duymakistemiyorum
244 (ilaç gibi)
beşinci nesil silik 1 takipçi 21.10 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    sevgilinin agzina sicmak

    1.
  1. hah bir bu eksikti diyecegimiz eylem.
    3 ...
  2. olasihallerim

    1.
  3. ersin tezcan hayranı oldugunu sandım önceleri girilerinden, belki de kolaya kaçtım daha fazla yazmasını beklemeden, belki de kendisi kadar ince olmadıgım için bu kanıya verdim. ama illa bir şair veya yazar ile anılacak olması gerekse o kişinin cahit zarifoglu ya da ece ayhan olması gerektigini öğrendin kendisinden. ki kendisi hakkkında şu an söyeleyebileceklerim ise ince düşünceli ve edebiyat aşığı oldugudur. şimdilik bunları söylerken hoş gelmiş demeyi de unutmuyoruz. umarız ki burayı sever.
    5 ...
  4. saovm lerin yasadigi zorluklar

    1.
  5. sanılmasın ki öyle körü körüne okumadan seovm lik yapıyorum, valla okuyorum, begendiklerime oy veriyorum. en az 20 entry oluyor. ama şimdi secilen yazarın neyi oldugu bilmiyorum işte bu nickine tıklıyorum, ordan sona tıklıyorum. o yazarın son yazdıkları sol frame e geliyor.
    zorluk bir: eger başlıga bakınız vermiş ise o yazar ve o bakınız dolu ise direkt yönleniyor, eger cok entry var ise o başlıkta bakınızı bulup oy verilemiyor. ama olsun onun yerine başka entry e oy veriliyor.

    tanım: saovm lerin oylama yaparken rastladıgı zorluklar.*
    5 ...
  6. omrumu kayda gecirdi bir sokak

    ?.
  7. Eski bir yalnızlıktan ödünç alınmış günlerle
    Yaşadım gençliğimi ölü bir kadının saçlarını
    Okşayarak ...
    Yaşadım babamın ruhuma ithaf ettiği
    Bütün pişmanlıkları ,
    Bozgun bir kalp ve siyah bayraklı şiirlerle
    Dolaştım bütün sahipsiz duyarlıkları...

    Ömrümü kayda geçirdi bir sokak
    Sokak ki vaiz ve ticaret
    Islak tül kokusu ve kömür.

    Sokak ki hep kışa doğru yürür
    *
    1 ...
  8. artik sokaga cikabilirsin

    ?.
  9. Evine çağırdın ilkyaz sevinçlerini
    çocukluğuna
    Yırtıldı gözlerin, içine hayat doldu
    o karanlık ışık...
    Yükün yok
    artık her sabah hoyrat bir özgürlük uyandırıyor seni...

    Kalbinde herşey eşitlendi
    Haz ve sıkıntı
    Boşluk ve güven
    Hasret ve ölüm
    Gözlerine hastalıklı bir güzellik geldi

    Şimdi acı çeken yanınla bile alay ediyorsun...

    Kalbine çağırdın herkesi
    Kendini bile
    Artık sokağa çıkabilirsin
    Ömründen düştün kendini
    *
    3 ...
  10. sesine dondun hep

    ?.
  11. Çocukluk bahçendi sesin senin,
    alevlerle mesut, çiçekli aynandı.
    Sızlattığında karşılıksız düşler bileklerini,
    nefesini kanattığında veda sözleri,
    yorulduğunda ayrılıklardan,
    artık hep böyle olacak, dediğinde
    sesine döndün hep.
    Orada binlerce sevdalı göz seni görsün diye
    sesinin çocukluk bahçesine...
    *
    1 ...
  12. aralik ocak subat

    ?.
  13. Bir kardan adam yapar seni
    kutuptaki arkadaşım,
    biraz güç de olsa havaya kaldırır
    ve göğe fırlatmayı becerir.

    Güney kutbundan atılan adam
    burada kar olarak düşer,
    onun beynini gezen üzgünlük
    benim burnumun ucuna düşer
    *
    2 ...
  14. siir icin cevaplar

    ?.
  15. 1
    Şiir gecenin kardeşidir,
    gündüzün annesi.

    Yürekteki büyükbabadır şiir.

    2
    Şiir örümceğin sesidir,
    duvarın şarkısı.

    Duvarcının türküsüdür şiir.

    3
    Şiir yağmurun deresidir,
    saç diplerinin teri.

    Teknelerin taze sancağıdır şiir.

    4
    Şiir afişlerin çerçevesidir,
    harflerin çizgisi.

    Çıngırağın içindeki madendir şiir.

    5
    Şiir kamyonetlerin mavisidir,
    kamyonların yiğitliği.

    Faytonların yazılmamış tarihidir şiir.

    6
    Şiir bakracın çeşmesidir,
    kuyunun yolcusu.

    Kaynağın bekçisidir şiir.

    7
    Şiir cambazların dengesidir,
    hokkabazların seyircisi.

    Sihirbazların rüyasıdır şiir.

    8
    Şiir üzümün güneşidir,
    elmanın kurdu.

    Böğürtlenlerin tozudur şiir.

    9
    Şiir gümüşün simgesidir,
    çeliğin yapılışı.

    Kurşunun çıkışıdır şiir.

    10
    Şiir çitlerin dikenidir,
    tarlanın sürülmesi.

    Rençberin dalgınlığıdır şiir.

    11
    Şiir tatarcıkların saatidir,
    ateş böceklerinin saniyesi.

    Tabiatın yıllarıdır şiir.

    12
    Şiir ölümün gölgesidir,
    yaşamanın örtüsü.

    Çocuğun savunmasıdır şiir.

    13
    Şiir kumsalın eleğidir,
    kayanın tortusu.

    Mermerin sunduğu damardır şiir.

    14
    Şiir uykusuzluğun şiltesidir,
    uykunun haritası.

    Balkonun uyanışıdır şiir.

    15
    Şiir ateşin habercisidir,
    yangının kundakçısı.

    Yanardağın üstündeki kuştur şiir.

    *
    1 ...
  16. aferin virgul sana

    ?.
  17. Aferin virgül sana, sansara dikkat!
    Bekçi gibi düdüğünü uzaktan çalıyor,
    Uzaktan çiftliğe bir ölüm çiziyor,
    Çiziyor bir mezar, kazıcısı ibikten,
    Taşları tavuk tüyü, orduları ibikten,
    Bir manga sansar almış, kümesi kaçır;
    Çünkü aydede sansarı sevmiyor.

    Virgül sana aferin, bence çok önemlisin,
    Belki nokta değilsin, ama virgülsün;
    Ödevimin sonuna nokta koyarım;
    Sansarın boynuna ben silgi astım
    Silsin diye burnuyla pençerelerini,
    Sen çok cesursun virgül, saklanmıyorsun,
    Çünkü silgilerden hiç korkmuyorsun.

    Sana aferin virgül, silgi sansarı sildi,
    Bütün düşmanlar öldü, silgi de öldü;
    Piliçler geri dönsün çiftçinin yatağından,
    Tirenle geri dönsün, ördek şeftiren olsun,
    Tavuklar bando çalsın, horoz da teftiş etsin,
    Kazlar madalya versin, sana virgül aferin,
    Çünkü sansara bile meydan okudun.

    Mor bir kalem gelecek siz hepiniz uyurken,
    Düşmanlar öldü diye mışıl mışıl uyurken,
    Bir denizi kümesin duvarına çizecek,
    Ben boğulunca defterler üzülecek,
    Öğretmenime kızdım, kıskansın seni nokta,
    Sana nişan takmadım, ama gücenme virgül,
    Çünkü bu şiirim virgülle bitecek,
    *
    2 ...
  18. bir plak gibi donuyor gokte

    ?.
  19. Bir plak gibi dönüyor gökte mavilik
    Sesi asağıda, çok aşağıda
    Üstünde bir duvarın. Duvarsa
    Dondurma yiyen bir çocugun eli sanki
    Taşmış akıyor
    Öpüyor toprağı kanatan nar çiçeklerini.

    Öpülüyorum bembeyaz çimlerinde yalnızlığımın
    Sonsuzluk yarın.
    *
    3 ...
  20. phoen i x

    ?.
  21. Ben orda, akşamına orospular dadanan
    Camlarında pis sinekler gezinen, ben orda
    Eskimiş bir tutuşla şarabını içiyor
    Kadınlarda ölüyor kadınsız bakışlarla
    Başıyla öne düşmüş yüreğiyle beraber
    Ya Tanrıya inanır ya da isyana.

    Kimseye vermiyor ki acılardan artarsa
    Kuytular çıkarıyor sevişmeler onlardan
    Bu nasıl bir bakış ki dünyaya intiharla
    Ya da hep kar yağıyor da düşünmesi siyahtan
    Öyle ya kim sevişirdi acıları olmasa
    Kim bakardı uzağa köpekleri saymazsam.

    Orası bir ölümdür şarabımı doyuran
    Ölünen yüzler gibi bir bütündür adamlar
    Vaftizi günışığında bir garip protestan
    Tanrısıyla sevişir, herkes bilir sevişmeyi o kadar
    Kim ne derse desin ben bu günü yakıyorum
    Yeniden doğmak için çıkardığım yangından
    *
    1 ...
  22. kiyidaki elmaya bir ses

    1.
  23. ey canımın güftesi, eylülün ikinci haftasıydı o sıra
    bana gülümseyerek getirdiğin bir bardak suydu o sıra

    hatırla denize hiç bakmadık çünkü kıyısındaydık
    bir elma kendi kendine büyür dururdu o sıra

    bir kıyı ikindisiyle bir elma öyle kendiliğinden
    büyürler bir öfkenin ya da bir dağın yanısıra

    bir kıyının beslerliği bir elmadan ayrılmaz gibi ama
    elma soğuk bir kış akşamında bile yenir ısıra ısıra

    bir öfkeyi diriler durmadan elma, ovadan gelir
    elbet küfelerle sandıklarla hüzünlerle ardısıra

    ey geçmişten gelen konuk, sonsuz düğmelerimi tut
    yerlerini yadırgayan sonsuz iliklerin adına

    ey canımın güftesi, denize hiç bakmadık, hatırla
    tek pencereli bir odada elma yedik ısıra ısıra

    elmanın topraktan süzdüğü, gemilerin denizlerde gezdiği
    bir tatildi, bir geçiştirmeydi, yalnızlıktı bir kusura

    neydi, ne doğruydu, nerden vardık yakışmıyor konuşmak bize
    öyle barışlar okuyup yalnızlığı yaşamak kara kara

    ey canımın güftesi, ey penceresi bütün sıkıntılarımızın
    bizim babalarımız neden ölürlerdi hatırla sıra sıra

    bu söylediğim iyi bir şarkıdır elle bile hatırlanır
    yani şu, ateş ve deniz buluşurlar bir limanda arasıra

    yani şu, elma yenir ve balık durmaz kaçar
    ama yenilmezler artık buluştukları sıra

    *
    2 ...
  24. hoscakal guzel dunyam

    ?.
  25. Hiç kimse buyur etmedi beni
    Bu dünyada hiçbir yere
    Ama açtım bütün kapıları tekmeleyerek
    Bütün engelleri göğüsleyip yıkarak
    Buyrun dediler o zaman incelikle
    Buyur ettiler
    Ve
    Buyurdum

    Elimden geldiğince görevimi yaptım
    Gülümsedim hıçkırıklarımı boğarak
    Sonunda kimsenin yorulmadığı denli yoruldum
    Artık kapılar açık kalsın
    Bundan sonra gireceklere
    Şimdi dinlenmeye gidiyorum
    Hoşcakal güzel dünyam.
    *
    3 ...
  26. yagmurda sis dudukleri

    ?.
  27. imdat çığlıkları mıdır
    bir felaketi mi duyururlar
    anlaşılmaz söyledikleri
    salkım saçak çökerler karanlığıma
    yalnızlığımı dağıtırlar
    yağmurda sis düdükleri

    camlarda çehreler hayal meyal
    aramızdan müthiş ayrılmışlardır
    anlaşılmaz niye öldükleri
    son nefeslerini tasarladıkça
    insan ısrarla ölümünü yaşıyor
    yağmurda sis düdükleri

    yürekte keder yoğunlaştıkça
    bulutlar buz tozuna yozlaşıyor
    anlaşılmaz neleri götürdükleri
    sabahlar olur bir türlü uyuyamam
    içimde sanki şilepler çarpışıyor
    yağmurda sis düdükleri
    *
    3 ...
  28. genclik bir kitapti okuduk

    ?.
  29. Gençlik bir kitaptı, okuduk bitti;
    Canım bahar geçti çoktan, kış şimdi.
    Hani sevincin, o cıvıl cıvıl kuş?
    Nasıl, ne zaman geldi, nasıl gitti?
    *
    1 ...
  30. sadaklar

    ?.
  31. Onlar ki bir zayıf vaktini beklerler,
    Öğren

    Dört mevsimden geçmemiş arkadaşlıklar
    Kırılmış fanus, kararmış tılsım
    yürekleri sadakları kadar zengin değilmiş
    Birlikte gittiğimiz yollar
    Başka haritalarda kaybolurken
    Öğretirler

    aynı değil kalpte biriken zaman
    sırtlarda ne çok ok birikmiş

    kılıçsız kalkansız arkadaşlıklarda
    savunmasızlığı tek savunma olan
    doksan dokuz yaradan
    bir ad bile vermezken
    kör inanç, kayıp gece, boşalmış mushaf
    uzanır elleri sadaklarına
    başkasının gizine nisan yaşayan
    inceok inceok önceok
    ne toprağın teninde ürperen hayat
    bunca aşk bunca anı bunca kalp
    gün gelir yalnızca bir ince ok
    *
    1 ...
  32. feri sonmemis ferman

    ?.
  33. sesinin kınında bekleyen akşam
    gözlerindeki nazara
    kurşun döktüğüm kelimeler
    kuraklığın derinliğinde hileli beyazlık
    rüyaların asılsız eteklerinde kamaşan su
    seni bana kavuşturan
    aşk mürekkebi
    kör eder
    kelimelerin gözlerini
    kalbim
    beyanımdır
    gitmeye duran
    kanda kurutulan veda sözleri
    nice söylense
    hiç söylenemeyen
    kısa süren aşkın uzun vedası
    sönmemişken gözlerimizde
    ilk günkü gibi tutuşan fer
    yolunu bekletir bitmemiş ferman

    ne kalan kalır ne kimse gidemez buradan
    ayrılıkla tartılan aşk araftır
    sonsuz bir şimdiki zaman
    *
    1 ...
  34. irmaga kapilmis ferman

    ?.
  35. bazı ırmaklar öldükten sonra kavuşurlar denize
    bazı ırmaklar öldükten sonra kavuşurlar denize
    bazı ırmaklar öldükten sonra kavuşurlar denize
    bazı ırmaklar öldükten sonra kavuşurlar denize
    bazı ırmaklar öldükten sonra kavuşurlar denize
    bazı ırmaklar öldükten sonra kavuşurlar denize
    bazı ırmaklar öldükten sonra kavuşurlar denize
    bazı ırmaklar öldükten sonra kavuşurlar denize
    bazı ırmaklar öldükten sonra kavuşurlar denize
    bazı ırmaklar öldükten sonra kavuşurlar denize
    bazı ırmaklar öldükten sonra kavuşurlar denize
    taşkınıyla bir tek dizenin
    sular altında kalan kitab
    ölenin, kavuşanın
    eski aylardan şaban yıldzımsın
    Arabi gökyüzümde
    ben öldüren ırmağa hala vuruyor ışığın
    biliyorum az kaldı denizime
    biliyorum bu ferman çıkmaz bir yere
    ben gittim, murathan kalsın sende
    *
    1 ...
  36. kırmızı film

    1.
  37. Yaratıcı ruhun tırnakları
    Kırmızı film
    Vamp bir vampir
    Kaynak yapılıyor
    Ruhların geçmişine
    Oksijen maske
    Korkunun alt yazısı
    Kullanılmış biletler
    Deri jartiyer
    Siyahı
    Sahaflara düşmüş
    Sivri topuklar çeviriler
    Derinleşmeden kullanın
    Bütün korkuları
    Fil dişi vampirin
    Ve gece yüzölçümü pelerini
    Olmayanı yazmanın romanı
    Kuralları bile değişmiş
    Nasıl öldürüleceklerinin
    Herkese bir tane kırmızı film
    Satrancın 64 karesi üzerine
    Çarpılan sayısız oyun gibi
    Aynı kan farklı kurular
    Doğadaki üç ana renk
    Yalnızca sekiz nota
    Ne kadar az ve ne kadar çok
    Atomdan bombaya giden
    Kan karanlığı yollar
    Olmayana inanmanın sineması
    Dişlerindeyiz vampirin

    *
    1 ...
  38. onlar ceset kuslariydi

    ?.
  39. aşk dediklerinde çocuktum.
    gözlerimin kesilen ellerden yapıldığını öğrendiğimde
    bir katliam gibi sevişmeyi düşünmezdim, çoktum
    onlar ceset kuşlarıydı
    deniz en büyük ölü
    afrika uyanmıştı ya
    ben boğulmuştum
    *
    1 ...
  40. kan tuz olu

    1.
  41. kan, tuz, ölü

    Kanını değiştirir suyla
    Birkaç dönemeç önceki ölü
    Tuzunu yıkar deniz
    Suyunu değiştirirken ırmağı
    Denize tılsım dağlıyor
    Kurşun yayılıyor tenine
    Ağır
    Ağır
    Kurşun
    Birkaç ölü her dönemeçte
    Bir ırmak kaç büklüm dönerse
    Doğuya edilen yemin
    Kan, tuz, ölü hakkı
    Kollarına çoğalan ırmaklar
    Geleceğini tasarlayan coğrafya
    Tarih ve yemin kuşatırken toprağı
    *
    2 ...
  42. parantezle animsama

    1.
  43. ısrarlı bakışların taşıdığı o acıtıcılık
    seğirir durur kasıklarımda
    ilk sevişme acemiliklerini arayan tat
    anılarına tutkundur aslında
    *
    2 ...
  44. ben eylul sen haziran

    1.
  45. Bir eylüldü başlayan içimde
    Ağaçlar dökmüştü yapraklarını
    Çimenler sararmıştı
    Rengi solmuştu tüm çiçeklerin
    Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı
    Katar gidiyordu kuşlar uzaklara
    Deli deli esiyordu rüzgar
    Dağılmıştı yazdan kalan ne varsa
    Yaşanmamış bir mevsim gibiydi bahar

    Neydi o bir zamanlar
    Sevmişliğim, sevilmişliğim
    O heyheyler, o delişmenlikler neydi
    Ne bu kadere boyun eğmişliğim
    Ne bu acıdan korlaşan yürek
    Ne bu kurumuş nehir; gözyaşım
    Önümdeki diz boyu karanlıklar da ne
    Ne bu ardımdaki kül yığını; elli yaşım

    Beni kötü yakaladın haziran
    Gamlı, yıkık eylül sonuma
    Bir ilk yaz tazeliği getirdin
    Masmavi göğünle
    Cana can katan güneşinle
    Pırıl pırıl engin denizinle girdin içime
    Çiçekler açtı dokunduğun
    Çimler büyüdü yürüdüğün
    Ve güller katmer oldu güldüğün yerde

    Başımda senin kuşların kanat çırpıyor şimdi
    Oldurduğun yemişlerin ağırlığından
    Dallarım yere değiyor
    Güneşi batmadan saçlarının
    Bir dolunay doğuyor bakışlarından
    Gün boyu senden bir meltem esiyor yanan alnıma
    Uykusuz gecelerim seninle apaydınlık
    Başım dönüyor, of başım dönüyor yaşamaktan
    Ölebilirim artık

    Ölme diyorsan; gitme kal öyleyse
    Sarıl sımsıkı, tenim ol, beni bırakma
    Baksana; parmak uçlarım ateş
    Lavlar fışkırıyor göz bebeklerimden
    Hadi gel, tut ellerimi, benimle yan
    Benimle meydan oku her çaresizliğe
    Benimle uyu, benimle uyan
    Birlikte varalım on üçüncü aylara
    *
    2 ...
  46. her kitabimin son sozu

    1.
  47. Sen sanma ki sanatın
    damağında tadı var
    acı bir hıyar
    lezzeti gibi...
    Mısralarımda yok benim
    gözyaşlarımın tadı,
    Şiirlerim içilmez
    ingiliz tuzu gibi
    *
    2 ...
  48. yoruldun

    ?.
  49. Yoruldun ağırlığımı taşımaktan
    Ellerimden yoruldun
    Gözlerimden gölgemden
    Sözlerim yangınlardı
    Kuyulardı sözlerim
    Bir gün gelecek ansızın gelecek bir gün
    Ayak izlerimin ağırlığını duyacaksın içinde
    Uzaklaşan ayak izlerimin
    Ve hepsinden dayanılmazı bu ağırlık olacak.
    *
    2 ...
  50. yine yagmur ustune

    1.
  51. Serçe kuşları gibi yağmur
    çinko dama serptiğim
    ekmek kırıntılarını
    telâşlı telâşlı, tıkır tıkır.
    serçe kuşları gibi yağmur.
    *
    1 ...
  52. uludag a dair

    1.
  53. Yedi yıldır Uludağla göz göze bakışıp dururuz.
    Ne o kımıldar yerinden,
    ne de ben,
    lakin birbirimizi yakından tanırız.

    Gerçekten yaşıyan her şey gibi gülmesini ve kızmasını bilir.

    Bazan,
    hele kışın, hele geceleri,
    hele rüzgar kıbleden estiği zaman,
    karlı senaberlikleri, yaylaları, donmuş gölleriyle
    uykusunun içinde şöyle bir kıpırdanır,
    ve orda, en yukarda, en tepede oturan keşiş,
    uzun sakalı darmadağın
    ve etekleri savrularak,
    rüzgarın önünde haykıra haykıra iner ovaya.

    Sonra, bazan,
    hele Mayısta şafak vakitleri,
    masmavi, uçsuz bucaksız, koskocaman,
    hür ve bahtiyar
    yepyeni bir dünya gibi yükselir.

    Sonra, bazan, gün olur,
    gazoz şişelerindeki resimlerine benzer.
    Ve ben anlarım ki, görmediğim otelinde
    kayakçı bayanlar kanyak içerek
    kayakçı baylarla dalga geçmekteler.

    Ve gün olur,
    şalvarı sarı pıpıt bezinden, kara kaşlı dağlılarından biri
    Mukaddes Mülkiyetin mihrabında kesip komşusunu
    misafir gelir bize,
    71'inci koğuşta on beş yıl yatmaya.
    *
    3 ...
  54. radyo uludag dan soguma nedenleri

    1.
  55. (bkz: sle7in)
    edit: baskı üzerine şaka olduğunu söylüyorum. ironiden anlamayan nesle aşina değilim. bunu da o söyledi valla. *
    hiçbir yönlendirmeyi silmeyin, bana gelince ohh.. alahala!
    0 ...
  56. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük