2006-2011 yılları arasında üretimi olmuş fender usa gitar serisidir. seri abd yapımıdır ve kendine has tonu vardır. ben de bir tanesini vakti zamanında aldım uyguna. şimdi fretleri değişmesi gerekiyor bir ara bütçe ayırıp o işlere girişeceğim. uzunca bir süre daha kullanmayı düşünüyorum çünkü ağacın tonları 10 küsür senede iyi oturdu.
2012-2020 arası yaklaşık 8 yıl kah iyi kah kötü anılar yaşadığım oyun. ilk başladığım zamanlar bayağı severek oynarken, sonraki yıllarda bağlılığım azalarak devam etti. gamer tip olmadığım için hızlı soğuyarak bıraktım. ilk defa garen oynarken aldığım hazzı bugün tekrar yaşayamam sanırım. yerini yavaş yavaş wild rift’e bırakmıştır. orada da arada aram atıp çıkarım o kadar. prime dönemleri türkiye için 2013-2016 arasıdır. lol cafe turnuvaları zamanları da iyiydi.
lise yıllarımı skip atan mmorpg. edana açıldığı vakitler (ortaokul zamanları) oyuna arkadaşım vasıtasıyla başladım. müthiş yetenekli olmasam da uzunca bir süre vaktimi ayırmıştım. priest ve mage oynamayı severdim genelde. lisenin sonlarına doğru bırakmayı başardım ve nadiren pvp serverlara girip ara ara takıldım. şimdi o eski intro ve maradon müziğini dinleyince duygulanmamak elde değil.
2010-2011 yıllarında staja giderken sıkça kullandığım eski otobüs hattı. özel halk otobüsü (mavi olanlar) bu hattı taşırdı genelde. sürekli de kalabalık olurdu amk.
kendi ekosistemini en iyi pazarlayan şirkettir. kulaklıktan tut saatine kadar ne kullanırsan kullan, stabilitesi iyidir. diğer markaların yapmaya çalıştığı şeyi yıllardır bir şekilde devam ettiriyor. inovasyon olarak geride kalmaya başlasalar bile, tahtından olması çok zor görünüyor.
askerliğimi yaptığım kolluk kuvveti. jandarma içişleri bakanlığına bağlandıktan sonra maalesef içten değişikliğe uğradı. bunu görev yaptığım sene komutanlarımız da söylerdi çokça. içerisinde jöh gibi birimleri bugün terör ile mücadelede en ön safta savaşır. gecesi gündüzü yoktur jandarmanın. küçük şehirlerde ve doğuda asayiş onlara emanettir. iyi ki varlar, var olsun jandarma.
amerikalı müzik yapımcısı-eğitmen-youtuber. özellikle youtube’da yaptığı röportajlar gelecek için ciddi arşiv niteliği taşıyor. müzik prodüksiyonu ve ünlü müzisyenlerle yaptığı söyleşiler ciddi bir kitle tarafından takip edildiği söylenebilir. işin mutfağına ve detayına girmesi ise harikulade. en son the doors grubunun hayatta kalan son iki üyesi ile yaptığı 1 saatlik röportaj çok güzel ve izlenilir.
belirli aralıklarla oturduğum muhitte gece gece egzoz bağırttıran ayı oğlu ayıdır. insanların dinlenme saatinde bunu yapan iflah olmaz dağ ayıları maalesef tımar edilemiyor. bir bunlar iki de son ses gece müzik açan dağ fareleri kapışır. kimseyi rahatsız etmeye hakkınız yok ulan gerzek herifler.
avustralyalı electropop, nu-disco grubu. grup elemanları müthiş yetenekli, enstrümanlarına hakim adamlar. geçen yaz festivalde izleme zevkine nail olduğum için şanslıyım. canlı konser konusunda bayağı başarılılar. yaklaşık 4-5 yıldır sıkıldıkça açar dinlerim. özellikle scooter sürerken kulaklıkla bu adamları dinlemek acayip zevkli oluyor.
ilk giri’nin bana nasip olduğu avustralyalı psychedelic rock grubu. grubun 2009-2011 yılları arasında davulcuları “kevin parker” olduğunu ekleyeyim (a.k.a tame impala).
grubun liderliğini uzunca bir süredir “nick allbrook” üstlenmekte. gitar vokal ve söz yazarlığı yaptığını ekleyelim. avustralya’da epeyce popüler gruplardan biri kendileri. grubun vokalisti nick bir dönem tame impala’da bas gitaristlik de yapmış fakat ne yaşandı bilinmez daha sonra oradan ayrılarak sadece pond’a ağırlık vermeye başlamış. yine tame impala’dan tanıdığımız (gum’ın kurucusu) “jay watson” abi de grupta yerini almaya devam etmekte.
favori parçalarım; “sweep me off my feet” , “man it feels like space again” , “neon river” , i’m stung”. dinlemeye ve keşfetmeye değer gruplardandır.
2014 yılında avustralyalı sanatçı “jay watson” tarafından kurulan neo psychdelic- elektro pop grubu. kendisi “kevin parker” gibi multienstrümanist bir abimizdir. tame impala’da başlarda davul çalar, sonralardan klavyeye geçer falan neyse.
grup tabii ki t.i kadar popüler değilse de güzel işler çıkarmayı başarmış kanımca. favori parçalarım; “summer rain” , “alphabet soup” , “glamorous damage” . birden fazla albüm ve single’ları var. bu adamlar baya üretken insanlar gerçekten durmuyorlar. bu tarzlarla haşır neşir iseniz, açın dinleyin.
başlangıçta psychedelic, son zamanlarda biraz elektronik über grup. kevin parker (a.k.a tame impala) yıllar içinde güzel işlere imza attığı kanısındayım.
bence zirve albümü lonerism olabilir. albümün sound tam olarak yeni nesil psychedelic tür denebilir. albümü özel kılan şeylerden biri de kendi başına mix ve masteringi yapması. kısaca kendi kendinin prodüktörü olmuş. diğer detaylar ise; fransız sevgilisi müzisyen melody abla ile yaşadığı inişli çıkışlı ilişkisinin şarkı sözleri ve albümün konseptine yansıması denebilir. “Nothing That Has Happened So Far Has Been Anything We Could Control” şarkısında “elodie” demesinden yaşadığı aşk acısı iliklere kadar hissedilir.
ilk albümü innerspeaker ise daha çiğ psychedelic sound’a sahip başarılı bir albüm bence. favori şarkım expectation burada. klibi de ayrı indie, ayrı güzel. bu albümde bir prodüktör ile çalışmış, müzik prodüksiyonu hakkında yeterince deneyim kazanmış ki sonrakilerde tek devam etmiş. aslen davulcu olan kevin abi (2009-2011 pond grubunda) multienstrümanistliğinin hakkını da vermiş. biraz da babasının gitarlarıyla çocukluktan beri haşır neşir olması, müzikal yeteneği ile o yıllara damga vurmuş diyebiliriz albümle.
currents ile daha geniş kitlelere yayılarak, dünya çapında ününe kavuşmuştu. albümde bulunan “the less i know the better” , “let it happen” , “new person, same old mistakes” parçaları muazzam başarılar kaydetti. ben bile bir süre rihanna cover zannetmiştim same old mistakes’i. özellikle vokal kayıt tekniği (aynı vokalin birden fazla farklı efektler ile kaydedilmesi) ve synthseizer kullanımı albümün atmosferini kaliteli hale getirmiş denebilir. john lennon tekniği de denebilir bir nevi (bolca delay-reverb-flanger efekti).
the slow rush ise daha disko, elektro pop soundu bir albüm bana göre. kendince önceki işlerinden farklı şeyler yapmayı başarmış. harikulade altyapılı şarkılar mevcut albümde. “borderline” ve “is it true” favori parçalarım. kendince farklı enstrümanlar (bongo vs.) da kullanmış bazı şarkılarda ki ayrı hava katmış denebilir. tabii ek olarak avustralya yerine california da bulunan evinde kaydetmesi atmosferi ne kadar etkilemiştir bilinmez.en favori albümüm olmasa da tame impala maratonunda bu albüme de yer veririm ara ara.
şimdilerde yeni albümü için çalışıyor, farklı sanatçılarla iş birlikleri yapıyor. sene sonuna doğru ya da 2026’da yeni albümü gelcektir sanki. ama albüm aralıkları 5 yıl ortalama dersek bu sene içinde çıkmasını beklememiz sürpriz olmaz sanırım. bir de orchid synthseizer adı altında klavye ürettiğinin haberini verdiydi geçenlerde ki onu da merakla bekliyorum. ayrıca pond grubunun elemanlarıyla konserler verdiğini de ekleyeyim. şimdilerde grupta klavye çalan “jay watson” abimiz de “gum” grubunun kurucusu multienstrümanist fena bir yetenek abidesi kendisi de.
dünya gözüyle şu adamları elbet izleyeceğim. işte o gün gökten asit yağacak, anlayana.
vakti zamanında elinde ciddi arazileri olup, kıymet vermeyerek ailesine bir şey bırakmayarak verdiği miras türüdür aynı zamanda. her ailede dedelerin bir dönemler zengin ve toprak sahibi olduğu ancak günümüze kalmama hikayesi çıkabiliyor. Ha bırakmak mecburiyetleri tabii ki yok fakat hepimiz bırakmalarını isterdik. :D
çaylak hesabımın 2017'den beri yazar olamayışı ancak hesap satan tiplerin hesaplarının bir dünya olmasıyla algoritmasına benim de salladığımdır. bu algoritmanın nasıl çalıştığı hakkında net bir fikir sahibi olmak mümkünatsızdır.
klavye partisyonlarının çalınmasının ciddi emek istediği 60'ların efsane psychdelic band'i. ray manzarek adlı abimizin olağanüstü çalım tekniği, robby abimizin ispanyol çalış stili ile elektro gitarı öttürmesi, john dayının davulda ki tamamlayıcı rolü ve rahmetli jim abinin bariton sesiyle büsbüyük bir gruptur kendileri. 68 live at the bowl konserinde (efsane konserdir) jim abim lsd kullanıp sahneye çıkmış, sahnenin tozunu attırmıştır. söz konusu konser; https://www.youtube.com/watch?v=s2lo5ZpOqFQ
9 yıl sonra gerçekleştirdiğim eylem. En son üniversite zamanlarında ergenliğimde yazıp, ekşi yazarı olmamla birlikte bıraktığım uludağ sözlük kariyerime bakmaya geldim. birçok giriyi de silmemle birlikte değişik duygulara gark ettim ahaha.
edit: tamam ya ne kadar istemediniz öyle, gidiyorum :)
edit 2: az takılayım eski günleri yad edeyim ulan.
yolsuzlukları ve yapılan serbest piyasa ekonomisini saymazsak birçok yenilik getiren lider.
trt harici özel kanallar özal yani anap dönemin de açılmıştır. internet, cep telefonu gibi olayların ülkemize gelmesine zemin hazırlayan da kendisidir. aynı zaman da ülkeye yaptığı ekonomik kalkınmalarla da o dönem büyük sesler getirmiştir. yanlız cumhuriyetin ilk dönemlerinden itibaren devam eden devlet korumalı ekonomik politikalar yerine global ekonomiyi benimsemiştir. kendisine aynı zaman da liberal de diyebiliriz. evet o zamana kadar ki en atılgan devlet adamı olmayı başarmıştır. fakat şu an da akp politikalarının yap-işlet-devret ve kullanım haklarının satılması gibi birçok olayın sorumlusu da özaldır. özal aynı zaman da özelleştirme programlarına da hız vermiş, bugün peşkeş çekilen devlet kurumlarının bazılarını o zamanlar kendisi de peşkeş çekerek bugün bu siyasi ortama malzeme hazırlamıştır. yani akp iktidarı bir nevi özal dönemi mantığıyla çalışıp izinden gitmeyi başarmış, fakat fazla cıvığını çıkararak önü alınamaz bi özelleştirme ve ithalat manyaklığına girmiştir. bugün ithalat olayını da özalın yaptığı atılımlar sağlamış, saman ithalinin yapılmasına bile önayak olmuştur. kendisi aynı zaman da liberal demokrat görüşüyle sağ görüşleri benimsemiştir.
kısacası eksileri ve artılarıyla siyaset adamıdır. eksi ve artıları da kişiye göre değişmektedir.
edit: yazmayı unutmuşum kdv denilen saçmalık da yine bu dönemde olmuş, propogandası da bu dönemde yapılmıştır.
benim yılım olmasını dilediğim sene. girişi sade ama güzel oldu bence. sade olmasi kötü olduğu anlamına gelmiyo, kaldı ki istediğim gibi oldu zaten. mutlu ve müsterihim herşeye rağmen *
ulan 11 yaşında ki yiğenim saçma sapan ergen bergen ne varsa izliyor. ana avrat sövülmesi, iğrenc espri yapma çalışmaları, bağırmalar çağırmalar bıktırdı yani. bir de değişik enteresan youtuberlar var ki onları da kız arkadaşım izliyor.
anlıcanız her önüne gelen veled bergen tayfa youtuber olmuş. bıktık yeter be.