aradan yıllar geçmiş*
uzun zaman önce yazmayı bıraktığım uludağ sözlük'e yeniden bakayım dedim. nereden aklıma geldi onu da bilmiyorum. bir zamanlar ne yazdığımı bile unutmuşum. sanki çocukluk günlüğüme bakıyorum gibi hissettim kendimi. dışarıda tıkır tıkır yağmur damlaları... odamda loş bir ışık... romantize etmeye çalışmak değil de hakikaten romantik bir ortam içerisinde geçmişime bakıyorum. anı yaşamayı bir kenara bırakmak yada başkalarının gözüne sokma görgüsüzlüğü değil benimkisi. olur da seneler sonra yeniden bakarsam yeniden çocukluk günlüğümü okuyor hissini yaşamak için...
aradan geçen uzun zaman hem beni değiştirmiş, olgunlaştırmış; hem de hayatımda tonla değişiklik olmuş. çok farklı mekanlarda çok farklı insanlar etrafında dönen bir hayat...
ha mutlu muyum? hem de çoook! gerisi mühim değil.
son not: herşey olacağına varıyor. her bozukluk düzeliyor zaman denen ilaçla birlikte.
bir tek bende var sandığım harika olay. meğer başkalarına da oluyormuş, sevindim bildiğin.* o ses arka fondayken öyle güzel uyunur ki. transa geçmiş gibi oluyor insan.
şu anda insanların büyük bir azimle yazdıklarının yaklaşık 60 yıl sonra sonraki nesiller tarafından ibretle ve merakla okunacağı gerçeğidir.
sosyal medyadaki tüm fotoğraflar, yazılar, tartışmalar vs. hepsi gün gelecek ölmüş insanların hatıraları haline dönüşecek. isterseniz twitter ve facebook gibi sosyal ağlara bir de bu yönden bakın.
bir gün torununuz diyecek ki "vay be! dedem de amma ayran gönüllüymüş."
çok aşıksındır. o kadar aşıksındır ki hayatında ondan başkası yoktur. hatta sen bile yoksundur. ne gecen kalmıştır ne de gündüzün. vücudunu saran bir kanser gibi teslim olmuşsundur sevdaya.
onu görmediğin her an büyük bir ızdıraba dönüşmüştür. onsuz geçen düşüncelerin bile ihanet gibi gelmeye başlamıştır. ilk uyandığında o aklına gelir, aynen uyumadan hemen önce onu hayal ettiğin gibi.
neticede yapacak hiçbir şey kalmamıştır geriye. ya sen bu aşkı hazmedip normale dönmelisindir ya da aşk seni kocaman bir okyanus gibi yutup derinliklerinde öğütecektir.
netice olarak kendini tercih edersin. evlenirsin onunla ve ölümcül aşkının yavaş yavaş sıradanlaşmasını beklersin. işe yarar muhakkak. kurtulursun ama o aşkı da feda ederek...
işte tam da bu yüzden evlilik, bazen ölümüne aşık olunan insana duyulan hislerin normale dönmesi için yapılandır.
islam'da gayb diye bir kavramın varlığından haberdar olmayan cahillerin güya müslümanlara çamur atmak için uydurdukları sorular.
1-islam her şeye cevap verme iddiasında değildir. yaratıcının mutlak bilen olması yani her şeyi bilmesi başka bir şeydir, gönderdiği dinle bildiği her şeyi insanlara aktarması başka bir şeydir.
2- müslümanlar sonuçta insandır. insan her şeyi bilebilecek bir varlık olsaydı yaratıcıyla ne farkı olurdu ki? o yüzden insanlar her şeyi bilemezler.
profesyonel olarak yalancılık kariyerine devam eden çok yakın bir tanıdığımın beyanatı.
olay şöyle oluyor kısaca: bu şahsın babası ve dedesi aynı anda kalp rahatsızlığından ötürü hastanede. annesi şehirdışında dedenin yanında hastanede. e baba da hastaneye kaldırılınca üzülmesin diye haber verilmeyen ve ilkokula giden ufak kardeş şüpheleniyor tabii durumdan.
komşusu çocuğu okuldan alırken çocuğa diyor ki baban dedeni ziyaret etmek için şehirdışına gitti. anneni de alıp beraber dönecekler.
bunu duyan tanıdığım: "ben bu kadar profesyonelim. 40 yıllık yalancıyım ama böyle yalan görmedim." diyerek takdirini beyan etti.
duyunca ben bile takdir ettim. o nasıl bir yalandır bir taşla üç kuş birden vurabilmiş komşu. korkulur valla o komşudan.