ilkokul ikinci ya da üçüncü sınıf zamanları sınıfımızda Ayşe nur tası diye bir kız vardı*.
Sınıf öğretmenimiz babanın adı sefer mi diye sormuştu, kız hayır dedi tabi kimse bişey anlamadı o yaşta.
Yıllar sonra şimdi aklıma geldi tatlı şakaymış aslında. *
bok gibi yaşıyorum. otuzuma geldim ve hayatımın en paralı dönemini yaşıyorum, sanırım bunu bazı noktalarda kaldıramadım.
iki gün önce 200 promille aramamı pert ettim, vurduğum arabada pert oldu. alkollü olduğum için kasko sigorta hepsi iptal. yüklü bir miktar götüme kaçtı.
hayvan gibi rakı içtikten sonra aptal bir kızı sikmeye gidiyordum gecenin üçünde.
ev arkadaşım escort amk, kız eğlenceli diye devam ediyorum bu duruma ama mantıklı hiçbir yanı yok. arkadaşlarını siktiğim için sıyrılamıyorum da işin içinden.
içmediğim gün yok, sabahları zurna gibi uyanıyorum, akşama kadar başım ağrıyor.
sabahları kalktığımda her seferinde nerde uyandım diye sağa sola bakıyorum. sürekli bir yerdeyim ve bazen evdeyim sanıyorum uyandıktan bir kaç dakika sonra farkediyorum evde olmadığımı.
işlerimi savsaklayacağım ve büyük bir çöküşe gireceğim diye çok korkuyorum. acilen toparlanmak ve bu çevreden sıyrılmam lazım.
transfer politikaları, yönetimleri her şeyleri şaka gibi.
transfer yapıyorlar tamamen yerse mantığıyla.
alıyorlar alıyorlar oyuncuları hoop bir bakmışlar yabancı hakkı bitmiş. bruma'yı gönderme planları olduğu söyleniyor ya şaka gibi.
benzer bir örnek olarak yine steven caulker'a dünya para verip tek maç oynatmadan gönderdiler.
sayın ali koç'a önerim; hazırdan sonu gibi save yapıp öyle devam etmesidir. istediği gibi gitmezse transfer sezonu kapatıp baştan başlayabilir haziran ayından.
2010'dan beri sözlükte yazarım. net söyleyeyim arkadaşlar; sözlük en sikko günlerini yaşıyor, ortam mortam yok, kafa insan yok, yazdığı bir yere vuran yok, komik biri de yok amk bir sikim yok.
bir yıldır hayvan gibi fitness yapan bir abiniz olarak sorularınızı alabilirim beybiler.
bir yılın sonunda vücudum büyük oranda istediğim seviyeye ulaşmış durumda, kollarımı biraz daha kalınlaştırmak istiyorum sadece.
çok bilgili olduğumu iddia etmiyorum, ama şuana kadarki tecrübelerimden çıkarttığım sonuçlar şu şekilde;
- bir hocadan ya da interenetten yardım alarak bir program çıkart, kas kümelerini günlere böl.
- haftada dört antrenmandan az kesinlikle yapma.
- ortalama idman süresi için bir - bir buçuk saat yeterli bokunu çıkartma. ama o bir buçuk saat bittiğinde adım atmaya halinin kalmaması lazım. başka türlü kaslar büyümüyor.
- hayvan gibi beslen, ama cidden hayvan gibi. sürekli yemek ye, sağlıklı yemekler. sabah dört yumurtalı omlet ve öğlen yemeğinde yarım tavuk ya da 300 gram biftek yiyorum ben. akşamları da sebze ve et karışık yiyorum.
- antrenmandan iki saat önce pirinç ya da yulaf ye. birazda kuruyemiş ekleyeblirsin.
- karbonhidratı asla ihmal etme.
- antremanın esnasında hiç bir besin tüketme, sadece su iç.
- antrenman bitince protein tozu iç.
-alt vücudu ihmal etme.
Not: yeni başlayan arkadaşlarla programımı paylaşabilirim.
sezonun açık ara lideri ve şampiyonudur kendileri.
ayrıca fenerbahçeye karşı devam eden bir seri yok arkadaşlar. kadıköyde götünüze şarap tıpasını sokmuştuk hatırlarsanız geçen sene. ligde yenmemiş olabiliriz, bahsettiğim maç kupa maçıydı ama çok önemli değil.
durup dururken aklıma gelmiş bir zamanların dehşet-ül vahşet hatun kişisi.
boş boş duruyordum biraz araştırayım dedim, instasına falan baktım. biraz göz gezdirince üzüldüm, dedim kanser falan atlattı herhalde.
sonra bunu araştırdım, baktım yok öyle bir şey.
yaş daha 41, bir dünya starı için çok genç bir yaş bence. fotolarına bakınca 55 izlenimi uyandırıyor ama.
sevgili kate! derhal kendine çekidüzen ver. nasıl yaparsın lan bunu kendine, sen dünyanın en güzel kadınlarında biriydin. o boktan maskülen tarzını değiştirirsen bence hala öyle olabilirsin.
bir hayat kadınına ya da jigoloya sıradan bir insanın seksten keyif vermesi imkansızdır arkadaşlar.
hoşlanırsa zevk alır diyen olmuş, hoşlanması da imkansız gibi bir şeydir.
doğru insan nerede ne yapmasını bilendir. üniversite yıllarında tabi ki ilk buluşmadan lahmacunda yenir dönerde.
sonraki yıllarda bu tarz ''samimi'' yaklaşımlar yanlış anlaşılabiliyor.
maaşı dolgun, tahsilli ve altında arabası olan bir hanımı kebapçıya götürürseniz muhtemelen sizle son buluşması olur.
ya da jilet gibi kapınıza gelip sizi evinden almış bir iş adamı ile ''nereye gidelim'' sorusuna lahmacuncu derseniz yüksek ihtimalle onunda sizinle son buluşması olacaktır.
her şeyin yeri ve zamanı vardır. samimi bulduğunuz bir şey başka bir zaman ve mekanda çok yersiz olabilir.
ayakkabılık ayakkabı kaynıyor, dechatlon'dan aldıklarım, indirimden aldıklarım, flo'dan aldığım şık görünümlü uyduruk ayakkabılar vs. vs.
iki çift skechers aldım 1 yıl kadar önce, kesinlikle artık başka bir ayakkabı giyemiyorum. geçen köpeğimi yürüyüşe çıkarırken başka bir ayakkabımı giyeyim dedim dolapta dura dura eskiyor, tahta sandalet giymiş gibi hissettim yemin ediyorum.