neymiş efendim; "şimdilerde CNBC-e ekranına gelecek olan game of thrones adlı dizi buram buram paganizm kokuyor"muş, "Putperestlik örflerinin sağladığı, paganların serbest dürtüleri ve geleneklerinin rahatlığıyla çıplaklık, vahşet, büyü ve korku duyguları körpe beyinlere işleniyor"muş.
ananın amı afedersin.
ulan be iq fakiri.. bir yazı yazmaya çabalıyorsun, bari bir diziyi izle önce. putperestlik diyorsun, herif orada tanrısına tapıyor. dua ediyor. bunu, sırf kutsal kabul ettiği bir ağacın önünde yapıyor diye putperest mi oluyor? herif orada ağaca da tapmıyor üstelik. nasıl sen gidip caminde namaz kılıyorsan ya da kilisende dua ediyorsan, o herif de ağacın önünde dua ediyor. olay bundan ibaret.. sırf bu sahne yüzünden böyle harika bir diziye bok atmak anca iq fakiri, döl israfı, sanat özürlü bir türk köşe yazarının işi olabilirdi zaten, bravo. diziye bok attın, çükün 25 santim uzadı, aferin.
haydi bu putperestlik mevzuunu geçtim.. çıplaklık, vahşet, büyü ve korku denmiş. çıplaklık görünce ya da bir dizide yapımcılar ve diziyi yayınlayan kanal dizide belli bir miktar çıplaklık öğesi kullanma kararı alınca bu adamlar pagan mı oluyor amına koyim? ya da ben bunu izledim, gördüm. ben bunu görünce/izleyince pagan mı oluyorum?
herifler ortaçağ+fantezi tarzında bir dizi çekiyor, doğal olarak ortaçağ'daki öğeleri de kendi hikayesine yedirerek konuyu işlemesi lazım. bu senin o siktiriboktan muhteşem yüzyıl'ın değil ki adam "padişah öpüşür mü hiç?!" tarzı gerizekalı yorumların geleceğini düşünsün. tüm dünyada herkes bu diziyi severek izledi, imdb'de de 9.4 gibi hayvanımsı bir puan aldı. sen hala öpüşmesinde, sevişmesinde, çıplaklığındasın.
bak hepsini geçtim, bunların doğru olduğunu kabul edelim.. paganlık propagandası, putperestlik propagandası yapılıyor diyelim. dizilerden de çıplaklık, vahşeti, büyüyü, korkuyu çıkaralım.. geriye ne kaldı? aşk-ı memnu gibi sadece bi' köşk içinde geçen siktiriboktan bi' aşk hikayesi, ya da öyle bir geçer zaman ki gibi küçük bir veledin aptal aptal hareketlerini şeker bulan izleyiciye sırtına dayamış vasat bir dizi kaldı. peki bu durumda senelerce en taşaklı dizileri izlemiş olan kitle bu loser mıknatısı dizileri izler mi? hayır. sen ortada sik gibi kalırsın.
ben demiyorum ki bir diziyi izlenilebilir kılan şey bu öğelerdir. hayır.. ama bu öğeler farklı diziler yapmak isteyen yapımcılarına kolaylık ve rahatlık sağlar. dizilere çeşit kazandırır. diziler anlatmak istediği, işlemek istediği konuları çok daha rahat ve özgür biçimde işler. farklı tür diziler izlemek isteyen insanlar da istediği tarz şeyleri kolayca bulabilir.
(bu arada, yazıyı yazan arkadaş game of thrones'la bez bebek'i aynı kefeye koymuş yazısının sonlarına doğru.. o gerizekalılığa hiç değinmiyorum, çünkü girersem siksen çıkamam onun içinden. isteyen istediği küfrü etmekte serbest)
uzun lafın kısası böyle embesillerin gazına gelip de bunun gibi harika dizileri izlememezlik etmeyin. herifler diziyi bile izlemeden sırf ortalığı karıştırmak, kendi çapında sansasyon yaratmak adına böyle gerizekalı hareketler sergileyebiliyor. duymazdan gelip kendi kararınızı kendiniz vermeye çalışın. başkalarının sizin yerinize karar vermesine de izin vermeyin.
aşağıdaki kate upton'ın yer aldığı videoda yapmayı beceremediğiniz eylem.
nedeni çok basit: (bkz: kate upton)*
(süreyi başlatmadan önce bakmaya başladığım için bırakamadım bakmayı.. bakalım kim başarabilecek)
not: videonun tamamında yüze bakmayı başarıp da vücuda göz atmak için bir daha baştan oynatmayan arkadaşlara çok kötü haberlerim var..
not: videonun çözünürlüğünü arttırdıkça bakmamayı becerebilmek zorlaşıyor. ben 720p'de izledim. çektiğim işkenceyi tarif edebilmek için kelimeler yetersiz kalır lan.
bunu yapmasındaki amaç nedir veya o duruma nasıl düşmüştür bilinmez, ama bir erkeğin (bunu hak etmeyen) bir kız için yapmaması gerektiğini düşündüğüm bir hareketi yapmaktadır bu erkek. kendisini kınıyorum..
cephe de sevişiyor da olabilirler lan aslında, bilemedim şimdi. eğer ki öylese bu hareketi o güzel anı bölmemek için yapıyordur büyük ihtimal, o yüzden kendisini destekliyorum..
ayrıca cephede sevişecek kadar taşaklı bir eleman olduğu için de bence saygıyı hak ediyor, helal olsun..
***
şimdi farkettim ki bugün kafam çok karışık lan, valla.
arap oyun firması semophore'un uncharted serisinden "esinlenerek" yapımına başladığı fantastik oyun.
üçüncü dünya ülkelerinde çakma ürün çıkarmak da adet oldu amına koyim. ulan azıcık kafanı, yaratıcılığı kullan da ortaya daha önce konulmamış bir şey koymaya çalış. ne bileyim, en azından taklit etme. uncharted serisini yaratan adamların emeğine, aklına, zekasına yazık.
olayın özünü yakalamış babadır, eşini çok sevmektedir ve büyük ihtimalle aradan geçen onca yıla rağmen hala daha eşiyle düzenli bir cinsel hayata sahiptir.
oğlunda kalıcı olarak psikolojik hasarlar bırakabilecek umursamaz ve vurdumduymaz bir babadır. gerçekleri kendine tekrar tekrar hatırlatmaktan da çekinmez.
taşağına yapıyor da olabilir gerçi. yine de riskli lan.. yapmayın bunu oğlunuza ya da kızınıza, yazıktır günahtır.
ulan önceden de başıma gelse bir şey demeyeceğim. önceden çatır çatır 1080p film ve flac albüm indirip arada sırada 720p video izleyebilen bir adamdım. rapidshare premium ve internet download manager sağolsun çok pis sömürüyordum aldığım hizmeti.. eh peki ne değişti lan bir günde? haftalardır aynı şey lan, sikerim böyle işi. bırak download'u, video izleyemiyorum lan youtube'dan. 240p'likleri bile hem de. 240p dediğin görüntü kalitesi bildiğin leştir leş. otuzbir olsa çekilmez, o derece rezalet bir görüntü kalitesi.
beni bu duruma düşüren, beni buna mahkum edenlerin ben ta amına koyayım afedersiniz.
haydi 2009'da michael jackson bu rezaleti görememişti, malum.. peki ya şimdi ne yapacağız? roger waters'a bu durumu nasıl açıklarız arkadaş biz?
beni geç.. ben pink floyd'çu değilim ama adam gelip de pink floyd dinleyen türk kardeşlerimize bunun nedenini/nasılını sorsa ne diyeceğiz lan? bu adamın müzikle uğraşan gerçek/ciddi bir eleman olduğunu ve onu dinleyen de bir sürü ademoğlunun bulunduğunu mu söyleyeceğiz amına koyim? inanmaz herif.. yerin dibine batarız, topukları göte vura vura ortamdan uzaklaşırız ancak.
sırf şu rezilliklerin önüne geçebilmek adına bu adama bir cover yasağı gelmeli diye düşünüyorum. yasal anlamda böyle bir yasak mümkün değil, biliyorum ama bu adama bir dur dememiz lazım lan kaliteli müzikten anlayan tayfa olarak. yoksa bu haziran ayı içersinde ikinci bir michael jackson vakası daha yaşayabiliriz. malum, 25 haziran yaklaşıyor.
serdar ortaç'tan bir beat it, bir smooth criminal dinlemeye dayanamam ben amına koyim, hele bir de thriller'a dans etmeye falan kalkarsa tam intihar sebebi, sık kafaya gitsin.
japon pornolarında sıklıkla görülebilecek durum. neden yapılır, hangi amaçla yapılır bilmiyorum ama japon kadınları/kızları bunu ısrarla yapıyor.
yavrum.. evladım.. erkekte yalanması gereken daha önemli organlar varken neden meme? neden yani?.. hani anladığım kadarıyla erkek de zevk almıyor bu durumdan, bu yüzden yapmayın bunu.
meme ucunun yalanmasından zevk alacak bir erkek varsa zaten siktirsin gitsin afedersin. madem meme ucunun yalanmasından ve ısırılmasından zevk alıyorsun, o zaman yalayan kişinin kadın ya da erkek olması fark etmez ki lan!? gidip erkeğe de yalatabilirsin demek ki.
her neyse, bu konu uzar gider. sonuç olarak bana garip geliyor bu durum. bu alışkanlığı kim kazandırıyor bu japon kızlarına bilmiyorum ama bıraktırılması adına bir şeyler yapmak gerek lan, bu böyle olmaz. koskoca japon porno sektörü sırf bu sikik alışkanlıktan ötürü gıdım ilerleyemiyor, üzülüyorum piçlere.. *
bu alışkanlığınız azalarak biter umarım japon kadınları, yoksa koca sektörün amına koyacaksınız. bilmiş olun..
edit: entry'nin amacı yanlış anlaşılmış. amacım dikkat çekmek veya troll'lük edip karmayı düşürmeye çalışmak değildi. gece gece can sıkıntısından bir süredir aklımda bulunan ufak tespitleri sizlerle paylaşayım istedim. yanlış anlaşıldıysam kusura bakmayın, gülüp geçmeye çalışın..
japon pornolarındaki kadın oyuncuların her daim kıllı bir vajinayla kamera karşısına geçmesinden ötürü yaşanan durumdur.
arkadaş bu bir ritüel ya da bir gelenek mi? yoksa işe saygıdan dolayı yapılan bir şey mi? her ne boksa, nedenini bilmiyorum ama cidden rahatsız edici lan. karı resmen ayaklı orman gibi dolanıyor amına koyayım, nasıl bir iğrençliktir bu?! haydi tamam, bazılarına yine tahammül edilebiliyor ama öyle iğrenç durumda olanlar var ki.. midem kalkıyor lan izlerken, anında kapatıp viv thomas'ın videolarına takılıyorum.
sonuç olarak, hiç de çekilecek gibi olmayan rezalet bir durumdur. cinsel organ etrafına da ağda yapılabileceğini anlatan seminerler vermeyi bile düşünüyorum bundan ötürü lan. bakarsınız paranın amına koyup tüm japon halkının ağda masraflarını tek başıma karşılarım, iyi fikir hea.
eh ben işe koyulayım bari, haydi öptüm sizi sevgili uuser kardeşlerim.
kıllı vajinaya hayır!
***
edit: entry'nin amacı yanlış anlaşılmasın diye bir not düşmek istedim.
beyler troll olduğum veya dikkat çekmeye çalıştığım falan yok. gece gece can sıkıntısından biraz eğlenmek istemiştim, bu vesileyle sizlerin de can sıkıntısını gidermek adına bir kaç ufak tespitimi sundum bu konu hakkında. gülüp geçerseniz entry amacına ulaşmış olur. moralinizi düzelttiysem ya da sizi eğlendirebildiysem entry'yi artı oylayabilirsiniz, sizin takdirinize kalmış. umarım entry kısa süreliğine de olsa amacına ulaşmıştır ya da ulaşır.
peşin not: metnin yazarının ve metnin içeriğinin troll'lükle uzaktan yakından alakası yoktur.
artık rönesans görmemiş sanat özürlü bir toplum olmamızdan mı kaynaklanıyor, yoksa yaptığımız en ufak işi bile özensiz yaptığımızdan mı kaynaklanıyor bilmiyorum ama sadece bir kaç dakikalığına o siktiriboktan türk dizilerini izleyerek bile varabileceğiniz bir kanıdır bu efendim.
bu dizilerin takipçisiyseniz eksiyi basacaksınız, biliyorum. böyle de eleştiriye tahammülü olmayan insanlarsınız, ama bu bir gerçek. türk dizileri* zerre yaratıcılık gerektirmeyen ve izlerken beynizin onda birini bile kullanmanızı gerektirmeyecek estetik yoksunu bir bok yığınından ibarettir.
bunu diyorum, çünkü biliyorum ki günümüz türk dizilerinin yaptığı tek şey eski türk filmlerindeki o klişeleri ısıtıp ısıtıp insanlara tekrardan sunmak, böylece insanları salak yerine koymak.
insanlar da hayatı boyunca hiç yaratıcı ve özenle hazırlanmış adam akıllı bir dizi izlemediği için tüm salaklıklarıyla bu loser mıknatısı dizileri aşırı derecede beğeniyor.
lan o değil de.. arkadaş, bir insan neden 30 bölüm sonrasını bile doğru bir şekilde tahmin edebileceği bir diziyi izler ya?! lan sizi deli mi sikti afedersiniz? madem diziyi izlerken nostradamus kesiliyorsunuz, izlemeyin lan! bu dizilerin büyüsü hikayenin sürükleyici olmasında ve gelecekte yaşanacak olayları merak ederek izlemen değil midir? evet. eh bu diziler öyle değil ama? o zaman neden izlenir arkadaş bu diziler?! gidin adam akıllı bir yabancı dizi bulun onu izleyin. niye kendinize işkence ediyorsunuz amına koyim?!
ha bakın, ben her altyazı koyulan şeyi izleyen embesillerden değilim. bu açıklamayı neden yaptım? çünkü türk dizilerini ayıla bayıla izleyen insanların %99'u benim gibi yabancı dizileri takip eden insanlar için amerikan özentisi diyor. lan amerikan özentiliğiyle yabancı dizi izlemenin ne alakası var? benim ülkemin yapımcıları, senaristleri de bu tür kaliteli yapımlar ortaya koysun, izlemezsem şerefsizim.
al mesela avrupa yakası.. ben, avrupa yakası'nı ilk yayınlanmaya başladığı dönemden itibaren sıkı bir şekilde takip etmiş birisiydim. neden takip ettim? çünkü karakterler orjinaldi, dizi izleyiciyi çekiyordu. gülse birsel ve dizinin atmosferinin yaratılmasında emeği geçen diğer herkes bu dizinin kaliteli olması için çok uğraşmıştı ve oldu da. çünkü olması gereken de buydu. eğer siz ortaya insanların beğenip izlemesi için bir yapım koyuyorsanız bu kaliteli olmak zorundadır. dizi yapımcılarının insanları salak yerine koymaya, insanların da kendini salak yerine koydurmaya hakkı yoktur, olmamalıdır.
estetiklik falan filan diyoruz ama nedir bu estetiklik, önce bir ondan bahsedelim. bunu da örnekler vererek yapalım.
mesela spartacus blood and sand.. yığınla para ve emek harcanan bir dizidir bu efendim. nasıl mı? şöyle.. şimdi bildiğiniz gibi bu dizi spartacus isimli kardeşimizin köleliğe başkaldırışını anlatıyor. konu bu kadar basit değil gerçi ama neyse, gerisi şu an için bizi ilgilendirmiyor. demek istediğim bu dizi belirli bir zamanı, belirli bir dönemi anlatan bir dönem dizisi. dizi bir dönem dizisi olduğu için de dizi yapımcıları izleyiciye o dönemin öğelerini benzer bir biçimde, yapabiliyorsa tıpatıp aynı olarak sunmak zorunda. bunu yapmakta da bu dizinin yapımcıları sıkıntı çekmiyor zaten.
gladyatörleri canlandıran oyuncuların kılıç-kalkanı adam akıllı kullanabilmesi için bu konuda eğitim almaları, vücut geliştirme programına tabi tutulmaları da ne kadar özen gösterdiklerini kanıtlıyor.
bir de muhteşem yüzyıl'a bakalım. dönem olarak bakarsak ortada çok fantastik bir malzeme var. kanuni sultan süleyman gibi bir osmanlı imparatorunun dizisi -bence- spartacus'ün dizisinden daha başarılı olmalıydı, daha çok insan tarafından takip edilip takdir edilmeliydi. ama gel gelelim ki bizim o süpersonik dizi yapımcılarımız bu harika dönemi haremde ve sarayda anlatmayı uygun görmüş.
lan amına kodumun malları! koskoca kanuni sultan süleyman'ın dizisini yapıyorsunuz siz. osmanlı'nın gelmiş geçmiş en efsane döneminde imparatorluğun başında olan adam bu. peki bu adamın hikayesi sarayda mı anlatılır? siz gerizekalı mısınız? sarayda neyi anlatabilirsin? herif habire sarayda kıçının üstünde oturup da karı bafilemiyordu ki.. bunun savaşı var, seferi var. var oğlu var.. ama sen ne yapıyorsun? sanki olay bir aşk hikayesinden ibaretmiş gibi kanuni'yi sarayda hürrem'le takılırken gösteriyorsun. tamam lan, o da olacak. olmayacak demiyorum. ama eğer bu olayın bokunu çıkarıp adamı her bölüp sarayda kıç üstü otururken göstereceksen orada seni eleştiririm işte.
bazılarına bu fikir ve düşüncelerimden bahsettiğim oluyor, ne zaman bahsetsem hemen dizinin bütçesine bok atıyorlar. neymiş? dizinin bütçesi düşük diye böyle tırt gözüküyormuş.**
arkadaş sen o zeka fakiri adamlara milyar dolarlık bütçe versen ne olur lan, allasen?! adamlar yine o rezil dekor, basit oyuncuk ve boktan hikayeyle yoluna devam eder. kimse de merak edip sormaz "aga bu nedir?" diye.. çünkü kendisi de aynı mantalitededir. yaptığın işin hakkını sonuna kadar vermek zorunda değilsindir.
uzun lafın kısası; artık insanların boktan dizileri baş tacı etmesinden ciddi anlamda sıkıldım. gözünüzü açın ve kaliteli yapımlara yönelin. bu demek değil ki sadece amerikan dizilerini izlemeliyiz, kaliteli olan neyse onu izlemeliyiz arkadaş. emek verilmiş, üzerinde cidden kafa yorulmuş "dolu" olan dizileri izlemeliyiz.
ben burada "izlemeliyiz" diye öğüt veriyorum ama bir şeyin değişmeyeceğini de biliyorum. neyse, en azından "elimden gelen herşeyi yaptım" diyebileceğim. vicdanım rahat..
şimdi o siktiriboktan türk dizilerinizin başına geçip beyin amcıklanması yaşamaya devam edebilirsiniz. iyi akşamlar!
üretkenlikten ve yaratıcılıktan yoksundur. eğitim hayatı boyunca zerre yararlı bilgi öğrenemediği için de boştur, cahildir. kendisini ifade etmekte güçlük çeker. kendini sosyo-kültürel anlamda geliştirememiştir.
kendisine "nasıl düşüneceği" değil "neyi düşüneceği" öğretildiğinden ötürü sürü psikolojisine sahiptir, çoğunluk ne derse onu doğru olarak kabul eder. başkalarının doğrularını sorgulamaz. kendi doğrularını yaratma ihtiyacı hissetmez, çünkü kendi fikrini belirtmekten ve kendi haklarını savunmaktan acizdir. bunun nedeni de o insana eğitim hayatı boyunca bu eylemlerin yanlış olduğunu empoze etmektir.
sanat ve sporla uğraşanlara zerre saygısı yoktur, çünkü ona küçüklüğünden beri bunlarla para kazanılmayacağı ve farklı olanla taşak geçilmesi gerektiği öğretilmiştir. vizyonu sıfırdır.
eğitim hayatı boyunca sistem götünü siktiği için gençliğini asla yaşayamayacak, hayatı boyunca da mutsuz olacaktır. zira türk eğitim sistemi insanların psikolojisini sınayan bir çin işkencesinden başka bir şey değildir.
ayrıca bu ülkede uzun bir süre daha göreceğimiz insan tipidir. çünkü hiç bir iktidar bu siktiriboktan sistemi değiştirmek için gereken adımları atmamıştır. onlar da bilmektedir ki iktidarda olmalarının nedeni kaliteli hizmet veren birer yönetici olmaları değil, iyi birer manipülatör olmalarıdır. bulundukları yeri halkın cahil bırakılması sayesinde elde etmişlerdir. umarım azalarak biterler, artık bu özelliklere sahip insanların mikrop gibi üremesinden ve bu insanların sömürülmesinden ciddi anlamda sıkıldım.
hong kong'lu aktör law lok-lam'ın* başına gelmiş hadise. adamın hong kong dizilerinde canlandırdığı 5 karakter de aynı gün ölüyor, bundan dolayı da bir rekor kırıyor.
5 dizide de aynı aktörün olmasını geçtim, herif hepsinde aynı gün ölüyor lan. artık ne yaptıysa dizilerin yapımcıları bu elemanı öldürmeyi ve diziden yollamayı seçmiş.
erkeklerin memelere kitlenme zaafından dolayı meydana gelmiş ilginç olay.
soygunculara yardım eden hatunların göğüsleri ne kadar ilgi çekiciydi bilmiyorum ama dükkan sahibi, soyguncuların vitrinden üç yüzük çaldığını görememiş. hatunların nasıl bir şey olduğunu merak ettim lan.
ikisi de bulundukları ülkenin internet bağlantısı için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. ikisi de bir çok internet kullanıcısı tarafından küfürler eşliğinde anılmıştır/anılmaktadır çünkü ikisi de ülkelerinin internet bağlantılarına ve verilen hizmetin kalitesine zarar vermişlerdir/vermektelerdir. aralarından bir tanesi hala daha ülke internetine ve bu interneti kullanan kullanıcılara maddi-manevi zararlar vermeye devam etmektedir.
işin garibi şu ki; 75'lik gürcü teyzemizin tek amacı ekmek parası kazanmak için kendine bakır hurda bulmak ve onu işleyip kap kacak haline getirmektir. bunu yaparken de yanlışlıkla kendi ülkesinin internet bağlantısını sağlayan bakır telleri kullanmıştır. sonuç olarak kendisi yaşlı ve saf birisidir, bu konuda da suçluymuş gibi gösterilemez. alt tarafı bir hatadır, halledilir.
şimdi ttnet'e gelelim.. ttnet'in görevi bakır kablodan kap kacak yapmak değildir. ttnet'in görevi bu ülkeye kaliteli bir internet bağlantısı sağlamaktır. bunun yanı sıra teknolojik gelişmeleri takip etmek, altyapıyı geliştirmek, kullanıcıların problemlerini kesin olarak çözmek gibi görevleri ve sorumlulukları da bulunmaktadır.
peki ttnet bunların hangisini gerçekleştirebiliyor? *tabii ki de hiç biri!
ttnet, veremediği hizmet karşısında ücret talep eden ve bu anlamda da dünya'da tek olan sikko bir internet sağlayıcısıdır. para kazanmasını sağlayan hiç bir görevi yerine getirememekle birlikte 2004 aralık'ında gelmiş geçmiş en büyük internet facialarından birisini de bu ülkeye yaşatmış, kullanıcılarını bir kez daha mağdur etmiştir. ve hala daha yüksek ücret, vasıfsız teknik servis elemanlarıyla, yetersiz altyapısıyla bu ülkedeki kullanıcıları mağdur etmeye devam etmektedir.
varacağım nokta şu: 75'lik gürcü teyzenin interneti sikip atması sonuç olarak bir kaza. bundan dolayı da gürcü kardeşlerimiz teyzemizi affedebilir. peki ya biz ttnet'i nasıl affedeceğiz? adamlar bu işten para kazanmasına rağmen yaptıkları işe zerre özen göstermiyor lan. hadi onu geçtim, insan imajını düzeltmek için bir çaba sarfeder be. ne bileyim... bu durumdan çıkabilmek için bir şeyler yapar. bunlarda o da yok.. işte sırf bu aymazlıktan dolayı ttnet, verdiği hasarların fazlalığıyla bu karşılaşmanın galibi oluyor.
bir çok film, dizi, albüm, program ve oyunun 200 mb, 400 mb ve 1.5 gb'lık rapidshare, hotfile, fileserve linklerini bünyesinde barındıran harika platform. 1.5 gb'lık rapidshare linkleri özellikle 1080p bluray film indirirken çok işe yarıyor*.
bu ülkede başarılı olamamaktır, türk insanı tarafından hor görülmektir. zira bedensel kinestetik zeka sahibi olan insanlar çoğunlukla yaratıcı olan, farklı bir şeyler yapmak isteyen insanlardır. hareketli ve enerjiklerdir. bir şeyi öğrenirlerken olayın içinde olmak isterler, görmek ve işitmek kendilerine yetmemektedir. özgürlüklerine düşkünlerdir. bir yerde sabit durmayı sevmezler, aksine hareket etmeyi severler. bunlardan dolayı da sanata ve spora yatkın olurlar. bu kadar olumlu özelliğe rağmen nedense akademik hayatları boyunca başarısızlıklar içerisinde sürünürler çünkü türk eğitim sistemi kinestetik öğrenmeye destek verememektedir. bundan dolayı da bu insanlar türkiye'de bulundukları süre boyunca hep zorluk çekerler. zira türk insanı ne sanatla uğraşana, ne de sporla uğraşana saygı göstermemektedir. sırf bu gerikalmış düşünce yapısı sebebiyle belki de yüzlerce, hatta binlerce değerli insanı yitiren bu toplum daha yaptığı hatayı fark edememiştir, edememektedir. çünkü hala daha çizim, yazı yazma, dans, atletizm, futbol, basketbol gibi aktivitelere yeteneği olan insanlar hafta içi her gün 8-9 saat boyunca bir sıra başına oturtulur. meslek hayatlarında bile kullanmayacağı siktiriboktan bilgiler beynine sokulmaya çalışılır. ne zaman bu insanlar sistemi eleştirmeye kalsa susturulur, sindirilir. bunun bu ülkede bir zorunluluk olduğu, bu yüzden de şikayet etmemesi gerektiği özellikle vurgulanır. sonuç olarak; bu insanlar hem bu bilgileri öğrenememiş olurlar, hem de sahip oldukları yetenekleri zaman içinde yitirirler. sistemin çarkları arasında ezilerek, parçalanarak hayatları boyunca mutsuz bir şekilde icra edecekleri o boktan mesleklerini sürdürürler.
bu amına kodumun ülkesinde bu konuda bir şeyler değişmeyecek, bunu biliyorum ama lütfen artık şu insanların kararlarına burnunuzu sokmayın! onları sevdikleri ve yapmaktan keyif aldıkları işlerden soğutmayın lan. adamın fakir kalma imkanı varsa sana ne? sen sanki eğitimini aldığın o siktiriboktan üniversiteyle bill gates kadar servet yapacaksın amına koyim!? bırak adam fakir kalacaksa kalsın. en azından hayattan zevk alır, mutlu kalır. sen para kazanınca mutlu olacağını falan mı zannediyorsun? hayır.. sen de para kazanmana rağmen hep mutsuz olacaksın, hep "keşke şu işi ilerletseydim", "şu yeteneğimi geliştirseydim, en azından mutlu olurdum" diye diye ağlayacaksın. ha belki de o adamla sonunuz aynı olacak.. sen de para kazanamayacaksın, o da. ama en azından o adam yaşamdan zevk alacak, mutlu olacak.
umarım bu insanlar çoğalır da bu ülkenin sanat ve spora olan bakış açısı değişir.
klibinin michael jackson şarkıcısı'a ait olduğunu anlayabilmek için çok çaba harcamanız gereken yeni nesil michael jackson şarkısı. şarkı harika, ona bir lafım yok. ama hazırlanan klip o kadar özensiz ve michael'dan uzak ki.. bir daha hiç açıp da izleyesim gelmedi, o derece. göreceğimi gördüm diye düşünerek klibi bir daha izlemedim.
lan zaten şarkının orjinal albüm versiyonu yerine throwback mix'i kullanılmış. bir de klipte michael jackson'a dair hollywood walk of fame yıldızı ve çevredeki billboard'lar dışında pek bir şey göremeyince insanın morali bozuluyor. "michael bunu mu hak ediyordu lan oronzpu çocukları?!" diye isyan ediyorsunuz.
kısacası şarkı güzeldi, ama sony yine posthumous bir michael jackson materyaline daha tecavüz etmiş. başarısız, yaratıcılıktan yoksun, basit bir klipti. behind the mask'e hazırlanacak olan klibin daha kaliteli ve orjinal bir çalışma olması dileğiyle..