ben kendim, iyiyim. sıkılsam giderdim.
boşuna uğraşma o kadar uzaktan görünebilecek kadar yüksek değilim.
kum sıcak değil artık; çok geçti üstünden o ayların.
tanımam gerekiyorsa kendimi tanıyayım.
ama önce bir ayna lazım.
ne kadar güzel olurdu benim için gelmiş olsan.
çok acil bir işin yoksa bi'kaç saat daha kalsan.
bunları söylemek sandığın kadar kolay değil inan.
gerçi böyle davranmazdın benim için gelmiş olsan.
sus şimdi; o kararlı tavırları bir yere çıkart.
ya da artık beni aldığın yere geri bırak.
ne kadar güzel olurdu benim için gelmiş olsan.
çok acil bir işin yoksa bi'kaç saat daha kalsan.
bunları söylemek sandığın kadar kolay değil inan.
zaten böyle davranmazdın benim için gelmiş olsan.
"Cheberem,
Yüzün asi gülüşünden bir avuç aldım vedalaşırken,
Karadenize serptim yoldaş.
Boğuldu tuz mavi karardı kalbi.
Artık denizde karartı vardı.
Yeşil, yeşilliğinden utandı.
Umar çiçeği kokusuz, atmacalar kör, pençesiz,
Kaçkarlar, Cheberesiz, üryan kaldı.
Oysa dün, fırtına deresi gibi akardın istiklalden.
Öyle çığlık çığlığa, öyle asil, öyle duru, fırtına edalı.
Yara yanarak yakılırdı.
Acılar göğünürken Utancından, yine de sevdalanırdın.
En kör noktasında bile yaşamakta hayatın, ta ki erken vedaya dek.
Çok yorgunum can dost susalım dedin, susuştuk.
Sen de bir türkü boyu, ben diyim bir masal boyu,
Son takatin gözlerimizde, parmaklarımızda yarım kaldı.
Can dost hala cigara içiyor musun? Ha pırak ta şu mereti?
O acılar cehenneminde dostlarını düşünürdün.
Ne önemi kaldı yoldaş, çoğalttım tütünü.
Ama bir gün bırakırsam, sen istedin diye bırakıcam mereti.
Son görüşmemizde canımın içi yanıyor
Kavruldum ayrılıklardan, gitme.
Ölüm acısından daha zordur, yaşam acısı diyemedim.
Yakıştıramadığımdan ölüm adını, dillendiremedim.
Şimdi güzel ezgilerin gibi duruyorsun gönlümde.
Sıkılmış yumruk öfkesi duruyorum hayatın suratına.
Türkülerini dinliyorum, yatışıyor yüreğim.
Hala senden öğreniyorum, ezgilere yaraşmayı.
Ne kadar çok yaşasam da az geliyorsun.
Bütün ezgiler yüreğime değer oldu yoldaş, sensizliğin gibi.
Susuyorum, bu kez dilim ağlıyor,
Bu öyle bir acı ki koyacak yer bulamıyorum gövdemde,
Yürek bırakmıyor adamda!
Hayatada yakışmadı be Cheberem,
Hemi de, hiç yakışmadı ölümün, ölümün."
karadeniz karadeniz ettin çürüye senun
onbeş cana Kazım'ıma kıydın niçin neserun
ah o gözlerun gözlerun, denizden daha derun
kederum, kederuma niye döner sevduğum
denizin, denizin karası benzer tenune
kokusu, kokusu sen gibi dolar genzune
dalgalar deli dalgalar, aklım gider tenune
yüreğum, yüreğuma niye döner sevduğum
gün batarken yaman olur, yaman olur dalgalar
umutları gökyüzünde, gökyüzünde yakalar
gemileri ellerumde, ellerumde çalkalar
hasretum, hasretuma niye döner sevduğum
seyduna türküleri albümünde handan aydın'ın seslendirdiği, tunay bozyiğit'in şiirleriyle eşlik ettiği, içten bir parça. sözleri:
"Cana kataram seni.
Nasıl da istirem olur sevda.
Otursak göz göze aynı hanede.
Bir de baldan tatlı balamız olsa.
Ortakça açılan yaramız olsa.
Yaramıza basacak tuzumuz olsa.
Baharımız, kışımız, güzümüz olsa
Türkümüz, namemiz, sazımız olsa.
Yarına ortak gaygımız olsa.
Hayatın gucağında evimiz olsa.
Ağlayıp gülecek vehdimiz olsa.
Bir ömür sürecek behdimiz olsa.
Aya da, güne de kataram seni.
Hele de cana..."
Cigarımın incesi, gel göynüm eğlencesi.
Bir bugün bir yarın gel,
bir de salı gecesi.
Aya kataram seni, güne kataram seni.
Hele gece gelirsen, cana kataram seni.
Bir de gece gelesen, tene kataram seni.
Desmalımda kara var, yüreğimde yare var.
Daldır göyneğimi bak, yaman olmuş harabam.
Kaldır göyneğimi bak, yaman olmuş harabam.
Aya kataram seni, güne kataram seni.
Hele gece gelirsen, cana kataram seni.
Bir de gece gelirsen, tene kataram seni.
"Yüreğime değen bir şey var, gözlerinde.
Uykunun en amansız yerinde uyandıran ve bir köy türküsüne başlatan, gece yarısı, yatakta.
Gözlerimi mapustaki gibi tavana çivileten ve dalgınlaştıran, darda koyan, efkarlayan.
Yepyeni bir hayatı yoğurmaktan yorgun işçi elleri gibi seriliyor aramıza yüreğimiz."
Biz ayrıldıktan sonra da meneviş aşka düşecek.
Yetim gecelerde deniz, acı mavi köpürecek.
Yetim gecelerde öfke, deniz mavi köpürecek.
Biz ayrılmayalım, sen kış gölgemsin.
Biz ayrılmayalım, sen en güzel bensin.
Biz ayrılmayalım, sen kış gölgemsin.
Biz ayrılmayalım, bak ne güzel bensin.
Sen benim ahım, amanım.
Sen benim dinim, imanım.
Sen benim eyvah, figanım.
Saklımda yangınımsın.
Yangınımda saklımsın.
"Yatağımız buğday tarlası sarı ve geniş.
Lakin araz bürümüş ve diken.
Gövdelerimiz ayrı dağlardan akan, buz gibi iki ırmak.
Belli ki iki damla uyku gözlerime koymayacak.
Uykular haram, zehir, zıkkım.
Gavur ettik güzelim ilk geceleri, kan gibi susarak, kanayarak."
Biz ayrıldıktan sonra da gurbete giden dönecek.
Hasretin kollarında kimileri ise ölecek.
Anadolum gurbet için Seydunalar yol edecek.
Biz ayrılmayalım, sen kış gölgemsin
Biz ayrılmayalım, sen en güzel bensin.
Biz ayrılmayalım, sen kış gölgemsin
Biz ayrılmayalım, bak ne güzel bensin.
Sen benim ahım, amanım.
Sen benim dinim, imanım.
Sen benim eyvah, figanım.
Saklımda yangınımsın.
Yangınımda saklımsın.
"Yine göl gibi açık duracak gözlerimiz.
iki ırmağa nöbet tutacak ay ışığına bakarak.
Dokunaklı yaşlarını içine akıtarak.
Bu geceleri hangi türkülere sığdırayım şimdi ben, de hele?"
Mor yaram
Dalgalara boğdu sular
Kırdı dalgakıranlar kaba taşlar
Düşlerimi kırdın düş kıran, mor yaram
Ellerindir dalgalar gibi çığlık çığlığa ufalanan
Ellerim kendine kıyan
Ufuklar boğazına sarılmış günün
Güneştir ellerimde can veren
istanbul!a benzedi yüreğim
Sevdam kangıren
Neresine bulaşsan gövdemin kesilip atılan
Denizde başladı akşamüstü
Boğazda akıntılar, kanamalar
Eksildi dalgalar
Eksildi içimde sular
Yine haziran sonu kuraklık, kıyım
Bildik nakarat, ayrılık, gayrılıkla noktalanan
Hüznümdür gözyaşımdan önce ıslanan
Yüreğimde sararan, yıkılan, darmadağınık denizlerce kalan
Haziran gecemdi kaykılan ama kalkamayan
Kazım yoldaşta katıldı hazirana nazımca
Yine yılların büyüklüğünde devrilen
Günce devrilen güneşçe
Yüreğimdi bir haziran sonu karanlıkta kalan mor açılan
Bir sancı gibi kaldım beyoğlu'nun boş böğründe ovup duran
Yüreğimde mapushane türkülerim yalnızlığıma çoğalan
Sevdam yedi kol demirindeki gibi alamut'ta boğulan
Umudum surun dışındaki iklime firara kurulan
Yorgun, naçar, uykusuz, talan
Bir tek ellerindir avucumda emanet kalan
Gerisi lalıhar, gerisi yalan
Çocuklar gibi gülümseyen ellerim
Havada ıhlamur kokusu bir haziran
Ne bahar kaldı yüreğimde
Ne yaprak güneşte kızaran
Mırıltısı anlaşılmayan sevdadır
Toparlanıp gitmeye hazırlanan
Bir de gençliğim geriye hazan bırakan
Hani gözlerin kıyıya çekecekti
Safrasını denize boşaltan
Çıması pahasıyla batan yüreğimi
Bırak sularda kalsın
Suların kucağında kadavram
Sevdama murdarsın, mor yaram
Bir de yüreğim alsa apansız gidişleri anlasa
Böyle yanmayacak türküce
Işıklarım söndü
Gökyüzü senle vardı geceleri
Sustum, tamamen sustum
Sadece susmak yetiyor, gerisi çıldırmak
Öyle bakma üşüyorum
Susuşum üşümeden, de get ha, de get
al götür
en açık yüreğim yüzün senin
en açık yürekliliğim gözlerin senin
senin adınla başlar güne benim de gözlerim
ilk harfidir bakışlarımın dilinde elalım
arkası kopkoyu yalnızlık günümün
imkansız aşk düğümlüsü dolaşığım
tay bacaklım, ay parçam,
atın soylu güzelliğine katarak sevdiğimsin
sağrılarına hasretim
suların yer altına çekildiği,
kuşların göçten dönmediği
ve giderken dağların yaralarını kanatlarıyla
tarayıp sardıkları bir ülkem,
bir çocukluk hasretimin adı, başlangıcısın.
gel, al beni
her ilişkide bir parçası kalan ömrümü toparla
sonra da al götür
atlara üryan bilinen o topraklara,
kekliğe pusu kurulmayan kendi sesinden,
rüzgarlara rengini veren kızıl güllere.
çık, sular gibi çıplak dağlara,
nevrozlara, suların azizliğine,
sohbetin demine,
bir masal boyu köyümü al götür
ölümün ağıtlardaki güzelliğine
orada, o dağ köylerinde
gece yarıları pencereye ince bir türküyle eşkiyalar
suya ekmeğe inerler
ağızlarına inercesine sanki öyle rahat
bıyıkları gibi sarkarlar evlerin içlerine
çocuklar korkmasın ya da öykünmesin diye
pusatsız, tekin
gövdelerinde taş diplerinin soluklanması
dipdiri yürekleriyle tehdit gibi dolaşsalar da dağlarda
asıl tehditin yalnızlık olduğunu
insani olmadığını en iyi bilen eşkiyalar
daha karanlıkları kuşatılmamış
o yerlere al götür
al götür, unuttum konuşmayı kent ikliminde
susmalar usul usul büyüdü dilimde
benden yeniden bir dil yarat
senle başlayan elharım
kanatacaksan sen kanat
atları seviyorsun ya
atsız kentlere inat
sen kanat
bu kentte çürüdüm, içim rahat
yeter ki sen kanat.
al köpüklenen sağrında sağalt
kanatacak kadar
sonra kanatlarından korkmayan
kırlangıçların indiği sulara götür
yıka beni kuşlarla
akıtayım kentli gençliğimi eynimden
yollara kurdum gözlerimi
seni getirecek ayaklarına
göğsünü verecek yollara, ricada bulundum
benden önce öpmesin o canımın içlerini
çakıllarla taşlarla incitmesin
parmak uçlarından başlayacağım eğilip öpmeye
istanbul'u ayaklarının altına turap edip sereceğim
dalgın ve yorgun yüreğim gibi çileli ayaklarından
al götür beni elhâr
sesimin soluğumun kaynağı
türkülerimin yağmalanmadığı o iklime al götür
al götür
yüzyüzeyken konuşuruz adlı dinlenesi grubun, samimi şarkılarından yalnızca biri.
sözleri şöyle:
toplum tarafından onaylanmış aşkınla beraber
deniz manzaralı bir ev düşlersin.
kedilerin tercümeye ihtiyaç duyulmayan seslerine
büyük anlamlar yüklersin.
tartışmaya açık bıraktım çayın altını
hangi rafa koymuştum servis takımını
bilemedim
denize kıyısı olmayan insanları hiç sevemedim.
son vapur da kaçtı, nasıl dönerim şimdi buradan oraya.
istanbul'un yağışları sürecek bir hafta daha.
iklim değişimine inanmayan kuşlar göç etmeden buluşalım.
konuşacak hiçbir şey bulamazsak senin çekik gözlerinden konuşalım.
tartışmaya açık bıraktım çayın altını
hangi rafa koymuştum servis takımını
bilemedim
denize kıyısı olmayan insanları hiç sevemedim.
son vapur da kaçtı, nasıl dönerim şimdi buradan oraya.
istanbul'un yağışları sürecek bir hafta daha.
teknolojinin getirdikleri içinde iletişim
en büyük yalandı
üzüleceksin biliyorum fakat gizlemenin anlamı yok
bakkal osman samsun'dan taşındı.
tartışmaya açık bıraktım çayın altını
hangi rafa koymuştum servis takımını
bilemedim
denize kıyısı olmayan insanları hiç sevemedim.
son vapur da kaçtı, nasıl dönerim şimdi buradan oraya.
istanbul'un yağışları sürecek bir hafta daha.
sıkıyönetim altındaki polonya'nın kalbinde hayat bulmuş dramatik bir aşkı konu alan filmin başrollerini grazyna szapolowska ve jerzy radziwilowicz paylaşmıştır. politika ve aşkı bir arada izlemek isteyenler için farklı bir kieslowski klasiği.
film polonya dışında no end ismiyle gösterime girmiştir.
ey nafile hayat,
gir ve geç içinden yiten aşklar zamanının.
düşüncededir gülün sevilişi ve derviş gizler hep kalbini,
gözyaşları akıtan yaralı bakışlardan.
gövdesi çatlamış ulu bir ağaç gibi
yorgun ve günahkar tükenişlerime vuruyor saatlerdeki ölümcül çarklar.
ağlama, deme bana.
gökler adına uçuyorum sonsuzluğa.
ne yüzler gördüm gözlerimi kapatınca
ve ne diller duydum kulaklarımı tıkayınca.
kükreyen bir yanardağa düşmüşüm,
geç anladım sevdiğimden olunca.
vurgun yemiş soylu bir düş gibi
tükenişlerime vuruyor saatlerdeki ölümcül çarklar.
ağlama, deme bana.
gökler adına uçuyorum sonsuzluğa.
hayallerin ruhu oldum, onlara can verdim.
bir yelkenin aşkına kondum, ona taç verdim.
denizlere açıldım, topraklara barış serdim.
sürgünler satın aldım içi boş zindanlardan.
güneşten kaçan yasak meyveler gibi
yorgun ve günahkar tükenişlerime vuruyor saatlerdeki ölümcül çarklar
ağlama, deme bana.
gökler adına uçuyorum sonsuzluğa.
"hoşçakal dünya,
tekrar arıycam seni.
başka bir mavi hikaye anlatıcam.
bu defa görünen tarafına."
-izlerimi takip edin hadi gelin mabedimden içeri girin-
serbest vezin sembolik şizofreni
cennetime gelin mavi şaraplarımdan için
bambaşka başkalıklar içindeyim
bir deliyim ben önümde eğilin eğilin
aşkın yolu tektir denir
onu bulmak isteyen benimle sevişir
derin bir nefes alın rahatlayın ve kendinize gelin
gökyüzünde uçan kuşlar var
içinizdeki uçurumun ortasından geçin
bakın bir tüy kadar hafiflediniz artık
şimdi düşümdeki karanlığa takılın
beklemeden girin oraya
derin bir kuyu var
sakın korkmayın
kendinizi kuyunun içine bırakın sonsuzluk ayracıdır onun adı
kavrayıp kucaklayacak hepinizi ama sakın gözlerime bakmayın
gözyaşlarımdan düşüp ölürsünüz ağlarım sonra
alacalı bir gezegen çıkacak karşınıza
terazi şeklinde
bir kefesinde dünya ötekinde şeffaf bir balon
içinizden dilsiz olanı dudaklarındaki dikenle ısıracak o balonu ve patlatacak
dünya boşluktaki sesin genişleyen ritmine karışacak
yabani aşklar adına kutsuyorum seni insan başlı yılan
ısır bedenimi ve akıt zehrini e kanımdaki şehvete
bir kertenkele kuşu olup konayım yıldız evlerinin bahçelerine
sakıncalı bir düş benimkisi
gerçek ötesi bir romanımdan alıp getirdiğim
saçları saçları saçları saçları saçları saçları saçları saçları
sürgitleşen bir yumak gibi yapıştı yumuşak kalçama
sevgilinin okşayan pamakları
balon ve dünya ikisi de
sus uyandırma
saçları saçları
bir ünlemler tuzağı çok uzaklarda bir bebek ağlamakta
sus uyandırma
balon ve dünya ikisi de uyuyor uyuyor uyuyor
o uyuyor
sus uyandırma
saçları sevgilinin saçları
yüzüme vuruyor
bir ünlemler tuzağı çok çok uzaklarda bir bebek ağlamakta
sakın uyandırma
sembolik vezin
değil karıştırma yeniden oku
serbest vezin sembolik şizofreni
hadi bakalım hoşçakalın
overwhelming
i am failing
you tell me it's everything i wanted
so i'm taking it over
won't you tell me what this means if i'm right
some kind of distance between the lines
it's getting harder for me to control this
i will never give up what i started
but i'm losing everything i wanted
so i'm taking it over
won't you tell me what this means if i'm right
some kind of distance between the lines
it's getting harder for me to control this
but i won't let go
what do you think of me now that i have spoken out against you
resist resist
resist resist
it's getting harder for me to control this
but i won't let go
what do you think of me now that i have spoken out against you
now tell me what do you think of me now that i have spoken out against you
i have taken over
i will never trust you
don't tell me it's everything i wanted cause i've taking it over
won't you tell me what this means if i'm right
some kind of distance between the lines
it's getting harder for me to control this
but i won't let go
güzel bir gotye parçası. klibi de oldukça ilginçtir. sözleri şöyledir efendim:
you've been gone much longer
than you ever said you had the plan to
i'm just gonna wait 'till you come home
though i count the days, they're grey without you
the weather's much better when i think about you
i'm just gonna wait till you come home
empty glasses, burnt out matches
curtains drawn on near-full blackness
i'm sleeping through the day
you're coming home
to reclaim this heart you owned
lover
leave me
make me burn
you're coming back!
you're coming back!
i'll wait patiently
for your return
you're coming back!
you're coming back!
i'm clutching at straws
i'm climbing up the walls
but every time i fall
back into my hole
i'm feeling like a wretch
i'm looking for a catch
but you're an itch that i can't scratch
i know you're coming back
you've been gone so long you're fading
and it takes all the time i can find just retaining
thoughts of things we did while you were here
but i know you will return my dear
bütün zamanların son rüzgarıyım ben
yollarından geçerim bilinmeze yürürken
ateş olup seçilir gecem
uyanır sabaha hakka gibi
aşk törpüsü acı içindir
acının inesidir ruhu özgürleştiren
sevgiler külliyatını görmeye gidiyorum dört yöne kapı açarak
faniliğin tadına varıyorum yüzünde beşer bayrağını üstüme yorgan yaparak
bohçalar çıkarıyorum gönül dolabımdan aşk incirine bağlı olmak için
yerde bulduğumu göklere yolluyorum derin bir uyku halinde
ve mavi yapraklı defterimden okuyorum yazdıklarımı seraptaki güzele uzanarak
ellerim iplerindir
iplerin izlerilerimdir
izlerim sözlerimdir
sözlerim cennetimdir
cennetim senindir
senin olan benimdir
benim olan kalbindedir
kalbin bana ebedi beşiktir
bütün rüzgarların son zamanıyım ben
yollarından dönerim bilinmeze koşarken
ateş olur seçilir gece
uyanır sabaha hakka gibi
aşk törpüsü acı içindir
acının iğnesidir ruhu özgürleştiren
sevgiler külliyatını görmeye gidiyorsun | gözlerim kapalı
dört yöne kapı açarak | huzur içinde
faniliğin tadına varıyorsun yüzünde | aynada buruk
beşer bayrağını üstüne yorgan yaparak | toprak gibi
bohçalar çıkarıyorsun gönül dolabından | sabah mahkamlı
aşk incirine bal olmak için | dünya adına
yerde bulduğunu göklere yolluyorsun | bir çırpıda
derin bir uyku halinde | ölürcesine
ve mavi yapraklı defterimden okuyorsun yazdıklarını | derelerce
seraptaki güzele uzanarak | gaip mendiliyle
ellerim iplerindir
iplerin izlerilerimdir
izlerim sözlerimdir
sözlerim cennetimdir
cennetim senindir
senin olan benimdir
benim olan kalbindedir
kalbin bana ebedi beşiktir
trajedik bir hayattan huzur veren hayata geçtim.
geçmişimden hiç iz kalmadı.
neşeli oyunlar öğrendim sevdadan yana,
yaradan benden hesap sormadı.
şu kakafonik alemden akustik bir aleme girdim.
boğazımda gıcık kalmadı.
neşeli evcilikler öğrendim sevdadan yana,
yaradan bana kapısını kapatmadı.
divaneydim alakaranlık kuşağında,
dizginlerim beni ele veriyor.
kurcalamadığım şey kalmadı fani dünyadan yana,
arşınlıyorum kader toprağını.
kurcalamadığım şey kalmadı fani dünyadan yana,
yudumluyorum sevda çanağını.
dostlarımın aksine bizleri görmeye gelmiş
sohbet etmek ne de güzel oluyor.
neşeli oyunlar öğrendim sevdadan yana,
yaradan hepimizi bağrına basıyor.
divaneydim alacakaranlik kuşağında,
dizginlerim beni ele veriyor.
kurcalamadığım şey kalmadı fani dünyadan yana,
arşınlıyorum kader toprağını.
kurcalamadığım şey kalmadı fani dünyadan yana,
yudumluyorum sevda çanağını.
your voice
morphine in my ear
i see you down there
holding on to me
balloon ranger
balloon ranger
you're holding on to this thread
connecting you to me
i'm filled with laughing gas and polluted air
this silk lasso 'round my neck
it's pulling me down
down gently
gently
i'm softly exhaling
you give me release
i'm softly exhaling
you give me release
you leave me deflated
you give me release
my own private balloon ranger
you know what i need
you know what i need
güzel bir ane brun şarkısıdır. sözleri de şöyledir:
what am i going to do
i am crying a bottle of wine over you
this is something i don't usually do
but i'm crying a bottle of wine over you
for me it is red or nothing
hey ho my lover will go
and this will ruin everything
hey ho my lover will go
i'm just too romantic
hey ho my lover will go
without any sense of strategies
hey ho my lover will go, oh oh
twelve days and many long nights have passed
since i let go of my heart way to fast
too many long summer nights
i've been checking for errors on the telephone lines
for me it is red or nothing
hey ho my lover will go
and this will ruin everything
hey ho my lover will go
i'm just too romantic
hey ho my lover will go
without any sense of strategies
hey ho my lover will go, oh oh
my lover will go, oh oh
what am i gonna do
i am pouring my heart all over you
i guess i recognize this too
i think i'm falling in love with you
for me it is red or nothing
hey ho my lover will go
and this will ruin everything
hey ho my lover will go
i'm just too romantic
hey ho my lover will go
without any sense of strategies
hey ho my lover will go, oh oh
my lover will go, oh oh