Hindistan'ın Bihar eyaletine bağlı Kishanganj bölgesinin Suderbari köyünde, meclisin aldığı karara göre artık kadınlar cep telefonuyla konuşamayacak.
Kararın gerekçesi ise: 'Kadınlar cep telefonlarını kullanarak sevgilileriyle kaçabiliyorlar. Bu da sosyal atmosferi kirletiyor.'
Cinsiyet Faşizmi duymuş muydunuz alın görün..
Birkaç ay önce de iran'da kadınların üniversite okumaları yasaklanmıştı..
Bazı insanlar kütüphane oluşturacağım der, kitabını ödünç bile vermez.
Böyle bir şeye neden gerek duyarlar? egonuzu yükselttiği için mi, hava atmak için mi?
salt cimriliktir.
raflarda tozlanacağına verin başkalarının ellerinde yeşersin.
bu ülkede gerçekten kitap alacak parası olmayan insanlar var, bunu hepiniz biliyorsunuz!
Bu organ bağışı yapmak gibi bir şey..
ömrünün sonuna kadar kullandın, miadını doldurdun, neden ihtiyacı olana vermek istemiyorsun?
ihtiyacı olana ver, kütüphanelere bağışla, raflarda solmasınlar, kitap küsmez mi insana?
adamlar 5 ay önce isveç'te propaganda merkezi olarak tapınak açmışlar. hangimizin haberi var? yalnız haberde zerdüştlük için ateşe tapanlar diyor ama zerdüştler ateşe tapmazlar sadece ateşi kutsal sayarlar. haberin kaynağı burada;
~ Genellikle, iddaa da Barcelona'ya verilen oran kadar boyları vardır.
~ Her derbi öncesi ortaya çıkar fulbolda bilgiçlik taslar, takımının 11'ini say desen sayamaz.
~ Ofsaytı bozan defans oyuncusu gibi suç onda da olsa zeytinyağı gibi suyun üstüne çıkar.
~ Kendini Mourinho gibi zanneder tüm erkekleri yönetebileceğini sanır.
~ Çoğu Messi kadar kıvrak Ronaldo kadar da artisttir.
özellikle türkçe gibi bir kelimenin pek çok mânaya geldiği dillerde, bir sözle birkaç mâna ifade edilebilir.
dinleyenler bunu istedikleri anlama yorabilirler. konuşan kimse de bazen sarf ettiği sözlerin kötü neticeler doğuracağını düşünemeyebilir.
--spoiler--
lokantaya gidiyorsun, çorba içmişsin, garson geliyor:
- "Arkadan ne alırsınız?" diyor
Ben de mesela diyorum ki,
- "Sen önce önümdekini kaldır, Sonra döner verirsin. Arkadan kaymak isterim."
Bu garson ile kavga etmeden yemeğimi nasıl yiyebilirim ki?
--spoiler--
--spoiler--
bir de internet cafeler var; müşteri girer içeriye yer yoktur bir süre bekledikten sonra cafe sahibine
- "boşalan varmı?"
- "şimdilik yok ama ilk kalkana sen oturcaksın..."
Şimdi ben internet cafe sahibi ile kavga etmeden nasıl durabilirim ki?
--spoiler--
--spoiler--
Minibüs şöförü sesleniyor:
- Arkadan vermeyen kaldı mı?
Bende,
- arkadan uzattım sen önden alamadın mı?" diyorum.
Böyle bir minibüs şöförü ile kavga etmeden nasıl seyahat edebilirim ki?
--spoiler--
Avrupa genelinde kürtaj için yasal süre ortalama 12 hafta.
ingiltere'de bu oran bazı durumlarda 24 haftaya kadar çıkabiliyor.
isveç, Hollanda, Almanya ve Yunanistan gibi ülkelerde bu süre, duruma göre 18, 20 hatta 24 haftaya kadar çıkabilmekte. Ancak bu durumlarda tıbbi rapor isteniyor.
Avrupa'da kürtajla ilgili son durum şöyle:
Malta: Tamamen yasak.
irlanda: 1993'te yapılan referandumda kürtajın yasallaşması yüzde 67 oyla reddedildi. Sadece anne hayatının tehlikede olması durumunda kürtaja başvurulabiliyor. Tecavüz sonucu hamile kalmış bir kadın kürtaj yaptıramıyor.
Kıbrıs Rum Kesimi ve ispanya: Sağlık ve tecavüz durumlarında izin veriliyor.
Lüksemburg, Finlandiya ve ingiltere: Sağlık ve tecavüz gerekçelerine ek olarak "ekonomik ve sosyal nedenlere bağlı" kürtaja da izin veriyor.
Diğer Avrupa ülkeleri: Kadınlar herhangi bir gerekçe göstermeye mecbur bırakılmaksızın yasal olarak kürtaja başvurabiliyor.
Türkiye'ye örnek olarak gösterilen Polonya'da kürtaj 1997'de komünistlerin iktidardan düşmesinin ardından yasaklandı. AB'ye göre bu durum Polonya'da yılda ortalama 180 bin kaçak kürtaj operasyonu yapılmasına sebep oluyor. Polonya'da kürtaj şu 3 istisna dışında yasak.
+Anne adayının hayatı hamileliğin devamı durumunda tehlikeye girecekse
+Tecavüz durumunda
+Doğacak bebeğin ciddi sağlık sorunları varsa
Diğer Avrupa ülkelerinin aksine Polonya'daki kadınlar yasadışı kürtaj operasyonları nedeniyle herhangi bir cezai yaptırımla karşılaşmıyor.
1 ve 3'üncü durumlarda doktor raporu kürtaj için şart koşulurken tecavüz durumunda ise savcılıktan onay alınması gerekiyor.
Bir kadını bebeğini zorla aldırmaya teşvik etmek ya da zorlamak da suç olarak kabul ediliyor.
Tabiat ahlakı kovuyor. Nerde bir ahlak türemişse, orda tabiatla ahlak çatışma halinde. Sanatı doğuran mutlaka bu çatışmadır demiyoruz. Ama sanatı besleyen bu çatımadır diyoruz. Tabiat sanatla kurulu düzene baş kaldırıyor. itiyor onu. Hafife alıyor. Bozuyor. Ağuluyor. Sanatlar içinde bu özelliği en çak taşıyan da şiir sanatıdır. O kadar ki bu konuda birçok sanatların genel meselelerini şiir üstünde tartışmak yersiz olmaz. Çünkü Novalis'in bir sözünü uygulayarak diyelim; her sanat şiire dayanır, hatta şiir bile...
«Şiir alışkanlıklara karşı bir yaylım ateştir.» Bu yaylım ateş şiirin konusunda olduğu kadar diyalektiğindedir. Hatta daha çok diyalektiğindedir. Ama ahlaka karşı koyuş şiirin amacı değil. Belki fonksiyonu. Bu iki kavramı birbirine karıştırmamak gerekir. Şiirin çıkış noktasında yapıcılık da yakıcılık da yoktur. Bir noktadan sonra ise sadece yıkıcılık niteliği kendini gösteriyor.
Kurulu düzene aykırılık estetik içinde daha çok güzel çirkin, iyi-kötü kavgası şeklinde kendini sunmuştur. Güzeli yakaladıkları yerde kendilerini gerçeğin yükseltilerinde sanan düşünürler artık pek yok. Onlar neredeyse güzeli gerçeğe, gerçeği güzele indirgiyorlardı. Hatta kimileri eşyanın özüne ilk basmağın güzel olduğunu ileri sürecek kadar aşırıydılar. Ama böyleleri pek yok şimdilerde. Baudelair'i düşünelim, Baudelaire 1867 yılında öldüğü zaman estetikte yeni bir çağ başlamıştır. Baudelaire eskiyi kapamış yeniyi açmıştır. Daha doğrusu şiir Baudelaire'in serüveninde kendi ipuçlarını bulmuştur. Bazı ip uçları. Onun ölümünden bir yıl sonra Lautréamont'un Chansons de Maldoror'u yayınlandı. O günden bugüne şairlerbin yıllık güzelin yerine çirkini oturttular. Mısralarda iyi kötüye yenildi. Tanrının tası tarağı toplayıp göklere çekilmesi,insandaki şeytanın zaferden zafere koşması bu tarihten sonra ortaya çıkan gerçeklerdendir. insandaki öz, şiirle, evren içinde kendini deniyor. Kendi kurduğu tanrıların kendine aykırı sonuçlarını yeriyor. Çünkü Tanrı bir sonradan biçimdir. insansa önceden bir öz
Bugün şiirin bir ucu toplumsal planda insan haklarını kolluyor. Bu şiirin çekirdeğinde ahlaki bir kaygı bulunduğundan değil, belki kurulu düzene aykırılık niteliği ağır bastığından oluyor. Çünkü insan haklarındaki ilkeler daha yürürlükte değil. Çünkü o ilkeler kurulu düzenle daha çatışma halinde. Ama onların birgün toplumlarda geniş olarak uygulandığını, kurulu düzen içinde kaynaşarak ayrılmaz birer parça olduğunu düşünelim, o zaman şiir kollamayacak artık onları. Karşı çıkacak belki onlara. işte bu noktada gerçekçiler gerçekçisi Jhering'in hukuki mesajı ile akılcılar akılcısı Kant'ın felsefi, mesajı birleşiyor galiba. Jhering hukukun oluşmasını toplumda hâkim bir grubun isteklerine uygun olarak tespit eder. Kant ise en geniş anlamda ahlakı tabiatın mutlaka kovacağını söyler. Biri toplumsal hayat bakımından, öbürü felsefi davranış açısından yapılmış bu iki tespit iki gerçeği aydınlığa çıkarıyor. Biri şu: Hiçbir zaman bir toplumdaki ahlak ve hukuk düzeninin, kişioğlunun tabiatına tam uygun olduğu görülemez. Öteki de şu: Kişioğlunun tabiatına iyice bitişik bir yönü olan şiir o ahlakla, o hukukla sürekli çatışma durumundadır. Geniş anlamda ahlak hukuku da içine aldığından sadece ahlak diyelim, ahlak tabiata nice aykırı olursa lafını ettiğimiz çatışma onca sert olacaktır.
Baudelaire bir şeye zıttı. Rimbaud ise hiçbir şeyle bağlantılı değildir. Sürrealistler çıkışlarını Rimbaud'yu kök alan bir «révolution» kavramına şartlamışlardı. Dünyanın değiştirilmesi planında Karl Marx'ı, hayatın değiştirilmesi planında Arthur Rimbaud'yu izliyorlardı.
Bugün şiir çağdaş şairlerde yeni alanlar, yeni açılar yaratırken, belirli bir yönde gelişiyor: Baş kaldırma yönünde... günümüz insanının, uygarlığın bugünkü sıkısık biçimlerinde, çıkmaz sokaklarında, labirentlerinde ilerlerken gösterdiği davranışlara uygun düşüyor bu. Bu biçimler, bu sokaklar, bu labirentler uygarlığın kendisiyse, şiir barbarlığın ta kendisi oluyor. Onun için ahlakı kovuyor.