nilgün marmara'nın kan atlası şiirinin son fakat şiiri özetleyen, vurgulayan dizesidir. yaşamak adımlara tabidir. ister hızlı ister yavaş olsun adımlar hep atılmalıdır, atılacaktır hayata yetişmek için. ne yetişme isteği ne de adım atmayı bırakma cesareti olmayanlar üzgün adım atanlardır, ta ki gidecek yol onlar için son bulana kadar.
somun ekmeğimin arasına diğer somun ekmeğimi koyup yerken katıldığım önermedir. ben değilim diye benli bakınızlar vererek kendini perişan eden sözlük kadınları yormayın kendinizi lütfen tanıtırsınız kendinizi yavaş yavaş raad olun *
'ezber bozmayan' yazar. açıklamaya gerek var mı bilemedim? lakin şunu ekleyebilirim.
en kötü özgün fikir, en iyi kotarılmış fikirden iyidir. kotarma işini en iyi yapan yazarlardan biridir.
ısrarla pankartın yazılma dilinin ahlaksızlığına ve pankartı tutana tepki gösterilen düz bakışınıza sıçsınlar denilesi durumdur.
birbirlerini överken, iltifat ederken, anlaşırken, tartışırken amına koyayım, sikerim, yarrağımın başı, taşşağına kurban diyen adamların pankartı 'aşırı ahlaksız' bulması insanı amıyla güldürüyor vallahi.
ay amım dedim, af buyurun. amım var orada bir yerde. ben hariç herkes onu dilinden düşürmese de, herkes varlığını bilip ona göre tavır alsa da ben am sahibi olarak kesinlikle onun olduğunu unutmalıyım, dillendirmemeli, saklamalıyım.!
ciddi ciddi başlığı açılmış altına da andavalca sebepler sıralanmış insanı akıldan, mantıktan, izandan çıkartan durumdur.
siz cidden aramızda yaşıyor musunuz? hatta siz yaşıyor musunuz lan? nabız falan atması nefes almak buna gösterge değil uyarayım yaşamak başka bir şey.
kadınının kişiye özel negatif bir takım tavırlarını, alışkanlıklarını ya da kişilik bozukluklarını sebep göstererek buraya sıralayarak yazanlara inanası gelmiyor insanın. çok konuşmak, alış veriş yapmak, giyinmek vs. bunlar dayak yeme sebebi olmuş. hepsini geç dayak yeme sebebi mi olur ya?
(#19566666) entry nick çelişmesinin nirvanasını yapmış yazar.* naçizane bir de tavsiye inanmayı bırakma, inandığın ve yanıldığın olaylara takılı kalmayı bırak. ben de deniyorum.*
ahlaksız, orospu diye eleştirilerek yine bizi şaşırtmayanların tepki gösterdiği kızdır. kadına 'am' üzerinden tahakküm kurmaya çalışan erkin amın asıl sahibinin söylemlerinden bu kadar rencide olması galeyana gelmesi nasıl bir iki yüzlülüktür? amı için değer biçilen, lanetlenen, öldürülen, baskılanan bazen de yere göğe sığdırılamayan kadının yani amın asıl sahibinin söz hakkı yok bu ülkede bu pankartta buna tepki olarak oluşturulmuştur. ama her zamanki gibi düz bakılmıştır.
insanın bazen bir yere varma amacı olmadan, bir şey düşünmeden sadece daha hızlı daha hızlı yapmak istediği eylem. ne kadar koşmak gerekir kendinden uzaklaşmak için, bilinmez.
beni bıraktın da nerelere gittin zalım diye ardından isyanlar ettiren yazar. ben anlamam başka isimler başka hesaplar ben benim dostumu, düzü tersinden beter adamı özledim.* sözlük maceramda bana yol arkadaşlığı yaptığın için teşekkürler dostum, başka maceralarda görüşmek dileğiyle diyorum. bu sefer vedalaşmayı tam yapalım dimi.*
"pişman değilim
benden konuş ey sevgilim bir başka benle
gecenin soğuk caddelerinde
gene aşk dolu gözlerini gördüğün
benden
ve hatırla beni kederle öperken o
gözlerinin altındaki çizgileri..."
tuzunu limonunu iyi ayarlaması gereken kızdır. hava almayan kapak da önemli tabi.
evlilik öncesi cinsel bir birliktelik yaşamamayı tercih etmek durumu çok başka ama saklamak ne len? bu nasıl bir tabir? kocacım çok kıymetli kukumu sana sakladım, sen kıymetli pipini bulduğunla doyursan da senin için beklettim kıymetli hazinemi.
sonra da fındık kadar olsun yeter dersiniz, sen fındığa değer biç, ederini yükselt sonra da şikayet et.
biten her türlü ilişkinin ardından yaşanılan o kabullenememe durumunun müsebbibi olan his. sözleriniz, sevişleriniz, düşünceleriniz, atmaya niyetlendiğiniz her adım bir makasla aniden kesilmiş gibi hissedersiniz. ne artık sevilmemek ne de birlikte olmayacak olmanın verdiği boşluk yarım bırakılmışlık hissiyle yarışamaz. insan dönüp dolaşıp makasın kestiği o yere gelir, keskin uçlar canınızı yakar tekrar tekrar.
eşi de aynı şekilde kendisine söylediğinde normal karşılayacak erkekse kendi bilecekleri iştir. kapılar kapandığında neler döndüğünü bilmediğimiz, kimse zarar görmediği müddetçe bizi de hiç ilgilendirmeyen ve yargılama haddimizin olmadığı bir sürü ilişki biçimi var neticede.
bu coğrafyada yaşayan adamdır. evlenip evin sorumluluklarıyla boğulan kadından biraz daha şanslı olsa da netice itibariyle toplumsal baskının iki kurbanından biridir.
evliliği ailesini, çevresini memnun etmek için ya da sevdiği kadınla birlikte olmasının tek yolu bu olduğunu bildiği için yapmıştır. ondan beklenen 'görevi' ifa etmiş olmanın verdiği o özgürlüğü sonuna kadar kullanacak ve bunu yaparken de evliliğin yükümlülüklerini eşinin üstüne yıkmaktan kaçınmayacaktır.