Zaman her an parça parça koparırken etimi,
Ve günler, her dakika aşındırırken kemiklerimi,
Biraz daha değişmiş bulurken kendimi,
Artık arzulamıyorsam eskisi kadar,
Aynanın karşısına geçmeyi,
Hızlı sürmeliyim bu gemiyi,
Bu köhne, halsiz gemiyi.
Müslüman olduğunu dile getiren herkesin ruha inanması şarttır. Çünkü hadislerle bu net olarak ortaya konur. Ayrıca birçok ayette de belirgindir. Müslüman olmayanlar ise "rüya" olayıyla inanabilirler fakat inanmayadabilirler. Orasını bilemiyorum.
Hicr Suresinde " bu kuranı indiren de biziz, koruyacak olan da biziz" ayetiyle beraber, kuranın değiştirilemeyeceğine dair senedi Allah teala vermiştir. Ayrıca Hazreti osmanın kuranı ile şu an ki kuranı karşılaştırırsanız bir fark yoktur.
Bir arap atasözünün dediği gibi "bir şeyi gözünde büyütürsen büyük olur, küçük görürsen küçük kalır" . Sınav olayı da aynen böyle kardeşim. Sınavı kafanda büyütmeyeceksin, normal bir insan gibi günde 1-2 saat çalışacaksın. Fazlası manasız.
"Kapalı olup laikliği savunabilirim." kısmı olmasaydı + verecek idim. Bu cümledeki soruna gelince; şöyle ki :
Kapalı olan bir kadın allah'ın ayetlerine saygı gösteriyor demektir, ka'ale alıyor demektir, uyguluyor demektir. Peki bu ayetler nerededir ? Kur'an'ı Kerim'dedir.Peki aynı Kur'an'ı Kerim ne diyor ? " Seni sabit bir "şeriat" üzere kıldık." Yani, bir devlet yönetiminde dinden sıyrılmak, dinden beri durmak gibi bir şey söz konusu olamaz. ;
Bu cümle dışında katılıyorum. insanlara öngörülü yaklaşmak olsa olsa acizliktir.
Çoğu eski dönem yazarının ismini yazabiliriz bu listeye. Aklıma ilk gelenlerden dostoyevski, edgar allen poe. Gerçi bu adamlar benim için hala müthiş bir değer kazanmamışlardır fakat geniş odaklı/çaplı baktığımızda büyük bir istatiksel sıçrama göstermiş isimler.
bazı insanlar vardır, "kendimi övmeyi hiç sevmem ama" diye cümleye bir başlar, övmediği tek bir özelliğini, detayını bırakmaz. Biraz da realite katmak için en sonunda birkaç muzip, kötü yanını dile getirir. Ah be abicim, ne gerek var bunlara..
Olması gereken evlattır, hedef olması gereken evlattır. isra Suresi 23. ayet-i kerimede Allah buyuruyor ki :
Rabbin, O'ndan başkasına kulluk etmemenizi ve anne babaya iyilikle davranmayı emretti. Şayet onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırsa, onlara: "Öf" bile deme ve onları azarlama; onlara güzel söz söyle.
Benim en son okuduğum kitap Bahrul Medid'dir. Muhteşem bir Kur'an tefsiri olan bu kitap, ibn Acibe'ye aiddir. Tefsir arayışı içinde olan tüm kardeşlere tavsiyemdir.
Saat 03.30 ' da bu başlığı açıp üst sıralarda bir süre kalmasını isteyerek büyük ihtimalle büyük bir hayal peşindeyim fakat düşünmeye, farklı pencerelere ihtiyaç var.
Sosyal medya "rezil de eder, vezir de" sözünün tabiri caizse "cuk diye oturduğu" yerdir diye düşünüyorum. Günlerinin yarısını sosyal medyada geçiren insanları düşündüğümüzde elbette dezavantajı öne çıkıyor fakat dozunda kullanıldığı zaman gerçekten müthiş bir platform olduğunu düşünmekteyim.
Sözlükteki ırkçı, insanların dini değerlerine saldıran, sosyal değerlere saldıran, rencide eden başlıklar. Evet, mutlu bir sözlük için bunların bitmesi şart.
insana faydası olacak konularda 20 sayfa girilmiş entry bile okunur, düşünülür. Ama futbol, basketbol, fenerbahçe, galatasaray vs. için 10 sayfa yazılır mı be kardeşim ? Hiç mi üşenmedin, bu kadar mı boş vaktin var yahu.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e göre yemek yedikten sonra uyumak kalbi karartır, katılaştırır. Bilimsel olaraksa kalp, damar, beyin vs. gibi birçok organa zararı vardır. Uzun lafın kısası, yemek yedikten sonra uyumayalım, uyutmayalım.
Bu ülkede devlet eliyle sadece camii yapılmıyor kardeş. Kilise yapımlarına istatiksel olarak ulaşabilirsen, kilise yapımlarına ne kadar para harcandığını göre bilirsin. Devlet, halkının yararlanacağı her şeyi yapmakla yahut yapımına yardımcı olmakla mükelleftir. Eski insanların "devlet baba" deyimi, havaya söylenmiş bir şey değil. Madem "devlet baba" var, o halde müslüman halkına cami, hristiyan halkına kilise için yardım edersin.
Bir şeyi 1 milyon kişi yapsa ve o şeyin doğrusunu yapan tek bir kişi olsa bu da yeterlidir. Topluluklar yapıyor diye gerçeklerin üstü silinmez. Bugün ben sana kafa kesen bir ateist göstersem, senin diyeceğin tek şey "ateizm" bu değil olur. ( Buradaki ateizm kelimesi yerine istediğini koyabilirsin. ) Aynı şekilde, Müslüman olduğunu belirten 1 milyon kişiden 999 bin tanesi kelle kesse, diğer 1 kişi doğrusunu yapsa, gerçekler karalanamaz. Eğer 1 milyonun 1 milyonu yanlış yapsa, yine gerçek karalanamaz. Bu, 1 milyon kişiye mal edilebilir.
Ayrıca, Ebu Bağdadi'nin Amerikan istihbaratıyla "resmi" şekilde ilişkileri ortaya çıktığı halde ve bu ilişkileri "avrupa/amerikan" gazateleri de yazdığı halde hala yok efendim IŞiD kendi başına kuruldu büyüdü, yok efendim ABD suçsuz dersen, anca komedi malzemesi olursun. Tabiri caizse, mal olursun, ahmak olursun.
Çocukluğun göstergesidir. Eğer çocuk olmadığı halde istiyorsa cahilliğin ve zeka gerililiğinin tezühür edişidir. Ne alaka derseniz, darbe dönemlerindeki ekonomik, siyasi, politik, sosyo ekonomik, hukuki ve dış politik istatikleri incelemeniz yeterlidir.
Tarihçinin hitabet yeteneğine, gücüne bağlıdır. Bir tarihçi vardır, kitaplarından bilgi süzülür, okuyunca kendinizi farklı bir dünyada hissedersiniz. Sonra bir gün televizyona çıkar, açarsınız; 15 dakika sonra uyuyakalırsınız. Bir diğer tarihçi vardır, kitapları gayet normaldir, insanı çekmez. Sonra televizyona çıkar, bakayım dersin, 3 saat göz kırptırmaz. Burada da şu sözü söylemek yerinde olacaktır:
Mesele, hem yazarlığı hem hatibliği üstün olan tarihçi bulmak.
Çoğu müslüman kişinin dahi bilmediği ( bir müslüman'ın Kur'an ayetlerini bilmemesi ne acıdır.. ) bir ayettir. Bilenlere selam olsun. Ayet şudur, düşünülünce ne muazzamdır :
Biz bu Kur'an'da insanlara her türlü örneği verdik. Fakat insan, tartışmaya son derece düşkün bir varlıktır.
"fakat insan, tartışmaya son derece düşkün bir varlıktır." Subhanallah ..
( Bu ayet ile ilgili müthiş bir hadise vardır. Hem tebessüm ettirir, hem düşündürür. Şöyledir :
Hz. Ali anlatıyor:
"Bir gece Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- evimize geldi, beni ve kızı Fâtıma'yı uyandırıp, "Haydi namaz (teheccüd) kılmıyor musunuz?" dedi. Ben de: "Ey Allah'ın Rasûlü, canlarımız Allah'ın elindedir. Eğer bizim kalkmamızı dilerse O kaldırır!" diye cevap verdim. Benim bu sözüm üzerine Rasûlullah dönüp gitti, bana hiçbir karşılık da vermedi. Onun giderken ellerini dizlerine vurarak "insan tartışmaya ne kadar da düşkündür!" (Kehf.54) ayetini okuduğunu duydum" (Buhârî-Müslim) )