galatasaraylıların kupayı ille de saraçoğlunda alacağız diye tutturması sonucu maç öncesi ve maç sırasında centilmence mücadele eden fenerbahçeyi çığırından çıkarma çabasıdır.
Bu ülkede ne fenerbahçe trabzonun stadında kupa alabilir, ne fenerbahçe ve galatasaray birbirinin stadında. Bu neyin çabası?
fiat lineanın son zamanlarda bolca dönen yaratıcı reklamındaki sevimli çocuktur. Olay şöyle gelişir. Çocuk sürekli topum patladı diye babasının yanına gelir. Babası da durumdan bunalmış bir şekilde çocuğunu yanına alıp arabasıyla çocuğa top almaya gider. Bu sıkça tekrarlanır. Aslında sevimli yaramaz arabayla dışarı çıkabilmek için topu bıçakla patlatmaktadır. Son zamanlardaki favori reklamım.
3 temmuzdan beri antifenerbahçeliler iştahla bekliyor fenerbahçenin alacağı cezaları. Fenerbahçe ilk günden şikeci ilan edildi yetmedi. Emenike para sayma görüntülerinden ibrahim akın videosuna kadar birçok yalan ve iftira atıldı yetmedi. Başkan içeri atıldı yetmedi. Şampiyonlar ligine gönderilmedi yetmedi. 40 milyon euro uçtu gitti yetmedi. 4-5 ilk 11 oyuncusu gitti yetmedi.
Şimdi şampiyonluk son maça kalınca iyice kudurdu antifenerbahçeliler. Pfdk kararları da bekledikleri gibi olmayınca şimdi hararetle tek bir şeyi bekliyorlar: uefanın tff nin kesemediği cezayı kesip fenerbahçeyi şampiyonlar ligine almaması ve hatta türkiyeye 3-5 yıl men cezası verilmesi.
Yemin ediyorum eğer ülkemiz 3-5 yıl men cezası alırsa mutlu olacak( fenerbahçenin yüzünden olmuş olacak ya) milyonlar var bu ülkede. Ve ben diyorum ki eğer bu sene uefa fenerbahçeyi şampiyonlar ligine almaz ya da ülkemize men cezası verirse (uefa verirse diyorum bak tff değil, dikkat edin)ben kabul edeceğim şike yaptığımızı ve şimdiden özür diliyorum.
Peki şimdi ben soruyorum size ey anti fenerbahçeliler: uefa fenerbahçeyi şampiyonlar ligine kabul ederse ve ceza falan gelmezse, siz kabul edecek misiniz fenerbahçenin şike yapmadığını?
Tanım: fbnin şampiyon olması durumunda ortaya çıkacak durum.
fenerbahçenin tarihinde geçirdiği en zor dönemde şampiyon olması durumunun ortaya çıkaracağı sonuç.
3 temmuzdan beri fenerbahçe camiası başkanıyla, yönetimiyle, teknik heyeti, futbolcusu ve taraftarlarıyla beraber tarihinin en zor dönemini yaşıyor. Başkanı cezaevinde olan, şike gibi yüz kızartıcı bir olayla suçlanan, şampiyonlar ligi hakkı elinden alınan, milyonlarca euro maddi kaybın yanında birçok ilk 11 oyuncusunu kaybeden, küme düştüydü düşecekti tartışmalarıyla psikolojisi altüst olmuş bir takımdan bahsediyoruz. Ama bu takım taraftarıyla futbolcusuyla yönetimiyle öyle bir kenetlenmiş ki, iki kupada da işi sonuna kadar kovalıyor hala. Takım kalitesi çok üst düzey değil, kadro dar ama direnç var. Yıkılmamak için ısrarlı bi mücadele var hala. Her başyapıtın sonunda kahraman ölür ve efsane olur ama eğer fenerbahçe ayakta kalmayı bi şekilde sürdürebilirse, eğer olur da sezon sonu şampiyon olursa bu tarihin en anlamlı şampiyonluğu olacaktır.
Ve inanıyorum ki bu şampiyonluk fenerbahçeye türkiyedeki tüm takımların saygısını kazandıracaktır. Şampiyon olamazsa da fenerbahçeliler bu takımı şampiyon gibi alkışlamalı.
doktorların aldıkları maaş, gelecekteki durumları ve benzeri maddiyat içerikli konularda kendi aralarında konuşmalarıdır.
Haklımız tarafından nedense hiç hoş karşılanmayan bu durum, aslında son derece doğal ve normaldir. Zira her meslek sonuçta gelir elde edip geçimini sağlamak için yapılır ve hangi iş olursa olsun çalışan her insan emeğinin karşılığını almak ister. Gelir adaleti olsun ister. Herkes hakettiği parayı alsın ister.
Bir market sahibinin marketi açarken kafasında tek bir düşünce vardır. "para kazanıp geçimini sağlamak." Bu durum kutsal meslekler arasında sayılan öğretmenlik ve hatta dini bir meslek olan imamlar için bile aynıdır. Ne market sahibinin düşüncesi "aman ben insanlara ihtiyaç duydukları ürünleri getireyim de insanlar mağdur olmasın, şekersiz unsuz kalmasın"dır, ne öğretmenin düşüncesi "öğrenciler öğretmensiz kalmasın"dır, ve hatta ne de bir imam kendisini dine adadığı için bu mesleği yapmaktadır... Hepsinde temelde tek bir düşünce vardır. "para kazanıp geçimini sağlamak."
O halde kutsal bir meslek olarak kabul edilen doktorlukta bu işi yapanların hak ettikleri parayı ve muameleyi istemesi yadırganmamalıdır.
Hastanın hayatı ve sağlığı herşeyin ama herşeyin üstünde tutulmak şartıyla tabi ki...
iddianameye şöyle bir göz attıysanız tapelerde en çok geçen kelimenin "şey" olduğunu hemen görürsünüz. Bunu ingilizceye, fransızcaya nasıl çevirecekler çok merak ediyorum. Örnek tape diyalogları:
-abi o şeyi aldırdın mı sen ya?
-ya yok şeydeki, ordaki şeye dedim ben şimdi. Şey dedim, sen dedim şeye söyle, ömere, şeyi götürsün dedim...
-...
mağazalarda alışveriş yaparken yardımcı olan satış elemanlarıdır. Baktığınız herşeyi denemenizi önerirler. Birinciyi giyersiniz "bu size çok yakıştı." ikinciyi giyersiniz "aaaaa... Deminki neyse ama bu üzerinize tam oturdu." üçüncüde "sanki size özel tasarlanmış gibi..." tarzı yalakalık ve kandırmacalarla size ürünü aldırmaya çalışan ekmek parası peşinde yurdum insanıdırlar. Duruma göre ifadeler değişkenlik gösterebilir:
Esmer biriyse "bu sizi çok açtı."
Orta yaşsa "daha bi genç gösterdi"
Kiloluysa "siyah tonları sizi incecik gösterdi."
erkeklerin ve bayanların çalışma hayatındaki durumlarını, konumlarını, davranışlarını ve üstlendikleri misyonu kıyaslayan önermeler bütünü.
Benim tespit ettiğim kadarıyla iş hayatında bayanlar biz erkeklere göre çok daha çalışkan, sorumluluk sahibi ve kendilerine verilen görevleri yerine getirme konusunda daha bi azimle, dikkatle çalışan takım oyuncusu diye tabir edilen tipler. Biz erkeklerse daha rahat, kimi zaman gevşeklik boyutunda, mümkün olduğınca az enerji çok iş mantığıyla hareket eden tipleriz. Bu arada bayanların genelde daha panik ve telaşlı olma dezavantajına karşılık bizim genelde daha soğukkanlı kalabilme huyumuz artı yönümüz. Ayrıca erkeklerin baskıya tahammül gücünün de daha yüksek olduğunu düşünüyorum. Ancak ne kadar çalışmayı sevmesek ve gevşek olsak da fark yaratan kişilerin genelde biz erkeklerden çıktığını düşünüyorum. Yani hemen hemen her ortamda en iyiler ve en kötüler erkek olurken, bayanlar genelde ortalarda takılan istikrar abideleri gibi.
işin kısası futboldan bir örnekle açıklamak gerekirse, "bayanlar cristiansa erkekler alex. Bayanlar alonso ise erkekler messi. Bayanlar melo ise erkekler arda. Bayanlar ernst ise erkekler quaresma."
çok sinir bozucu olan, garsonları azarlamanıza sebep olacak ve zaman geçtikçe açlıkla da birleşen durumun sinirleri daha da gereceği durum.
Olay bir restoranda karşılıklı oturulup siparişlerin verilmesiyle başlar. Arkadaşınızınki gelir ve bekleme süreci başlar. Siz arkadaşınıza başlaması için ısrar ederken o da size lütfen sen de tadına bak diye ısrar etmektedir. 5, 10, 15 dakika geçer ha geldi ha gelecek derken... Yemek zehir olmuştur...
şaka olarak anlaşılabilecek olan, ama gerçekte yaşanan trajikomik olaydır. Olay şöyle gelişir:
-abi sizinki kaça gidiyo?
- bi dakka... Ayşeeeeeee! Bizim çocuk kaça gidiyodu?
hayatın her alanında sıkça karşılaşılan durumdur. Örnekler:
- bankamatikte "para çekmek üzere" tutar girildiğinde "lütfen paranızı alınız." yazması.
- öğrenciyken girilen sınavlarda kitapçığın her sayfasının en altına bir okla "bir sonraki sayfaya geçiniz." yazması.
- yine sınavlarda cevap kağıdında "lütfen dışına taşırmayınız." ifadesi("ulan sıçmıyoruz ki..." şeklinde cem yılmazın esprilerine de konu olmuştur.)
benim için en güzel yer arka kapının tam karşısında koridor tarafındaki koltuktur. Sebepleri:
1) inmek istediğiniz an yerinizden kalkmadan sadece elinizi uzatarak butona basabilirsiniz.
2) cam kenarında olmadığınızdan açık pencereden suratınıza rüzgar çarpmaz.
3) otobüs kalabalıksa inerken insanları yara yara geçmek zorunda kalmazsanız.
4) yaşlı, hamile veya çocuklu biri bindiğinde en arkaya gelene kadar illa ki biri yer verecektir. Sizin kalkmanız gerekmez.
5) ha olduda kimse yer vermedi mi? Bu durumda kalkıp yerinizi verir, çevreye "insanlık görün insanlık..." anlamına gelen bir bakış atarak yaptığınız iyiliğin çok daha kıymetli hale gelmesini sağlayabilirsiniz.
masa tenisi oynarken rakip tarafından size gönderilen topun fileden sekip sizin sahanızda filenin tam dibine düşmesi esnasında sizin topa son bir hamle yapma isteğinizin masaya yapışmak suretiyle boşa çıkmasından; pis yedili oynarken hem sağınızdaki hem solunuzdakinin elinde joker görmenize kadar çok geniş bir yelpazede değişebilen durumlar bütünü.
spor yorumcusu(maç öncesi): "şimdi, favorispor kesin kazanır arkadaş. Kadroya baksana. Ağır sikletle sinek siklet maçı gibi. En az 3 olur. Mütevazisporun hiç şansı yok."
Aynı spor yorumcusu(maç sonrası):"şimdi, sevgili serhat, maçtan önce ne dedik? isimlerle maç kazanılmaz. Mütevazisporu kutluyorum. Çatır çatır oynadılar. Favorisporda yıldızlar var ama takım olamadılar dedik arkadaşşş."
hoş vakit geçirmeyi ve hayattan zevk almayı bilmeyen yazardır. Tabi ciddi konuları da konuşmak gerekir. Ancak bazı konular vardır ki, o konularda ne dersen de karşındakini ikna edemezsin. Bu tarz konularla boğuşmak gereksizdir kanımca.
(bkz: akıntıya kürek çekmek)
korku, endişe, heyecan, suçluluk gibi duyguları aynı anda yaşayan; çoğu zaman peşinden koşulup yakalandıktan sonra ne olur ne olmaz diye hastaneye götürülen, ne yapacağını şaşırmış yaşı küçük kişilik.
başyapıtlarda pek karşılaşılmayan durumdur. Kahramanın film boyunca haksızlık ve zulüme başkaldırısı sonunda başkoyduğu yolda ölmesiyle biter. Artık o kahramandan öte efsane olmuştur...