Nişanın bozulmasına ve hatta düne kadar kendisiyle evlenmek istediğiniz kişiye düşman olmanıza bile sebep olabilecek âdetlerdir.
Gelin namzetinin bozuk plak gibi "hayatta bir kere evleniyorum, değil mi?" cümlesini tekrar ederek memleketinde âdet olan veya âdet olmadığı hâlde sınalgı dizilerinde ve filmlerde gördüğü şeyleri istemesi, sürekli yeni masraflar çıkartması işin sonunu getirebilir.
Diyanet vakfının yurt dışı kurban bedeli yurt içine göre daha düşük olduğu için şaşırtıcı olmayan hadise.
Bu yıl TDV kurban bedeli yurt içi 850 TL, yurt dışı 625 TL olarak belirlenmiş. 625 TL ödeyip yurt dışı için vekâlet verdikten sonra aradaki fark olan 225 TL ile kendiniz için kasaptan et satın alabilirsiniz.
Çok insan vekâletle kurban kesimi konusunda yurt dışını seçiyor. Türkiye'de hayvanları merada otlatmak yerine yemle besliyorlar, aracılar çok kâr koyuyor, vs. derken fiyatlar artıyor. Dünyanın birçok ülkesinde hayvan ve et fiyatları Türkiye'dekinden daha ucuz.
Genellikle ya kararsız seçmenleri etkilemek için ya da belirli bir partiye oy veren kesimin başka partiye yönelmesini önlemek için yapılmış izlenimi veren anketlerdir.
2018 seçimleri ile ilgili anketlerin bir karşılaştırması (kaynak Vikipedi):
AK Parti en yüksek: %56,2, en düşük %38,5
CHP en yüksek: %30,3 en düşük %18,5
iP en yüksek %20,2 en düşük %5,5
MHP en yüksek %23,4 en düşük %5,0
HDP en yüksek %11,3 en düşük %4,6
Haydar baş deyince hatıra gelen muhtelif şeylerdir. Seçimlerde tek başına iktidar olacağını söyleyip arkasından yüzde sıfır virgül bilmemkaç oy alması yanında diğerleri sayılmasa da olabilir...
Tansu Çiller deyince hatıra gelen muhtelif şeylerdir: Özer Uçuran Çiller, Kuşburnu çayı, Kardak Adası, Mesut Yılmaz (ikisi birbiriyle pek bir uğraşırlar, o zamanki haber bültenlerini bu konu pek bir meşgul ederdi), Bir de Çiller'in "halis... halis... halisünas..." gibi bir şeyler söylemişliği vardır (işsazı issinin issassız'dan daha eskidir).
Bülent Ecevit ile ilgili hatıra gelen muhtelif şeylerdir: Rahşan Ecevit, Kıbrıs Harekâtı, "Bu hanıma haddini bildiriniz", Hüsamettin Özkan'ın mecliste kendisiyle adeta yanak yanağa oturup sonra DSP'yi bölen partinin kurucularından biri olması gibi birçok şey.
Demirel'in damadı olarak tanınan, eski ANAP'lı, şimdi CHP'li olan siyasetçi. 1994 yılında istanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olmuş ve %22 oy alabilmiş. O seçimde Recep Tayyip Erdoğan başkan seçilmiştir.
Kişiden kişiye farklılık gösterebilecek sebeplerdir.
Orta öğretimde öğrencilere doğru düzgün rehberlik dersi veriliyor mu? Rehberlik dersine giren hoca öğrencileri yönlendirecek bilgi birikimine sahip değilse ve bu dersi birkaç öğrenci ile sohbet ederek geçiriyorsa ortada bir problem vardır.
Meseleye "üniversiteler meslek vermez, meslek için okuyacaksanız meslek yüksek okullarına gideceksiniz" gibi yaklaşanlar da olabilir ancak MYO mezunları ne kadar iş bulabiliyor o da ayrı mesele.
Vatandaş formasyon alıp öğretmen olurum diye Coğrafya bölümü yazıyor, mezun olduktan ve formasyon aldıktan sonra üstüne bir de KPSS'den yüksek puan alma problemi ile karşılaşabiliyor.
Bu arada "Coğrafya bölümünün yahut daha genel olarak Fen-Edebiyat fakültelerinin asıl maksadı öğretmen yetiştirmek midir veya öyle mi olmalıdır?" gibi bir mesele daha var ama üzerinde pek durulmuyor.
Aslında liseyi bitiren her öğrencinin iş bulabilecek donanımla yetişmesine yönelik bir sistem kurulabilirdi ancak Türkiye'de meslek lisesi mezunlarının bile MYO'ya devam etmeleri beklenebiliyor.
Yüksek lisans ve doktora yapanların dahi aldıkları tahsille alakalı iş bulamamaları söz konusu olabiliyor.
işsizlik konusunda şahsî hataların, eğitim kurumlarının hatalarının, siyasetçilerin hatalarının ve daha başka kişilerin, kurumların ve kuruluşların hatalarının tesiri olabilir.
Bir yerlerde tanıdığı olanın yüksek maaşlarla bazen saçma sapan işlerde çalıştırıldığı gibi iddialar da dolaşıyor.
Bu problemler nasıl çözülebilir?
Mevcut durumda çözülmesi zor görünüyor. Zira Türkiye'de eğitim sistemi yap boza dönmüş durumdadır. Aynı hükûmet değil aynı bakan döneminde getirilen sistem bir daha değiştirilebiliyor. Bazı şeylerin değiştirilmesinde önce cemaatçilerin (!) önünün açılmak istenmesi daha sonra ise FETÖcülerinin engellenmek istenmesi tesirli olmuştur.
Mesela ÖYP adında üniversite mezunlarının sırf diploma ortalaması, ALES ve yabancı dil puanları ile atanabilecekleri bir sistem mevcuttu. (Sistem eski olmakla birlikte mülakatsız hâli Ak Parti döneminde şekillendirilmişti.) Bu sistemle üniversite mezunu olan kişinin ideolojik görüşüne yahut üniversitede tanıdığı olup olmadığına bakılmadan merkezî atama ile ataması gerçekleştiriliyordu. Sonra FETÖ olaylarından dolayı bu sistem de kaldırıldı.
Türkiye'de kaş almanın / aldırmanın yaygın olması muhtemelen Amerikan filmleri çok seyredildiği ve bu filmler insanlara tesir ettiği içindir. Diğer taraftan Fransız filmlerinde kalın kaşlı kadınlara çokça rastlayabilirsiniz ve bu yeni bir durum da değildir. Avrupalı ünlüler, Türkiye'deki ünlüler kadar Amerika'nın tesirinde kalmıyor olabilir.
Bazı kesimlerin tekrar tekrar gündeme getirdiği konu.
Bu konuyu ilk defa diyanet işleri başkanlığı ortaya atmamıştır. Dînî kaynaklarda "hürmet-i musahara" (bazı kaynaklarda hürmet-i musahere) diye bahsedilen bir konu vardır. Buna göre bir baba eğer dokunma gibi bazı yollarla kızına karşı şehvet hissederse nikâhı bozulur ve karısıyla ömür boyu tekrar nikâhlanamaz. Aynı şekilde kayın validesine karşı şehvet hissederse yine nikâhı bozulur ve karısıyla ömür boyu tekrar nikâhlanamaz.
Bir erkek, önceki kocasından kızı olan dul bir kadınla nikâh yaptığı zaman, bu kadının kızına karşı dokunma gibi bazı yollarla şehvet hissederse nikâhı bozulacağından, kendisini böyle bir durumdan sakınacaktır. Dolayısı ile üvey babanın bırakın üvey kızına tacizde veya tecavüzde bulunmasını, elinin kazara bile olsa üvey kızına değip şehvet hissetmesi ihtimalinden dolayı ihtiyatlı davranacaktır.
Diyanetin ele aldığı konu "hangi hâllerde hürmet-i musaharadan kaynaklanan bir nikâh bozulması söz konusu olur, hangi hâllerde söz konusu olmaz" meselesidir. Bu noktada "Babanın kızını kalın elbiselerden tutarak ya da vücuduna bakıp düşünerek, şehvet duyması, bu tür bir haramlık oluşturmaz." demekle "babanın bunu bile bile yapması haram olmaz" gibi bir şey kastedilmemektedir. Nikâhın bozulması ve tekrar nikâhlanmanın haram olması konusu kastedilmektedir. Zaten burada anlatılan şehvet duyma konusunda samimi bir Müslümanın kızına bile bile şehvet duymak maksadıyla dokunması veya ona bakarak hayal kurması söz konusu olamaz. Kazara dokunduğunda veya konuşurken baktığında istemeyerek böyle hislerin ortaya çıkması kastedilmektedir. Kişinin haram işlemesi elinde olmadan akla gelen düşünce ile değil bir şeyi bilerek ve isteyerek yapması ile olur.
Hürmet-i musahara konusunda mezhepler arasında görüş ayrılığından da bahsedilmektedir. Ayrıntılı bilgi almak isteyenler bu konuyu arama motoruna "hürmet-i musahere" yazıp aratarak bulabilirler.
Bazıları ya siyaseti takip etmediklerinden ya da takip etseler bile konuları çarpıttıklarından saçmalıyor.
Hükûmet ne zamandır Suriye'de güvenli bir tampon bölge oluşturalım diyor (basit bir Google araması ile 2011 tarihli haberlere ulaşılabilir). Bu tampon bölge meselesi uluslararası alanda kabul görmeyince hem kendi ülkesinin ordusu ile hem de terör örgütleri ile mücadele edemeyecek durumda olan Suriyeliler Türkiye'ye ve başka ülkelere kaçmaya başlıyor. Şimdilerde güvenli bir tampon bölge oluşturulması ihtimali ortaya çıktığı için Cumhurbaşkanımız böyle bir açıklama yapmış.
Düşük konfigürasyonlu bilgisayarlarda bile çalışabilecek kadar az sistem kaynağı kullanarak çalışabilen masaüstü ortamı.
Windows 10 64 bit sürümü daha bilgisayarı açtığınızda 1,5 - 2 GB civarı RAM kullanımı ile başlarken LXDE masaüstü ile linux 200-300 MB gibi düşük bir RAM kullanımı ile başlayabiliyor.
1. dünya savaşı öncesindeki katliamlar dahil Rusları arkasına alan tarafın Ermenistan olduğunu bilmeyen veya bilse bile trollük için gerçeği çarpıtan şahsın hezeyanı.
Azerbaycan'ın başkenti Bakü'nün işgal edilmesi ile gerçekleştirilen katliam.
Bunun savunulacak bir tarafı olmamasına rağmen 20 yanvar ile Hocalı arasındaki farkı bilmeyen elemanlar «oşoğodoko kotloomloron hosobono vor onco» demeye kalkabiliyor.
Osmanlı zamanında Ermenilere «millet-i sadıka» deniyordu. Sözde Ermeni soykırımından yani tehcirden kısa bir süre önce Osmanlı hükûmetinde Noradunkyan adında Ermeni asıllı dış işleri bakanı bile vardı. Ermeniler emperyalist ülkelerin tesir alanına girmeye başladıktan sonra işler değişti.
Aşağıdaki katliamlar Ermeniler tarafından Türklere yapılan katliamlardır:
1) 6 Şubat 1905 Birinci Bakü katliâmı
2) 5 Mayıs 1905 Nahcivan katliâmı
3) 23 Mayıs 1905 Revan katliâmı
4) 3 Haziran 1905 Eçmiedzin katliâmı
5) 13 Haziran 1905 Cebrayıl katliâmı
6) 16 Ağustos 1905 Birinci Şuşa katliâmı
7) 12 Temmuz 1905 ikinci Şuşa katliâmı
8) 20 Ağustos 1905 ikinci Bakü katliâmı
9) 26 Eylül 1905 Cavanşir katliâmı
10) 18 Kasım 1905 Gence katliâmı
11) 24 Kasım 1905 Tiflis katliâmı
12) 22 Ocak 1906 Gazah katliâmı
13) 29 Temmuz 1906 Zengezur katliâmı.
30 Mart - 01 Nisan 1918’de Bakü’de Ermeni Bolşevikleri tarafından on iki binden fazla sivil insan katledilmiştir. Üç gün süren Ermeni katliâmı Azerbaycan tarihinin kanla yazılmış bir tarihidir. Bu katliâmda Taşnaksutyun partisi üyesi Mikoyan’ın çete başlığını yaptığı “Kırmızı Tabor” birlikleri de aktif yer almıştır.
Kafkasya’da Ermeni komitelerinin ve onların çetelerinin gerçekleştirdiği katliâmlar sadece Bakü’yle sınırlı kalmamış, Nisan ayının ilk günlerinden itibaren Şamahı, Guba–Haçmaz, Lenkaran, Hacıkabul ve Salyan’da da gerçekleştirilmiştir. (Konuyla ilgili bilgiler 1. Dünya Savaşı'ndan Günümüze Azerbaycan- Ermenistan ilişkileri adlı doktora tezinde bulunmaktadır.)
Sovyetler Birliği'nin dağılmasına yakın Azerbaycan toprağı olan Karabağ Sovyetler Birliği tarafından Ermenistan'a bağlanacaktı. Azerbaycanlılar bu duruma tepki olarak sokaklara dökülerek gösteriler yapmaya başlamıştır. Bu gösterilere karşı Sovyetler ordusu Bakü'ye girerek sivil halkı katletmiştir. 20 yanvar hadiseleri bu şekilde olmuştur.
Ermenistan'da yaşayan Türklerin Ermenistan'dan kovulmasına yönelik olarak başlayan hareketlere karşılık Azerbaycan tarafında da birtakım hareketler gerçekleşmiştir, bu hareketlere katliamdan ziyade pogrom adı verilmektedir. Bu hareketler sırasında sivil Ermeniler de zarar görmüş, çok sayıda Ermeni hayatını kaybetmiştir. Ama nedense bu konuda Ermenistan tarafının sesi daha çok çıkmakta, sanki Türkler durup dururken Ermenileri öldürmeye başlamış gibi bir izlenim bırakılmaya çalışılmaktadır.
Sivil halkın ölümünde ölen Türk de olsa Ermeni de olsa üzücüdür. Ama bu hadiseleri kimler başlattı, kimler devam ettirdi ve ettiriyor, bir de buna bakın. Bugün dünyanın Azerbaycan toprağı olarak kabul ettiği Karabağ'da hâlâ bir de facto Ermeni devleti bulunuyor. Bu da Ermenistan tarafının işgalci siyasetini ortaya koyan bir durumdur. Bu işgalci siyaseti gölgede bırakmak için sözde soykırım iddialarının yanısıra uydurma tarih tezleri de öne sürülüyor.
Hititler zamanında Hayasa adında bir bölge bulunuyordu. Güya Ermenistan Hayasa'nın devamıymış gibi Ermenicede Ermenistan'a Hayastan, Ermenilere Hay adı verilmektedir. Dilleri Ermeniceye benzemediği hâlde Urartular Ermenilerin ataları gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Sözde «Türkler Anadolu'da işgalci, Türkler Ermenilerin topraklarını ellerinden almış». Gerçekte ise Türkler Anadolu'ya girdiğinde Ermeniler Bizans ile iran arasında kalmış, şamar oğlanı gibi iki taraftan dayak yiyen bir halk konumuda iken Türklerin gelmesiyle rahat yüzü görmeye başlamıştır. Bu rahatlığı gören Ermeniler millet-i sadıka diye anılacak şekilde Osmanlı devletine bağlılık göstermiştir. Emperyalistlerin oyununa gelinceye kadar Ermeniler nazırlık dahil çeşitli devlet kademelerine bile girebilmişlerdi.
Çivi yazılı Ön Asya metinlerinde bile Turukki diye bir kavimden bahsedilirken gerçekçi gözükmeyen iddia.
Akkadcada kalın k - ince k ayrımı vardır. Turukki, Türk gibi ince k'lidir (Türükki gibi düşünebilirsiniz).
Sumercede Türkçe ile ilişkilendirilebilen kelimelerin bulunduğunu da göz önünde bulundurursanız Hunlardan çok daha önce Türk adının kullanılmış olması pek muhtemeldir.
Microsoft'un ücretsiz güncelleme ile yaygınlaştırdığı, kullanıcılarla ilgili birçok veriyi ve bilgiyi toplayan windows sürümü.
Ayrıca 64 bit versiyonu daha açılışta 2 GB RAM ile çalışmaya başlayabilir. Linux'ta farklı masaüstü seçenekleri var isteyen açılışta 200 küsur MB RAM kullanımıyla çalışan bir masaüstünü seçebilir. Microsoft ise böyle bir seçenek sunmuyor.