bir sonraki tweet "sensin o beceriksiz, siz istifa edin bana ne bana ne" seviyesinde olabilir. türkiye cumhuriyeti bakanındaki üsluba bak arkadaş. adam gibi, düzgün adam denilen yöneticilere bak.
16 saat uçmuşlar gecelerini gündüzlerine katmışlar da.. siyasi kaygınız ve rantın olmadığı yerde gözünüzün önündekini görmezsiniz de olimpiyat aşığı olup 16 saat uçmuşlar, sevsinler.
çok uçtunuz zaten, biraz ayaklar yere bassın da asıl görmeniz gerekenleri görün.
günümüzde herkesin ağzına dolanmış olmasıyla "kötünün iyisi" olup olmadığı tartışılan, fakat aslında en iyisi olmadığı kesin olan demokrasinin ağızlara sakız olduğu gerçeğidir.
18.yüzyılda yaşamış Jean-Jacques Rousseau, "Eğer insanlar Tanrı olsaydı, kendilerini demokratik olarak yönetebilirlerdi. insanlar Tanrı olmadıklarına göre, mükemmel bir devlet insanlara göre değildir." demiştir hakkında ve olup biten tamamen bundan ibarettir.
Abd'li dil bilimci Noam Chomsky de "Demokrasi, bizim sizden yapmanızı istediğimizi yaptığınız sürece istediğinizi yapmakta özgür olduğunuz bir düzendir." diyerek demokrasinin göstermelik bir icat olduğundan dem vurmuştur.
antik yunan filozofu milattan önce yaşamış platon ise;
"Demokrasinin esas prensibi, halkın egemenliğidir. Ama milletin kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için, yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır.
Eğer bu sağlanamazsa demokrasi, otokrasiye geçebilir. Halk övülmeyi sever. Onun için, güzel sözlü demagoglar, kötü de olsalar, başa geçebilirler. Oy toplamasını bilen herkesin, devleti idare edebileceği zannedilir.
Demokrasi, bir eğitim işidir. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur. Devam edilirse demagoglar türer. Demagoglardan da diktatörler çıkar."
diyerek 20-21 yüzyıl sonrasına adeta "taş atmıştır" fakat bizler ve bizi yönetme iddiasında olanlar ağzımızdaki tadı tuzu gidik demokrasi sakızını hala çıkaramadık.
insanın içinde iyi ve kötü yüzyıllardır çarpışırken, bazı durumlarda toplam kitlenin 3'te 1'inin oyunu anca alabilenlerin toplumu kendi algılarıyla yönetmeye kalktığı, tüm sınıfsal, inanç, yaşayış, algı farklılıkları ve eşitsizliklere rağmen tüm insanların birbirinden farkı olmaksızın aynı etki ve geçerlilikte seçim hakkına sahip olduğu sistem neyin mükemmelidir?
özet: herkesin ağzındaki demokrasi sakızı büyük oranda kendi diktasını kurma arzusunun bir sonucudur. içindeki iyi ve kötü çarpışmasıyla 'insan'ın olduğu yerde asıl demokrasi olmaz, "temsili demokrasi" olur. demokrasinin başlı başına tartışıldığı bir durumda temsilisi ise iyice eğreti durur, bugünün dünyasında olduğu gibi kıçı başı ayrı gider.
"facebook'ta her şeyi paylaşan insanların çoğunun riyakarlığı"dır doğrusu, başlık karakter sınırlamasından dolayı "her şey" bitişik yazıldı yanlış olarak.
facebook, twitter vb sitelerde çokça fotoğraf veya hayatına dair paylaşımlar yapan insanların büyük çoğunluğunun ciddi riyakarlık içinde olmasıdır.**
bu insanlar; magazin programları veya başka yollarla ekranlarda orda burda gördükleri ünlüleri eleştirir, ağır biçimde sallar. erkekleri bilmemkaç kadın götürüp adeta pezevenklikle, kadınları da ahlaksızlıkla orospulukla suçlar, "her şeyleri göz önünde" diye sallar da sallar.
fakat kendileri de facebook'ta gezmeye gittiğini paylaşır, arkadaşlarıyla gittiği bardaki anı twitter'da paylaşır, sevgilisiyle gittiği kafeden fotoğraf paylaşır, sevgilisiyle en mutlu anlarının fotoğrafını profil fotoğrafı yapar, yeni doğan kuzeninin resmini paylaşır, içki içerken masanın fotoğrafını paylaşır. paylaşır da paylaşır.
burada konu "özel hayatı göz önüne sermenin gereksizliği"yken, ve bu konu o ünlü denen kişiler için de senin benim için de sabitken onlar yapınca orospu olur terbiyesiz olur, kendileri yapınca hiç sorun yoktur.
nedir onları orospu yapan? sadece peşinden birilerinin kovalaması gazeteciler olması mı? onlar kendilerini çektirmek için kasti bir yerlere gidip reklam yaparken bu her şeyini paylaşmakta hiçbir sakınca görmeyen insanların farkı nedir?
bir insan özelini bu kadar göz önüne seriyorsa ister karşı cinsle yiyişiyor olsun, ister bar çıkışı kavga ediyor olsun, ister doğan kuzeninin resmini çekiyor olsun farketmez, yanlışsa yanlıştır, doğruysa doğru. bu kadar net.
ama işte o ego yok mudur.. o beğenilme arzusu.. her şeyden öte "ben de varım", "bakın ben de yaşıyorum ve şu anda bir şeyler yapıyorum" mesajı.. günün 15 saatini iş yerinde geçiren adama iş yerinden masasının fotoğrafını siteye koydurur, evdeki asosyalin de biten kahvesinin dibini. veya da sevgilisiyle sarmaş dolaş anları. mutludur çünkü, kendince bir şeyler yapıyodur, paylaşmazsa ne önemi var? herkes paylaşıyor. demek ki doğrudur. mantık bu.
sevgilinle "bakın biz çok mutluyuz" veya da tam tersi sorunlar yaşadığında ona gider yaptığın mesajlar, veya da "yeni arabam yeni bebeğim bakın bilmemnem" gibisinden paylaşımların kimseyi ilgilendirmemeli. bunların ünlü olmak veya olmamakla ilgisi yok. bu değerler varsa vardır, yoksa yok.
ama gel gör ki ünlü bir x isim yapınca "aa bak orospu işte!" olur, sen yapınca eş dost facebook'ta beğenecek ne güzel. yok öyle bir şey. senin facebook, twitter profilinde afişe ettiğin özel yaşamına birilerinin tıklayıp ilgi gösteriyor olması yaptığının doğru olduğunu göstermez, "doğruluk" sayısal çoğunlukla ölçülmez.
çocuk yaşta deneyimlediğim ve yıllar geçmesine rağmen sol bacağımda küçük bir izi bana yadigar bırakan hadise. yatan aslanın üstüne basmak değildir belki fakat böcek ezmekten de hallicedir ciddiyet olarak.
belki teknolojiye uzaklıktan, belki çeşitli sebeplerden yeni telefon almamış olmaktan, belki de unutkanlık ve hiç merak etmemekten kaynaklı kullandığı telefonun modelini bilmeyen insan.
benim bu aynı zamanda.
edit: artık değilim.*
Sleep Party People'ın fazlasıyla melankolik ve harika bir parçası. Grubun kendi adını taşıyan 2010 çıkışlı albümün 4 numaralı parçasıdır. Buyurun aynı melankoli dozunda klibi de burada:
Danimarkalı tavşancı bir müzik grubu. Downtempo, electronicamsı enteresan fakat dinlemeye değer bir tarzları var. Konserlerine koca koca tavşan kostümleriyle çıkıyorlar. 2010'da aynı isimde ve 2012 çıkışlı We Were Drifting On A Sad Song adlı iki albümleri var. Notes To You, I'm Not Human At All ve A Dark God Heart ilk etapta dinlenesi şarkıları.
zerdüştlükte yaşayanların dünyasını ölüler dünyasından ayıran ve tüm ölümlü ruhların geçeceğine inanılan köprü.
Köprü; kötü insanlara geçit vermeyip onları cehenneme götürecek bir insanüstü varlıkla karşılaştırması ve iyilerin kazasız geçmesine müsade ettikten sonra onları ahura mazdada buluşturması ile fazlasıyla islam inancındaki sırat köprüsüne benzer.
yıllar sonra dinlememle birlikte beni zihnimde tekrar fifa 2003 oynadığım yıllara döndürmüş ve çok keyifli hissettirmiş dax riders şarkısı. hala aynı güzellikte.
sözleri:
this is a good sound (x4)
i miss so much this real fonky time (x4)
do you really wanna party (x4)
so get on the dancefloor all night (x4)
so get on the dancefloor all night long (x4)
do you really wanna party (x4)
this is a good sound make me scream tonight (x4)
baby (x28)
so get on the dancefloor scream tonight
so get on the dancefloor real fonky time
so get on the dancefloor scream tonight
so get on the dancefloor (x2)
so get on the dancefloor real fonky time
so get on the dancefloor scream tonight
so get on the dancefloor
Tracklist:
1. backintown
2. real fonky time
3. real fonky time (real competition mix - edit)
4. midnite underground
5. you are the sunshine of my life
6. set me free
7. people
8. people (dax mix)
9. music paradise
10. can't stop lovin'
11. don't worry
12. you shine on me
13. out of context
14. anything
1994'te kurulmuş bir Fransız techno/electro/synth-funk grubu. Real Fonky Time şarkıları Fifa 2003 soundtrack albümünde bulunmaktadır. Bu tarza pek meyletmeyen bünyem Back In Town albümlerinden başta Real Fonky Time ve Music Paradise olmak üzere bazı parçaları çokça beğenmiştir.
2 mayıs 2012 tarihli Kanal D Ana Haber yayınında Kahire'de çıkan 20 ölü, 100 yaralılı çatışma haberi verilirken ekranın üst kısmında büyükçe yazan yazıdır.
yaratıcı Türk basını manşetlerine yeni bir örnek olan bu "kelime oyunu" aynı zamanda yaşadığımız devrin nasıl bir trajedi olduğunun da kanıtıdır.
20 ölü 100 yaralı olduğu bildirilen haberi "Mısır yine patladı" ile vermek..
Sırp kulübü Partizan Belgrad'ın vandal tribün grubu; mezarcılar.
1970 yılında kurulmuştur. Aşırı milliyetçilerdir. Şiddet ve holiganizmde sınıf atlamış bir topluluk, öyle ki bir Hajduk Split taraftarına tecavüz edenleri dahi vardır. Malumunuz crvena zvezda* ve taraftarı Delije'den tarifsiz boyutta nefret ederler.
Juzni front, Grobari 1970 and Zabranjeni adında 3 ana gruba ayrılırlar, daha alt seviyede onlarcası tabi ki.
Kulüplerinin başı bu grubun çıkardığı olaylar ve şiddet gösterileri ile fazlaca ağrımıştır. Hatta Partizan Belgrad bu elemanların zrinjski mostar maçında çıkardıkları olaylar yüzünden 2007-08 Uefa kupasından ihraç edilmiştir.
Bunca olumsuzluğun ardından yarattıkları harika bir atmosferin videosunu paylaşarak bitirelim*:
