ermeni soykırımını tanımamalarının sebebi, dünya'da ilk soykırıma uğrayan halk olarak kendilerinin kalmasını sağlamaktır. çünkü bundan iyi ekmek yiyorlar. bu anlamda yahudilere göre, yahudi soykırımının dışında hiç bir soykırım soykırım değildir.
tavsiyem herhangi bir millete düşman olma zaten. işin gücün mü yok aq.
eğlenceli bir aktivitedir. bahsi geçen sözlük yazarı hayatın formülünü bulmuş ama kimsenin onu anlamadığı sanrısına kapılıp derdini anlatır ama kimsenin ilgisini çekemez. kimse onu pohpohlamaz. bunun üzerine sinirlenir ve hadi bunu da eksileyin der ve sizde sakince hiçbir polemik yaşamadan eksiyi basarsınız. sonra oda bir köşe de kendini s.ker.
al bak danimarka tanımış mesela, avrupanın bir çok ülkesi tanımış, latin amerika'dan bilumum ülke tanımış, haa arap ülkelerindende bir tek özgürlük savaşçısı beşar esad tanımış.
1400 yıl afganistandaki bamyan buda heykellerine dokunulmadan kaldığını gören müslümandır. adam haliyle kendi kendine soruyor: ulan buralar hep müslümanlar tarafından yönetildi, niye hiç biri yıkmamışta yirmibirinci yüzyılda bir örgüt çıkıp yıkıyor bunları? bunlar mı daha müslümandı yoksa onlar mı?
kendisi türkiye'nin ilk modernistlerindendir.(modernist'i olumlu ya da olumsuz anlamda kullanmıyorum)
bir örnek verelim. Misal bu amca, istanbul göbeğine saat kulesi yaptırmıştır. aslında sadece istanbulun değil, ülkenin çeşitli yerlerine saat kuleleri yaptırmıştır. saat kulesi ne işe yarar? hayatı hızlandırır. yani bütün insanların ister istemez o ortadaki saatle iletişim halinde olması, onlara sürekli olarak zamanın geçtiğini gösterir. haliyle bişeyler yapma ihtiyacı hissettirir. bu aslında batılıların yaptığı bişey. sürekli bişeyler meşgul olma. zamana karşı yarışma. vs. böyle bişey modernizmle gelmiştir.
diğer yandan kendisinin ney(çalgı) sevmemesi, hususi olarak opera ve tiyatrolara katılması batılı yaşam tarzına çokta karşı olmadığını gösterir.
ayrıca batılı tarzda açılan ilk üniversiteler bu amca zamanında açılmıştır. ona muhalif olanlarda bu okullardan mezun olmuşlardır.
he böyle batılı batılı diye adamı yaftalamayalım. kendisi dönemin diğer muhafazakar diyebileceğimiz entellektüelleri gibi, batının tekniğini alıp kültürünü almamak gibi bir amaç peşindeydi. ama kendisinin ve diğer abilerin yanıldığı şey, batının tekniği dediğimiz şeyin bizatihi batının kültürünün ürünü olduğunu unutmalarıydı.
islam, modernizmin dini olan evrimle ya da evrim teorisiyle çelişir. oha aq birde modernizmin dini olmayan evrimde mi var diyeceksiniz. evet var gençler.
şöyle ki; klasik dönem tıbbı, bilimi (ne diyorsak artık) maddelerin ebesinin .mı tarihinden beri aynı olarak geldiğini hiç bir zaman iddia etmedi. onların tarihsel süreç içerisinde değiştiğini çevresine uyum sağlayarak şekil değiştirdiğini(yani evrim geçirdiğini) her zaman kabul etti.
peki, modernizm ne yaptı? modernizm insanın herhangi bir metafiziksel varlıkla dünyayı algılamaması gerektiğini modern akılla, pozitivist düşünceyle herşeyi anlatabileceğini iddia ettiği için, kadim dinlerin varoluş anlatılarına bir alternatif çıkardı. Ee ne yaptı? aldı güzelim bu evrim muhabetini, dedi ki olum adem falan yok maymun var. maymun olmazsa balık var dedi. haliyle kadim dinlerin hepimiz ademden geldik ama sonra dönüştük hikayesini, hepimiz maymundan geldik dönüşe dönüşe gidiyoruz yaptı. Burada sakın bunun bir proje olduğu sonucu ortaya çıkmasın. burada yapılan bir deneyin, bir çalışmanın egemen söylem haline getirilmesi var. yani ha bulduk işte açıklamamızı demek var.
Velhasıl gelinen noktada evrim teorisiyle kadim dinler arasındaki fark bir evrim olup olmadığına dair değil, ademden mi geldik maymundan mı geldik muhabbeti. ve bana göre ikisininde aynı oranda kanıtlanamayacağı yönünde. Haliyle abi biz maymundan geldik dersen, sen bunu bilmiş olmaz inanmış olursun. Benim gibi biz ademden geldik dersen bilmiş olmaz inanmış olursun.
arada bir sözlüğe girip; ''ulan ne y.rrak bi yer oldu burası. millet kıyıda köşe de birbirini s.kiyor. herkes herkesle savaş halinde çok olan az olanı linç ediyor. ben böyle bir yer mi hayal ettim'' diye sorgulaması lazım gelen sözlük patronu.
ikisi de inanç bakımından eşittir. şöyle ki; inandıkları din yorumuna sorgusuz sualsiz bağlıdırlar. cübbeli ahmet hoca, kuran'ı kerimi yorumlamasında mod-a mod çevirir. mesela kur'anı kerimde yurdunuzu korumak için besili at yetiştirin der. o bunun günümüzdeki karşılığının uçak silah olduğunu düşünmez. at dediyse at yetiştireceğiz der. bunu örtünmeye de uyarlayabilirsiniz. ikinci özelliği populisttir. böyle medya tarafından pohpohlanmayı sever. ihsan eliaçık ise, 20. yüzyıl materyalizmini dine uygulamıştır. onun için mesela melek yoktur ihsan eliaçıkta çünkü o cisimleşmemiştir. haliyle böyle şeyleri kabul etmez. birde marksizmden bariz etkilenmiştir. haliyle marksizmin genel paradoksu onda da vardır: şöyle ki, ''halk çoğu şeyi onu bilinçli bir şekilde bildiği için yapmaz. öyle benimsediği için yapar. haliyle ona gerçeği göstermek lazım'' marksı takip edenler genellikle bunu şiar edinirler. bu görüş onlara mesih vazifesi verir. ama bunu halk için yaptığını iddia ederler. ihsan eliaçıkta da bu var. ben halk için çabalıyorum der. ama halkın genel olarak bütün inanç sisteminin yanlış olduğunu söyler. mesela namaz aslında üç vakittir. siz yanlış biliyorsunuz der. mevlüt dinde yoktur der. birde kendisini siyasi muhalif olarak tanımlar. ama kendisininde iktidar savaşının içinde olduğunu farketmez.
haliyle ikisi de etrafındakileri kolay kandırabilir.
haberlere bakmak için cnn türkü açtığımda denk geldiğim konuşma.
konuşmanın şekil yönünden incelendiğinde gayet sakin, rerörö demeyen her söylediğini elindeki somut verilere dayandırmaya çalıştğı görülür. bir yerde buradan sayın cemil çiçeğe sesleniyorum deyip hafif bir saçmaladığı oldu ama arada kaynayabilir.
ekonomi ile ilgili verdiği veriler sağlamdı. ama sanki biraz kaçak oynuyor izlenimi aldım. şöyle ki; 2002'deki tüketicilerin bankalara olan borçlarının x lira olduğunu söyledi. bu gün için ise y lira olduğunu söyledi. ve verilerde 2002'deki rakamların daha düşük olduğu söyleniyordu. ancak söylemediği şey, o dönemde parasının değerinin ne olduğuydu. yani enflasyon ne konumdaydı. sözgelimi, (rakamları tam hatırlamıyorum ama aradaki fark 53 kattı.) 2002'de borç tutarı 1 lira 2014 53 lira olsun. fakat o dönem 1 liraya 1 ev alınıyor olsun. bu gün 53 liraya 1 ev alınıyorsa, iki dönemin parasının değeri de aynıdır. bu sefer bu dönemin borçlarıyla o dönemin borçlarının seviye aynı olduğu sonucu çıkar. kılıçdaroğlu bunla ilgili bişey söylemedi.sanki paranın değerini örtmüş gibi duruyordu. ama yanılıyorda olabilirim yani aynı gerçek değer üzerinden söylenmişte olabilir. ama kredi kartlarının üzerinden konuşması iyiydi. çünkü büyüme hızı düşer, borçlanma böyle artmaya devam ederse, bizim ekonomi çokta fazla kaldıramaz bu işi.
kılıçdaroğluna siyasi getirisi ne olur: benim gibi anti kemalist olup akp'yi de sevmeyenleri kaldıkları ikilemden belki çıkarabilir.
son 13- 15 yıl için konuşursam, türkiye'de bir taraftara en çok mutluluk yaşatan futbolcudur gözümde. yani eğer ki onun oynadığı takımın taraftarıysanız bence anlatacağınız çok şey vardır.
en azından bir galatasaraylı olarak buradan bakınca öyle görünüyor.
önemli bir beyan. şöyle ki; zaten hükümet böyle bir çalışma yapıyordur. yoksa pkk hiçbir karşılık olmadan silah bırakmaz en azından ilkesel olarak bu müktesebatın kabul edilmesi gerektiği şeklinde bir şart öne sürmüştür. akp'nin de korkusu böyle bir çalışmayı birilerinin bölünme planı şeklinde sunacak olması. haliyle bundan çekiniyordur. ama kılıçdaroğlunun açıklaması; aslında bu konuda konuşabilirsiniz. benim böyle birşeye karşı çıktığım yok demektir. en azından akp cephesinde böyle algılanacaktır.
diğer yandan chp içinde de Kemalistleri tasfiye etmenin bir aracı olarak kullanılabilir. ama onları otoriter bir şekilde uzaklaştırmak yerine, bir mecbur durum yaratarak uzaklaştırma çabası olabilir. ve yavaş yavaş kürt oylarına talip olmaya başlayabilir.
kendisiyle çelişmiş gibi geldi. çünkü sabah haberlerde kendisinin sisiyi kabul etmesinden dolayı sitem etmişti. şimdi de böyle söylüyorsa gayet ironik olmuştu.
9 yıl* içip bırakan biri olarak başlamayı düşünenlere nacizane tavsiyeler verebilirim.
tanımı hemen girelim: hayatında önemli bir karar vermenin eşiğinde olan kişinin beyanı.
sigarayla ilgili iki yol var. birincisi hiç başlamayacaksın. en temizi bu. sabah uyandığında bi yerlerin acımıyor. üstün başın kokmuyor. erken yaştaysan gelişmeni engellemiyor. mis gibi.
ikinci yol: başladın mı? çok mu başlamak isitiyorsun. başla ama çok uzun süre değil takriben 6 yıl ile 8 yıl arasında bir süre iç sonra yavaş yavaş sigaradan yol al.bu süreden sonra ciddi ciddi boka sarıyor. ne o müzik, kahve, sigaranın zevki kalıyor ne muhabbetlerin sadece yaşamanı zorlaştırıyor. o yüzden bunu göz önüne alarak başla.