evet efendim. geçen başıma gelen olaydır. isim verip rencide etmeyeceğime söz verdim.o yüzden isim vermiycem. bir yazar hakkında konuşulurken lan nicki ehliistirahat miş. kesin kızdır. falan muhabbeti oldu sahi dedimbir yazarın kız olup olmadıgı nickindin değil sickinden anlaşır . sonra mevzu öle kapandı gitti. bu ara bir frekans tutturamama sorunum var sanırım.
Uzunca bir aradan sonra vapura bindim. bilirdim vapurdayken istanbul u sevdiğini galataya el sallarken kız kulesiyle karşılaşmayı martıların seslerinde yankılanırken kelimelerin yüzüne oturan gülüşün. işte o an gelmişti aklıma gülüşüm demek. bilirsin sana en çok gülüşüm demeyi sevdim. bir şekilde yüzümü hep güldürdüğün için. şimdi nerelere gitsem sen varsın. istanbul da garip bir senbahar havası hakim. boğaz da bile akıntılar değişik senin gibi. görünüşte başka bir yere akıyor ama içten içe bir karadenize akma çabası. uzaklaşırken daha da yakınlaşma çabası. parçalarken birbütün olma çabası .işte istanbul bu demek.
nice hayatları parçaladı onlarla bütünleşmek için nice aşkları öğüttü ve rüzgarlarla savurdu insanların üstüne. geriye sadece bir sevgi kaldı. herşeyden bağımsız herşeyiyle büyük herşeyiyle farklı. anlayamadığın buydu belki de aşkın bittiğinden bahsederken aslında biz aşkımızı istanbul a verdikbe sevgilim. daha çok insan aşık olabilsin diye. bir artıl sevgi aşamasındaydık. salt sevgi. bitmez tükenmez bir enerjiyle. konuşmadan anlamak gibi. bakarken anlatmak gibi . işte böyle bir yoldayız. farkedemediğin şey bu olsa gerek. şimdi üstümüzden ayrılık rüzgarları esiyor. elini çektin benden ama sanma ki ayrıldın. hani bir anne çocugunun elini bırakır ve daha sonra daha sıkı sıkı sarar. istanbul dan korumak için. ya da istanbul u öğretmek için. öyle bir ayrılık bizimkisi.
bazen başka vitrinlere bakarsın. hani çaktırmadan göz ucuyla bana hangisinin daha çok yakışacağının hayallerine dalarsın. sana hangisinin daha çok yakışacağının hayallerine dalarım. vitrin vitrin , manken manken ilerledikçe başbaşa kalırız. ve yeniden kavuşur ellerimiz. çünkü sana en yakışan sen halindin anlarım. bana en yakışan sen halimdir bilirsin.
istanbula en yakışan aşktır bilirsin ve istanbul en çok senin boynuna yakışır.
bu bşlığa geyikten başka birşey yazabileceğim hiç aklıma gelmezdi. hiç ama hiç. neden böyle yapıyorsun ? neden kaçıyorsun savaşmaktan. sen bir korkak değilsin . benim tanıdığım kadın bu değil. hayır değil. ne demiş adam fawer . sanırım oydu ya da yanlış yazdım.
"bitecektir korkusuyla aşktan kaçarsan hayattan bir zevk alamazsın. hayattan bir zevk alamadığını söyledin hatırlıyor musun? sebebini çözebiliyor musun? söylenecekçok şey var ama söylettirmiyorsun. haklı olduğumu biliyorsun. sana karşı haklı olmaktan zevk de almıyorum üstelik. geriye dönüp bak allah aşkına . düşün azıcık kaçtığın şeyin ne olduğunu farket artık. mutluluğu böyle bulamayacaksın. ne demiş bob marley get up stand up dont give up the fight . ulan en ciddi konu da bile bokunu çıkarıyorum.
ne kadar zamandır gülmüyordu yüzün hakikaten. dün gece ki gibi. içinden gelerek. biliyorsun sebebinibiliyorsun da itiraf edemiyorsun. hayat böyle gitmez. gitmez işte.
şimdi gelelim asıl meseleye. boşa kürek çekiyorsun. o na saygıdan başka bir şey duymuyorsun. ne kadar sürecek? 2 ay en azla o bile büyük bir süre olmuş olur. biliyorum . insanlar hakkında senden daha çok şey biliyorum. kabullen. hayır bunu seni ezmek için söylemiyorum. yanında olabilmek için söylüyorum.
neyse kaç kere daha anlatmam gerekecek. ? ...
dün gece olanlar için üzgünüm. sevdiğin isanların arada seni üzebilecek laflar söyleyebileceğini biliyorsun. annen mesela. daha dün üzmedi mi seni? hem babamın söylediklerininçoğu benim halime üzgün olduğu için ve anlattığım isanların yaşadıkları yüzünden. neden kaçıyorsun seni tanıyınca zaten utanacaktır. biliyorum. offfffff. offff
neden neden neden? kaçmana bir neden söyle . yetmedi mi kaçtığımız hayatı ıskaladığımız? şimdi yanımda ol ve savaş yanımda ya da sonsuza kadar özgürlüğün için savaşmadığın için pişman ol. ( bu sahne de cesur yürekten sanırım iyice saçmalıyorum) senden herşeyi almalarına izin ver ama özgürlüğünü değil. ve özgürlük dediğin bu yaptıkların değil.
dün gece canımı çok sıktın baba. yaptıklarının affedilir tarafı yok. oysa ben insanlara önyargı ile yaklaşmamayı senden öğrenmiştim. peki sen naptın? hayatımı siktin. iyiye güzele dair ne kadar umudum varsa siktin attın amg. artık büyüdüğümü kendi kararlarımı verebileceğimi kabullen. insanların ne olup ne olmadığını bilebilecek yaştayım. tamam bazı şeyler görmüş olabilirsin. çevrende bazı insanlar kötü olmuş olabilir amao değil. hakikaten değil. yaptıklarının ve yapacaklarının sebeblerini bilebilirim. onunla vaktini geçiren onu seven sen değilsin. ve ya onunla bir hayat sürdürebilecek olan. nasıl kızkardeşimin kararına saygı gösterip onu aslında hayatında hiçistemediğin ama tanıdıkça iyi insanlar olduğunu gördüğün insanla bir yuva kurmasına müsaade ettiysen.
bak günler seni haksız çıkartabiliyor. zaaman seni de yanıltabiliyor. hakkın yok hakkın yok hakkın yok. seni affedebileceğimi düşünmüyorum. hayır bu kez değil. masum insanlara iftira atarken değil.
hayır o değil de görmüyor musun halimi yataklara düşmemi ? bir aşkın bir sevdanın adama neler yapabileceğini arada usul usul gelip geceleri annemle beraber beni kontrol ettiğinizi bilmiyor muyum sanıyorsun? beni bu kadar çok seviyorsan eğer neden yaptın bunu. kızgınım baba kızgın. kırgınlığım kızgınlığımın üç beş katı...
ben senden ona bahsederken dünyanın en iyi babasını anlatıyordum. üstelik kendi babasını sevmezken seni sevmeye başladığını bile söylemişti biliyor musun. ona gerçekten iyi bir baba olabilirdin. iyi bir kız evlat sahibi olabilirdin.
umarım affeder seni. umarım işleri yoluna koyabilirim. yoksa ömür boyu sana kırgın kalacağım...
bazılarının anlayamayacağı ruhtur. öyle ki bir hayat felsefesidir. son dakikaya kadar mücadele son dakikaya kadar umuttur. son dakika da bile yenilecek bile olsa en şerefli haliyle yenilmektir.