalar ama nafile. değişen hiç bir şey yoktur. hiç biri ile evlenmez. gönlü hep hiç bulamadığı o uzaklardaki sevgilidedir. hayal dünyasında yaşar. fakat onunda sonu külkedisi gibi masalların en tehlikeli hatunu ile gelir. helak olur. elinde bir cam ayakkabı -ki kül kedisinin planını zaten anlatmıştık- diyar diyar dolanır. iyiye güzele kendini ona verene gitmez de kalbi gider en kötüye takılır.
demiştim size kül kedisi masal kızlarının en tehlikelisidir diye.
--spoiler--
ingiltere´de merkezi bulunan Parapsikoloji Araştırma Merkezi (PRG group,) bilim tarafından tam olarak halen anlaşılamamış doğaüstü güçleri olan insanları araştırmak için şu sıralar çok yoğun çalışmalar gerçekleştiriyorlar. Bilindiği üzerebazı insanlar beyin güçleri ile normalde yapamayacağımız bazı olayları öngörebiliyorlar.
Telepati, maddeleri hareket ettirebilme, geleceği görme gibi şu anda "Heroes" veya "4400" gibi dizilerde çok işlenen bazı yetenekleri sergileyebilen insanlar var. Siz de bunlardan biri olabilirmisiniz?
--spoiler--
başlığından yola çıkarak, doğa üstü bir güç edinme hakkınız olsaydı tercihiniz ne olurdu?
kesinlikle insanların düşüncelerini okumak derdim.
o kadar çok şey yaşanır ki birlikte artık karşıdakinin beynini okuyabilirsiniz. bu normaldir.
asıl gariplik daha önce hiç karşılaşmadığınız biri ile bunu yaşamaktadır. sürekli olarak birbirinizin cümlelerini kesersiniz. aynı anda aynı şeyi konuşur, aynı anda susar, aynı olaya çok benzer tepkiler verirsiniz. konuştukça bu benzerlik daha da derinleşir. ve en sonunda gözünüz korkar... uzaklaşmak iyi gelecek gibidir. karşılaşmak bile istemezsiniz.