bu gece sözlükteki son gecem ve bu okuduklariniz da son satirlarim. siz okurkene ben çoktan hesabi silmeyle uğraşiyor olacağim. size bi hikayebir de alın şiir bırakıyorum. önce kendinize sonra da birbirinize iyi davranin. hepiniz hoşçakalin.
dilimde bir dua var bugün
kabul olsun diye etmediğim bir dua
ne yeri ne de zamanı çünkü
kocaman duvarlar arasında
imkanın aksine
sıcak bi yerde oturuyorum
omuzlar üstünde türlü kafalar görüyorum
her kafada farklı dualar
hepsinde çok uzakta olduğumu görüyorum
soruyorum kendime
neden buradayım
-bilmiyorum.
henüz dilimin az ötesine gidebilmiş
duamı yakalıyorum
kaybolmadan gözlerden
unutturmadan kendini
ve cevap oluyor soruma duam
bakmayın onu
içimden ettiğime
gözlerime bakan anlar ne istediğimi
sen baksan
seni istiyorum sanırsın
bilmezsin sende kimi gördüğümü
aynaya baksam
kendimi istiyorum sanırım
kendimden
garip
yoksa her şeyi mi istiyorum ben
kime desem kim duysa
kime sorsam kime sussam anlamaz
anlatamam
boğazımdaki de sen
ayaklarımdaki de
sesim mütemadiyen kısık
yüzüm dahi asık bu yüzden
dudaklarım değmeli tenine
görüyorsun aciz kalıyor kelimeler
indirip kafamı
duamı öpüyorum ben de
avuçlarımdan.
ilkokul 5. sınıftı. yıl sonu yaklaşmış öğretmenimiz sözlü notlarını yavaştan vermeye başlamıştı.
diğer dersler için sözlü notu kullanmak çok da zor değildir düşündüğünüzde. ders içerisindeki durumunuza bakarak sözlü notu verebilir bir sınıf öğretmeni. fakat bir okul düşünün müzik sınıfı ve imkanları olmasına rağmen ancak ortaokula geçince müzik öğretmeni olabiliyor öğrencilerinin.
böyle bir okulda sınıf öğretmeni nasıl sözlü yapabilir?
müzik hakkındaki akademik bilgisi do-re-mi-fa-sol-la-si den ibaret olan bir sınıf öğretmeni üstelik? zekasına pratikliğine ve büyük sorunlar, sorumluluklar karşısındaki aldırışsız tavırlarına hayran kaldığım öğretmenimiz ne de güzel bi çıkar yol bulmuştu oysa. hala hatırlar ve güzel güzel yad ederim o günleri.
- eveeett. bugün müzik sözlülerinizi vereceğim çocuklar. rıfkı gel yavrum şu listeyi duvar tarafından başla herkesin adını yaz getir bana bakayım.
(mevzuda geçen rıfkı benim ve sınıf başkanıyım ayrıca. yazımda kendimden bu isimle bahsedeceğim.)
+ geldim örtmenim bugün okula gelmeyenler var ama?
- tamam oğlum gelmeyenleri de yazmazsın, en sona eklerim ben.
(yersiz, abartılı bir heyecanla dolma kalem ve kağıt alınır, verilen görev yerine getirilmek üzere, iş bilincine sahip görev tutkunu bir müfettiş edasıyla pencere tarafına ağır ağır alnı dik şekilde yürünür.)
(kızardım mı bi güzel. bütün hava cıva fosss. lan işin asıl kötü yanı yıldız gancığı kikiri kikiri gülüyordu diğerleri neyse de. yıldız sınıfın benden sonraki çalışkanıydı. acayip kıskanç bi kızdı arka sıramda oturuyordu bir de. o zamanlar bişey bilmiyoz tabi daha çocuğuz. kızlar en azılı düşmanımız biz erkeklerin. elimizden gelse bi kaşık suda boğacağız hepsini o derece. sürekli öğretmene ispiyonlarlardı biz erkekleri işleri güçleri buydu başka bişey yok. yıldız da en çok benle uğraşırdı. arkadan kafama vurmalar, önlüğümden içeri silgi atmala, kitaplarımı başka sıraların altına saklamalar. yıldız kızların liderleriydi görünümde ben de erkeklerin. çalışkanız ya anasını satiym başkanız bide. başkanlık demişken, öğretmenimiz ilk dönem beni başkan yapıyor idiyse ikinci dönem yıldızı yapardı. aramızdaki çatışma bundandı biraz da. yıldızın başkan olduğu dönemlerde tahtada konuşanlar listesinin en başında hep benim olduğumu söylememe gerek yok sanırım.)
(duvar tarafına doğru yöneldim o ciddi yürüyüşümden güya taviz vermeden. başladım listeyi doldurmaya. sıra geldi yıldıza.)
rıfkı: ulan şimdi şuraya şıllık diye yazmak vardı ya adını, korkuyoruz işte.
yıldız: örrttttmmmmennnniiimmm örrttttmmmmennnniiimmm rıfat başkanımız adımı kötü kelimeli yazacakmış bişey der misiniz.?
rıfkı: lann hişşttt heyy heyy sususususssssusss kız sususss saçmalama.
(bir yandan ağzını kapatmaya çalışarak. tabi geç kalındı yıldız öteceğini öttü bile.)
örtmen: rıfkı gel yavrum buraya ge bakiym.
rıfkı: örtmenim tamam geleyim ama tam olarak öyle değildi anlatayım isterseniz.
(yürürken bunları dedikten sonra hocanın yanına vardım)
örtmen: ulan bi adam olmadınniz laynnn bi adam olmadınız leeyynn. ne istiyorsssunuz birrrbbirinizddeeen layynn? git özür dile yıldızdan.!!
(bir yandan tuttu kulağımdan döndürüyor vicdansız köpek yetmiyor, diğer yandan söyleniyor pezevenk. neyse el mahkum gittim yıldız gancığının yanına zoraki bi özür diledik. dedim ya gancık diye kendisi için kullanableceğim en hafif tabir bu. zaferini kutlayacak ya pis pis sırıtıyyor zaten bu da yetmiyor şıllığa.)
yıldız: duymadıım biraz daha sesli söyler misin ne dediğin anlaşılmıyor bile. (kikirikirikiriirkikiriririkirkiri.)
rıfkı: özzzööörrrr dileeeriiiimmm.!
yıldız: peki tamam sorun değil olur böyle bazen kaçar insanın ağzından sorun diil. (dedim ya şıllık ya tam şıllık. madem olur böyle şeylerse niye yırtındın o kadar a gancık.! neyse hatırladıkça sinir oluyoum o gülüşüne.)
(Aldım kağıdı elime bi yandan ağrıyan sızlayan çınlayan kulağımı ovuşturarak bi yandan da yıldıza içimden saydırarak doldurdum listeyi hocanın masasına bıraktım.)
örtmen: eveeett gel yıldız bakalım tahtaya.
yıldız: peki örtmenim. (çıktı zaferini kazanmış bir şıllık pardon komutan edasıyla salına salına yürüdü tahtaya. tebeşir almaya eğildi hocanın yüzüne baktı sonra.)
örtmen: kızım şimdi müzik sözlüsü yapıyoruz en iyi bildiğin türkü şarkı ne ise bize onu söylüyorsun.
(görüyon mu gavuru nasıl da kibar kibar konuşuyor yıldızla. biz piçiz sanki. başkanım lan ben koskoca başkan.! sonra seviniyorum birden ne! türkü mü söyleyecek şarkı mı söyleyecek yıldız mı söyleyecek.? o çığırtkan sesiyle hem de ha. sıra bendeydi olum gül gülebildiğin kadar şimdi.)
yıldız: örtmenim ben pek iyi söyleyemem ama madem sözlü notu. herkes şarkı söylicek ama dimi örtmenim.?
örtmen: tabi kızım tabiki herkes söylicek. ilk seni zevkle dinliycez ama. (hoca bu kelimeleri söylerken yıldızın kikirikikiri gülmelerini görmüştü sanırım çünkü pek bi alaylı üslupla kurdu cümlelerini.)
yıldız: peki örmenim başlıyorum o zaman. gözlerimi kapatsam olur mu arkadaşları görünce gülmem geliyor da.
(bak şıllığa ya anladı sanki hoca görmeden hareketler çekeceğimi. e anlasın gerçi artık 5 yıl oldu.)
Ayvası var narı var
Bahcası var bağı var
Ayvası var narı var
Bahcası var bağı var
Atamızdan yadigar
Bizde atabarı var
Atamızdan yadigar
Bizde atabarı var
(ulan hani nerde o şirret sesli yosma nerde bu bülbül sesli mahalle dilberi. Lan.! nasıl olur! bu türküyü nerden biliyor hem. vay şılllııık. bi yandan hevesim kursağımda kalmış diğer yandan da fark ediyorum ki ben türkü şarkı hiçbişey bilmiyorum. kızla dalga geçecektik bide bak sen olana.)
Uzun uzun kamışlar
Ucunu budamışlar
Uzun uzun kamışlar
Ucunu budamışlar
Benim ela gözlümü
Gurbete yollamışlar
Benim ela gözlümü
Gurbete yollamışlar.
(burda sustu birden, baktı güldü biraz, kafasını yere eğdi, utanır gibi yaptı ama biliyom ben utanmadı şirinlik yapıyor şıllık.)
- örtmenim buraya kadar biliyorum olur mu? isterseniz anneme söylerim iyice ezberleyip gelirim yarın.?
(ah canım nasılda şirin şirin çıkıyor kelimeler ağzından bakar mısın. tanımasam şu fettan şirret kızı ben bile inanıcam masumiyetine öyle şirin.)
+ tamam kızım yeter bu kadar ezberlemene gerek yok gerisini, 90 veriyorum. 10 puanı da eksik söylediğin için kestim.
- örtmenim ezberleyip geleyim yarın nolur nolur.?
+ yıldddııııızzzz. ikiletme kızım 90.!
- peki örtmenim.
(yıldızdan sonra 5-6 kişi daha çıktı kimisi türkü kimisi şarkı ne bulduysa söyledi. sıra bana geliyor napacam bilimiyorum kalp atmaya başlamış kaburgaları kırıp çıkacak. lan herkes de söylüyor iyi kötü bişeyler. biri de çıksın söyleyemesin en azından, yok ama.)
- atilla baksana la.
+ he başkan söyle.
- la sen biliyn mu türkü söyleyebilecen mi.?
+ biliyom la şu fıratın suyu var ya hani onun çoğunu biliyom onu söyleycem.
- fazladan bimiyon mu la bitane daha, ben hiç bilmiyom.
+ la bilmiyoduk ki hazırlıksız geldik ezberlerdim yoksa. bimiyom başka hiç. ilahi olur mu la acaba valla bak şeyi biliyorum. televizyonda çıkıyor ya la sürekli cürmüm ile geldim sana.
ey raaahhhmmeeeeeetttiiiii bol padiiiişaaaahhhh
cürmüüüümmm ileeeeee gelddddiiiiim saaaaannaaaaa.
- tamam lan tamam sus Allah belanı vermesin sesin de bok gibi zatn. ilahi olmaz olum örtmen kızar la.
+ aaa bakacan o zaman başının çaresine.
(bize kimseden de hayır yok belli. naparsak kendimiz yapacaz ama lan hakkaten tek cümle bişey gelmiyor aklıma sırada birazdan bende. lan yıldız sen söylemeyeydin iyiydi diğerleri neyse şimdi senin dalga geçmen var işin ucunda. matematikten türkçeden sosyalden geçemiyon beni tabi şıllık bulmuşken kaçırır mısın hiç fırsatı elbet geçicen dalganı gülüceksin katıla katıla.)
- rıfkııııı gel oğlum sıra sende.
(laaaannn laaannnn ne çabuk geldi sıram daha düşünemedim ki ben. ışıkta kalmış tavşan gibi mal mal bakakaldım mı hocaya)
- ne bakıyon oğlum gelsene sıra sende.
+ tamam örtmenim geliyorm.
(dizler tir tir titreyerek minik minik adımlarla çıkıyorum tahtaya. zaman kazanacam ya. ulan bilmiyosun işte bilmiyosun hiç, vahiy mi gelicek yolda yürü git işte.)
- başla oğlum daha 20 kişi var hadi.
(lan başlayim de neye başlayayım şimdi.)
+ peki örtmenim.
(zoraki iki kelime eder etmez bir şimşektir çaktı beynimde. hay g*tümde patlayasıca şimşek geldi beynimde çaktı iyi mi.? )
+ örtmenim mehter marşı söylemek istiyorum ben olur mu.?
( Allah belanı vermesin lan mehter marşı ne lan hayvan herif ne mehter marşısı. adam türkü şarkı söyleyin diyor türkü şarkı.! Laf ağızdan bikere çıktı tabi bekliyoruz hocanın cevabını)
- olum manyak mısın sen yavrum ne mehter marşısı tek başına mehter marşı mı söylenir oğlum saçmalama. türkü söyle sen bize türkü söyle hadi.
+ örtmenim ben hiç türkü bilmiyorum ki ama bir tek mehter marşı biliyorum.
- ulan ne kas kafalı adamsın lan. söyle hadi mehter marşı söyle dingil seni.
- kes lan kes pislik herif Allah belanı vermesin emi. karga kalmadı lan bahçede camlar titredi. bağırınca sesin mi güzelleşiyor avaz avaz bağırıyon bide. 700 küsür yıllık marşı berbat ettin osmanlının kemiği gıcırdadı mezarında Allahsız herif. annen sabahılan zurna yedirip göndermiş sanki.
( lan bi sus hoca tamam anasını satiym ne bu kadar üstüme geliyosun.yapma hoca yapma tamam bi sus Allah belamı versin benim hay aklımı şey ediym ben naptım böyle Allah kahretsin beni. utancımıdan yerin dibine girdim lan. 34 mevcudun 33ü gülüyor katıla katıla. bi ben gülmüyorum. bak şıllığa bak nasıl da en çok o gülüyor. pislik ya pislik bu kız. hiç bozuntuya vermiyorum adeta bir mehterean takımının şefiymişim de kızılordu korosuyla sanat icra etmişim şimdi de haklı gururunu yaşıyormuşum gibi, düşün yani nasıl toparladıysam kendimi geçtim yerime oturdum. hiç ağzımı açmadım kafam dik sağa sola bakmıyorum, Atatürk resmine odaklanmış bakıyorum tahtanın üstündeki. bu hareketim biraz susturdu tabi sınıfı. ulan ben az değilmişim çocukken şerefsizim. )
derken derken okul bitti yaz geldi. ne sevinmiştik oysa tatilin geldiğine.
çok geç fark ettim. beşinci sınıf bitip ortaokulda hepimiz başka sınıflara dağılınca fark ettim. ben yıldızı seviyormuşum. yıldızsız okulun tadı yokmuş ki. yıldızsız okul bomboşmuş. ot gibiymiş okul. kimse arkadan vurmuyor kafama. silgi de atmıyor kimse gömleğimin içinden. bak üç sene oldu ortaokul bitti kimse yıldız gibi nefret etmedi benden. ben de kimseden nefret etmedim yıldızdan ettiğim kadar. herkes iyiydi güzeldi de bana nefret edecek biri lazımdı abi. kitabımı başkasının sırasının altına saklayacak biri lazımdı bana. tahtaya en başa benim adımı yazacak biri.
ortaokul da bitti gitti, lise başladı.
yıldız kimbilir nerde.
gerçi çoktan unutmuştum yıldızı ama nedense her okula başladığım yılın ilk günleri yıldız gelir aklıma.
bu gün de onlardan biri.
9. sınıf okulun ilk günü dersin adı edebiyat.
dersin hocası giriyor kapıdan içeri orta boylu esmer kavruk bi adam.
hakanmış adı.
tanışma faslını kısa tutup elindeki notlardan bişeyler okudu. dinlemedim hiç.
- oğlum sen sen en arkadaki kırmızı hırkalı olan.?
+ ben mi hocam.?
- evet sen. dinlemiyosun yavrum beni neden.?
+ haklısınız hocam özür dilerim dalmışım.
- gel bakiym oku şu romanın bi sayfasını düşünelim üzerinde.
- tamam hocam.
(gidip kitabı alıyorum hocanın elinden geçip tahtada ayakta okuyorum. okuduklarımı anlıyorum desem yalan olur kitabın alt sayfalarına doğru gelince kafamdaki fadimenin düğününü bitirip kitaba konsantre oluyorum. birden boğazıma bi yumru saplanıyor çok üzüldüğümde olana benzer bi şekilde yutkunmaya başlıyorum. bitiriyorum sayfayı okumayı kapağını kapatıp adına bakıyorum hemen.
- oğlum hayırdır beğendin bakıyorum kitabı, hasta mısın yoksa.?
+ hayır hocam hasta değilim, evet kitabı çok beğendim. başka okumayacaksak tenefüse kadar bende kalabilir mi.?
- kalsın. (teşekkür edip yerime geçiyorum. hemen okuduğum o son satırı buluyor ve bir daha bir daha okuyorum.
"Sevgi ile nefret arasında çok ince bir çizgi vardır. Birisinden nefret ediyorsanız ve bir gün onu yenemeyeceğinizi anladığınız zaman onu sevmeye başlarsınız. Ve yine birisini seviyorsanız ve bir gün onu yenebileceğinizi düşündüğünüz zaman ondan nefret etmeye başlarsınız"
beni hiç yenemedi yıldız. ve seviyordu biliyorum. o ince çizgi var ya hep durdu işte oracıkta. keşke silseydik onu yıldız. çocukluk aşkım var diyemedim hiç. kimbilir, nefretimizin adı çocukluk aşkı olurdu belki.