efkan şeşen'in en güzel parçalarından birisidir...
''ne çok şey kaybetmişiz
farkına varmadan
ekmek tuz gönülde hicran
sızısı duyulmaz olmuş her an
içimde tutsak güzel bir insan
yol alıyor her şeye rağmen''
oysa ne kadar zordur her şeye rağmen yol alabilmek.. onca sızıya, kalp kırıklığına rağmen yürümeye devam etmek hem de pişmanlıklarla dolu olan geçmişin gölgesinde... istemeden yol alıyorsun.. işte zamanın sihri de burda sen durdurmak isterken akıp gidiyor, istemeden yol alıyorsun sonra da arkanı dönüp vayy be her şeye rağmen tutunabilmişim diyorsun.. tutunan sen değilsin ki seni tutan zaman.. idrak edemiyor bunu beyinlerimiz.. sonra da bu döngüde sıkışıp kalıyoruz...
''küllerin altında hayat var
mademki gelmişiz gidiyor
bırak gitsin tutsak yaşanmaz''
bırakıyoruz kendimizi zamana sırf sıkışıp kalmamak için o döngüde...
seçimlerde yapılması gerekeni yapan nadir illerden biridir.
onurlu seçmeni ne yapılması gerektiğini sandıklarda göstermiştir!
bir de gewer gibi güzide bir ilçesi vardır. [gitmesem de görmesem de tandığım ]bütün gewerlilerin gözündeki o ateş bütün gewer halkında bulunuyor olmalı...
ilk gençlik yıllarımın, çocuksu heyecanımın rengine sahip flamaları vardır. seneler evvel mitinglerde, eylemlerde o turuncu rengi arardı gözlerim, bulunca nasılda ışıldardı, kalbim atardı hızlıca. benim için hep aşkın ve devrimin rengidir turuncu.. tek tek biriktirdiğim 3 senelik bildiri arşivim bile vardır. her satırını okuduğum, beynime kazıdığım bildirler...
o kızı joplayan, tekme tokat dalan, hastanelik eden, yukarıda şerefsiz bir şekilde entrtler girenlerin o kız kadar göt taşımıyor olması, onun kadar cesaretli ve yürekli olmayışı ne kadar üzücü. bi de bu insanların her halta soktukları, herşeyi halledebileceklerini düşündükleri bir sik taşıması da çok ilginç!
hopa da öldürülen metin lokumcunun katilleri kadar sizlerde puştun önde gidenisiniz. orospu çocuğu diyicem ama analarınızın ne günahı var sizin gibi it doğrucağını bilseydi doğurur muydu acep!
küçük iskenderin güzel marmara'sı.. sadece onun değil hiç bir zaman bir çift bacağa sahip olamayacak deniz kızlarının, hayatın dibini görenlerin, yalnızlıkla sevişenlerin, yarının başka bir gün olacağına inanaların ve inanmaktan vazgeçmeyenlerin, gökkuşağından darağacı yapanların, yitik umutlara bel bağlayanların güzel marmarası'dır o.. bazen hiç birşey anlayamazsınız şiirlerinden bazense şiirlerindeki 1 mısrayı rehber yaparsınız karanlık, manasız, içinde kaybolduğunuz dünyanıza...
''anlamın ötelendiği an'larda
kendini bulmaya çalışan ben kaç kere
bir intiharın ellerinden tutmaya çalışacaktı...
hantal akşamların saadet öyküleri nasıl da
yabancısı olduğumuz şeylerdi''
bu tarz siyaset terk beyinlerin açtığı başlıklar ve onun altında aslansın kaplansın yeeaağğ gibilerinden bu saçmalığa destek veren güruhtan varlığı daha anlamlı olan bir güruhtur efendim.
sevdiğinden değil kendinden vazgeçen kişidir. bazen karşındaki çok sevdiğin, onun seni çok sevdiğini bildiğin halde sizden yüzyıllar önce ayrılmış yollar, başkalarının gördüğü ama sizin görmediğiniz farklar kısacası siz ve sizin hislerinizin ötesinde gelişen her türlü şey kişinin -ne kadar çok sevse de- ilişkiyi bitirmesini sağlıyor.. ne korkaktır bu kişi, ne sahtekar ne de cesaretsiz... sadece bu dünya ve onun kurallarına yenik düşmüştür o kadar...
--spoiler--
ömrünü başörtü düşmanlığına adamıştır.
ömrünün son yıllarında başını örtmeye mecbur kalmıştır.
(bkz: ilah-i adalet)
--spoiler--
yaşasaydı bu düşünceye sahip hasta ruhlu, kendini müslüman (!) zanneden, beyin terk insanların onun başardığı, insanlığa ve bilime katmış olduğu faydanın yüzde 0,00000000000000001 bile gösteremeyecek olamanın elemiyle belki de ölebilirdi. kimsenin başıyla, kıçıyla uğraşmış bir kişi değildir, kendini tamamen topluma ve insanlığa adamıştı.
bir kazım koyuncu sever olarak benim de zoruma giden olaydır. facebook, divitter vb paylaşım sitelerinde sanki şarkı piyasaya ilk defa çıkıyormuş gibi insanların paylaşmalarıda enterasan..
gerçi öyle değişik bir zamandayız ki milii takımın başarı sevincine, siyasetle uzaktan yakından alakası olmayan tiplerin referandum sonrası halkı istediği gibi yargılamasına, sadece on kasımda profillere atatürk'ün koyulmasına, can yücel'i facebook sayesinde tanınmasına, küçük iskenderin facebook sayesinde meşhur olmasına şahit olduk... dolayısıyla bu duruma da pek şaşmamak lazım!
bekaret.. yine bekaret.. yine türkiyeden manzaralar..
her şey bir kenara bir baba öz kızına, canından bir parçasına niye bunu yaşatır ki, hayatının solup gitmesine nasıl izin verebilir ki...
lanet olası beyinlerin sadece sokup çıkarmaya çalıştığı bir ülkede yaşıyoruz. bu işin türk, kürt, laz ayırımı yok, hepiniz yapıyorsunuz, sevgilinizin sizden önce birinin altına (!) yatıp yatmadığını öğrenmek için onun söylediklerine inanmadan test etmeye kalkışıyorsunuz.. bu adi herifin yaptığının sizin yaptığınızdan bir farkı var mı.. bir kadının kalçalarına bakarak götten vermiş midir gibi muhabbetleri yapmanın bu zihniyetten farkı nedir??
kadınları hala et yığını olarak görmekten ne zaman vazgeçecek insanoğlu...
ahmet kaya bu toprakların yetiştirdiği en cesur sanatçılardan birisidir. öyle olmasaydı, diğerleri gibi (bkz: nihat doğan) iktidar yardakçılığı yapar ya da halkını aşağılardı. (bkz: demet akalın)ayrıca öyle birisi olmadığı için hem siyasi tavrını hem de insani kişiliğini yeni yetme tiplerin anlayamaması çok normaldir. ahmet kaya'yı sadece kürtler değil ; bu topraklardaki bir çok insan dinler. siyasi görüşü ne olursa olsun bir çok insanın saygı duyduğu hala şarkılarını dinlediği bir sanatçıdır.
özet geçiyorum; her beyinin algılayamayacağı türden eserler ortaya koyan bir sanatçıydı.
facebookta anasayfada sol tarafta çıkan senin ya da arkadaşlarının eklediği fotografları gösteren bölüm.
fotograf anıları diyince insanın hafızasında siyah beyaz ucu yırtılmış eski zamanlardan kalma fotograf canlanıyor, ama gel gör ki 2 ay önce eklediğin dandik bir resim çıkıveriyor karşına...
abisinin feryadları arasından sadece şunları duyabildim;
bir kaç gün sonra bir oğlum olacak adını vedat koyacağım, artı derviş koyacağım keşke barış koysaydım, yer yahu yeter..
yeter yahu yeter derken insan tutamıyor gözyaşlarını, artık yetti gerçekten.
mahir olmak zordur vesselam. mahir gibi dağ yürekli olabilmek, mahir gibi kendini halkına feda edebilmek, geleceğe ışık olabilmek, üretken ve etkin olabilmek vs vs.. mahir için yazılacak söylenecek öyle çok güzel şey var ki.. ne yazsam, ne söylesem hep eksik, hep onu tam olarak ifade edememiş olacağım...
kensini tanımam etmem ancak nickini görür görmez pek sık yapmadığım birşeyi nick altına birşeyler yazmyı istedim.
umarım bu çöpe dönmüş sözlükte nickinin hakkını vererek yazar..
ne yaparsa yapsın; ister akşama kadar evinde yatsın, ister akşama kadar ayakları leş(!) gibi kokana kadar çalışsın yine de akşam olunca kocasını memnun etmek zorunda olan kadın!!!!!!!
ne olursa olsun kadınlar sadece erkeklerin altında onların zevkleri için varolan yaratıklardır değil mi??
şu sıralar dt tiyatrolarında sahnelenmektedir. seyirciyi sıkmayan, oyunculuğun müthiş olduğu bir oyun. her ne kadar gözü yoran bir dekor olsa da oyunun akıcılığıyla dekora değil tamamen oyuna odaklanıyorsunuz. kafeslerin içine hapsedilmiş balık figürleriyle aslında yabancı ve yabancılık duygusu güzel şematize edilmiş.
gitme turnam boran olur kış olur
ince kemiklerin donar taş olur
hava böyle kalmaz hoş olur
size yolu tarif edem turnalar
sılaya doğru gidin turnalar
garip turnalar
gökyüzüne bölük bölük dizilir
çok firgatlı öter bağrım ezilir
bir gün gurbet ele kabrim kazılır
size yolu tarif edem turnalar
sılaya doğru gidin turnalar
garip turnalar
sefil turnam gökyüzüne çıktıkça
yarem tazeleyip derdim deştikçe
gurbet elde yar aklıma düştükçe
size yolu tarif edem turnalar
sılaya doğru gidin turnalar
garip turnalar..