ÖSYM'nin bir türlü salon başkanlığı ve gözetmenlik için görevlendirecek eleman bulamadığı, üçüncü kez görev tercihi tarihini uzattığı ve sürekli "sayın görevli, ne olur artık görev talebinde bulun" mesajları göndermesine neden olan üniversite giriş sınavıdır.
arşive aldığım nadir dizilerden. walter'ın hafif kafadan kontak şeker halleri, olmadık yerde çocuksu itirafları ve tabi ki normalde "hadi canım" diye bilimin sınırlarında gezinen olayları eline oyuncaklar alıp, çok sıradan anlatışıyla "aaa neden olmasın" haline dönüştürmesiyle galiba çoğumuzu gönlümüzden fethetti.
başlığı görür görmez beyin hücrelerimi ele geçirmiş ve "ben kaç kere gerçek prensesi kurtardım" ayrıcalığıyla çocuklar arasında klasman atlama sevincini bana yaşatan yaşlarıma döndüren melodi.
bugün itibariyle sıvanmış, tüy dikilmiş ve gerçekten içine edilmiş bir formatla yeni haftaya başlayan pasta-börek yarışma programı.çok değil bir hafta öncesi, oturup bakalım ne yapacaklar diye tüm sinirlerimiz alınmış bir şekilde izlediğimiz, ardından mutfağa geçip bende mi yapsam acaba dürtülerine engel olamadığımız, yarışmacıların birbiriyle iyi geçindiği, jürisinin ukalalıktan uzakta sevimli yorumlarıyla gayet şeker tadındaydı. sonra ne mi oldu? hangi akla hizmetse "hacı, kavga, gürültü, çirkeflik eksik yeeaaa, şunları biz bi birbirine düşürdük mü bak sen!" tadında ucuz ve iğrenç reyting kaygısına düşmüş gibi görünüyor. yok efendim neymiş jüri korumaya alacakmış, gerisini yarışmacılar oylayacakmış, herkes birbirine atıp tutacakmış ve bu bayağılıkla zaman dondurulacakmış. siz yakında "smsle gelen halk oylaması sonuçlarına göree" diye cümleler de kurdurursunuz bu gidişle. * gayet keyifle, şirinler köyünde yemek hazırlıkları kıvamında izlediğimiz güzelim programı dayanamayıp katledenler de mümkünse bin beter olsunlar. *
petek. muhtemelen gözümüze gözümüze sokulan ped reklamlarından olabilir ama petek nedir ya diyecem, arkasından duyduğum "polen" ismi var. yeni nesilin "arı sütü" diye sokaklarda cirit atmasından korkuyorum sözlük anlıyor musun?
bazı arkadaşların muhabbetlerine tanık olduğum kadarıyla güzel bile olsalar hangi nedendir bilemem ilgilenilmeyen kızlardır: "abi koca okulda iki kız var, biri benden yakışıklı, birinden de ben güzelim!"
haftalık zorunlu yolculuklar yüzünden kaçırdığım, her müsait olduğumda da maçtır, özel yayındır gibi başka programlar dolayısıyla uzun bir süredir izleyemediğim, yerine internetten sansürsüz halini görüp teselli bulduğum, kasıntı olmayan insana 'bizden'miş tadı veren, bazen lise yıllarındaki deli gibi eğlendiğimiz 11li muhabbetleri andıran gerçekten komik olan bayıldığım dizi. takip ettiğim üzere tıpkı behzat ç'deki gibi yayın saati iyice kurcalanıp final de yapıyormuş, haydi bakalım gün doğsun saçma sapan gereksiz yapımcıklara!
eğer manyak bir hocanız varsa, ikinci öğretimde ders arasında dizüstünün projektöre bağlanıp ses sisteminin açılmasıyla bangır bangır fakülteyi inleten şahane Counter strike ünlemidir. şaşkına dönmüş diğer hocaların: "Noluyo orda?" sorusuna yanıt ise "listening dersi yapıyoruz ya"
sevenlerinin final bölümünü sakarya caddesinde izlediği, "ulan o kadar salak dizi varken, nasıl biter!!" cümlelerinin ağızlarda dolandığı, haberlerde erdal beşikçioğlu'ndan her ay "behzat ç'ye gidiyoruz" diye aylık sinema şölenine dönmesinin yüreklere su serptiği efsanevi dizi. http://www.tvaktuel.com/h...ddesi39nde-izlediler.html
cahillikle resmen prim yapılan bir zamanda bazen yaşanmak zorunda olan, sinir kat sayını zorlayan durum. ayrıca artık gına gelmiş, normalde gayet halim selim birinden şu cümleyi de duymuşluğum vardır: "senle konuşurken insanın elinde silah olacak..!"
'hep banacı', bencillikte kariyer yapmış, kendi parmağına kıymık batsa her koşulda kapına dayanan ama senin derdinde "bana bunları anlatma, ben bunları dinlemek istemiyorum!" sallamazlığına sahip arkadaş görünümlü kişilerden uzak durmaktır.
iflas etmiş kişidir.önce bir kaç kere arar sonra da "ya bu aralar durumum kötü, ailem iflas etti, babana sorsan yardım edebilir mi acaba?" hıı oldu açık çek yazim olmadı aylık bağlayalım yavrum madur olma!
gözlemlediğim kadarıyla çıkarcılıkta zirve yapmış insancıklardır. yüzlerinde sürekli bir maske, çevrelerindekilerin nabızlarına uygun şerbeti vermekle meşguldürler. şöyle ki: "bunun ailesi zengin, dur bundan iş çıkar." "bu inşaat yapıyodu di mi ya, ulan evi uyguna tuttuk mu kralım." "bunların ailesinde profesör vardı, hocalardan birini tanır ha." "hah bunun da mekanı var, benden de hesap alcak değil ya, kankam benim öpücem!" "bunun arkası baya sağlam ha silahı bile var, dur akşama içki sofrasına çağırim bunu ben" ... ki bunlar daha iyi olanları..!
geleneksel akşam üstü zamplaması yapılırken,"anaaa ben bu sesi biliyorum ya, bu kel, annneaaaa bu muzo değil mi?" diye bir reaksiyona neden olmuş ve ev içinde "ne alaka lan?!?" tartışmalarına neden olmuş durum.
ailece nerdeyse gözümüzü bile kırpmadan oturup izleyebildiğimiz, kalite düzeyi her allahın günü yayınlanan birbirinin tekrarı onlarca diziye fark atan, malesef değeri anlaşılamayıp reytingdir, saçma olsun aman da herkes baksın gitsin yatsın türünden olmadığı için bu gece final bölümünü yapmak zorunda olan kaliteli oyunculara sahip dizi. ayrıca, kitapla dizi bağımsız değerlendirilmeli, zannımca...
park halindeki aracın plakasındaki reklam: "başaloğlu" yazar, ama "boşaloğlu" okunur, o dumur halde "ne yazıyo lan o plakada?!!" diyerek yanındakilere de ifşa edilir.
hey sen komşuluktan nasibini alamamış insanımsı tip!
arabamı kendi kapıma çekemeyeyim diye çevirdiğin numaralar var ya, bugün de yemedi be, hadi geçmiş olsun!
can sıkıntısından açıp ilk defa bakılan ve saçmasapan dandik ötesi bi sunucuya sahip yemek programı. ya o kadar münasebetsiz ve "heyyy bakın ben sürekli anlamsız konuşabiliyorum" halindeki adamı nası buldunuz acaba...bir kaç dakika içinde o kafasını, bol bol gözümüze sokulan ankastre ürünlerinin arasında çarpmak suretiyle mekik dokutmak geldi içimden. hatta ev ahalisin yorumuyla özetlemekte fayda var: "Allah kimseyi zevzeklerle karşılaştırmasın!" amin!