dün nasa'nın 7 gezegeni keşfetmesinden sonra, batı, küçük büyük demeden yeni keşiflerin peşinde koşmaya devam ediyor.
herkesi krize sokan, ketçabın 5 te 1 ini iç yüzeyinde tutan kapların yerine icat edilen cam şişe sayesinde artık ufacık kalan ketçabı dışarı çıkmak için debelenmeyeceğiz. tekerlekten sonra en büyük icat.
çocuk yuvasına çocukları getirip götüren servis şoförü 13 yaşındaki çocuğa istismarda bulunmuş.
şaşırdık mı? hayır.
fakat şaşırmıyor olmak bu skandalları normal kılmıyor yine de. ulan bu kaçıncı ha ? kaçıncı...
yani eskiden böyle olaylar yoktu. nasıl bir toplum ahlakı dizayn ediliyor ki, pedofili artıyor cinsel istismar ve tecavüz suçları artıyor !?
hadi tamam bunlar arttı, ulan peki adam akıllı ceza niye vermiyorsunuz.
eğer bir ülkede belli bir suç kategorisinde teşebbüsler, suçlar artıyorsa buradaki sıkıntı veya teşvik ne derseniz deyin, ülkeyi yönetenlerin motivasyonundandır.
Kasımpaşa Çocuk Yuvasında şoför olarak çalışan Serkan Ç, 13 yaşındaki i.P’ye cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla tutuklandı.
Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağlı Kasımpaşa Çocuk Yuvasında şoför olarak çalışan Serkan Ç.’nin, 13 yaşındaki i.P.’ye kalorifer dairesinde cinsel istismarda bulunduğu iddia edildi. Kız çocuğunun şikayeti üzerine, Şerkan Ç. tutuklandı.
google da en çok porno aratıp izleyen ülkeler belli olmuş. adeta bir ortadoğu coğrafyası sanki..
ve tabi ki türkiye 8. sıradan giriş yapmış. ilginç olan ise bu ülkelerin çoğunda ya internet komple yasak, ya da porno siteleri engelli. ve çoğu da islam ülkesi.
sıradan bir "aşk hezeyanı" değil bu. videodaki adamın hal ve tavırlarını anlamak için Okb hakkında az çok bir şeyler okusanız siz de buradaki durumu anlayabilirsiniz.
OKB kişinin istemediği ve tekrarlanan düşünceler, hisler, fikirler, takıntılar veya bir davranışı yapmaya doğru sürülmek. Sıklıkla kişi, obsesif (saplantılı) düşüncelerinden kurtulmak için bir kompulsif (zorlayıcı) davranışı uygulamak durumundadır. Ancak bu sadece geçici bir ferahlık sağlamaktadır. obsesif (saplantılı) ritüelleri yapmamak anksiyete (endişe)'yi yükseltebilir
videoyu izleyince şunu düşündüm, ister sağlıklı ister sağlıksız kim olursa olsun karşınızdaki, eğer duygularınızdan emin değilseniz attığınız adımları bir kere daha düşünün. romantik bir bakış açısı her zaman size doğru sonuçlar vermez, karşınızdaki kişide ağır yaralar açabilir. yine de videodaki kişinin dediği gibi " Aşk bir hata değil ve bu benim en güzel takıntım" demesi de yine onun adına güzel bir şey.
"Başbakan Yıldırım, CHP'nin referandumdaki 'hayır' kampanyası için 'No' filminden esinlenmesine ilişkin olarak da "Nerde bulmuşlar ilhamı. Şili'de. Adamlar bir film yapmış, CHP de bundan medem umuyor. Şili'ye kadar uzanacağınıza Şile'nin köylerine gitseydiniz" değerlendirmesini yaptı."
bazen canım sıkılınca kedi gifleri veya videoları açar izlerim.
bazıları köpek videolarını da izliyordur. önüme düşerse de izlerim.
keza özellikle kadınlar bebek videolarını izliyorlar. tabi bunun ardında kadının doğurganlığının ve anneliğinin etkisi vardır.
ama bence bu küçük sevimli şeylerin dikkatimizi çekmesinin nedeni, ne yapacaklarını bilememek.
yani bir küçük hayvanın bir olay karşısında nasıl tepki vereceği öngöremiyor ve düşünemiyoruz bu nedenle ilgimizi çekiyor, ne yapacağını merak ediyoruz.
bebeklerde de aynı durum geçerli. şarkı söylediğinizde vereceği tepkiyi bilemiyorsunuz, ağlayacak mı gülecek mi bilemiyorsunuz.
onun olayları idrak ediş şeklini, hareketlerini de ön göremediğimizden yaptıklarına dikkat kesiliyoruz.
dikkatimi çeken videolarda arkada çalan şarkılar, hepsi rap tarzı müzikler. pek ilgilendiğim bir tür olmadığı için şarkıları ve kimin söylediğini bilmiyorum. ama ne bok anlatıyorlar arkadaş bunlar şarkılarında, bu çocukları uçurumun eşiğine getirecek kadar, nasıl bir motivasyon sağlıyor.
açıp dinleyeyim dedim bir kaç tane kafayı yedim, saçma salak sözler. ütopik saçma sapan bir hayat tezahürü var.
müzik desen müzik değil, sanat desen alakası yok. edebi değerleri sıfır. ama işte bu çocuklar bu sözlerden etkileniyor.
oysa bu çocuklara sabahattin ali'yi ilk okulda okuttursan, raif efendi'yi bir okuttursan böyle olmazlardı. çünkü o zaman sevmenin değerini, karşılıksız sevmeyi anlayabilirlerdi.
edebiyat bu yüzden önemli. saçma sapan edebi değeri olmayan sözleri bu çocuklara fast food gibi ulaştırıyorlar.
çocuklarınıza, yeğenlerinize, kardeşlerinize sabahattin ali'yi, sait faik'i, yaşar kemal'i okutun. sonra ileride ne olacağını böyle tahmin bile edemiyorsunuz.
şuana kadar bir kaç çekilişe katıldım ama bir şey çıkmadı. çıkan kişiye de denk gelmedim.
yani normalde o kadar çok çekiliş var ki kişi başına bir tane düşer. en çok merak ettiğim ise şu bentley veren magnum. o çekilişler ne zaman yapıldı. çıktıysa çekilişten o arabalar nerede kimde ? hiç mi yolda şurada burada görülmezler.
ben çekiliş denirse eğer, bir alışveriş merkezinde 100 tl yi aşanlar bir çekilişe katılıyordu. zaten boş yoktu, bana tabak çıkmıştı o kadar.
bugün uyandım daha karga bokunu yemeden. saatler halen yaz uygulamasında kaldığından dışarısı karanlıktı malum. durağa gittim bir kaç kişi var, daha gözlerindeki çapaklar duruyor, belli kahvaltı da yapmamışlar. önce biri sigara yaktı, sonra diğeri, sonra diğeri...
abi o nasıl midedir, nedir yani olay nedir niye içiyorsun. hani desem murphy kanunlarına göre sigara yakınca otobüs geliyor diye ama o da değil. refleks olmuş.
eğer bir imkanım olsa, merkezi sisteme bağlı tüm camilerin hoparlörlerinden sabah güneş doğduğunda Tchaikovsky - 1812 Overture'u çalardım. evet (bkz: v for vandetta) çok izledim.
iki arkadaş nvidia mı amd mi diye tartışmaya girmiş.
nvidia diyen amd diyeni öldürmüş.
--spoiler--
Rusya’da 31 yaşındaki bir adam, arkadaşıyla girdiği Nvidia mı yoksa AMD mi daha iyi ekran kartı üretiyor tartışması yüzünden arkadaşını bıçaklayarak öldürdü.
Yıllardır ekran kartı tarafında Nvidia’nın mı yoksa AMD’nin mi daha iyi ekran kartları ürettiği konusunda hepimiz tartışıyoruz ancak bu tartışmayı abartan iki arkadaşın Nvidia mı yoksa AMD mi tartışması ölümle sonuçlandı.
Rusya’nın Saransk şehrinde yaşayan 31 yaşındaki Aleksander Trofimov ve 37 yaşındaki arkadaşı Evgeny Lylin, Nvidia’nın mı yoksa AMD’nin mi daha iyi ekran kartı ürettiği konusunda tartışmaya girdi.
Tartışma esnasında sarhoş olan Aleksander Trofimov, arkadaşının AMD’yi savunması üzerine sinirlendi ve arkadaşını bıçaklayarak öldürdü. Olay üzerine görülen davada Trofimov, 9.5 yıllk hapis cezasına çarptırıldı.
--spoiler--
Samsung Grubu'nun Başkanı Jay Y. Lee rüşvetten tutuklanıp tek eşyası yer yatağı olan bir hücreye atılmış.
cumhurbaşkanı'nın bir arkadaşına 36.42 milyon dolarlık bir rüşvet vermiş.
kim bu jay lee peki :
"Samsung'un beklenen varisi. Samsung'un kurucusu Lee Byung-chul'un torunu, şu andaki başkanı Lee Kun-hee'nin oğlu. 48 yaşında ve kariyerinin tamamı Samsung'da geçti. Şu anda şirketin Başkan Yardımcısı. Geçen yıl Samsung Electronics'in yönetim kurulu üyeliğine aday gösterildi, adaylığı 27 Ekim'de onaylandı. Görevi bırakmasının ardından 74 yaşındaki babasının yerine geçmesi bekleniyor. Bazıları, şirkette üstlendiği görevlerin deneyimden değil, aile üyesi olmasından kaynaklandığı eleştirisini yöneltiyor."
düşünün biz de koçlardan veya sabancıdan birinin tutuklanmasını. bu size mümkün geliyor mu ?
biz de daha kıçı kıytırık bir yönetmenin oğlu polisi öldürdüğü halde elini kolunu sallayıp geziyor.
dün sabah son alarm çalmadan hemen önce bir mesaj geldi.
mesajı gönderen mezun olduğum üniversitenin öğrenci işleriydi.
vize final ve bütlerin sonuçları son sene bu numaradan bize gelirdi. sabah uyku sersemliğiyle mesajı göndereni görünce, içimden "hasiktir okul bitmemiş" diye irkilerek uyandım. neyse ki mesaj mezunlar toplantısı davetiydi.
ayağın taşa çarpsa, taş bile dile gelip, "ah ah eskiden ne güzeldi, eskiden bana başka çarparlardı" diyecek gibi oldu.
herkeste bir iç çekiş, geçmişe bir özlem, o günleri geri döndürme ütopyası var.
bunun asıl sebebi o günlerin çok güzel olması değil bence.
sebebi bugünlerin çok kötü olması. güzel olanın, iyi olanın, ahlaki olanın değerini bilememe.
bencilleşmemiz, kibirleşmemiz, sevmeyi unutuşumuz, kötünün, çirkinin iktidarı ve hegemonyası.
reel dünyamızı düzeltmek belli bir vasata çekmek gerekirken, elimizdeki elektronik ekranların içindeki dünyaları boşa doldurmakla uğraşıyoruz. beğeni almak, kabul görmek, iltifat edilmek, kendini önemli hissetmek...
Niyedir bilmem, Van Gogh ile Dostoyevski hep bana birbirini hatırlatır.
Sanırım sebebi Van Gogh'un hayat hikayesinin sanki Dostoyevski kitaplarından fırlamış olması ve bir de şu resim.