Bugün başımdan geçen bir olaydan sonra aklıma gelen başlıktır. iş çıkışı arkadaşlar dedi bir avm ye girelim de yemek yiyelim. Neyse hadi gidelim dedim gittik. içeri adımımızı attık ve arkadaşlarımdan biri işte o cümleyi söyledi: "ayy ne kadar sıcak keşke bizim ev de böyle sıcak olsa." gözümden yaş geldi. Bu nasıl garibanlıktır dedim avmde yatmama izin veriyorlar diye şükrettim. Yok la öyle bir şey evde kalıyorum.
dalyanlar ikiye ayrılır. daimi dalyanlar, denizlerin kuytu ve çukur yerlerinde, göllerde ve nehir ağızlarında, kazık, çubuk, taş ve beton gibi maddelerle sınırları değişmeyecek şekilde suni engellerle çevrilmiş su sahaları dahilindeki balık avlama yerleridir. geçici dalyanlar ise, anlatılan türden balık avlama yerlerinden daimi surette sınırlandırılmış olmayıp, su üstünde şamandıra gibi geçici şeylere bağlı balık ağlarıyla çevrilmiş olan balık avlama yetleridir.
denizlerde, göllerde ve nehirlerde balık avlamaya mahsus, su altında ve su üstünde herhangi bir sabit veya geçici engellerle çevrilmiş olmayan tabii su sahalarıdır.
değerli sözlük yazarları bir fakiri sevindirmek hiç bu kadar kolay olmamıştı. sizden pilotkalem ayarında koyuluk yoğunluk gibi özellikleri özellikle ve ömrü uzun tükenmez kalem tavsiyesi bekliyorum. papermate inkjoy kullanıyorum 20 sayfa yazınca cortladı. engin tecrübelerinizle bir el atın. (bkz: hadi be aslan)
kanun kabul tarihi 15 mart 2007 resmi gazete tarihi 28 mart 2007 resmi gazete nosu 26476 ve kanun nosu 5604tur. 4 maddeden olusur. 1. madde 9 fikra 2. madde 2 fikra olmak uzere kisa ama islevsel bir kanundur.
5604 sayili mali tatil ihdas edilmesi hakkinda kanunun kisaltmasidir. kanun 4 maddeden olusur ve genel olarak mali islerin tatile gelmesi hasebiyle ne kadar sure uzayacagini duzenler. (bkz: mali tatil ihdas edilmesi hakkinda kanun)
A kotası ve B kotası adı verilen iki kota mevcut. A kotası yurtiçi talebe göre üretilen ve pazarlama yılı içerisinde iç pazara verilebilen şeker iken B kotası ise A kotasının belli bir miktarı ihtiyat amaçlı ayrılan ve güvenlik için bulundurulan şeker oluyor. C şeker dediğimiz ise bu ikisinin dışında üretilen yurt içinde pazarlanamayan şeker ile ihraç olmak kaydıyla temin edilen ham ve beyaz şekerdir. Detaylı bilgi için (bkz: 4634 şeker kanunu)
Vücudumuzdaki %20 etkenin %80 etki ile sonuçlanmasıdır. Herkes hayaline göre etkileri belirlemekte serbesttir. Fakat etkenler sonsuza kadar baki kalacaktır.
Avrupa Birliği 1952 yılında Avrupa Kömür Çelik Topluluğu olarak kuruldu. 1957 yılında Roma Antlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu adını aldı. Bu ilk birlikteki ülkeler Batı Almanya, Hollanda, Fransa, italya, Belçika ve Lüksemburg idi. 1969 yılında Lahey'de ingiltere, irlanda, Norveç ve Danimarka'ya ilişkin müzakereler başlatıldı. Bu dört ülkeden Norveç halk oylaması ile birliğe girmekten vazgeçtiği için 1972 yılında ingiltere, irlanda ve Danimarka ilk genişlemeyi gerçekleştiren ülkeler oldu ve Avrupa Ekonomik Topluluğu ülkeleri sayısı 9'a yükseldi. 1981 yılında Yunanistan birliğe alındı ve ülke sayısı 10'a çıktı. Bu alınışın hikayesi biraz ilginç aslında. Yunanistan NATO'NUN askeri kanatından Kıbrıs meselesini öne sürerek ayrılmıştı. Geri dönmesi Rusya'nın Egedeki tehlikesini azaltacağından Amerika Birleşik Devletleri ısrarla Yunanistan'ın NATO'NUN askeri kanadına geri dönmesini istemekteydi. Fakat Türkiye olarak biz bu durum karşısında Kıbrıs meselesi yüzünden Yunanistan'ı geri almama yönünde karar almıştık. Bunun üzerine de Amerika Birleşik Devleti generallerinden biri Kenan Evren'e gelip, eğer siz Yunanistan'ın dönüşüne olumlu cevap verirseniz biz de ikinizi Avrupa Ekonomik Topluluğuna aldıracağız demişti. Buna inanan Kenan Paşa da Yunanistan'ın NATO'NUN askeri kanadına dönmesine onay verdi. Fakat işler hiç de umulduğu gibi olmayacaktı. Yunanistan, Türk tehlikesine karşı apar, topar topluluğa alınırken bize 1987'ye kadar ilişki durdurma cezası bir bakıma verildi. (Darbe) Amerikan Generaline ne mi oldu ? Bu olaydan üç ay sonra emekli oldu ve sırra kadem bastı tahminimce. :D Yunanistan'ın topluluğa girişini müteakip 1985 yılında Portekiz ve ispanya'nın da katılımıyla ülke sayısı 12'ye çıktı. 1990 yılında Berlin Duvarının yıkılmasının ardından da Doğu Almanya Batı Almanya ile birleşerek topluluğa iştirak etti. Fakat bunu bir genişleme olarak sayamıyorum; çünkü ortada bir genişleme değil var olan bir devlet ile bir birleşme söz konusu. Gelelim 1992 yılına. Bu yılın özelliği önemli bir anlaşma olan Maastricht Anlaşması. Maastricht Anlaşması, 7 Şubat 1992 de imzalanan ve AET'nin AB olması yolundaki son adım olan ekonomik ve parasal birliği de gerçeklestirme yoluna girdiği anlaşmadır. 1995 yılına gelindiğinde Avrupa Birliği adı altında ilk genişleme ama genel olarak 4. Genişleme gerçekleşti. Yani; isveç, Fillandiya ve Avusturya'nın birliğe girişi tamamlandı. Ülke sayısı 15'e çıktı. 1 Mayıs 2004 yılında ise Avrupa Birliği tarihinin en büyük genişlemesini gerçekleştirerek tam 10 ülkeyi bünyesine aldı. Bu ülkeler; Kıbrıs, Estonya, Macaristan, Letonya, Litvanyai Malta, Polonya, Slovakya, Çek Cumhuriyeti ve Slovenyadır. En sonunda ise 1 Haziran 2007 yılında Bulgaristan ve Romanya'nın katılımıyla ülke sayısı 27'e çıktı ve Avrupa Birliği bugünkü halini aldı...
michael douglas'ın the game filmi ile sürekli olarak irtibat kurduğumdan dolayı sonunda hayal kırıklığına uğradığım filmdir. Yine de izlenesidir. Tek yapmanız gereken anı yaşamaktır. ilerisi ile ilgili hayal kurmayın ne olur. Ayrıca bu Gerard Butler denen herif gerçekten yakışıklı kabul etmek lazım. Her kadın gidiyor valla.
Öncelikle filmde bir karı koca hafta sonu evlerinden ayrılmak zorunda kalıyorlar. Koca iş görüşmesi için patronun yanına gidecek, kadın ise arkadaşlarıyla doğum günü partisine yol alacak. iş görüşmesi önemli olduğundan adamımız yani Butler (Neil) bu aktiviteye katılamıyor ama çok da üzülüyor karısı (Abby) ile beraber olamadığı için. Sonra bu ikisi kızlarını bakıcıya bırakıp arabaya atlıyorlar. Arabadayken bir süre sonra arka koltuktan bir adam beliriyor tahmin ettiğiniz gibi Brosnan (Tom) ve olaylar dizisi başlıyor. Kızlarının hayatlarının tehlikede olduğunu söyleyen Tom Ryan artık karı kocaya türlü türlü maymunluklar yaptırmaya başlıyor. Paralarını çektirip yaktırmamı dersiniz, adamın karısını tacizler mi yoksa adamı saat kulesinin üstüne çıkartıp yükseklik korkusu olmasına rağmen ayakta dikmesi mi. Artık karı koca canlarından bezmiş bir halde son olarak patronun bilmediğimiz ormanlık alanındaki evine geliyoruz. Artık pert haldeki kocaya son görev veriliyor. Git patronunu vur. Herif içeri girince ne görsün meğerse içeride patronu değil de karısını aldattığı sekreteri var. Bu bizim Tom Ryan da onun kocası. Kayalara geldiğini anlayan Neil artık aşk yaşadığı sekreteri vurmak zorunda olduğunu anlayınca yapamam mapamam ayaklarına giriyor. Sonra da Tomun vur yoksa arıyorum bak kızın telef tehtidlerinden sonra kadının kafasına bir el ateş ediyor. Ama sürpriz, silah boş. Hemen ölümle yüzleşmiş karı ve yıkılmış psikopat kocayı bırakıp arabaya ulaşan Neil kızlarının evde olduğunu öğrendiği için eve doğru sürüyor. Bu sırada karısına da beni iş arkadaşımla karıştırmış herif yanlışlıkla benim aldattığımı sanmış palavralarını utanmadan sıkılmadan sallıyor. Kadın da salaktı. Eve gittiklerinde kız odasında uyuyor ve bakıcı da hiçbir şey olmamış gibi ayrılıyor. Meğerse bizim karı da oyunun içindeymiş ve bizim malağa oyun oynamışlar. Para yakmalar, karakollar, oteller, kıyafetler hepsi birer yalanmış. Bu beklenmedik son ile şok olan herkes yok artık diyor ve film adamın kadına hissettirdiği duyguların aynılarını yaşamasıyla son buluyor. Özetle intikam soğuk yenen bir yemektir ile etme bulma dünyası sözlerinin karışımını; kadının fendi erkeği yendi klişeleriyle harmanlayan bir filmin sonuna geliyoruz.
Film izlerken keyifli, keyifli olmasına da birkaç eksik vardı. Bir kere film boyu Micheal Douglas ve Sean Pennin oynadığı The Game (Oyun) havası yaratılmış. Zaten rahat duramayan bir izleyici kitlesi var yani sürekli sonunu tahmin etmek için didinen birileri anlayacağınız ki ben de onlardan biriyimdir Oyun filmi gibi bir son beklerken ne alaka lan gibilerinden bir sonla buluyorsunuz kendinizi. Öyle bir son zaten olduğu için belki yapamamışlar ama o daha güzel dururmuş cidden diye düşünmeden edemedik. Ayrıca filmde bu Tom ile Abby hiç mi korkmadı kardeşim ders veremeden bir aksilik çıkmasından. Ya adam saat kulesinde dayanamayıp atlasaydı veya karakolda polislere artistlik yaparken kodese girseydi. Bütün filmin içine ederlerdi. Veya Tomun oğlu babasını gördüğünde Neil dayanamayıp bütün hikâyeyi çocuğa anlatsaydı. Aman Yarabbi! Ya da Neilın aklı başına gelseydi de karısını o hafta sonu aldatmaktan vazgeçip onunla gelmek isteseydi. O zaman kadın bütün bunları yaptığına pişman olmayacak mıydı? Uzun uzun hata aramaya gerek yok belki ama eğer izleyiciye ihtimal verirseniz adamlar düşünür be kardeşim. The Game gibi yapın biz de ihtimal düşünmeyelim. intihar bile düşünülmüşse bu iş güzel zaten. insan davranışları kontrol edilemez ya her an. Kaderi siz mi yazdınız bilmem ne bla bla bla. Bu iş konuşmak istedikten sonra uzar yani. Vakit de bir hayli ilerledi o halde yazımı başlığın geçtiği şiirin filmde de yer alan kısmıyla bitireyim.
Let Sporus tremble What? that thing of silk,
Sporus, that mere white curd of asss milk?
Satire or sense, alas! can Sporus feel?
Who breaks a butterfly upon a wheel?
Yet let me flap this bug with gilded wings,
This painted child of dirt that stinks and stings;
