Ergen isyankarligi uzerine gelisen olaylar zincirini ele alan dizi.
Basroldeki cocugun icsesini daha cok duymak isterdim, basroldeki kizin da ayni sekilde.
Her ikisinin de yasadigi travma olgu olarak net belli ,ancak bu olaylari nasil yorumladiklari ve neden bu duzeyde etkilenmis olabilecekleri de islenebilirdi diye dusunuyorum.
2.sezon daha yavas ilerledi.1.sezon daha akici ve heyecan uyandiriciydi.
Profesörün ölüm sahnesine cok fazla flash beck olarak yer verilmis.rahatsiz ediciydi. Ve basroldeki cocugun sevgilisini oldurme dusuncesinden neden vazgectigi de icses olarak islenebilirdi. Anladigim kadariyla kendi gozleri onunde intihar eden annesine olan ofkeyi ilk etapta sevgilisine yansitti. Ama ani dönüşün psikolojik dinamıgi islenmeliydi.
Basroldeki kizda surekli olarak anhedoni denen bir ifade hakim. Bir sure sonre öehh dedirtti.
Ancak basarili, 3.sezon umarim olur.
Zevk ve acıyı küçümsemeleri, yaşamı ve ölümü önemsemiyor olmaları temel özellikleriydi. Azla yetinmek yaşamı alabildiğine basit kurmak beklenti ve umudu minimize etmek gibi tavırları göz önüne alındığında ; insanların geri kalanının cesaret ve motivasyonunu kırdığı eleştirisi yapılabilir.
Belki de kararlı oluşuydu. yersiz bir güven duygusu .yürüyüşünde görünen. başını tutuş biçiminde. kendisine sorulmadan dingince önerilerde bulunmasında. ya da karşı koyar görünmeden önerilere dingince boş vermesinde.
(bkz: küçük şeylerin tanrısı)
Yaşamasını izledim: hakkındaki fikirlerim sürekli değişiyordu ve bu ancak insanın çok yakın bağı olduğu kişiler için böyledir ;başkaları hakkında daha genel ve bir seferde karar veririz.
(bkz: hadrianus'un anilari)
Aile fertlerinin hâl ve tavirlari cogu zaman katlanilmaz olsa da , Dirmit'i; bagnaz ailenin icindeki asil ruhlu ,zihni berrak kizcagizin yasamina taniklik etmek , sorgulatir.
Tutum farkindan oturu yasanan durum. Saygı, sınır, mizah,vs gibi gundelik yasama dair kavramlardan ne anladiginiz ve ne anlasildigindan doğan farkliliklar , bunlarla beyhude mücadeleye girmektense kendi kendine yetme durumuna uyum sağlamak biyerde.
Ozellikle kucuk yasta bol bol hikaye okumak, hikayede gecen kisi ve olayla ile ilgili konusarak cocugun vicdani ahlaki gelisimi saglanabilir.
Nasihat ve beylik laflar, emirler, sart bildiren sozler yerine bol bol hikaye ve mumkunse cocuk oyunlarina tiyatrolara goturulmeleri cocuklarin olgunlasmalarini hizlandirip, kisilik yapilarinin zenginlesmesini saglayacaktir.
Okuma aliskanligi kazanmasini saglayabilmek bence en onemli yatirimlardan birisi.
Daha ilerleyen yaslarda da kitaplarin bilgiye ulasmak icin en birincil kaynak oldugunu anlamalari icin dogru yonlendirmeler yapmak da onemli.
( yetiskin olarak dogru örnek olunabiliyorsa ne âla)
Herkesin bilimsel caba ve uretkenlik icinde olmasini bekleyemeyiz ama, bu kitaplara aşina olma durumu bile, asgari duzeyde, bilime, bilgiye, uretilen fikre sempati veya en azindan saygi duyan bir yetiskin olmasi demektir ki; bu, cocuga kazandirilabilecek cok onemli bir anlayistir.
davranış bozukluğu olarak izah edilebilecek kimi durumlarla karıştırılmaması gerekir. başkasının sınırlarına müdahale, kendine hak görme, kendi sınırlarını bilmeme durumları özgüvenli olma veya girişkenlik olarak algılanabiliyor.
Farkli zamanlarda ,sizin merak edip sormamis olmaniza ragmen; kendinden ,o gün yaptiklarindan ve gelecek zamanda yapmak istediklerinden bahseden insan.
kişilik kuramları'ndan söz ederken; freud dan sonra ilk sırada bahsedilen önemli bir bilim insanıdır.
doğuştan gelen kişilik özelliklerinin olduğunu kabul eden bir kişinin; çocuk eğitemeyeceğini ve eğitmemesi gerektiğini savunmuştur. çok katı ve sabit fikirli bir tutum olmuş.
artık günümüzde kişiliğin sadece aşağılık kompleksinin üzerinden ne ölçüde gelindiği veya üstünlük duygusunun ne miktarda kazanıldığının kişiliği tanımada ve belirlemede yeterli olmadığı anlaşılmıştır. mizaç denen doğuştan gelen belli bir kişilik potansiyelinin varlığı ortada.
kişinin, vücudunun bir kısmının bozuk veya anormal olduğuna dair kuvvetli bir inanç beslemesi durumudur.
sırf bu inancın yarattığı ivmeyle abartılı ve lüzumsuz değişim ve estetik talebinde bulunabilirler.
plastik cerrahların ihtiyatlı davranıp, kendilerine gelen kişiye; dışarıdan bakıldığında cerrahi operasyonu gerektirmeyecek boyuttaki asimetrik şikayetler vs. mevcut ise , kişide dismorfik bozukluğun olabileceği düşünülüp öncelikle psikiyatriste yönlendirmeleri büyük önem taşır.
erken çocukluk dönemi bozukluğudur. 5 yaş öncesinde , genellikle 3 yaşından önce kendini belli eder. ilk 2 yaş evresinde temel ihtiyaçlarının karşılanmaması, düzensiz karşılanması, sevgi ve ilgiden yoksun , tv veya tablet başında büyütülmüş, birlikte zaman geçirilmemiş , bakım veren kişinin değişkenlik göstermiş olduğu durumlarda görülme olasılığı yüksektir.
tepkisel bağlanma bozukluğu olan çocuklar çok kısıtlı göz temasında bulunurlar, paylaşmayı bilmez tek başlarına zaman geçirirler. sarılmaya karşı direnç gösterirler. yardım tekliflerine genellikle kapalıdırlar. inatçılık görülür. isimleri seslenlenildiğinde genellikle tepki vermezler. cansız nesnelere karşı daha çok ilgi gösterirler. sözel ifade yetersizlikleri görülür.
tipik belirtileri otizmle çok fazla benzerlik gösterse de, tamamen farklı bir tablodur. tespit edilip tedavi yaklaşımında bulunulan durumlarda 3 ay gibi kısa sürede hızlı bir uyum sergiler ve tamamen düzelirler.