olur. hepisi olur. olmakta... alıştırmak lazım bünyeyi. senelerde tanıyor insan, insanları ve kendini.
bütün tabularınızı yıkmış, gururunuzu ayaklarınızın altında paspas etmiş, tüm planları en ince ayrıntısına kadar tekrar tekrar gözden geçirmiş, o en acaip anda kuracağınız cümlelerin şimdiye kadar kurduklarınızın en güzelleri olması için kendinizi skmiş, kısacası tüm donanımınızla erkek hegamonyasının bu en önemli teslimiyet propagandasına her şeyinizle kendinizi hazırlamışsınızdır. en son sünnet olduğunuz an böyle eliniz ayağınız birbirine dolaşmışçasına heyecanlanmışsınızdır belkide... ama en başta denildiği gibi hepisi olur ve olmakta. morali çökmüş olan sevgiliye bir gün önce aynı tarzda atılan kısa mesaja verdiği ''ahsuahsu yarıldım!'' tepkisi ertesi gün benzer içerikli bir kısa mesaja verdiği tepki ile aynı olmayıp sizin ölüm fermanınız olabiliyor. hemen sizin geçmişte kaldığını sandığınız bazı gerçekler bir petrol rezervi bulunuşunda olduğu gibi gün yüzüne fışkırıyor... sizden metrelerce yukarıda bulunan gerçeklerin altında şaşkın bir halde pisliğe bulanıyorsunuz. ''olmuyor, yürütemiyoruz'' cümlesi karşı taraf tarafından size karşı kurulan tüm cümlelerin öznesi konumuna geliyor o an. şimdiye kadar yazılı olmasa da beyninize kazıdığınız tüm kararnameler kendi cumhuriyetinizin cumhurbaşkanı koltuğuna layık gördüğünüz kişi tarafından birer birer veto ediliyor...
sonrasında gelsin büyük küçük ortanca boy içkiler, daha önce nefret ettiğiniz en acaip aşk şarkıları. hatta bazıları o şarkıların hiçbirini beğenmeyip kendi duygularını ifade edebilecek yeni bir şarkı doğurmak için sezeryan'a bile razı olur.
sözün özü kardeşlerim evlenme teklif etmeye karar verdiğiniz ve bu yönde tüm altyapıyı oluşturduğunuz sevgilinizin tam siz bir gün sonra bu teklifi ona sunacakken çekip gitmesi kulak temizleme çubuğu gibi bir şeydir. bazen iki tarafını da kullanmak zorunda olduğunuz ama bi'yerinize kaçınca da fazla acı vermeyecek bir şey...
şehirlerarası otobüs yolculuklarının olmazsa olmazı mola yerlerinde bulunan ve hassas oldukları için yalnızlık çekmesinler diye ayak masajı yapan aletlerin yanında konuşlanan teknoloji harikaları olan hassas terazi'ler...
otobüsünüz mola yerine giriş yapar. kapı açılır ve garip bir refleks ile kendinizi bir an önce dışarı atmak istersiniz. kullanıyorsanız hemen bir sigara yakıp ortamı gözlemlemeye başlarsınız. işte tam o anda bu aletle göz göze gelirsiniz. üzerindeki ileri geri gidip geliyor görüntüsü veren kırmızı led'ler ile size bakmaktadır.
bu ileri geri gidip geliyor görüntüsü veren kırmızı led'ler kara şimşek'ten beri ''bu alet konuşuyor'' imajı vermek için kullanılır.
bir merakla yanına gidersiniz terazinin. aleti incelerken sigaranızın bittiğini farkedip ihtiyacınız olmasa bile hani belki gidince gelir hesabı tuvalete gidersiniz. işinizi bitirip ayna karşısında kendinize şöyle alıcı gözü ile bir bakış attıktan sonra dışarı çıkar, aletin başında birikmiş sigara içen kalabalığın arttığını farkedince çaktırmadan olay mahalline doğru süzülürsünüz.
hassas terazinin etrafındaki kalabalık yüzünden o kırmızı led'lerin daha seri hareket etmeye başladığını gözlemlersiniz. belki de bu terazinin mutluluk göstergesidir dersiniz içinizden. kalabalığı yaran orta yaşlı bir teyze'nin teraziye bir hışımla yaklaştığını görüp irkilirsiniz. teyze terazinin üzerine çıkar ve bozuk para yuvasından teraziye ihtiyacı olan şeyi verir. terazi dile gelince ortamdaki müthiş sessizlik bir anda paramparça olur...
64 kilo 860 gram
artık ortamda bulunan herkes bu teyzenin 64 kilo 860 gram ağırlığında olduğunu bilmektedir. teyze içinden küfür etmekte midir bilinmez. ama terazi hassas ve hissiyatlı bir alet olduğundan olsa gerek bunu sezer ve bir kez daha tekrar eder ibret olsun diye.
64 kilo 860 gram
ve işte o an bütün gözler o teyzenin üzerindedir. tartılan teyzenin yan koltuğunda oturan diğer bayan tartılan teyzeyi tanımıyorsa kafasının içinden türlü düşünceler geçer. fakat bu düşünceleri anlamak ya da tahmin edebilmek için bayan olmak şarttır! şaşkın bakışlar arasında teyze teraziden iner. teyze aslında her zamanki gibi yürüyordur fakat ortamdaki herkes teyzenin kilosunu gramına kadar öğrendiği için o teyze artık yürümüyor, yuvarlanıyordur. bu gergin ortamı bir başka ses bozar;
''x istikametinden y istikametine gitmekte olan z turizm'in sayın yolcuları... mola süreniz dolmuştur. otobüsteki yerlerinizi almanız önemle rica olunur...''
son bir kez teraziye bakarsınız. terazi intikamını almışçasına ledlerini yakıp söndürmeye devam eder. otobüsteki tüm yolcular yerlerini alıp otobüs hareket ettikten sonra dibindeki masaj aleti ile o teyzenin dedikodusunu yapıp teyze ile dalga geçecektirler belki de. hassas terazinin aslında çok pislik bir alet olduğunu düşünürsünüz. sonra bu gereksiz düşünceler yüzünden kendinizle dalga geçer ve cam kenarından yolu izlemeye başlarsınız.
ama o hassas terazi hala o dinlenme tesisindedir ve büyük bir heyecanla yeni kurbanlarını beklemektedir...
gargamel tarafından yapılan ihbar sonucu düzenlenen baskındır.
baskında 250 makineli şirin, 400 el şirini, 18 adet şirinatar, 2 nükleer şirin ve çok şirin mühimmatlar ele geçirilmiştir.
yasadışı örgüt muamelesi gören şirinler köyü sakinleri şirin baba'ya isyan etmiş, şirin baba ise bu durum karşısında;
-'' susun yoksa ananızı şirinlerim!''
demiştir.
bu cümle karşısında tüm gözler şirine'ye çevrilmiş, şirine ise;
-''şirin kadar şirininle mi şirinleyeceksin ulan şirinini şirinlediğim!''
genellikle hatun kişilerden yükselen bir soru cümlesidir. yükselen diyorum çünkü bu soruyu sorarken öyle bir ses tonu çıkar ki bu bünyelerden sanırsınız tuvalette freddy krueger ile karşılaşıp merhabalaşmış...
salonda keyifli keyifli oturuyorsunuzdur. birden hatun kişi yerinden kalkıp tahmini olarak 5 metre ilerdeki tuvalete doğru yol alır fakat girmesi ile çıkması bir olur.
hiç üşenmeden 5 metre yolu teperek salona girip bu soruyu sorar ve o an bütün ev ahalisi irkilir. çünkü mekanda bulunan herkes zan altındadır.
birisi tuvalete girmiş ve muhtemelen sifonu çekmeyi unutmuştur. eh tabi kol kadar nevaleyi gören hatun bünyesi çıldırışa geçer...
-''ama o kadar yolu tepmek yerine sifonu çeksen daha güzel bir davranış içine girmez misin be hatun kişi!?''
diye sorası gelir adamın. hadi anladım gördüğün şeyi ölü bir yılan sanmış olabilirsin ama ortalığı bu kadar yaygaraya verip germenin ne anlamı var ha!? sifonu çek gider o...
ama yok! illa ki ortam gerilecek ve birileri bu suçu üstlenecektir.
soruyu sorup sherlock holmes edası ile suçluya bin bir türlü ayar vererek kendisini dünya kupasını 9. kez kazanmış milli takım teknik direktörü sanarak tuvaletin yolunu tutar. kendisince haklı ve mükemmel bir zaferdir. sonunda suçlu kişi bulunmuştur ve gereken ayar verilmiştir. daha sonra hatun kişi tekrar tuvalete girer ve sifonu çeker. hatta bazıları öyle aşka gelir ki orgazm olmuşçasına bir sigara yakmayı ihmal etmez.
zannediyorum ki abidik dershanelerin her öss sonrası kazanan öğrencileri resimleri ile birlikte afişe etmesi fikrinden ortaya çıkmış sloganın afişidir.
sütaş ''biz size ahanda bu ineklerden çıkarttığımız sütleri veriyoruz'' mesajı verir bu afişle. bir sütaş kamyonu görürseniz şayet dikkatlice inceleyin lütfen. çünkü sağdan ikinci ineğin bir bakışı vardır ki sanki;
-''ulan iki kuruş uğruna katlandığımız olaya bak çekilir işkence değil bu abura goyum! hindistana yerleşicem ben! daha bir itibarımız var orda. hiç değilse böyle toschak oğlanına çevirmiyorlar!''
der gibi bakmaktadır. diğer hanım kızlarımız ise miss universe güzellik yarışması finalistleri edası ile poz vermiştir sanki...
sonuç itibari ile bu inekler harbiden inektir.
gerçekten zor iştir. herhangi bir sosyal ortamda rezil olma riskiniz oldukça fazladır. şimdiye kadar dişi bir modeli görülmemiştir lakin bu sebepten ötürü noktalama işareti yerine envayi çeşit küfür kullanmakta sakınca görmeyen bir bireye katlanmak her bünyenin harcı değildir. gerçekten seviyorsanız amenna! ama düzelmesini umut ediyorsanız çok beklersiniz...
-aşkım n'apıyosun?
-bulmaca çözüyorum abura goyum!
-hayret!
-şapkadan tavşan çıkaran zepeveng'e ne diyorlardı abura goyum?
-sihirbaz aşkım.
-bende donumdan dürrük çıkartıyorum!
-eee?
-o zaman ben küfürbaz mı oluyorum o zaman abura goyum!?
-yok canım ne alakası var.
-yalanlarını zükeyim senin!
çocukluğun en önemli evresidir zannımca. anne ve babaları bir telaş alır.
acaba anne mi yoksa baba mı diyecektir çocuk? ya da direkt ayağında kundura yar gelir dura dura türküsünü çığırarak şöhret basamaklarında tay tay mı yapacaktır?
oldukça eğlenceli bir durumdur ama. aile bireyleri çocuğun ağzından çıkacak ilk kelimeye odaklanmıştır çünkü...
-hanım bak oğlan birazdan babba diyecek...
-ya nostradamus bi heyecan yaşayamayacakmıyım ben senin yüzünden!!!
-babba...
-kapa len sende çeneni...
-nusret kızımız konuştu!
-hsktr!
-neden şaşırdın?
-lan ben dilsizim sen dilsizsin bu çocuk nasıl konuşuyor???
-sütt...çüü
-sanırım bize bir şey anlatmaya çalışıyor..
-metin saçmalama flipper mı bizim oğlumuz!!
-........
-al işte hareket çekti eşşek sıpası!!!
-da... da....
-dayı mı diyecek ne diyecek acaba???
-da...şakkk!!!
-taşak oğlanına çevirdi bizi velet...
çok fazla infected mushroom dinlediğinizde başınıza gelebilecek hadise. ancak rüyanızda görürsünüz mevzusu. peki ya gerçek olsaydı olabilecekleri düşünebiliyor musunuz?
siz kendiniz yormayın ben düşündüm;
-aloo...
-efendim baba.
-oğlum akşama luigi amcanlar yemeğe gelecek odanı falan toparla.
-sanki benim odamı teftişe geliyor adam yaeae.
-karşılık verme babaya!
-peki baba.
-o annen olacak prenses'e de söyle castle castle gezdirmesin götünü! mantar falan pişirsin akşam için.
-söylerim baba.
işin okul boyutu daha da felaket;
-senin baban ne iş yapıyor?
-su tesisatçısı öğretmenim.
-sağda solda hoplayıp zıplıyor diye duyduk biz?
-salaklığından o.
-peki ya annen?
-annem kaleci benim.
-hadi ya!? hangi takımda oynuyor?
-fc another castle.
-vuh!
-al oğlum bir hafta idare et bu parayla.
-baba yeter artık ya!
-ne oldu oğlum?
-bana para verme, para toplamayı öğret!
-1up!
orjinali ''bir kıza güzel derken allah'ın varlığını kabul etmek'' olan başlık. kısıtlamalar ile bu kadar arkadaş bakma öyle pis pis!
''peki karşim nasıl oluyor bu hadise bir açıkla bakalım bize'' diyenler için geliyor;
-abi slayer'In son albüm mükemmel olmuş yae.. adamlar çılgın metal yapıyorlar.
-diğmi diğmi... yine dalga geçmişler inanan bünyelerle bizim çocuklar. ehe mehe.
15 dakika sonra...
-abi şu geçen hatuna bak ya ilik mübarek.
-doğru diyorsun abicim allah için güzel kız şimdi.
-abi sen ateist değil miydin!?
-niye ki?
- allah için güzel kız dedin abi.
- ben allah'a inanmıyorum fakat bir güzel kız var.
-anlıyorum.
çevir kazı yanmasın hesabı bir nevi. allah için öyle. valla bak.
new york menşei'li nu-jazz, trip-hop grubu. sırf grubun bayan vokali anais'in sesi yüzünden dinlemeye değerdir. let it go parçaları ile büyük bir çıkış yakalayan bu parça ile bir çok toplama albümde yer almıştır.
grubu keşfetmek isteyen bünyeler için seyyal taner seslendiriyor;
son olarak milli takımımızın avrupa kupası maçları sonrasında bir çoğumuzun eylem dahilinde sesinin kısıldığı olaylar bütünü.*
ama bu maç sonrası meydanlarda toplanma olayı bazen hedeflenen ''gideyim de iki bağırıp deşarj olayım'' isteğini baltalar. hatta çoğu zaman eve iki kat sinirle dönersiniz.
hakemin bitiş düdüğü ile oturduğunuz mahalle bir anda korna ve silah sesleri ile yankılanmaya başlar. vücudun fazla seratonin salgılıyor olmasından mütevellit beyin fonksiyonları bazı işlevleri yerine getiremez olmuştur bir kere...
bayrağınızı kaptıktan sonra varsa arabanıza, yoksa mahalle gençlerinin doluştuğu kamyonete atlar, bir yandan bayrağı sallarken diğer yandan götünüzü yırtarcasına bağırırsınız.
yani şimdi durup bir düşünün şu manzarayı. bir kamyonetin tepesine tünemiş ellerinde bayraklar ile kendilerini yırtan bünyeler...
abi gavur görse ne der!? sanırsın viyana'yı yeniden kuşatmaya gidiyorlar.
trafik zaten sadece bu tip olaylarda aynı düşünceye sahip olabilen türk insanı içgüdüsü yüzünden santim santim ilerler. ve bir şekilde kalabalığın yavaş yavaş oluşmaya başladığı meydana gelinir...
bayrağını kapıp gelen yüzlerce insan aynı meydanda hep bir ağızdan aynı şeyleri tekrar etmektedir. görülen manzara muhteşemdir. hemen hemen herkes ordadır. bakkal rıfat abi karısı ve çocuklarını almış gelmiş, iddaa'cı hüseyin hoca arkadaşlarının yanında halay çekiyor, uzun zamandır görmediğiniz liseli serap * anne ve babası ile birlikte kenarda durmuş meydanda eğlenen insanları izliyor, sivil polis necati halkın arasına karışmış elindeki davul ile halay çekenlere eşlik ediyor...
işte tam bu esnada kendilerinde liderlik vasfı olduğundan emin bir şekilde yüksek bir yere çıkan bünyeler meydanda bulunan kalabalığı organize etme çabası içine girerler. heykel tepesine falan çıkanları görülür mesela. eller kollar sallanarak ordan komutlar yağdırmaya başlarlar;
-çök çök çök çök çök!
ulan bir kişi de çıkıp demez ''niye çöküyoruz arkadaş!? siz kimsiniz ki!?'' harbiden neden çöküyoruz ki?
o esnada pusuda bekleyen sürü psikolojisi devreye girer ve meydanı dolduran kalabalığın büyük bir bölümü çökme eylemini yerine getirmiştir. artık ''çök'' geçtir.
akabinde bu organizatör kardeşlerim yine acaip el kol hareketleri ile saymaya başlarlar;
hatırlarsanız liseli serap ve ailesini yedek klübesinde ısınırken bırakmıştık. serap'ın babası kenarda bekleyen bir çok bünyenin sonradan gaza gelip kendini olayın akışına bırakması gibi daha fazla dayanamıyor ve karısının olumsuz direktiflerine rağmen halaya dahil oluyor.
davullar,zurnalar,halaylar,direktifler,kavgalar falan derken meydan yavaş yavaş boşalmaya, trafik ise çarşamba pazarına dönmeye başlıyor. yine kornalar, yine bağırışlar...
eğlenmeyi seven bir milletiz netekim. ama yakın akrabanızın düğünü olsa bu kadar eğlenmezsiniz, tepine tepine halay çekmezsiniz mesela.
fakat bu tip gecelerin sabahında ise elinizde olan iki şey oluyor; uykusuzluk ve ses kısıklığı.
inceliği kalınlığı farketmeden alınan şekil şekil uçlu kalemler ve bu kalemlerin getirdikleri...
0.7'si makbuldür uçlu kalemin. neden?
çünkü sınıfın geneli o ucu kullanmaktadır. sınavın başlamasına dakikalar kala (kız ya da erkek farketmiyor bu gibi durumlarda) en tiz sesi ile oturduğu yerden ayağa kalkıp kendini yırtan bünye şöyle der;
-0.7 ucu olan var mıee!?
o an herkes panik olur. olmadım diyen yalan söyler arkadaş! şurda biz bizeyiz kendimizi kandırmayalım. kimisi pintidir saklar kendini ''ulan benim kaç uç kullandığımı biliyor mudur acaba?'' diye pısar iyice oturduğu yere. kimisi de en arka sıralardan zıplar gelir elinde bir adet uç ile. (isteği yapan bayan olursa bu uygulama geçerlidir)
netekim sigara tektekçiliğinden * daha beter bir hadisedir. ve bu çığırtkanlığı yapan bünyeler'e iyi gözle bakıldığı pek söylenemez.