cinselliğin bu kadar bastırıldığı bir ülkede olduğumuz için bu kadar çok taciz ve tecavüz olayları yaşanıyor. sorsan hepimiz müslümanız. hayatı kabus gibi geçen bir kurban daha. allah rahmet eylesin. inşallah bu dünyada da öbür dünyada da hakkı yerde kalmaz.
ahlaki değerlerden bihaber olan kişilerin, çıkarları için her şeyi yapabileceklerini gösteren bir iddia. "adam içiyorsa kendine içiyor, ibadet ediyorsa yine kendine ediyor. bir seçim kazanmaya çalışacaklar diye önce adamın hakkına girdiler, şimdi de karalamak için ne yapacaklarını şaşırdılar." kaale alıp, adam yerine koyup, cevap vermek bile çok fazla değer yüklemek olur bu kişilere.
makyavel bile sizin kadar makyavelist değildi be.
edit: anlam bozukluğunu gidermek için, tırnak içerisinde olan bölüm eklendi.
"...tiamat, babil yaratılış mitolojisinin yazıldığı enuma eliş'te başlangıç okyanusunun kişileştirilmiş formu olarak bahsi geçen dişi ejderhanın adı olup, yeraltı sularının efendisi apsu'nun karısıdır. gökyüzü ve yeryüzü var olmadan önce tiamat ile apsu sularını birbirine karıştırarak bir tanrılar soyu oluşturmuştur.."
marduk tarafından kalbi çıkarılarak öldürülmüş, bedeni iki parçaya ayrılmıştır. bu parçalardan birinden gökyüzü, diğerinden yeryüzü oluşmuştur. gözlerinden fırat ve dicle nehirleri, göğüslerinden ise dağlar oluşmuştur.
izleyen kişi olmak bile çok güzeldi. izlenen kişi olmadım hiç, ama olsaydım, izleyen kişiyi hayatımda tutmak için her şeyi yapardım sanırım. ama unutmayın ki, izlediğiniz kişinin hayatınızın en büyük hayal kırıklığını yaşatabilecek kişi olması, büyük bir olasılıktır.
ışık, gürültü, stresli ortamlardan uzak durmak işe yarayabilir. doktorunuzun önermesi şartıyla ve kullanmanızda doktorunuz tarafından herhangi bir sakınca görülmediyse, zolmitriptan etken maddeli ilaçlardan fayda görülebilir.
ara ara aklıma gelen düşüncedir. doğuyoruz, yaşıyoruz, ölüyoruz. inanmayanlar için, tamamen yok oluyoruz. inananlar için ise, cennet veya cehenneme gidiyoruz. doğduktan sonra, kimi iyi, kimi kötü bir çok şey yaşıyoruz. seviniyoruz, üzülüyoruz, mutlu oluyoruz, acı çekiyoruz... hepsi bir şekilde son buluyor. hiç var olmamış olsak, mutlu olma veya mutsuz olma durumlarının da bir anlamı olmayacak. istediğimiz kadar mutlu yaşayalım, acı da çekeceğiz. hangi mutluluk çok sevdiğin birisini zamansız kaybetmenin acısını dindirebilir mesela? bu düşünceyi dile getiren kişiler, depresyonda, bunalımda sanılıyor, acı çektikleri düşünülüyor. oysa benim bahsettiğim şey, somut durumların ötesinde, düşünsel bir durum, felsefik bir yaklaşım. var olmamış birisi için, mutluluk da, mutsuzluk kadar anlamsız olacaktır. her şey eninde sonunda gelip, hiçliğe ulaşacaksa, başımız hiç, sonumuz hiç olacaksa, sonsuz hiçlik içinde zerre kadar var olmanın kime ne faydası olacak? bir de, hiç var olmamış olmayı, intiharla bir tutanlar olmuş. yahu uzaktan yakından alakası yok ki. bir kere var olduktan sonra, senin varlığın veya yokluğun, bir çok insanı etkileyecek. intihar ettikten sonra senin arkandan anan baban, eşin dostun, çoluk çocuğun acılar çekecek, hayatları değişecek... bir de, inanıyorsak eğer, var olduktan sonra cennet, cehennem meselesi var. oysa var olmamış olsan, böyle bir dert de olmayacak. bilemiyorum altan bilemiyorum...
içinde hümanizm barındıran ve müslümanlara saygı duyan gayrimüslimlerin içindeki olumlu hisler azalacaktır. şu anki konjonktürde gereksiz ve art niyetli olacak bir düşüncedir. şu an bunu isteyen kişi, iyi bir insan olamaz. iyi insan olamayan kişi, iyi bir müslüman da olamaz.