her ülkenin spor basınında vardır bunun gibiler. charles barkley yıllardır nba yorumluyor ve nasıl yorumladığını da biliyoruz. amerika'da da yaşanılmaz o zaman.
her meslek türünün her ülkede hem iyi hem de kötü yapanlar vardır. ümit özat yeni nesil kötülerden. bu ülkede yıllardır erman toroğlu ve ahmet çakar yorumculuk yapıyor. biri çıkıp galatasaray'a saydırınca mı kötü yorumcu oluyor illa?
taraftar bazında değil, kulüp yönetimi bazında yazıyorum.
3 kulüp yönetimi her zaman birbiriyle sidik yarıştırıyor, özellikle de son yıllarda. hepsi birbirine düşman, sayelerinde taraftarlar da birbirine düşman oldu.
sonunda taraftarlar bir araya geldi gezi parkı'nda. zaten kimler birleşmedi ki? ülkücüsü ve komünisti birleşti, türk'ü kürdü birleşti, ak parti yönetiminin halkı bölmek için oluşturduğu grupların hepsi birleşti gezi parkı için.
en çok ses getiren taraftarların birleşmesiydi. diğer takımların taraftarları da vardı elbette (bir beşiktaşlı olarak destek veren bursasporllar hepiniz kardeşimsiniz) ama en büyük etkinlik 3 takımın en büyük taraftar gruplarının başlattığı kampanyaydı. (bu sezon son kez omuz omuza)
3 büyüklerin taraftarı giydi formasını, taktı atkısını taksim'e koştu. öyle büyüdü ki bu grup sabah çantasında gaz maskesi bulduğunu toplayan polis artık formalıların peşine düşmüştü. taksim'in boşaltılıp beşiktaş'ın savaş alanına çevrildiği dakikalarda fenerbahçe ve galatasaray taraftarlarının semti savunmaya gelmesi, her şey bambaşkaydı. günlerdir hep birlikte bu taraftar, günlerdir polise karşı direniyorlar. devletin zulmüne karşı direniyorlar.
kulüp sporcularından da tek tük gördüğüm destek vardı. ama kulüp yönetimlerinden tek ses çıkmadı. orada dayak yiyen sizin taraftarınızdı, orada adaleti, özgürlüğü savunurken dayak öldürülmeye çalışılan sizin destekçinizdi be.
n'oldu beşiktaş başkanı fikret orman? beşiktaş semt takımıydı, polis o semtte halka savaş açtı. tribünde beşiktaş için her şeyini verecek olan adam dün orada ölüm tehlikesi geçirdi. senden niye ses çıkmadı?
n'oldu galatasaray başkanı ünal aysal? daha birkaç hafta önce şampiyonluk kutlamalarında adını bağıran, senin için de tezahürat yapan ttaraftarına nasıl sırtını dönebildin?
n'oldu aziz yıldırım? bu hükümet size komplolar kuruyordu hani, üzerinize dönen olaylar vardı? sen hapse atıldığında senin için günlerce nöbet bekleyen taraftarının canına aynı adamlar tarafından kastedilirken neden ağzını bıçak açmadı?
natasha lyonne'in başrolünde oynadığı 1999 yapımı bir homofobi eleştirisi. megan adlı ponpon kızımızın ailesi onun lezbiyen olduğunu fark ediyor ve onu bir rehabilitasyon merkezine tıkıyorlar. burada da ona sözde normal olmayı öğretiyorlar.
film homoseksüelliği destekliyor aslında da benim gibi homoseksüellikle sorunu olmayan hatta buna vurgu yapan türde yapımlar seyretmekten keyif alan birini her dakikasıyla rahatsız etmeyi başardı. ciddi anlamda her dakikası rahatsızlık vericiydi filmin.
bir wwe ve profesyonel güreş efsanesi. attitude era döneminin inanılmaz spikeri. hala spikerliğe devam ediyor wwe bünyesi altında. ayrıca wwe için çok uzun süredir yetenek avcılığı yapıyor. birçok kişiyi izleyip vince mcmahon'a öneren isimdir jim ross, nam-ı diğer jr. bu isimlere john cena da dahil.
yeditepe üniversitesi tiyatro kulübü (yeditepe üniversitesi oyuncuları) tarafından düzenlenen geleneksel tiyatro günlerinin beşincisi. festival 11 nisan'da galatasaray üniversitesi tiyatro topluluğu'nun sahneye koyacağı ay carmela ile başlayacak. yeditepe üniversitesi oyuncuları festivalde yine iki oyunla sahnede olacak. 16 nisan'da jacques ile efendisi, 30 nisan'da don cristobita ile dona rosita'nın acıklı güldürüsü yeditepe üniversitesi oyuncuları tarafından sahneye konulacak. festivaldeki 7 oyun için kombine bilet sadece 10 tl. yeditepe üniversitesi öğrencisi olun ya da olmayın kaçmaz bir etkinlik.
futbol dışı branşları futbol takımı için feda etmektir. futbol takımına çok para harcanmadı kabul. ama olay da şurada zaten; yıllardır harcanan para-başarı ekseninde kulübün yüz karası olan futbol şubesi daha fazla yatırımı hak etmiyordu ki. futbol şubesi baştan yapılanır kabül. onca rezaletten sonra haktır. ama basketbol şubelerine yapılanın hesabını nasıl verecek beşiktaş yönetimi?
ulan beceriksizler, futbol takımının, q7 krizinin peşine öyle bir takıldınız ki geçen sezonun sonunda erkek basketbol takımı için sponsor bulmayı bile beceremediniz. siz de adınız gibi biliyordunuz milangaz'ın tekrar sponsor olmayacağını. ulan kulüp başkanı sürekli yıldırım demirören'e sövüyor mikrofondan, babası ne diye sponsor olsun bu kulübe? o gün milangaz sponsorluktan çekildiğinde bütün suçu onlara yüklemeyi bildiniz ama koca yaz 3 kupa almış, ertesi sezon euroleague'de mücadele edecek takıma bir sponsor bulamadınız. ergin ataman'ın daha önce de kulüpten ayrılıp, oyuncularını da yanında götürdüğünü biliyordunuz. yine olacağı belliydi ama siz bir sponsor bulmayı bile beceremediniz. gözümüzün önünde takımın tamamına yakını dağıldı.
tek olumlu hamleniz erman kunter oldu, ama o da ergin ataman'dan sonraki tercihinizdi. ergin ataman ve david hawkins galatasaray'ın yolunu tutarken seyrettiniz. kadro bir euroleague kalitesinde değildi, bbl'de kurulan kadrolara baktığımızda değil geçen yıl elediğimiz 3 büyüğü, karşıyaka'yı geçebilecek potansiyele bile sahip değildi. euroleague'de değişen statünün yardımıyla ve erman kunter'in büyük bir adam oluşu sayesinde gruptan çıktık ama buradan sonrası için umut yok.
bbl için umut fazla değildi zaten. bugün de şampiyonluğu galatasaray medical park'a tam olarak hediye ederek verdiniz. dahası bunu yaparken beşiktaş'ın duruşu dediğimiz şeyi hiçe saydınız. yıldırım demirören yönetiminin yıktığı beşiktaş duruşunu siz yeniden yaratacaktınız hani? menemenlerle bizim gözümüzü boyamaya çalıştınız ama arroyo'nun galatasaray'a gitmesine yardımcı olurken "beşiktaş'a karşı oynayamaz" maddesi koymak için çabalayarak beşiktaş'ın gururunu hiçe saydınız. yaptığınız neredeyse %50 indirim sayesinde galatasaray'ın ilk hedefi, ergin ataman'ın yakından tanıdığı, play-off zamanına kadar iyice form tutabilecek olan carlos arroyo galatasaray'da. beşiktaş'ın duruşu nerede?
futbol takımına saygı duymadığım düşünülmesin. şu anda yaptıkları işe saygım var ama bunun yönetimin beceremediği her şeyi kapatmasına gönlüm razı olmuyor. ben fazla parası olmayan bir adamım, burslarla geçiniyorum istanbul'da. ama erkek basketbol takımının gidebildiğim her maçına gidiyorum. ama benden buraya kadar. siz bu taraftara saygı göstermiyorsunuz ki biz size para kazandırmak için maça gidelim. semtteki bir kafede oturur, taraftar grubuyla birlikte izlerim basketbol maçlarını. para da bu yönetime değil, saygımı daha fazla hak eden mekan sahibine gider.
birkaç gündür sözlüğe girdiğimde ilk yaptığım iş hikayesine yeni bölüm eklemiş mi diye bakmak oldu. adam popüler olmak için yazıyora benzemiyor. bana kalırsa o "eh işte verin" muhabbeti de gereksiz. gerçi bunu yaparsak istatistiklere girmezsin ve sözlüğün ergen grubu seni sözlükte 1d'leri yapmaz. ama elim ister istemez artıya gidiyor direk. her bölümün sonunda yapacak bir yorumum oluyor mesela kızı terk ettiğin bölümde "ben de senin amına koyayım" demiştim.
red bull sound clash organizasyonunun türkiye'de ilk kez gerçekleştirilecek kısmıdır. sahnede athena ve manga olacak ve 4 turdan oluşan eşsiz bir kapışmaya imza atacaklar. bu basit bir rock konseri değil, gerçekten yarışacaklar. kazananın biz seyirciler olacağına inanıyorum.
istanbul kültür üniversitesi'nde 4 mayıs 2012 tarihinde yaşanmış rezalettir. yeditepe üniversitesi tiyatro kulubü mağdur olmuş ve sonuç olarak festival programında yer alan vişne bahçesi oyununu oynamama kararı almıştır.
ben bir yeditepe üniversitesi öğrencisiyim. yeditepe üniversitesi tiyatro kulübü'nün bir üyesiyim ve vişne bahçesi'nin oyuncu kadrosunda bulunuyorum. vişne bahçesi engin alkan'ın yönetmenliğinde hazırlandı ve bu yıl şimdiye kadar dört farklı yerde sahneye çıktı. bu sahneler yeditepe üniversitesi, odtü kuzey kıbrıs kampüsü, ankara üniversitesi dtcf ve doğuş üniversitesi'ydi. 4 mayıs tarihinde de istanbul kültür üniversitesi'nin sözde festivali kapsamında sahneye çıkmayı planlıyorduk ancak işler hiç istemediğimiz şekilde ilerledi.
saat 14.00'daki oyun için üç buçuk saat önce tüm dekorumuzla birlikte istanbul kültür üniversitesi'nin tiyatro salonunda yerimizi aldık. bizimle ilgilenmekle sorumlu olan şahıs bizden alınacaklar listesini aldı ve biz dekorumuzu kurmaya başladık. kısa süre sonra okulun bize bunları temin edemediğini öğrendik (ki bunlar da oyunda kullanılan kola, gazoz ve yoğurt gibi oldukça basit şeylerdi). kendi ekibimizden arkadaşlarımız yakındaki alışveriş merkezi'ne gittiler ve ihtiyaçlarımızı aldılar. oyun için sahne ışıklarının ayarlanması gerekiyordu ve bize söylenene göre bu ayarı gelen ekipler kendisi yapıyordu. yani sahneye ilk defa gelmiş, ışıkların nasıl yerleştirildiğinden habersiz kişilerin o tehlikeli (tavanına bir sünger bile koyulmamış) kedi yoluna çıkması gerekiyordu. biz de oyuna yetişmeye çalışıyorduk ve bu yüzden teknik ekibimizden bir kişi kedi yoluna çıktı ve orada geçirdiği kaza sonucu başını yaraladı. ekip arkadaşımız orada kandan dolayı sersemlemiş bir halde inemezken biz bizimle ilgilenecek birini aradık ancak nafile. geldiğimizde bize yemek getiren ve eksik listemizi verdiğimiz şahsın telefon numarası elimizdeydi ama kendisine ulaşamıyorduk. okulun revirini sora sora kendimiz bulmak zorunda kaldık.
bu arada arkadaşımızı aşağı indirmeye çalışırken bir anda ana kapıdan seyirciler salona girmeye başladı. şoka uğradık tabii ki, çünkü içerideki ekip onay vermeden salona seyirci alınması yapılacak bir iş değildi. bunu yapmalarının nedeni de kapıda ikü'den kimsenin olmaması ve seyirci kapısının kilitlenmemesiydi. biz de mecburen o panik haliyle kostümlerimizle ortaya çıktık ve seyircilerden dışarı çıkmalarını rica ettik (bunu oyun ekibinin yapmasına gerek kalmaması gerekirdi). birkaç dakika sonra ben ve oyunculardan bir başka arkadaşım seyirci girişine çıktık ve sanki salon görevlisiymiş gibi gelen izleyicilerin içeri girmemesini sağladık. bu arada ikü'den bizimle ilgilenmesi gereken iki kişi ortaya çıkmıştı. onlara birinin kapıda durup seyircileri içeri sokmamalarını söylediğimiz zaman aldığımız tepki "ne diyor bunlar ya" oldu ve söylene söylene çekip gittiler. biz de salona izleyici olarak gelen iki kişiden kapıda durmalarını ve içeri izleyici almamalarını rica etmek zorunda kaldık. bir sorunu daha zerre yardım almadan çözmeyi başardık.
ikü'de çalışan, tiyatro kulübüyle bağlantısı olmayan bir arkadaşımız sayesinde yaralanan arkadaşımızı dikiş atılması için hastaneye sevk edebildik. bu arada vişne bahçesi ekibi olarak bizler sıfır moral ve göremediğimiz yardım dolayısıyla sinirimizle sahne ortasında toplanmış oyuna çıkıp çıkmamak hakkında konuşuyorduk. ekibimizin bir kısmı teknik ekibimiz olmadığı ve gördüğümüz muameleden dolayı çıkmama taraftarıydı. tabii kimsenin bizimle ilgilenmemesinin başımıza geleceklerden daha iyi olduğunu bilemezdik. her şeye rağmen sahneye çıkma taraftarı arkadaşlarımız konuşurken içeri bir anda baskın yapılırcasına bir isim girdi ve öğretim görevlisi olduğunu, devlet tiyatrolarında rejisör olduğunu söyledi. sonradan adının zafer olduğunu öğreneceğimiz bu beyefendi kendini bile tanıtmadan "oyuna geç başlayamazsınız. akşama israil&fransız ekibi sahneye çıkacak. oyunu iptal etmek durumundayım" deyince neye uğradığımızı bilemedik. başımızda kimsenin bulunmamasından kaynaklı bir özür almayı ya da arkadaşımızın yaralanması nedeniyle bir özür dilenmesini beklerken bir anda kendi kafalarına göre oyunumuzun iptal edilmesi bütün ekipte büyük bir şaşkınlık yarattı.
soğukkanlılıkla neler olduğunu anlatmaya çalıştık ancak zafer bey bizi "öğrenci kompleksi" denilen şeye sahip olmakla suçladı ve bizi amatör olmakla itham etti. bizimle ilgilenilmediğini söylediğimizde aldığımız cevap "kola, gazoz, ekmek bir sürü şey istediniz. bunlar benim elime ulaştı. ilgilenilmiş işte sizinle" oldu. biz bunları kendimiz temin ettiğimizi söylediğimizde tekrar amatör olmakla suçlandık. bize tekrar oyunun geç başlamasının mümkün olmadığını söyledi. teknik ekibimizin hastaneye kaldırıldığını söylediğimizde "sahne ölüm dışında ne olursa olsun açılır" şeklinde bir cevap verdi. sahneyle ve ışıklarla ilgilenecek kimsenin bulunmamasının nedenini sorduğumuzda aldığımız cevap yüzsüzlüğün daniskasıydı: bizde böyle. bu cevaptan sonra hiç beklemeden kalktık ve oyuna çıkmama kararı aldığımızı belirtip dekorlarımızı toplamaya başladık. konuşmanın başında bize "oyunu iptal ediyorum" diyen zafer bey bu kez yan çizmeye ve çıkmamamızın okula değil, gelen 400 seyirciye karşı bir ayıp olduğunu söylemeye başladı. yeditepe üniversitesi tiyatro kulübü oyuncuları olarak sözümüzden dönmedik ve bir saat içinde bütün dekorumuzu toplayıp sahneyi terk ettik. bu arada yaralanan arkadaşımızın başına hastanede dikiş atılmıştı.
bir kısmımız kuliste (kulis sahnenin aşağısındaydı) makyaj temizleme ve kostümleri toparlama telaşı içerisindeyken zafer bey iki üç arkadaşımızla sahne kenarında hala tartışmaktaydı. sanki konuşmanın en başında oyunumuzu iptal etmeye kalkan kendisi değilmiş gibi bu kez de "ben sizin oyununuzu iptal ettiğimi söylemedim" diyen zafer bey bizimle konuşurken sarf ettiği he riki cümleden birinde öğrenci komplekslerimizden ve amatörlüğümüzden bahsetti (kendisi devlet tiyatrolarında rejisörlük yaptığını söyledi tekrar tekrar bizim yönetmenimizin engin alkan olduğunundan bihaber bir şekilde). bir de "oyuncunun olmasa ben çıkıp oynarım orada isteseniz" dediğinde biz sinirden gülümsemeye başlamıştık. bizi adeta azarlarcasına "bir şey olduğunda niye ilk bana haber vermediniz?" sorusunu sorması da mükemmel bir tutumdu. onu ilk kez arkadaşımız yaralandıktan sonra görmüştük biz, kendisinin görevli olduğundan haberimiz dahi yoktu.biz kendi aramızda konuşurken "engin hoca çıkmamamıza çok üzülecek" lafını duyduğunda da ettiği laf 2. sınıf öğrencisinin söylemeyeceği bir şeydi: "selam söyleyin benden engin hocanıza." bizi amatörlükle itham eden şahıs gelip bizimle 7 yaşındaki çocuk üslubuyla konuşuyordu.
ekip olarak eşyalarımızı sahneden çıkarır ve okulun otoparkına yığarken (oyunun iptal edilmesi dolayısıyla son dakika ayarlanan servisi beklememiz gerekiyordu) ikü'den sözde bizimle ilgilenecek kişiler çimlerin üzerinde göbek atıp "inadına oynayın" diye bağırmaktaydı. kulağımıza çalınan "vişne bahçesi iptal, artistlerin oyunu iptal" laflarına da kulağımızı tıkadık. biz yapmamız gerekeni yaptık. kimseye tek bir hakaret etmeden okulumuza durumu haber verdik ve servisin gelmesiyle beraber okulumuza döndük. ekip başkanımız yol boyunca ikü'den görevli bir isimle telefonda konuştu ve olanları anlattı. aldığı tepki sahnede karşılaştığımızdan farksızdı: bunlara inanmıyorum.
bu gün anladım ki festival düzenlediğini söyleyip afiş bastırmakla festival düzenlemek arasında büyük bir fark var. yapılan terbisyesizlikler, bir arkadaşımızın ölümden dönmesi, buna rağmen hakaretler duymamız ve oyuna çıkmama kararı aldığımızda bunda ikü'nün hiçbir payı olmadığının iddia edilmesi gerçekten büyük rezillikti.
bu gün içinde bulunduğum tiyatro ve ekiple gurur duydum. bütün yapılanlara rağmen alttan alma tavrı takınılması ve onurla verilen oynamama kararı ve okul yönetimimizin buna vereceğini söylediği tavır istanbul kültür üniversitesi'ne iyi bir ders olacaktır. yürüyen merdiven yaptırmakla okul, afiş bastırmakla da festival olmuyor. artistler gitti, göbek atmaya devam edebilirsiniz.
malum genelgenin iptali sonucu ortaya çıkan karar. gerçi egoist öğretmenler sayesinde öğrenciler yine zehir zıkkım bir bayram telaşı yaşayacak ama en azından bayramımızın yok edilmemesi iyi oldu.
diyanet işleri başkan yardımcısı kamil yılmaz'ın önerisi. açıklamasına bakınca çok da kötü gibi gelmedi ancak "allah rahmet etsin/eylesin"
sözünün günümüzde sadece ölülerin ardından söylendiğini düşünürsek espri gibi duruyor.
yeni getirilecek uygulamayla ortaya çıkan süreçtir. yazılı sınav ve direksiyon sınavını geçenler önce stajyer sürücü belgexsi alacak. 2 yıl sonra bunu asıl sürücü belgesine çevirmeye hak kazanacak. bunun yanında direksiyon sınavları ve ehliyet kurslarıyla ilgili de düzenlemeler geliyormuş.
11 nisan'da başlayıp, 16 mayıs'a kadar sürecek ve 7 oyunun sahneleceği festival. yeditepe üniversitesi tiyatro kulübü, vişne bahçesi ve bahar noktası olmak üzere iki oyunla tiyatro günlerinde yerini alırken, doğuş üniversitesi, boğaziçi üniversitesi gibi birçok üniversite de tiyatro günlerine katılacak.
ülkemiz tarihi saatine göre 1 nisan'ı 2 nisan'a başlayan gece 02.00 itibariyle başlayacak olan senenin en büyük güreş programı.
john cena ve the rock arasındaki kapışma programdan bir yıl önce, wrestlemania xxvıı'ın sonrasında belirlenmişti.
the undertaker ve triple h arasındaki üçüncü wrestlemania maçı geliyor.geçen sene tarihin en iyi maçlarından birini çıkaran bu ikili bu sefer bir kafesin içinde ve tuşu saymakla görevli hakem shawn michaels.
dünyanın en iyisi lakabıyla tanınan iki isim, chris jericho ve cm punk wwe şampiyonluğu için karşı karşıya gelecekler.
royal rumble'ın galibi sheamus, şampiyon daniel bryan'dan dünya şampiyonluğu kemerini kazanmaya çalışacak.
big show grand slam listesini tamamlayabilmek için uzun süredir kemeri tutan cody rhodes'tan icc'yi almaya çalışacak.
bunların dışında kane, randy orton, kofi kingston, dolph ziggler, truth, miz, alberto del rio ve daha nicesi de olacak. miami mükemmel bir wrestlemania'ya ev sahipliği yapacak.
çarşı nın 15 mart 2011 beşiktaş atletico madrid maçında tribünde gerçekleştireceği protestodur. olay sabah'ta şu şekilde yer almıştır.
UEFA Avrupa Ligi'nde Atletico Madrid ile karşılaşacak olan Beşiktaş'ta taraftarlar yine sıra dışı bir protestoya hazırlanıyor. Tribün şovlarıyla dünyaca ünlenen siyah-beyazlıların taraftar grubu 'Çarşı', 15 Mart Perşembe günü UEFA Avrupa Ligi 3. Tur rövanş maçında, ispanyollar'ın gelenekselleşmiş olan boğa güreşini protesto edecek. Çarşı, Facebook sayfasından şu açıklamayı yaptı: "Uzun zamandan beri yapmak istediğimiz protestoyu Atletico Madrid maçında gerçekleştiriyoruz. Kapalı tribünde açılacak büyük bir pankartın etrafına 1000 adet 1'er metrelik kırmızı kumaşlar dağıtılacaktır. Takımlar sahaya çıkarken pankartı açıyoruz ve kırmızı kumaşları matadorların boğalara yaptığı gibi 'oley' çekerek onları eziyet gören boğaların yerine koyuyoruz."
olimpiyatlar için hazırlanmış, bazı ygs&lyss hazırlık kitaplarının da sırf insanı zorlamak için sorduğu sorulardır. şunun gibidir:
bir strateji oyununda en fazla 5 kez oynama hakkı olan bir kimse,her oyunda 1 lira kazanır ya da kaybeder. 2 lira ile başlayan bir oyuncu tüm parasını kaybederse ya da parasını 5 lira yaparsa 5. oyundan önce oyunu bırakacaktır. Oyun kaç farklı şekilde sona erer?
not: çözümünü bilen özel mesajla bana da aktırırsa makbule geçer. ayar etti soru kaç saattir.
2011'in ilk wwe ppv'si. müthiş bir royal rumble maçının yanı sıra iki ana kemer mücadelesi ve kane vs cena maçıyla oldukça iddialı olan bu ppv aynı zamanda 2012 wrestlemania yolunun da başlangıcı.
çocuk aklında sayı doğrusundaki en büyük sayıdır. çünkü yine çocuğun aklına göre son sayı sıfırdır. sanırım sayı doğrusu değil de sayı çemberi görüyorduk biz zamanında. şöyle diyaloglar geçerdi:
- bende o kadar çok bilye var ki sonsuz tane var.
+ sonsuz sayı sıfırdır bikere. ben de sonsuz sayının bir altı tane var. bende daha çok var.