Zaman her an parça parça koparırken etimi,
Ve günler, her dakika aşındırırken kemiklerimi,
Biraz daha değişmiş bulurken kendimi,
Artık arzulamıyorsam eskisi kadar,
Aynanın karşısına geçmeyi,
Hızlı sürmeliyim bu gemiyi,
Bu köhne, halsiz gemiyi.
Çoğu eski dönem yazarının ismini yazabiliriz bu listeye. Aklıma ilk gelenlerden dostoyevski, edgar allen poe. Gerçi bu adamlar benim için hala müthiş bir değer kazanmamışlardır fakat geniş odaklı/çaplı baktığımızda büyük bir istatiksel sıçrama göstermiş isimler.
bazı insanlar vardır, "kendimi övmeyi hiç sevmem ama" diye cümleye bir başlar, övmediği tek bir özelliğini, detayını bırakmaz. Biraz da realite katmak için en sonunda birkaç muzip, kötü yanını dile getirir. Ah be abicim, ne gerek var bunlara..
Saat 03.30 ' da bu başlığı açıp üst sıralarda bir süre kalmasını isteyerek büyük ihtimalle büyük bir hayal peşindeyim fakat düşünmeye, farklı pencerelere ihtiyaç var.
Sosyal medya "rezil de eder, vezir de" sözünün tabiri caizse "cuk diye oturduğu" yerdir diye düşünüyorum. Günlerinin yarısını sosyal medyada geçiren insanları düşündüğümüzde elbette dezavantajı öne çıkıyor fakat dozunda kullanıldığı zaman gerçekten müthiş bir platform olduğunu düşünmekteyim.
insana faydası olacak konularda 20 sayfa girilmiş entry bile okunur, düşünülür. Ama futbol, basketbol, fenerbahçe, galatasaray vs. için 10 sayfa yazılır mı be kardeşim ? Hiç mi üşenmedin, bu kadar mı boş vaktin var yahu.
Çoğu müslüman kişinin dahi bilmediği ( bir müslüman'ın Kur'an ayetlerini bilmemesi ne acıdır.. ) bir ayettir. Bilenlere selam olsun. Ayet şudur, düşünülünce ne muazzamdır :
Biz bu Kur'an'da insanlara her türlü örneği verdik. Fakat insan, tartışmaya son derece düşkün bir varlıktır.
"fakat insan, tartışmaya son derece düşkün bir varlıktır." Subhanallah ..
( Bu ayet ile ilgili müthiş bir hadise vardır. Hem tebessüm ettirir, hem düşündürür. Şöyledir :
Hz. Ali anlatıyor:
"Bir gece Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- evimize geldi, beni ve kızı Fâtıma'yı uyandırıp, "Haydi namaz (teheccüd) kılmıyor musunuz?" dedi. Ben de: "Ey Allah'ın Rasûlü, canlarımız Allah'ın elindedir. Eğer bizim kalkmamızı dilerse O kaldırır!" diye cevap verdim. Benim bu sözüm üzerine Rasûlullah dönüp gitti, bana hiçbir karşılık da vermedi. Onun giderken ellerini dizlerine vurarak "insan tartışmaya ne kadar da düşkündür!" (Kehf.54) ayetini okuduğunu duydum" (Buhârî-Müslim) )
"Haklısın." cümlesidir. Edebi bir yönden bakacak olursak, "susmaktır". O kadar kısadır ki, telafuz bile edilmez, görülmez, duyulmaz. O kadar özdür ki, vezir de eder rezil de.
Sözlükteki yazılanları gördükten sonra açtığım başlık. Uzatmadan söyleyeceğim:
Küfür ederek, saygısızlık göstererek, aşağılayarak; ne bir şey anlatabilirsiniz, ne de kendinize bir şey katabilirsiniz. Üstüne, soğutursunuz, saygısızlık görürsünüz, küfür yersiniz. Gerçi çoğunun amacı bu ama yine de uyarmış olayım.
Tam olarak benim. Yaklaşık 50 dakikadır güzel bir başlık bekliyorum. Şöyle okuyayım, yazayım diye. Ama nafile. Sol frameyi ezberledim artık, hala bir umut...
Ben bugün 4-5 tanesine şahit oldum. Konuşurken felan komik geliyor fakat ciddi ciddi üzülmesi gerekir insanın bu durum karşısında. Dile kolay, 15 saat.
" Yeter be kardeşim, edebiyat yapmayınca içemiyor musun? " dedirtir. Bir de ileri versiyonu vardır. Şöyle ki; hem çay fotoğrafı koyup hem de edebiyat yapar. Onlara söylenecek bir tamlama bulanamadı henüz.
Bu başlığı yaş büyüklüğü sebebiyle kendimi tatmin etmek için yahut burada ufak çaplı gündem oluşturayım vs. amaçlarıyla açmıyorum.
Gerçekten, eğer bunu herhangi bir yetki sahibi okursa fikrimi beyan etmek için açıyorum.
Bu sözlüğe yaklaşık olarak 2 sene önce üyeydim. Sol frame'de saçma sapan bir başlık görmeye şaşırırdım. Fikir alışverişinde bulunmadığım gün olmazdı sözlükte. 2 sene sonra geçen gün tekrar üye oldum. Ve gerçekten şok geçirdim. O sözlük gitmiş, çoluk çocuk sözlüğü gelmiş. Yahu sol frame'nin haline bak. insanların dinine sövenler, ırkçılık yapanlar, etnik köken taşlayanlar şunlar bunlar.
Bunları sözlüğe alırken bir şey yapamazsın. Sözlüğe girmek için 1 ay adam akıllı yazar sonra özüne döner. Ama sözlüğe aldıktan sonra hala barındırıyorsan o zaman sözlük kalitesini kendi ellerine bitirmiş olursun.
Ben, eskiden de bu sözlüğü kullanan birisi olarak uyarıyorum sadece. Sözlük gerçekten çocuk yuvası olmuş. Yukarıda da bahsettiğim gibi, mesele yaş değil, mesele kaliteli sözlük. ister çocuk ister yetişkin, insanların değerlerine hakaret barındıran herkese bir çare bulunmalı. Benim naçizane önerimdir. ( Gören olur mu muamma, ben yazmış olayım da. )
Modern müslümanlık ve mensubu olan modern müslümanlar.
Bu kişiler, hadislerden sadece işine geleni alır. işine gelmeyen hadis Buhari'de olsa reddeder, işine gelen hadisi kör kuyulardan bile çıkarır. Ayetlerden sadece kendisine uygun olanları alır, diğer ayetleri göz ardı eder.
Alışkanlıklarını kıran hükümlere karşı son derece "akil" ve katıdırlar.
Günah olan her şeyi yapmaya hakları vardır.
çünkü modernlik bunu gerektirir.
( Müslüman olduğunu söyleyip, yukarıdaki tavırları takınanlaradır sözlerim. )
ibrahim Tenekeci adlı yazar-şair kişinin sözüdür. Bu sözü biraz daha genişletip "nereye ulaşmak istiyorsanız, nelere imreniyorsanız, nelere sahip olmak istiyorsanız, neler düşünüyorsanız ve kalbinizden neler geçiyorsa ahlakınız oradadır" diyebiliriz.
( Bir de, "gözler kalpten geçeni görürler" diye bir söz vardı galiba. Onunla beraber harmanlayınca 100 sayfalık kitabı 2 cümleye sığdırmış olabiliriz sanırım. )
"Sarıldığımız "izm"ler birer kin fetvacısı." şeklindedir. Merhum yazar Cemil Meriç'e aittir.
Örneklerini tarihte görmek pek mümkündür, yeter ki at gözlüklerini çıkartmayı başarabilelim. (Biri çıkıp "islamizm" diye bir beyan ortaya koyarsa, onun içinde geçerlidir bu söz. Çünkü islam bir "izm"e muhtaç değildir. )
şaşırılmaması gereken bir durumdur çünkü allah teala furkan suresi 30. ayet-i kerime'de şöyle buyurur:
"" peygamber, ey rabbim! kavmim şu kuranı terk edilmiş bir şey hâline getirdi dedi. ""
şu an gayrimüslimlerin (ateist,agnostik vs.) dahi söylemlerini barındıran bir kitabın elbetteki müslümanların sergileyecekleri halleri belirtmemesi düşünülemez. yukarıdaki ayette görüldüğü üzere.
müslümanların kur'an'dan bihaber olması durumuna gelince; şu an meyvelerini topladığımız bir durumdur. her müslümanın hakkını vere vere kur'an'ı anlamaya çalışması üzerine vazifedir, görevidir. diyanetin yaptığı ankete göre (anketler üzerinden konuşmayı doğru bulmasamda) kur'an'ın türkçe mealini açıp okuyanların oranı %8'imiş. kur'an'ı anlayarak okuyanları araştırsalar %1 bile çıkmayacak olması da bunun cabasıdır.
unutmayalım ki, kur'an'ı anlayıp hayatımıza aks ettirmediğimiz sürece asla gerçek bir müslümanlıktan bahsedilemez.
( bir de; facebook'tan , vikipedi'den okuduklarıyla profesör olmuş insanların karşınıza geçip ahkam kesmesi durumu vardır.
(bkz: #25051543) kur'an'ı gerçekten bilmezseniz bunların ahkamını dinlemek zorunda kalırsınız. benden söylemesi. )
Algılarıma hayat veren daha doğrusu hayatıma hayat veren kitap, her Müslüman'da olması gerektiği gibi Kur'an'dır. Bunun dışında Said Nursi'nin "Sözler" kitabını okuduktan sonra yaklaşık olarak 1 ay boyunca (elhamdulillah) cemaatle namazı kaçırmadığımı hatırlarım. Birkaç ay önce okumuş olduğum "işaret'ül i'caz" kitabını da bu kitaplar arasına koyabiliriz. Franz Kafka'nın "Dönüşüm" kitabını da anmazsam hatırı kalır tabi.
