kime neden ağlansın efendim..eğer ağlayacak bir şeyler arıyorsanız bari yeni dünya düzenine ağlayın.malumunuz ah vah etmekten başka bir şey yaptığımız yok.aferin bize.
kardeş:ben kahvaltıyı hazırladım,bakkala sen git.
abi:sana kahvaltı hazırla diyen mi oldu.
kardeş:hazırlamayınca laf ediyorsun.
abi:ben abiyim hazırlayacaksın tabii.
kardeş:bakkala gidersen parayı ben veririm.
abi:kalanıyla da dondurma alabilir miyim?lan otuz yaşında adamım laflara bak.
kardeş:...
abi:hem evin en küçüğü bakkala gider,hadi naş naş.
medya medyadır.bütün kanalların haber programları yanlı,hatta yanlı bile değil.hangi iktidar baştaysa olmayan ideolojilerini ona göre evriltiyorlar.medyanın bize sunduğu her şeye şüpheyle bakmak lazım gelir.
o halde küçük benin *izelin şarkısını nasıl yorumladıgını görelim.hani makarna yersin yarim .orjinali;hani bakar dalarsın yarim.bu şarkı sınıfta onlarca insana söylendi bir kul da bu şarkı böyle değil demedi.rezilliğimi alkışlıyorlarmış veletler.
pepee'yi uzmanlar tavsiye ediyorlarmış,etmesinler.bu şarkı her çıktığında yeğenim kendini yerlere atıp ağlıyor.zalım pepee diye ağıt yakasım geliyor valla.gerçi düşününce sorun bizim manik depresif yeğende de olabilir.evet evet sorun pepee de değil,bizimkinde. yine de ah pepee zalım pepee,ne hale koydun yegenimi böyle,lililili.
pedere rest çekip verdiği parayı almadım.aramızın bozulduğuna mı yanayım, beş parasız ortalıklarda dolaşamamamı yanayım.celal tan ve ailesinin aşırı acıklı hikayesinin söyleşisine gidemiyorum.gideydim eyiydi.
aklıma konuyu özetleyen bir şarkı geldi,son pişmanlık neye yarar,her şeyin bedeli var...*
annem hastalık hastasıymış,patavatsızlığım tuttu söyledim.
ağladı.
sevinsene bir şeyin yokmuş dedim.
bana gerçekten bir şey olsa doktora götürmeyeceksiniz dedi.
neden götürmeyelim dedim.
hastalık hastasıymışım ya,uydurduğumu düşünürsünüz dedi.
ben yıllardır böyle düşünüyorum diyemedim.
ben ne biçim evladım lan.
-seninle film gibi bir aşk yaşamak istiyorum.*
+len sırf aşk filmlerinin senaristiyim diye mi yanaştın bana yoksa?
-ne alaka çağrı ya!fena mı olur bir senaryo da ikimizin aşkı için yazsan.
+valla aysel benim filmlerimdeki kadınlar gerçek kadınlardı,anlatabiliyor muyum?anlatamıyorum çünkü sen malsın aysel.ancak bön bön bakarsın.
-ama ama..
+üzülme aşkım senin için bir senaryo yazarım,konulu mu istersin konusuz mu?
güçlünün güçsüzü ezme durumu.hayatın her alanında görülen içler acısı durum.patron işçiyi,başbakan halkı,ebeveyn çocugunu,çocuk kediyi,köpeği..orantısız güç her yerde.
başkalarının öyle veya şöyle olmalarından yakınan,onları öteleyen insanların aslında öyle olmaya yakın olma durumlarıdır.bilinçaltlarındaki fantezilerden ürkünce de orada burada ben öyle değilim diye bagırır bu zat-ı muhteremler.
lisede param çalınmıştı.sınıfta bu duruma en çok tepki veren arkadaşımın hırsızın kendisi oldugu sonradan ortaya çıkmıştı.
genelleme yapıyorum evet.**
devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu:
- maveraünnehir nereye dökülür?
en arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı:
- solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine!dir.
Oysa acemilik. Efendimiz acemilik. Bir taş alacaksınız. Yontmaya başlayacaksınız. Şekillenmeye yüz tutmuşken atacaksınız elinizden. Bir başka taş, bir başka daha. Sonunda bir yığın yarım yamalak biçimler bırakacaksınız. Belki başkaları sever tamamlar. Ama her taşa sarılırken gücünüz, aşkınız, korkunuz yenidir, tazedir. Başaramamak kaygısının zevkiyle çalışacaksınız.*
(...)
yine aynı şeyi istedim işte;çocukluğuma geri dönebilmeyi.keşke hiç büyümeseydim,büyümeye bu kadar heves etmeseydim.şimdi istemediğim bir yığın işle uğraşıyorum.ablacılık oynuyor, dünyayı kurtarmaya çalışıyorum.ama bak hala oynuyorum ve çocukluğumdaki gibi oynadığım her oyuna inanıyorum.
mengeneyle beynimi sıkıştırıyorlar,acı duymuyorum.duyarsızlaşmak bu olsa gerek.
hala okula gidiyorum ama artık sabahları kendim uyanıyorum.okula gitmek istemediğimde babamdan korktuğum için türlü numaralara başvurmuyorum.ve çoğunlukla okula gitmiyorum,sanki geçmişle görülecek bir hesabım varmış gibi...
artık plan yapmıyorum,okuduğum kitapları listeme eklemiyorum.gazetede okuyup beğendiğim makaleleri kesmiyorum.
artık futbol oynamıyorum.misket biriktirmiyorum.apartman kapılarının macunlarını söküp,camlarını aşağı indirmiyorum.mahalle kavgaları yok artık.akşam ezanıyla eve girme kuralı yok.
okuldan gelince derslerimi tekrar etmiyorum.izlemek istediğim bir film için burada izin almam gereken bir abi yok.yemek seçmiyorum,olur olmadık zamanlarda annemden istediğim gibi, bir sürü yemek varken patates kızartması diye tutturmuyorum.zaten artık yemekleri kendim yapıyorum.artık istediğim bir şey için para biriktirmiyorum,zaten istediğim bir şey de yok.
kitaplarla çocukluğumdaki kadar haşır neşir değilim.yani her güne bir kitap yok.artık işçi babanın kitap almaya gücü yetmeyen ve kızına bunu söyleyemediği için'kızım her gün bir kitap okumak gözlerin için çok zararlı,biz bunu haftada bire indirsek'diyen bir babam da yok.
varolan tek şey artık bana ağır gelmeye başlayan,taşımaktan nefret ettiğim bedenim.benim bir amacım yok.çocukluğum sanki hç yaşanmamış gibi...yok..
Açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın
En görkemli saatinde yıldız alacasının
Gizli bir yılan gibi yuvalanmış içimde keder
Uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu kadın
Çünkü ayrılık da sevdaya dahil
Çünkü ayrılanlar hala sevgili
Rüzgar uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
Mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan
Onu çok arıyorum onu çok arıyorum
Her yerinde vücudumun ağır yanık sızıları
Çünkü ayrılık da sevdaya dahil
Çünkü ayrılanlar hala sevgili
Ay ışığına batmış karabiber ağaçları gümüş tozu
Gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar
Yaseminler unutulmuş tedirgin gülümser
Çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
Çünkü ayrılık da sevdaya dahil
Çünkü ayrılanlar hala sevgili
şiir attila ilhanındır.bu şarkıyı en güzel vedat sakman söyler.*