başkalarının doğrularını kabul etmemek saygı duymamaktır.
örnekse dinini yaşayan insanlara cahil yaftasını yapıştırmaktır. belki karşındaki senin okuduğun o bütün kitaplaraı okumuş, bildiğin tüm teorileri yalayuıp yutmuş üstüne bir de kendi inancının kaynaklarında yüzmüştür? yok mu bunun örneği? var.
şeklinde diyaloglandırılarak da açıklanabilecek üst seviye.
guiza'nın iyi bir oyun arkadaşı olacağını düşünüp onunla oynamayı düşünebileceğimiz oyunlardrı. misal olarak çaydaçıra. bir kına gecesi düşünün kınalar yakılır bir güzel ağlanır sonra oynamaya başlanır.
(bkz: hem ağlarım hem giderim)
doğum günü pastasını alanların doğum günü çocuğunun zevkinden bi haber olması sonucu ortaya çıkan durumdur. bir kere benim doğum günümde franbuazlı pasta almışlardı yamamiştim mesela onun gibi.*
yanayım yanayım adlı şarkılarıyla çıkış yapmış londradan kopup gelen üç gencin kurduğu grup. ilk albümleri olan london calling de oldukça başarılı ve eğlenceli. tavsiye edilir.
japon çizgi filmi.
küçükken bir ara merak sarmıştım. internette bu teknikle nasıl çizim yapılacağını anlatırlardı. rehberi takip ederek yaptığım çizimlerde eğri bir çizgi ya da acayip bir şekil elde ederdim. ekranda duran ise ya burun olurdu ya göz. şimdi diyeceksin kardeşim madem resim yeteneğin yok ne uğraşıyosun? çocuğum işte ne yaapyım. o zamanlar uçabileceğimi falan da düşünüyordum resim yapmışım çok mu!
(bkz: çocuklukta yaşanılan hayal kırıklıkları)
(bkz: isyanım var sözlük)
canı sıkılan ama yanındakinin uykusu olan tiptir. ne yapsın yani o uyusun kendisi de can sıkıntısından patlasın mı? uykusu gelene kadar konuşur bir şeyler anlatır uykusu gelince de uyur yanındakinin uykusu hemen kaçıyorsa o ne yapsın? bugün sözlük hep beni anlatıyor.*
iki ayağı üstünde durmak dışında düşünme yeteneğine ve iradeye sahip olan varlık. bu arada sözlükte benden bahsedilmesi güzel 300 küsür entry sevindim doğrusu. *
çirkinlik... çirkinlik güzel olmayan şeylerin güzel gösterilmesiyle başlar.
gayrı meşru çocukların meşrulaştırılmasıdır çirkinlik. ne halt olduğu bilinen mankenin eski sevgilisinden(!) 5,5 aylık hamile olmasının sevimliliğinden bahsetmek, hamile pilatesi yapmasının doğru mu yanlış mı olduğunu tartışmaktır çirkinlik. durumun vehametine bakılmadan.
evli bir klarnetçinin, bir şarkıcıyla sahnede göz göze aşk şarkıları söylemesini alkışlayarak izlemektir çirkinlik. birbirlerine ne kadar yakıştıklarını söylemek, sevgilisini hapiste ziyaret edemediği için üzülmek, sevgilisinin ona hediye ettiği gömlekle çıktığı canlı yayınlarda ah canım ne kadar şirin demektir çirkinlik. aldatmayı, biriyle evliyken ayrılmamışken başka birisiyle ilişkiyi meşrulaştırmaktır.
torunu yaşındaki biriyle evlenen birinin, evliliğinin yanlışlığını değil çocuklarının vereceği tepkiyi tartışmaktır çirkinlik. aynı iş nikahsız yapıldığında topa tutulurken deftere imza atıldığında kimsenin sesinin çıkmayışıdır. yakın olduğu çevrenin, ekonomik durumunun yaptığı pisliği örtmesidir çirkinlik.
biz ne zaman böyle olduk acaba? bu kadar ahlaksızlığı ne zaman normalleştirdik? çirkinlik türk medyasının saptırmalarıdır, yozlaşmasıdır, iğrenç olaylara matah bir şeymiş gibi yaklaşmasıdır. bu yaşanılan devir, o renkli ekranlar, kendini çağdaş gösteren örümceklerdir çirkinliğin tanımı.
türkiye'nin her köşesine, her saatte gittiği için binilmek zorunda kalınan sonra da pişman olunan bir daha binmemek için yeminler edilen turizm firması.
istikamet ankara-samsun'dur ve yolculuk başlar. rezilliklerinin hangisini saymakla başlamalı bilmiyorum. neoplan diye sattıkları biletin arabasının setra çıkması ve o arabanın 45. peron yerine 42. perona gelmesi sorunların başlangıcı denilebilir. otobüse binildiğinde lakayt muavinler de sorunu devam ettirir. yolcularla abuk subuk konuşan ne işine ne kendisine saygısı olan bir grup muavin karşılar sizi. nerede ineceğinizi sorar. siz söyleyince "ay ben orayı hiç bilmiyorum." karşılığını alabilirsiniz. muavin bunu söyleyince "ne yapalım inmeyelim mi orda. müsait bi yerde bırakın o zaman" diye karşılık verince, muavin daha da ukalalaşıp "tamam siz bilirsiniz ben karışmıyorum" diyiverir. sonra öğrenirsiniz ki araba konya arabasıymış ek sefer olarak bilmediği bir yola çıkmış. molayı bitirip yola devam etmek için arabaya binersiniz eksik yolcu olduğu farkedilir. lakayt muavin iner şöyle bir göz atar. aa yok der ve yola devma edilir. çorumda şoför bilmediği bir yola girer. yol dediysem iki apartman arasındaki boşluk. apartmanlara sıfır yola devam edersiniz. aklı evvel soförünüz oradan devam edemeyeceğini anlar ve geri geri gelmeye başlar. birden pat diye bir ses duyarsınız. arabanın arka camı bir evin çatısına çarpmıştır ve siz arka camın tuzla buz oluşunu seyredersiniz. çorum otogarına araba çekilir. arka taraf bir güzel temizlenir. araba değişmeden sabahın altısında camsız bir otobüsle yola devam edilir ki otobüste küçük çocukların olduğunu da belirtmeden geçmeyelim. lakayt muavin "doğal klimayla gidin biraz da." diyip sırıtır ve yolculuğun tadını çıkartmak adına arka taraftan yani cam olması gereken yerden sarkar. yolculuğunuz sona ermeye yaklaşmıştır. ineceğiniz yerin yolunu gösterir ve inersiniz. arabadan indiğinizde çantanızın eksik verildiğini fark edersiniz. hemen firma aranır eşya unutulduğu söylenmek istenir ama yetkili kimseye ulaşılamaz. ne kayıp eşya bürosu ne de firmanın bürosu size cevap verir. ağızlarında laf geveleyip dururlar. sizi sürekli başka yerlere yönlendirirler. verdikleri telefon numarası cevap vermez. en sonunda otobüs neredeyse oraya gidilir. muavinler sizi görünce birden renk değiştirir. her yeri aradıklarını ama tarif ettiğiniz gibi bir çantanın çıkmadığını söylerler. müdür çağırılır. çanta fişlerine bakmadan çanta verildiği söylenir. hala bir ilgi göremezsiniz. hala üste çıkılmaya çalışılmaktadır. buna sabredemeyen siz kimlik kullanmak zorunda kalırsınız. mesleğinizi öğrenince birden o ilgisiz insanlar gidip size kahve söylemeye çalışan insanlar gelir. muavin arabaya koşar elinde çantanızla gelir. biraz önce arabanın her yerine baktıklarını söyleyen muavinler şimdi çantanın bir köşeye gözle görülemeyecek bir yere düştüğünü söylerler. firmaya lanet edilir eve dönülür.
ek tanım yapılması gerekirse: bundan sonra asla binilmemesi gereken, asla tavsiye edilmeyen ve hatta protesto edilmesi gereken turizm firması.
kuzenlerle oturup hadi ingilizce konuşalım diyip anlamsız anlamsız** karşılıklı konuşmak. o değil de çok akıcı konuşurduk şimdi öyle konuşamıyoruz yabancı dili.
sabah başlayıp gece 11e kadar süren insanın kafasını beynini patlatan evden kaçmasını sağlayan kutlama. kentte köy hayatını sürdürme hali diye de özetleyebiliriz tabi.
tanıyan tanımayan herkesin arkasından atıp tuttuğu merhum kişi. yaşadığı hayat tarzını tasvip etmesem de hemen hemen yaşıt olduğum o kızı ve duygularını yargılamak bana düşmez. ama şunu biliyorum ki münevver bunların hiçbirini hak etmedi. kimse hak etmez. cem garipoğlu'yla niye birlikte olduğunu değil onun birileriyle bu yaşta böylesine bir beraberlik yaşamasını normal kılan şartları sorgulamalıyız aslında. olan olduktan sonra konuşmak hepimiz için kolay iş ki yenidcen bunların yaşanmasını engelleyelim ve umalım ki cem garipoğlu bulunsun, vicdanıyla yaptığı muhasebeyi bir de adaletle yapsın. Allah münevver'in taksiratını affetsin, yattığı yer nur dolsun.
islam'ı kur'an-ı kerim'den ibaret sanan sünnet rehberliğini reddeden hanım kızımızdır. namazın nasıl kılınacağı da yazmıyor kur'an-ı kerim'de hadi bakalım onu ne yapacağız?