e sunshine o t s m
228 (ilaç gibi)
altıncı nesil yazar 1 takipçi 8.60 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    yazarların üç nokta hastalığı

    1.
  1. fazlasıyla dikkatimi çeken, gözüme gözüme giren durum.
    üç nokta, bitmemiş cümlelerin sonuna konur. bilmeyenler buradan okusun öğrensin diye kısa yazıyorum bakın.
    1 ...
  2. teletubbies izlemiş nesil

    1.
  3. dizi karakterlerinin psikolojisine kapılmak

    ?.
  4. prison break izlerken farkettiğim durum.

    normalde hapisten veya polisten kaçan insanların yakalanmasını isteyen bünye bu diziyi izleyince sapıtıyo. kendimi tv karşısında " aman yakalanmasınlar lütfeeen " derken ve tırnaklarımı yerken buluyorum. polis yakalayamayınca kötü kahkahalar atıyorum.
    wentworth miller' ın yarattığı bi etki midir bilinmez tabi.
    0 ...
  5. muhattap olunmayan çocuk

    ?.
  6. yaşı 0-16 yaş arasında değişen çocuktur. nedense insan yerine konmaz. çocuğa soru sormaya tenezzül edilmez, ebeveyni muhattap alınır. "adı ne? , yaşı kaç? " gibi sorularla rencide edilir.

    -şükran hanımcığım bu senin oğlun mu? pek de büyümüş maşallah. adı ne bunun?*
    + (hayvan mıyım la ben? )
    # melih teyzesi.
    + teyze ben çok büyüdüm küfür bile edebiliyom bak %&!$=?!!!!
    4 ...
  7. kıyafeti ters giymek

    1.
  8. insanı fazlasıyla rezil eden bir durumdur.

    başıma geldi ordan biliyorum. tatilde gençlik kampına gitmiştim. gidenler bilir her gece eğlence olur. 200-300 kişi toplanır gösteriler yapılır, dans edilir vs.. zamanı bellidir ve geç kalmak yasaktır. e bizde geç kalmamak için apar topar odadan çıktık. bu esnada hep 6 kişi olduğumuzu söylemek isterim. çünkü o 6 kişi birbirinin kıyafetine bakar olmuş mu olmamış mı söyler. o gecede öyle oldu. son kontroller yapıldı. kıyafetler, makyajlar... herkes iyi hoş. oturduk yerlerimize. sohbet muhabbet başladı tabi. birkaç dakika sonra boğazımı bişeyler sıkıyomuş gibi hissetmeye başladım ama hava sıcak olduğu için önemsemiyorum. hatta yanımdakiyle "havada ne boğucu ya di mi?" tadında sohbetler yapıyoruz. neyse eğlence başladı. gülüyoruz eğleniyoruz. sonra ne olduysa bi an önüme bakma zahmetinde bulundum. tabi anında dank etti. bluzun önü gelmiş nerdeyse çeneme, arkası olmuş sırt dekolteli. giydiğim şey allı pullu olduğu için başkalarının farketmemesi normal. ama benim farketmemem anormal! düşünsene bi ne sıkıyo boğazını acaba??? arkamda oturanlara döndüm yavaşça baktım dedikoduya dalmışlardı. yanımdakiler gösterileri izliyodu. fırsat bu fırsat fırladım tabi. gittim değiştirdim. ya evet herkes iyi hoşmuş ama ben tersten daha bi hoşmuşum.

    -nereye gittin sen ya bi anda fırladın?suratında bi hoştu.(sırtıma baksaydın anlardın)
    -ee şey benn..tuvalete ya. sıkıştım. (!?)

    he arkamdaki ukala tipli kızla çocuk farkedip söyleselerdi ne yapardım hiç bir fikrim yok.
    1 ...
  9. seda sayan sorunsalı

    ?.
  10. bizi epey meşgul eden sorundur.

    geçen kış istanbul'a bi gezi düzenledi okulumuz. malum anadolunun bağrından kopmuşuz. herhalde biraz istanbul havası çekelim istediler. istanbul'a gittik gitmesine ama havasını çekmek ne mümkün! ağız burun atkıyla kapatılmış bi vaziyette dolaştık bütün gün.*ama kat kat kıyafetlere rağmen affedersiniz kıçımız dondu.
    istanbul'a gitmişken kapalı çarşı'ya gitmemek olmaz.alıcı değil bakıcıyız tabi.elimiz mahkum.esnaf abilerimizde pek beğendiler bizim kafileyi.hocalardan bir tanesine nerden geliyorsunuz diye sormuşlar.(bu kadar beğendiklerine göre arkadan gelen burnu kızarık ben ve iki arkadaşımı görmemiş olmalılar.)zonguldak yanıtını alınca şaşırmışlar. insan şöyle bi izmir falan bekler haklılar yani.
    her neyse biz bakınmaya devam ediyorduk ki o sırada bi arkadaş geldi. suatında ciddi bi ifadeyle "seda sayan ölmüş."dedi. o zamanlar bu pepsiiiğ reklamı yoktu.pek iğrenmezdim kendisinden.şimdi gözlerini açtıkça bi fena oluyorum.merak ettik tabi. o ona söyledi o ona derken 100 kişi seda sayan'dan bahsetmeye başladı. "aa üzülürüm ya, yok yok ölmemiştir, nasıl öldü ki?" gibi... yemek yeniliyo gezilmeye devam ediliyo ama konu aynı.seda sayan öldü mü?
    sonunda gerçek dünyadan birileriyle haberleşmeyi akıl edebildik.kimisi anasını-babasını, kimisi kardeşini, kimisi kuzenini aradı. meğer sedoşcuğumuz(!) "sabah sabah seda sayan"da "aaaayhh haaydi hanımlarr ooh" diyerek döktürüyormuş.

    bu olay bir çok şeyi irdelememe sebep olmuştu.acaba seda sayan'ı neden bu kadar çok merak etmiştim?istanbul muydu beni garip bir ruh haline büründüren?bu durumdan kurtulabilecek miydim?

    pepsiiğ reklamından sonra hiçbir şeyi irdelememeye başladım o ayrı.korkuyorum o gözlerden vallaha.
    3 ...
  11. çocukken yaşanan utanç verici olaylar

    1.
  12. çoğu insanın başından geçmiş olaylardır.*
    dün gibi aklımda..

    7-8 yaşlarındaydım. geriye dönüp baktığımda fazlasıyla saf bi çocuk olduğumu görebiliyorum.her gün olduğu gibi o ders gününü de hiç haylazlık yapmadan bitirmiştim. o zamanlar sabahçı-öğlenci olayı vardı. sabahçılar, sabahın köründe kalktıkları için daima öğlencilere özenirlerdi. öğlenci oldukları zaman da, sokakta oynamaya fırsat kalmadığı için sızlanıp dururlardı. o sıralar bende sabahçıydım.saflığımın üstüne birde uyku mahmurluğu eklenirdi.o öğlen teyzem ve benden 4 yaş küçük kuzenim beni almaya geldiler. malum , o yıllar karşıdan karşıya geçerken birilerinin elini tuttuğumuz yıllardı. arabalar gözümüze bizi yutmaya hazır canavarlar gibi görünürlerdi.

    teyzemlerin evi yürüyüş mesafesindeydi. yürümeye başladık.bi yandan etrafıma bakınıp diğer yandan o gün verilen ödevleri düşünüyordum. güneş tepemizde parlıyordu. birazdan teyzemlerin evinin önünde olacak ve benim gibi sabahçı olan arkadaşlarımla oyunlar oynayacaktım.yürümeye devam ettim.sağ adımımı attım fakat sol adımımı atmaya fırsatım olmadı sözlük.kendimi bi anda dünyaya aşağıdan bakarken buldum. bildiğimiz börtü-böcek, karınca bakışı. güneş tepemizde parlıyordu. içinde bulunduğum vaziyeti idrak etmek 5-6 saniyemi aldı.* kimliği belirsiz birinin kapağını açtığı kanalizasyon deliğine düşmüştüm. tam olarak düşme denemezdi. bu deliğin içine yalnızca bir bacağımla düşmüştüm. sol bacağım akrobatik bir hareket yaparcasına yukarıda duruyordu. nasıl ikiye ayrılmadığımı hala merak ederim. bu esnada çenemi de betona vurmuştum. muhtemelen mosmor bir hal alacak ve bir kaç ay insanlar beni çenemdeki morlukla tanıyacaklardı. bunları düşünüp etrafımı incelerken bacak sayısında artış olduğunu farkettim. beni oradan çıkardılar. aslında sol bacağım halinden memnundu, hiç değilse estetik bir görüntüsü vardı.onu sağ bacağımın yanına getirmek için biraz uğraşmam gerekti. sonunda suratımdaki kıpkırmızı ifadeyi saymazsak eski görüntüme kavuştum. ne yazık ki bu görüntünün bir kaç saat içinde değişeceğinin farkındaydım. bana bir süre eşlik edecek olan morluklar hafif hafif kendilerini göstermeye başlamışlardı. bu arada deliğe tek bacakla düştüğüm için kanalizasyondan nasibimi almamış olduğumu belirtmek isterim. sol bacağım beni bokun içine düşmekten kurtarmıştı.

    aslında morluklar, utanç duygusu ya da ruhumda açılan o derin yara(!) değildi bu olayı unutulmaz yapan. toparlanıp tekrar yürümeye başladığımızda, o sıralarda 4 yaşında olan sevimli, mini mini kuzenim bana döndü ve bilmiş bir tonla:
    -aval aval etrafına bakacağına önüne baksaydın, dedi.
    o an beynimin içinde binlerce ses yankılandı.aval, aval, aval, aval, aval,...
    ufacık kızdan azar yediğime mi yanayım yoksa kanalizasyon deliğine düşmeme mi bilemedim.
    41 ...
  13. çorapla suya basmak

    1.
  14. aceleyle evden çıkmak üzereyken diş fırçalamayı unutmanın akabinde banyoya hızlı bir giriş yapıldığı sırada gerçekleşen olaydır.anne o banyoyu hep kritik zamanlarda yıkamaktadır.koşa koşa kumsala inilir.yüzü kırbaçlayan rüzgara acı acı sövülür.
    0 ...
  15. rüya dinlemek

    1.
  16. anlatanın müthiş coşkusuna karşılık, dinleyeni uyku haline sokan eylemdir.

    kişi kimbilir neler kurmuştur kafasında uyumadan önce.eski sevgililer, yeni sevgili, sinir olunan kızlar, filmdeki cinayet sahnesi, anneyle edilen kavga, vs. vs. uzar gider bu. ve bu olayların hiç bir ortak noktası da olmayabilir. gelgelelim hepsinin ortak bir paydada buluştuğu bir yer vardır. rüya!*kişi ordan oraya uçar. sittin sene önce gördüğü birini görür. mümkündür yani. rüya denen şeyin ne olduğunu tam olarak açıklayamasalar da bilinçaltıyla alakası olduğu kabul edilir.e güzel kardeşim uyumadan kursana kafanda şööyle güzel bi manzara. farzet masmavi bir denizin kenarındasın. sağa bak palmiye sola bak sevgilin. o zaman rüya dinleyeninde derdi kalmaz seninde.

    -ayy rüyamda ne gördüm biliyo musun?
    -ne gördün?
    -kumsaldayım böyle her taraf palmiye ağacı dolu.yanımda xcan.bronzlaşmışım bide var yaa.
    -hadi ya valla mı?*süpermiş.
    -hıhıı

    bitti. bu kadar. rüya budur işte. ama olur muu? olmaz. dünyanın en saçma rüyalarını gören bi arkadaşım var benim.
    yürüyoruz.heyecanla bana döndü ve beklediğim cümleyi söyledi:
    -ayy rüyamda ne gördüm biliyo musun?
    -ne gördün?

    bu sefer kararlıyım.dinliyomuş gibi yapıp vitrinlere bakmak yok.

    -sen bizdesin tamam mı? pencereden bakıyoruz. ilerdeki banklarda iki kız oturuyo. birinin (eliyle göstererek) upuzuun kıvırcık saçları var. diğeride biraz kısa sarı saçlı.
    -hmmm...
    -sonra bi çocuk geliyo.meğer o iki kızın sevgilisiymiş.(burda gossip girl'den etkilenmiş)sen diyosun ki " aa arkasında silah var!". bakıyorum silah!(burda kurtlar vadisi'nden) geliyo uzun saçlı kızı vuruyo. sonra gidiyo sarı saçlı kıza sarılıyo. sarılırken de onu vuruyo.sen polise haber verelim diyosun. sonra boşveriyoruz.
    -yurdum insanının duyarlılığı... ee?
    -uzun saçlı kız birden kalkıyo. meğer ölmemiş. ölmüş numarası yapmış.sonra bizim komşu teyzeler iniyo aşağı. yaralı kızın başına gidiyolar bişeyler yapıyolar ona(burda doktorlar'dan). sonra uyandım.
    -tebrik ederim. bu rüyayı görmek için çok uğraştın mı?
    -...

    nasıl bir bilinçaltıdır bu eğer sorun bilinçaltındaysa?yok eğer değilse bulun şu suçluyu artık huzura kavuşalım.
    1 ...
  17. © 2025 uludağ sözlük