Irkçılık-Turancılık davasının gerekçelerinden biri olarak gösterilen Hüseyin Nihal Atsız - Sabahattin Ali davasının 3 Mayıs 1944 tarihli duruşmasından sonra yaşanan "Ankara Nümayişi"ni anmak amacıyla, ilk defa 3 Mayıs 1945 tarihinde Tophane Askerî hapishanesinde Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan, Nejdet Sançar ve Reha Oğuz Türkkan başta olmak üzere 10 mahkûm tarafından kutlanmıştır. Daha sonraki senelerde de devam eden toplantılar Türkçüler Günü adını almıştır.
(bkz: https://tr.wikipedia.org/...BCl%C3%BCk_G%C3%BCn%C3%BC)
arkadaş! nefsin vücudunda bir körlük vardır. o körlük, vücudunda zerre-miskal kaldıkça hakikat güneşinin görünmesine mâni bir hicab olur. evet, müşâhedemle sabittir ki; kat'î, yakînî bürhanlar ile deliller dolu olan büyük bir kalede, küçük bir taşta bir zafiyet görünürse, o kör olası nefis o kaleyi tamamen inkâr eder. altını üstüne çevirir. işte nefsin cehaleti, hamakati, bu gibi insafsızca tahribattan anlaşılır.
Kristof Kolomb, bir akşam vakti, ispanyollar arasında yemek yiyordu. Yemekte bulunan misafirlerden birçoğu, Kolomb'un şöhretini küçümsüyorlardı. Yemek arasında söz Amerika?nın keşfinden açılınca, içlerinden biri, yüksek sesle: 'Oraları keşfetmek zor bir iş değil' dedi. Kolomb, bu söze karşılık bir şey demeden eline bir yumurta aldı ve masanın yanında oturanlara dönerek:
'içinizden hanginiz bu yumurtayı dik olarak dengede tutabilir?' diye sordu.
Herkes bunu denedi, fakat hiçbiri başaramadı.
O zaman Kristof Kolomb yumurtayı aldı, ucunu tabağın üstüne hafifçe vurarak yassılaştırdı ve yassı kısmını tabağa yerleştirdi. Elini yumurtadan çektiği halde, yumurta dik vaziyette dengede duruyordu.
Hepsi bağırarak:
'Bu zor bir iş değil ki! dediler.'
Kolomb gülerek:
'Doğru dedi. Bu zor bir iş değil. Zor olan, bunu düşünebilmektir!'
Afrika'da her sabah bir ceylan uyanır,
En hızlı aslandan daha hızlı koşması gerektiğini yoksa öleceğini bilir.
Afrikada her sabah bir aslan uyanır,
En yavaş ceylandan daha hızlı koşması gerektiğini yoksa aç kalacağını bilir.
Aslan ya da ceylan olmanızın bir önemi yoktur.
Yeter ki güneş doğduğunda koşmak zorunda olduğunuzu bilin
konuşurken ve yazarken bolca arapça sözcük kullanır. kullandığı arapça sözcüklerin arapça olmadığını savunurken bu arapça sözcüklerin türkçe olduğunu da söylemeyi unutmaz. türkçe sözcüklere de "onlar türkçe değil öztürkçe" der.
bir zamanlar, büyük ve güçlü bir ülkeyi yöneten kralın dört eşi varmış.
kral en çok dördüncü eşini sever, bir dediğini iki etmez, her şeyin en güzelini, en iyisini ona verirmiş.
kral üçüncü eşini de çok severmiş. bu güzelliğin bir gün kendisini terk edebileceğinden korktuğu için, onu çok kıskanır,üzerine titrermiş.
kral ikinci eşini de severmiş. kendisine karşı her zaman iyi ve sabırlı davranan eşi, ne zaman bir derdi olsa daima onun yanında bulunur, sorunun çözümünde ona destek verirmiş.
kraliçe olan birinci eşiymiş kralın. onu en çok seven, karşılık beklemeden seven,sağlığına ve hükümranlığına en büyük katkıyı sağlayan bu eşi olmasına rağmen, kral bu eşini hiç sevmez ve onunla hiç ilgilenmezmiş.
bir gün kral ölümcül bir hastalığa yakalanmış.
yakında öleceğini anladığı ve öldükten sonra yalnız kalmaktan çok korktuğu için, eşlerinden hangisinin ölüm yalnızlığını kendisi ile paylaşmak isteyebileceğini öğrenmek istemiş.
En çok sevdiği dördüncü eşine, "ölüm yolculuğunda bana eşlik etmek ister misin?" diye
sorduğunda, aldığı yanıt kalbine bir bıçak gibi saplanan, kısa ve net, "mümkün değil!" olmuş.
"hayatim boyunca seni sevdim, sen benimle birlikte ölmeyi kabul eder misin?" sorusunu üçüncü eşi:
“hayır, hayat çok güzel. sen ölünce ben yeniden evleneceğim." diye yanıtlamış ve kral bir kez daha yıkılmış.
"her sorunumda, her zaman yanımda olan, bana yardim eden sendin. bu sorunumda da bana yardımcı olur musun?" sorusuna karşı, ikinci esinden, "bu sorunun için bir şey yapamam. olsa olsa sana mezarına kadar eşlik eder, güzel bir cenaze töreni yaptırır ve yasını tutarım." karşılığını almış.
büyük bir hayal kırıklığı yaşamakta olan kral birinci eşinin sesiyle irkilmiş:
"nereye gidersen git, seninle olurum, seni takip ederim."
"ah!" diye inlemiş kral; "keşke bir şansım daha olsaydı..."
=============================================
aslında gerçek yaşamda hepimiz dört eşliyiz...
dördüncü eşimiz "vücudumuz"! onun güzel görünmesi için ne kadar zaman, kaynak ve çaba harcarsak harcayalım, öldüğümüzde bizi terk edecektir.
üçüncü eşimiz "sahip olduğumuz servet ve statümüz"! ölür ölmez başkalarına yar olacaktır.
(bkz: http://www.dunyaniz.com)
ikinci eşimiz "ailemiz ve dostlarımız"! tüm sorunlarımızı paylaştığımız bu kişilerin en son yapabilecekleri şey, bu dünyadan gözleri yaşlı bizi uğurlamak olacaktır.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi 175 Hemşire, 34 Sağlık Teknikeri, 4 Eczacı, 5 Fizyoterapist, 3 Diyetisyen, 3 Psikolog olmak üzere 224 Sözleşmeli Personel Alacak.
herkesin hatası olduğu gibi bu siyasi partininde oldukça fazla hatası olmalı
Örnek: Gelir gider dengesizliği, zengin daha çok zengin fakir daha fakir. Önceden alt, orta, üst gelir seviyesi vardı artık alt ve üst gelir seviyesi diyebiliriz...
Nadas, toprağın havalandırılmasıdır. Tarımla ilgili bir terimdir. Ekinlerin verimli bir şekilde yetişmesi için iyi bir toprak gerekir. Bu amaçla belli bir alandaki toprağın yeri alt-üst yapılarak ve birbirine karıştırılarak değiştirilir.