birçok çeşidi ve karması olan zihinsel bozukluklar kategorisine girmektedirler. Sebebi kalıtsal veya çevreseldir. Daha ağır bozukluklarda sıkla her iki etkenden söz edilmektedir. Bu tür hastalıkların tehşisi oldukça zordur. Zorluğunun en temel sebebi ise hastaların kendilerindeki rahatsızlığı kabullenmemesidir. Ani ruh hali değişikliklerinden dolayı, başlanılan psikolojik tedavilerin devamlılığı çoğu zaman görülmemektedir. Bu rahatsızlıktan tamamen kurtulmak imkansıdır. Çoğu kişilik bozuklukları tam anlamıyla ergenlik bitiminde kendini göstermekte. Ancak hastalığın semptomlarını aza indirmek ve dengelemek için ilaçlar ve terapiler vardır. Terapistler tarafından grup terapileri özellikle tercih edilmekte. Hastaların düşünce ve davranışlarında şiddetli dalgalanmalar olmaktadır. Acı olan ise bir çok kişilik bozukluğundan muzdarip insanın hastalığı tehşiz bile edilemiyor ve bu insanlar karaktersiz vs. olarak etiketlenebiliyorlar. Aslında bu durumlarda her iki tarafında suçu olmuyor. En büyük sorunu ise güvenememekle yaşıyorlar. Duygusal bağ kuramaz çoğu ve bu yüzden ilişkilerinde acı çeker ve çektirirler. Bazı çeşitleri; borderline, şizoid, narsistik, obsesif kompulsif.
çünkü kader bilinenin aksine salt iradesiz yazılanı yaşamak değildir. Kader Allah'ın ezelî iradesi ile tüm varlıkların akıbetini bilmesine denir. Ezelden yazılan kaderdir. Yani biz kaderimizde yazılanı değilde, bizim hayatımız kaderde yazıyor diye yaşıyoruz herşeyi.
Merve özbey'in ne sesi, yorumu nede duruşu bu çocukla kıyaslanabilir. Kadının sesi her tarza yatkın. Merve Özbey'in seslendirdiği musa eroğlu türküsü, yolun sonu görünüyoru dinlemenizi şiddetle tavsiye ederim. Müthiş nağmeler yapıyor.
sıla, merve özbey, ebru gündeş, şebnem ferah, yıldız tilbe, intizar, deniz seki, sezen aksu, sia furler, christina aguilera, adele, kelly clarkson, alicia keys...
Allah'ın olmadığının kanıtları yoktur. Allah'ı görmek isteyenin kainata bakması yeterlidir. Kalp gözü açık olan insan başka kanıt aramaz. Bundan daha büyük kanıt olamaz. Bakın kutsal kitaplarda yazıyor kısmına hiç değinmedim bile.
yıllarca korktuğum sonuç. Matematikten nefret eden ben yıllarca öğretmenlerim tarafından kandırıldım. Bak bu formüller ileride çok lazım olacak diye diye zorla öğrendim (ki hala çok kötüdür matematiğim)ve hiç bir matematik konusunu normal hayatımda kullanabilme mutluluğuna erişemedim. Acaba çok mu düz bir hayat yaşıyorum. Yinede matematik önemlidir ve zeka ister, tabi beyin jimnastiği içinde birebir.
külli ve cüz'i kader diye ikiye ayrılır. külli kadere biz kullar hükmedemeyiz ölüm ve doğum gibi. fakat cüz'i kader bizim irademizin sonucudur. ne yazık ki her türlü hata yapıp ,,kaderimde bu varmış.'' denilip vicdanımızı köreltiyoruz. imtihan dünyasındayız, o vakit bilmeliyiz ki her sınavda irade şarttır. bugün üniversite sınavına çalışmadan girip yarın ,,ama haksızlık bu" diyemeyeceğimiz gibi, vakti zamanı gelincede bahanelere sarılamayacağız. kader yazılanı salt iradesiz yaşamak değil, yaradanın bizim vereceğimiz her kararı, atacağımız her adımı son nefesimize kadar yapacağımız herşeyi ezelden beri bilmesidir. velhasıl önce tedbir sonra tevekküldür.
sesi ve yorumu çok güçlü olan bir sanatçımız. Kesinlikle olması gerektiği yerde değil. Sansasyonsuz, kendi halinde sanat yapınca böyle oluyor işte. Sezen aksunun yazdığı, levent yükselin seslendirdiği yas şarkısı efsanedir. Yaptığı nameler müthiş.
Ateş düştüğü yeri yakar, bu düzeni bozuk dünya yalan...
hamileliğin ilk evresinde başkasıyla evlenip, senden diye kandırana artık şaşırmaz olduk ama 5 aylık hamilelik ile bu ne cesarettir hayret doğrusu. Adam kim bilir nasıl sevdi, güvendi ve ne hayaller kurdu evlenirken. Yazıktır ya. Aklıma diğer bir hikayeyi getirdi. Bir kaç yıl önce sosyeteden bir çift telli duvaklı düğün yapıyor. Kadın hamile kalıyor ve beklenen güne yakın eşiyle doğum için amerikaya gidiyor. Doğumu kamera kaydına alan eş hayatının şokunu yaşıyor. Çocuk siyahi, daha doğrusu melez. Tabi adam doğru türkiyeye dönüp, tek celsede boşanıyor. Kadın bekarlığa veda partisinde siyahi bir dansçı ile birlike olmuş, lakin bunu hatırlaması bir kaç gününü alıyor. Hayır anlamıyorum düğün dernekleri bu kadar batılaştırmak niye. Evet batının güzel örnekleri var, ama türk örf ve adetlerine bu kadar aykırı davranmak nedir. Evliliğe veda partisinde erkek dansçılar, fuhuştan başka birşey değil benim gözümde. Üstelik çocuğu istemeyip orada bırakıyor. Çocuğun babası çocuğu sahipleniyor. Tabi alkolün, hatta uyuşturucunun etkisinde her haltı yerken iyi hoş, sorumluluk almaya gelince kaç. Nasıl bir dünyada yaşıyoruz dedirten hadiselerden bir tanesidir. Onca ana baba evlat sahibi olamazken, böyle aşağılık insanlar bir anlık zevk uğruna facialara yol açıyorlar. Bu kandırılan erkeklerin, sahip çıkılmayan bebeklerin vebali çok büyük. Vicdan ne kadar önemli bir karakter özelliği heleki şu çağda.
bir insanı dinden nasıl soğuturumun örneklerinden yalnızca bir tanesi. Dine hizmet ettiğini sanarak yanılan muhabirimsi. Sorduğu sorular güzel bile olsalar, bu muhabir konuşma üslûbu ile ve beraberindeki el kol hareketleriyle insanları kendinden itmekte. Sorduğu sorunun cevabını beklemeden insanların lafını saygısızca bölmekte. Sadece din değil, hangi konuda olursa olsun, bilgi aktarımındaki en önemli etken üslûptur her zaman. Ben birşeyler öğretmek veya paylaşmak istiyorsam, öncelikle örnek olmalıyım insanlara. Yaptığı sosyal deneylerde bazen çok ileri gitmekte kendisi ve saz arkadaşları. Videolarına attığı başlıklar ise ergen tarzında. Insanları aşağılar bakışları hiç hoş değil. Bile isteye insanları provoke edip, sonrada kafir işte diye yaftalamaları çok üzücü. Özellikle alkol kullananların yanına ilişip, namaz kılıyor musun, yada bugün ahiretin için ne yaptın diye sormak trajikomik. Bu üslupla islamiyeti tanıtamazsın. Kaldı ki içki içmeyen, her müslümanım diyende namaz kılmıyor ne yazık ki. Ortada dini konuşurken siyaseti karıştırması, karşı tarafı dinlememesi fazlasıyla sinir bozucu. Bir konunun içeriği ne kadar doğru olursa olsun, yanlış aktarım ile böyle itici bir hal alabiliyor. Insanları yargılamadan, aşağılamadan konuşmayı öğrenmesi gereken muhabir. Sesini yükseltince daha iyi duyulacağını sanmakta, halbuki doğru röportaj yapmanın tekniklerini öğrense ne kendisi bu kadar yorulur, nede karşısındaki insanları yorar. Islamda hoşgörü temel şartlardandır, ki bunu kendide savunmakta, o vakit önce kendinden başlamalı. Şahsen ben izlerken vatandaştan çok kendisinden ibret alıyorum.
40 yaşındaki bir erkeğin 25 yaşında bir hatunla gönül eğlendirmesinin daha az dikkat çektiği hadise. Erkek güzelliğinden, kızda parasından faydalanınca yaş farkı sorun olmuyor insancıklara.
başlıktan çok ilk entrysi dikkat çekmektedir. Yazar kadınları üçe ayırmakta efenim. Türk kadını, türban takmayan kadın ve türbanlı karılar. Yaptığı tespit ise dahada vahim.
en iyisini yapan, imrendiğim insandır. Her gün izlemesemde, arada izlerim ve her seferinde kendime kızarım. Tv kutusundan kurtulmak şarttır, zira insanları böylesi kekleyen ve aptallaştıran başka bir cihaz yoktur.